19 Mayıs Londra zabıtasına karşı 6 muharrir: 3 Yıkılan Put Son Postanın tefrikası : 26 baska çare yoktu. Hep birlikte kapıya İyüklendik ve kapıyı yıkarak merdive- | Yazan: Ronald Knox Faik Beremen Kıştı.. Deniz yolculuğunun sıkıntısı ars (rafın küvveti denk değildi.. Fakat harbi tik iyiden iyiye yolcuları sarıyor. Bütün |kabul etmek lâzim geliyordu. Çestekof en kitaplar okunmuş ve tekrar okunmuştu. |yakınındaki kruvazöre torpidoyu çeviri - Siğ sahillerin fenerlerini eyeretmekten baş-|yor. Sürntte onlardan üstün. Dalgaları a- İngilterenin en tanınmış altı za- Bıta romancısı Margery Allington, Anthony Berkley, Freeman Ville Grofts, Father Ronald Knox, Do- rothy Sayers, Russell Thorndike kahramanları meçhul altı - zabıta romanı yazıyor ve katillerin keşli- ni İngilterenin en maruf zabıla mü- fettişi «George Cornishe € bırakı- yorlar. Bunlardan Freeman — Ville Grofts ile Doroty Sayers'in eserleri- ni okudunaz. Polis müfettişi de fik- rini anlattı. Şimdi üçuncu muharrir Rovald Kvox'un eseri başlamıştır. Bu eser bitince gene polis müfet- tişinin katili nasıl tayin ettiğini ken- di ağzından dinleyeceksiniz. İni çıktık. Bu sırada itfaiyede yetişmiş Ivc ateşin mabetten başka bir yere sira- İyetine mani olmuştu. İlham kaynağını laradım ve evin bütün odalarını teftiş İettiğim halde bulamadım. Dolaplardan ;biriııin içinde saklanmıştır, diye, dolap- ların hepsini karıştırdım. Yine - bir iz İyoktu. Daha sonra konağın — etrafını İtaharriye çıktım. Evin arka tarafındaki muhafızlar, ateşi söndürmeğe yardım için koştukları için yerlerinde değiller- di. İlham kaynağı parmaklığın arka- sında yerde yatıyordu. Derhal bir mer- diven getirerek parmaklığı aştım — ve kendisini ölmüş bularak konağın bir odasına taşıdım. Bütün gördüğüm, bil- Fırkanın en nüfuzlu azasından biri |diğim bundan ibarettir. Şk_ıhıl ayağa kalkarak, bütün azanın içinden geçeni anlattı: — İlham kaynağının mevkiine ge -|ın çecak en liyakatli adam hayatında ona Müzaheret eden, onun muvaffak ol - ması için hiç bir yardımı esirgemiyen |şınması G_Gl'letıl Almedadır, Generale rey ve -|lan» imzasi riyorum ve bütün arkadaşları rey ver- ettik. Bu Meğe davet ediyorum. Her taraftan: — Muvafık, muvafık! BSesleri yükseliyor ve eller kalkıyor- .Cıentııl memleketin başına getiril-|ni teh Mişti. Kendisi derhal ayağa kalkarak |evvel kaynağının eserini tamamlama- Ba çalışacağım anlattı ve hakkında :Öıterilcn itimattan dolayı teşekkür et- İlk mühim mesele hallokunmuştu. inci mesele, ilham kaynağının ö- lümü idi. General her şeyden evvel Yüzbaşı Varkosu dinlemek lâzımgeldi- &ini söyledi ve Varkosu söze davet etti. Varkos anlattı: — Akşamleyin heykelin küşat resmi yapıldı. İlham kaynağı merasimi, rad- General Almeda emretti: — Yüzbaşı Varkos! «İntikam alan» ihtarlarından da bahsediniz! Yüzbaşı derhal anlattı: — İlham kaynağının yeni konağa ta- üzerine iki defa «intikam a - le bir takım yazılara tesadüf yazılarda «İlham Kaynağın 'nın muhakkak öldürüleceği bildiriliyor- du. Zabıta bu esrarengiz adamı bula - madı. General Almeda ilâve etti: — Bu esrarengiz adam şimdi de be- ,dit ediyor. Polis müdürünün biraz verdiği malâmata göre bu adam sokak duvarlarına «sıra Almedadadır» diye yazılar yazmış. Bu yazılar görül - müş, ve zabıta tarafından silinmiştir. Benim gibi yüzlerce defa ölümle karşı karşıya gelen, ölümle savaşan bir a - dam, ölümle tehdit olunmaz. Hepinize söz veriyorum. İlk