- diyorlar... | Hamüt... ( lan kursunları OLUM MANGASI “ Son Posta ,, nın tefrikası: B4 Yazan A, R, Cemil herkesin dalğınlığından istifade ederek kalktı, süratli adımlarla eve gitti 1 Cemil, etrafına göz gezdirmişti. Bi- vaz fazlaca”hayamzlık everi gözülen bu manzaradan herkesin, ve bilhassa ka- din ve kızların, başlarını birer tarafa çevireceklerini zannetmişti. Fakat bi - lâkis, orada bulunanların hemen hep - sinin gözleri, pek tabii bir surette Ha- mut'un üryan vücuduna çevrilmişti. Cemil, kendi kendine söylenmiş: —Tuhaf şey... Ne, sünnet olacak gencin.: ne de seyircilerin, zerre kadar yüzleri kızarmıyor. Demek mecburiyetini hissetmişti. Sünnetçi, mütemadiyen elindeki bı- çağı taşa sürtüyor, suallerine devam e - diyordu: — Yedi ceddini bilir misin?.. — Yedi ceddimi değil,.. yetmiş ced- dimi bilirim. — Onların kahramanlık menkabe - lerini bilir misin?.. — Tamamile bilirim. — Haydi bakalım öyle ise say... Sürinetçi bunü söyler söylemez, & findeki bıçağı saldırdı ve ameliyeye başladı. Hamut, can acısından titreyen bir vesle, kim olduğunu anlatırken, sün - setçi işine devam ediyordu: Hamutun gözlerinden yaş geliyor - du. Fakat o, kıpırdamadan bütün bu Zztıraplara tahammül ediyor, anlatıyor- du : — Ben.. Hamüt.. Allahın mümtaz ve şerefli kulu.. Seyit Tâhâ'nın oğlu... Ced be ced Seyyidim. Bilâdı Yemen'in *n şerif ve aziz kabilesi arasında dün- yaya geldim... Ecdadım, cessur kahra- Mmatndı. Öyle cessur ve kahraman ki, dünyanın bütün şairleri, onları methü senâ etmek için söz bulamadı... On- lar, bir zamanlar ok ve harbe atmakta meharet göstermişlerdi. O kadar ma- hir idiler ki; düşmanlarını daima bir sıraya getirirler.. bir ok yahut bir har- be darbesile dokuz düşman vücudunu birden delerlerdi... Ecdadım, kılıç kul- lanmakta da mahirdi. Dokuz düşmanın başını, bir kılıç savurmakla keserler - di... Ecdadımın kuvvet ve kudretini; bütün belâdı Yemen ve, Hicaz.. ve, Şam.. ve, Mısir.. ve, Belâdı Mağrip.. we, Cezayir.. ve, Rum.. ve, Efrenç de anılmışıt Sırtında dura çuvalları bulunan bir| genç deveyi ayaklarından tutarak baş- larının üstüne kaldırdılar; yetmiş a dıim uzağa fırlatır, atarlardı... Harp - — İlerde ellerindeki kılıç kırılırsa hemen | oradaki kayalar üzerine koşarlar, yedi batman ağırlığında bir taş kopararak, düşmanlarının başına atarlar. Yetmiş düşmnı bir taşla parçalarlardı... 'dımın nâ'râları da heybetli idi. Bir har- be giriştikleri zaman, karşılarındaki | düşman saflarına nâ'râlarla saldırır - | dar; aslanlar gibi haykırarak düşman sürülerini tavşanlar gibi kaçırırlardı... — Ecdadımın binicilikteki maharetleri de — meşhur idi. Beyaz katırlara binerler, we bunları yalçın kayaların tepelerin- de sürerlerdi. Onların bindikleri beyaz katırlar, bir sıçrayışta yetmiş arşınlık D, mesafeyi bir anda atlarlar; havada u- çan kuşları bile geride bırakırlardı... — Delikli demir çıktıktan sonra yer üzünde mertlik ve cesaret kalmadı; Ben... Seyit Tâhânın oğlu Allaha kasem ederim ki dini, tüfek denilen o delikli demir çık- tıktan sonra da, cesaret ve mertlikleri- Hi muhafaza etmişler.. Kendilerine atı- dişlerile — yakalıyarak kendi tüfeklerine koyup düşmanlarını —© kurşunlarla tepelemişlerdir. Ben.. Allahın âciz kulu.. Ve ga - — yetle asil ve necip olan Seyit Tâhânm | — dokuzuncu oğlu Hamüt.. Ben, öyle ce- — sur, öyle kahraman, öyle sabır ve me- © tanet sahibi bir gencim ki... Si-netçi, Hamütun sözünü - kesti. Yüksek bir sesle: Ecda-| — Sünnet bitti... Alın, götürün... Yaraların üstüne kızgın yağ dökün. Dedi... Koşup