işim, bu adamı bul- mak, memlekette emniyetsizlik havası çıkarmağa uğraşan bu devlet düşma - nını yakalamak ve cezasını vermektir. Hepiniz müsterih olun ve hainlerin hakkında geleceğime inanın! ? Yo ile takip etti. Daha sonra geçit res- General Almedanin sözleri alkışlarla _llıi yapıldı. Ve ilham kaynağı general | karşılandı. v 'Almeda ile birlikte askerleri selâmla-| Konuşulacak başka bir mesele bu - dı. Daha sonra general ayrıldı ve ilham |lunmadığı için fırka içtimama nihayet kaynağı radyoda bir nutuk - söyledi. |verildi ve herkes dağıldı. şey tamamdı. Herkes istirahata çe- General Almeda, İlham Kaynağının kilmek üzere idi. Fakat istirahata çe-|halefi olmuştu. M_euılvîkfün bütün mu- evvel, muhafızların vaziye- |kadderatı onun elinde idi. tini teftiş ettim, Herkesin yerli yerinde General evvelâ halka gene radyo ile olup olmadığına baktım ve odama dön- |hitap ederek vaziyeti anlattı. Fık_ıt bu düm. Ben de istirahata çekilecektim. İnutukta İlham Kaynağının ölümünden Fakat tam bu sırada dışarıda gürültü İziyade kendi programından bahsetti. koptu ve bir zabıta memuru konağın Halkın refah ve saadeti için Muayyen kısmında ateş çıktığını haber | vergiler fifletilecek, çabışılacak, bal elhasıl halkı verdi. Zabıta memuru ile beraber bir|memnun etmek için ne yapmak müm- kaç kişi koşmuştu, kapılar içeriden ki-|künse yapılacaktı. litli olduğu için kapıları kırmaktan (Arkası var) RADYOLİN Güzelliği hem yaratan, hem tamamlıyan bir. iksirdir. Şu güzel çehreyi aydınlatan güneş, şüphesiz, İnci dişler- dir. Lâkin o dişlere can veren de, şüphesiz, “RADYOLIN,, dir. Siz de ayni güzelliği elde edebilirsiniz. Fakat — bunun için şart günde iki dofa RADYOLİN ile dişlerinizi fırçalamaktır. (| Biribirlerini taroyari İntanlar karşe laştıkları zaman, biribirlerinin ellerini |sıkarlar. Bu âdetin menşe'i oldukça eskidir. İptidat hayat, devrinde el, kuvvet ve kudretin remzi idi. Çünkü düşman- lar onunla mağlüp ediler, hayvanlar o- nunla öldürülür, mızraklar ve - sair a- letler onunla yapılırdı. Bu itibarla silâh taşıyan sol eli silâhsız uzatmak dost- luk alâmeti sayılmak lâzım gelirdi. Fa- kat eskiden bunun böyle telâkki edi- diğini gösterecek hiç bir delil yoktur. Eski Mısırlılar, el yerine bir eldiven resmi yaparlar ve bununla eli göster - mezlerdi. Eski " Yunanlılar - ilâhlarma sağ ellerini açarak ibadet ederlerdi. Orta çağlarda Avrupalılar, büyük- lere hürmet göstermek için — ek lerini kavuştururlardı. Araplar hür - met ettikleri kimselerin ellerini -öp - mek itiyadında idiler. Daha sonraları büyükler küçüklere ellerini — öptür - mekten çekinmeğe başladılar ve bu - nun neticesi olarak el sıkmak - âdeti doğdu. Eski Yunanlılar, dostluk alâmeti ©- larak yabancılara sağ ellerini uzatır - lardı. El sıkma âdeti türlü türlü değişik - likler geçirmiş bulunuyor. Bazı kabile- ka yolcular için yapacak bir şey yoktu. Gene sıkıcı bir gece. Yatağa girmiş - ğir ağır yarıyor. Bir torpil atıyor.. Torpil hedefini bula« tim. Uykum gelmiyordu. Bir türlü... Sağaımiyor. Kruvazör salva ateşi açmağa mec- sola dönüyorum.. Santler geçti mamıştım.. Tam bu sırada bir piyano sesi.. Tek elle çalınan bir piyano... sesler temiz üzsüz.. Yatakta duramadım.. ve Piyanoyu çalan tek kollu bir ihtiyardı. |ölüyor Çestekofun sol kolunu bir obüs u« -|İhp götürüyor. Sağ eli tuşlarda.. sol kolun kumaşı ceke tinin sol cebinde. Salon alaca karanlık.. Bir tek yanıyor. Bu yarı karanlıkta dalgaların si- | de yah kabarıkları ancak seçilebiliyor.. Ayak sesimi duyunca çalmasını kesti. Dönerek: — © kadar çok yavaş çalmağa uğra- gyordum ki. Demek sizi uyandırmışım.. dedi. Kaptan Çestekoltu.. Gemide, bizim gi- bi o da yolcu. Onu bu dekor içinde görünce, cski ve kahramanca macerasını hatırİadiım: Büyük harzpte torpido 105 in kuman - danı. Torpido, ana filo ile beraber Reval açıklarında demirlemişti. Bir sonbahar ge- cesti. Amiral, Çestekofu çağırıyor. Ve genç kumandana gu emri tebliğ e- diyor: — Mülâzim, kruvazör filosunun yakın- larında demirlediği Sland adalarına, he- men gideceksiniz. Kumandana bu mah - rem zarf verilecek. Ve durmadan cevabı getireceksiniz. Çestekol yavaş sesile nizami cevabı ve- rerek çıktı.. Bir saat sonta (torpido 105) yaka - mozlu siyah geceye daldı. Kocaman bir tu- lumbanın ağzından çıkar gibi esen İsveç rüzgân karanlığı gittikçe sıklaştırıyordu. Kesif bir hava.. şafak basıyor.. Hâlâ, ler arasında el sıkmak yerine avuçlar İgüvertede nöbetçi zabit ve neferler güç- biribirine temas ettirilir. ve sakal okşanır. Afrika sahillerindeki zenciler biri - birlerinin orta parmaklarını çekerek selâmlaşırlar. YO Bu ”'".;!'.':LL Program 17: İnkılâp dersi. Üniversiteden nakil, 18: Oda müsikisi (plâk), 19: Haberler, 19,15: Mühtelif plâklar veya — retransmis. yon, 20: Stüdyo tiyatrosu, muhtelif balif eserler, 20,30: Stüdyo orkestraları, 21,30: Son haberler. Sant 22 den sonra Anadolu ajansının gözetelere mahsus havadis servisi — verile- cektir. BÜKREŞ 18,15: Plâk; 20: Mariya Anda tara- fından şarkılar, 20.50: Piyano konseri (Bach Busoni, Brahms, Şopen), 21,35: Senfoni (Radyo orkestrası), 22,45: Kon. serin devamı, 23,15: Gece konseri. BUDAPEŞTE 20: Fransız Lehar'ın «Çingene —aşkır adlı opereti, 22,45: Salon orkestrası, 24, 15: Piyano konseri. MOSKOVA 16: Klâsik Rus musikisi, 21, 15: Arzu edilen havalardan mürekkep konser, 22, 30: Yabancı dillerle neşriyat. PRAG 17,10: Hafif musiki, 19,30: Alp şarkı- ları, 20,30: Smetana'nın — eserlerinden #Brandenburglu Bohemyada» operası. MÜNİH 19: Radyo orkestram, 20: Kılıç sembol halinde, 21,15: Sürpriz, 21,10: Plâk, 22: Piyana iyi bir mahlöktur, 23: Haberler, 23,20: Periler biklete binebilir. mi, 24: Halk musikisi. VİYANA 21,15: Aperet parçaları, 23: Haberler. 23,10: Yaylı kuartet musikisi (Mozart), 24,20: Dans musikisi. VARŞOVA 17.15: Hafif musiki, 17,50: - Şarkılar, 19: Kuartet konseri, 21: Monolog, 21,10: Oda musikisi, 22: Habkrler, 22,15: Operet plâkları, 23: İlkbahar şarkıları, 23,0: Dane ikiel Tramvaya takılan çocuklar Etyemezde 615 sayılı tramvayin arkasına takılan 12 yaşlarında Şinasi isminde bir çocuk yere düşmüş, vücu- dunun muhtelif yerlerinden yaralana- yak hastaneye kaldırılmıştır , İlükle nefes elabiliyorlar.. Mahrem zarf, Çestekofun kamarasında gizli bir çekmecede duruyor. Fırtına, geminin yanaklarını hırpalıyor; bardalara çarpan rüzgâr inliyordu. İnsana öyle geliyordu, ki ocağa kömür atan tay- falar kapalı ağızla sarkı söylüyorlar.. Ve her kürek attıkça şarkılarını hızlaştırıyor. - lar... Gedikli başçavuş bu zıpçıktı yolculük - tan hoşnut olmadı.. Rüzgârlı hava... Pa - zartesi günü yola çıkış.. Güvertede bulu - nan siyah tüylü ölü kuş.. Bunlar, hiç te hayra yorulacak alâmetler değildi. Ertesi gün, güneş batarken filo görün- dü. (Torpido 105) kumandan gemisine yanaştı. Çestekof mahrem — zarhı kumandana yverdi. Bir çeyrek geçmeden torpido