gelenler, Hamütu kollarının üstünde, şırıl şırıl kanları a- karak götürürlerken, zavallı genç, ken- dinden geçmişti. Bu parlak sünnet merasimini, on - dan daha parlak olan ziyafet takip et- siniler içinde, öküz eti ile pişirilmiş bul- gür pilâvı ile dura pidesi getirilmişti. “akat daha bu siniler ortaya konulur konulmaz; meydandaki halk aç karga- lar gibi bunların üzerine üşüşmüş; a- vuçlıya avuçlıya yedikleri pilâvlar bir anda silinip süprülmüştü. Gölgeliğin altındaki kibar misafir - lere ayrıca tepsiler içinde sofralar çı - Vkanlmışıı. Seyit Tâhâ ile Nâsır Meb - hütun kâhyası Abdülbârinin beraber- ce yemek yedikleri sofraya, Cemil de âri, Cemile fevkalâde iltifat Hattâ bir iki kete mahza bir ıkrnm olmak için, önündeki pirinç pilâvından birer avuç almış; avucunda sıka sıka birer küçük top gibi yaptık - tan sonra, Cemile takdim etmişti. Cemil, bu iğrenç ikramdan derin bir nefret duymakla beraber, gene onları alıp yemekte tereddüt etmemişti. Mak- sadı da muhite yabancı olduğunu his- settirmemekti. Bir aralık, Abdülbâri, uzun uzun Cemille konuşmıya girişmişti: — Yâ, Cemil Efendi... Aziz dostu- muz Seyit Tâhâ, sizin gayet mahir bir remmal olduğunuzu iddia ediyor, öy- le mi?.. — Vallâhi, yâ seydi.. Bu ilimden biraz anlarım. Fakat, bilmem ki, maha- retim ne dereceye kadardır?. — Bu ilmi, nerede tahsil ettiniz. — En evvel İstanbulda bir Hindli hocadan tahsil ettim. Sonra da bir müd- det Mısırda bulunarak malümatımı ge- nişlettim. Daha sonra da Hüdeydede İbir hayli Hicaz ülemasile temasa gel - dim. Bunlardan da mektum olan ilmin esrarını öğrendim. — Şu halde, bizleri de bu ilminizden müstefit etseniz. | —Hay, hay ... Ne zaman arzu eder- seniz. — Öyle tahmin ediyorum ki; efen- |dimiz, Mevlâna Nâsır Mebhüt hazret - *İleri de bu kıymettar ilminizden istifa- de etmek istiyecektir. — Kendilerinin bilhassa ellerinden öperim. Ne zaman emir buyurulursa, hizmetlerine hazırım. — Biz, biraz sonra, kaleye avdet e- deceğiz. Eğer br mâni ve meşguliyeti- niz yok ise, kaleye beraberce gideriz. | (Arküm var) Musolininin oğulları Afrikadan döndüler Roma, 18 (A.A.) — Kont Ciano ile Musolininin iki oğlu dün Doğu Afri- kasından dönmüşlerdir. Leh ordusuna 1000 mitralyöz hediye edildi Varşova, 18 — Bir kaç fabrikanın amelesi, Mareşal Pilsudskinin hatırası- 'İni taziz için, orduya bin mitralyöz he- | böyle bir iddia, yalandır. Benim ecda-| İdiye etmişlerdir. Yeni - Neşriyat Yeni Adam — İsmall Hakkı, Dr. L Şi yazıları vardır. Varlık — On beş günde bir çıkan bu sanat ve fikir mecmuasının 68 uncu sayısı Hasan Alı, Yusuf Şerif, Hâmit Macit, Süreyya Sami zade, Cevdet Kudret, Orhan Şaik, Nahit Surri, Vasıf Mahir, Fun Ömer, ve daha aşka imzaların makale, hiküye ve şiirlerile lçıkmıaux. 0 sayısı çıktı. İçinde adan, Paul Valery'nin mişti Meydanın ortasına gayet büyük | 5 |— hıkıude 2 — Konyada tarihi bir kaza, çatı. 3 — Kederler. 4 — Gurur, bir gazetenin dainıi mukayyet müğşterisi. — Gelirat. 6 — Sağlık heyeti. 7 — Bo- . 8 — Üçüncü şa- ek. 9 — Val- 10 — Za- - Perinin fe- yuna atılır, nebat hıs, atların yemi, Teşi de, şimdiki Framsız başvekili. man, mesafe, soru edatı. || na buylusu, Yukarıdan aşağıya: 1 — Kürkü makbul bir hayvan, üçüncü şahıs, tok değil. 2 — Boş, birdenbire. 3 — Arap diyan, 4 — Topkapıdan dışarıda bir semt, misafirperverliğin başlıca şekli. 5 — İlâcın türkçesi, papaz, köpek. 6 — Kusmak, birdenbire acı duyduğumuz za« man çıkardığımız ses, kat'iyyen. 7 — Ö - üş buğday, ayaklarımızın mesafe- si. 8 — Bey, yerine getirmek. 