ce-|ye sarıyordu hepimizi. vabı alıp dönüş yolunu tuttu. Mail bir batı yağmuru vardı. Makine, yantilâtörler birer fırtına gibi uğulduyor - lardı, Çestekofun biraz başı ağııyor. Ya - rım saat için odasına inip yatıyor. Çok geçimeden bir möbetçi zabiti ku - mandanın kamarasına koşuyor. Bir dakika sonra hazırol kumandası ça- hlndı. Torpido dümen kırdı. Pusuda bekliyen üç düşman kruvazörü onu aralarına almışlardı. Uyuya -|bur kalıyor.. j Muharebe bir &aat sürüyor. (Torpido 105) in bacası yıkılıyor, Sa sathının üstünde iki gedik açılıyor. Tayfalardan sekizi, makinistlerden biri — Alaca bir gurup dümenin arkasında çize ampul |gileniyor. Torpido sanki gurupu yedeğin- gekiyor... Yaralardan su giriyordu. laştı. Arkadaşlarının arasından can çe « kişir gibi. geçti. «Hoş geldins işaretlerine cevap ver « — medi. Gözler felâketi sezmiş gibi onu sa- kin sakin takip ettiler. & Amiral gemisinden bir işaret göründü. (Torpido 105) kumandanının gelmesi ti- ca olundu...» Nihayet (torpido 105) ana filoya u « — | Çestekof amiral gemisinin merdivenler —— rini zorla çıktı. Güvertede bizzat onu a « miral karşıladı. Kamafaya girdikleri za « man: — Sizin ve mürettebatınızın kahraman- ca hareketini imparator hazretlerine va « por edeceğim, diyor, amiral, sizi, sarayın hastanesine naklettirecek. Ve bir yandan mahrem zarfı açıyor. A- — miral gözlerinden rahatsız, prospit.. Zaris uzaktan Halbuki — Çestekof ta — tutuyor. prespit... Uzaktan, o da, mahrem zarhız — gu mahrem cevabını okuyor: ü «Kruvazör filosu, haşmetmeap impa « — Tator hazretlerinin selâmlarını tebliğ eder ve biz muzalfor gemicileriin şereline ka « deh kaldırmış olmasına teşekkür eder.» Okuyor ve selâm vermeden kamarasından çıkıyor. J Adeta sallanıyordu. Gözleri - kapalı.. — Küpejtelere tek slile dayariyor. Dudaklari OŞ siyah bir çizgi gibi. Torpidosuna gelince güvertede duru « yor, ve sağ kalanlara şu emri veriyor: — e$imdi, hepiniz karaya çıkacaksınızı İmparator hazretlerinin kadeb kaldırma « — sına ben cevap vereceğim. Çestekolf gemide kalıyor. Aşağıya ini « yor, Kingstonları açıyor. Su.. Gemiye sa hücum ediyor. Ve gemiğ yana batıyor.. “ Genç kumandanı zor kurtarıyorlar. Ertesi gece onu, mevkuf olarak timara — haneye gönderiyorlar.. Aklı başında ol « — duğu halde timarhanede iki sene kalıyorş * Bi Deniz yolculuğunun — sıkıntısı âyiden iyie Çestekofa bir şey çalmasını rica ettim; — Size bir gemici türküsü çalayım.. de« di. Tuşlara dokundu. Gün ağanıyordu... İki esrarkeş mahküm oldu Bundan bir müddet evvel Tophanc- | dı__- Kafesli sokağında Ali isminde birie nin evinde esrar içerlerken cürmümeşe — hut halinde yakalanan Ali ve Ahme < — e E opi Ği projek- | din muhakemelerine dün 8 inci ibtisaa — tör sahasından — uzaklaştırmağa — çalıştığı | Mahkemesinde devam olunmuş, neti halde ışık peşlerini bırakmıyordu. cede Osmanın beraetine; Alinin 4 ay, Genç kumandan her ne pahasına olursa | Ahmedin de ? ay hapsine ve & ' olsun düşmanın elinden kurtulmalı, mah-|para cezasına nın"ıkümiyederînın ka rem cevabı amirala ulaştırmalıydı. İki ta- verilmiştir. y ö Hasan Tırnak Cilâs Türkiyede en ziyade muvaffak olan HASAN Tırnak - cilâları kadınların ince zevklerine uy- günduür. Çok parlak ve düya- niklidir. Sedef nevileri ve renk- p lileri birer şahesi HASAN Tüzük cilba tadak Se'leEi Zöelas © S0 Ka e HASAN Tırnak cilâsı sedef 40 - 60 Kı. HASAN deposu; Istanbul — Ankara — Beyoğlu amiralın ' j