9 — Şekapirin meşhur eserlerinden biti. 10 — Mefulübih, bir | ilâvesile adet olur, manasına gelir.!! — Köylünün yi telâffuz edişi, iyilik bulmak. Dünkü Bulmacanın Halli: Soldan sağa: | — Gülüstan. 2 — Kanal, lâik. 3 — Rumba, bi. 4 — Tat, Talât. 5 — İkiye ayır. 6 — Pas, o, 7 — O, ma, atak. 8 — Ba - siret. 9 — Kelebek, lik. 10 — İrat, riya. VI — Nem, o, eşit. Yukarıdan aşağıya: | — O, kin. 2 — Gataip, tere,. 3 — Unutkan, lâm. 4 — Lâm, isabet. 5 — İl- bay, âb, o. 6 — Eser. 7 — Tan, iki. 8 — Albay, âr, ye. 9 — Nüili, telâş. 10 — Ar, atı. V1 — Akit, ok, kıl sız cammav İngılız kabinesi Samuel Hoarı'n tekrar kabineye gireceği söyleniyor Londra, 18 (A.A.) — Deyli Eks- pres gazetesi, Pantakot tatilleri esna - sında kabinede tadilât yapılacağını tahmin etmektedir. Bu gazete diyor ki: Şimdiki nazırlardan bir çoğu çekile- cek ve yerlerine eski nazırlardan mü - him şahsiyetler getirilecektir. Sri Sa- muel Hoarın tekrar kabineye girmesi bilhassa kuvvetle muhtemeldir. Askerlik meselesi Londra, 18 — Milli müdafaa bakanı | İnskip'in, mecburt askerlik - hizmeti karar altına alınmadığı takdirde, hü - kümetin lüzumu olan asker mevcudu- nu temin için başka tedbirlere başvura- cağı hakkında yaptığı esararlı - telmih muhalif gazetelerde heyecan uyandır- miştir. Deyli Kronikl gazetesine göre, ba- kanın asker yazmak için iş bürolarını kullanmak — tasavvurunda bulunmuş olması muhtemeldir. Alman bahriyesi İnşa edilmiş ve edilecek olan gemilerin listesi Berlin, 18 (A.A.) — Resmi gaze - te, Almanyanın harp filosu cüz'ütam- larının 1 Nisan 1936 tarihindeki mik- tarına ait listeyi neşretmiştir. Bu liste- | ye göre tamamiyle ikmal edilmiş üç zırhlı vardır. Bunlar Deutschland, Ad- miral Scheer ve Admiral Graf Spce'dir. Bunlardan başka iki zırhlı da inşaat tezgilhlarında bulunmaktadır. Bunlar da Ersatzelsass ile Ersatz - Hessen'dir. Ayrıca üç tane de eski zırhlı vardır. Listede bunlardan başka ikmal edil- miş altı kruvazörle inşaat tezgâhların- da bulunan üç kruvazör, 19 torpido, ikmal edilmiş 19, ve tezgâhta 17 de - nizaltı, ikmal edilmiş üç ve tezgâhta 7 filo kılavuzu, 29 mayn gemisi ve daha bir takım muavin cüz'ütamlar vardır. ———cO —— /'Mayas 19 / YUSUF İZZEDDİN Öldü mü, & öldürüldü mü? Eski Osmanlı Veliahtı katledilmiştir. Yazan: Ziya Şakir Doğruca veliahdın huzuruna çıkan hoca, ortadan kaybolmasının sebebini anlatma» istemiş; çok yakın akraba - sından birinin kanserden vefat ettiğini yanayakıla nakletmişti. Kanserden korkmak, esasen Os - manlı hanedanı arasında Adeta an'ane haline gelmişti. Saraylardaki garip tel- kin ve telâkkiler neticesidir ki, bu ha- nedandan her hangisi bir yerinde şüp- heli bir şey görseler, derhal onu kan - ser zannederlerdi. Şimdi hocanın böyle bir takım te- ferrüata girerek kanserden bahsetmesi üzerine veliahdın içine derhal bir şüp- he girmiş; o aralık diş etlerindeki kü - çük bir apsenin kanser olup olmadığını öğrenmek istemişti. Derhal husust doktoru Bahaeddin Şakir Beyi celbederek şüphelendiği yarayı göstermiş; Bahaeddin Şakir Bey bu yaranın kanser olmadığına dair veliahda teminat vermiş; ve efendiyi tatmin etmek için diğer hususi dok - torlarile hariçten de bir kaç doktor ge- tirtmiş; bir iki kere kendisini muaye- ne ettirmiştir. Doktor Hilmi Kadri Bey; efendinin kanından almış, kendisine şırınga et- miş; bu yüzden on beş gün hasta yat- mış; diyorlar. Ve sonra da, Yusuf İz- zeddin Efendinin bu kanser evhamı yüzünden çıldırdığını iddla ediyorlar. Birinci rivayetin ne dereceye kadar doğru olduğunu bilmiyoruz; fakat ikin- ci iddiayi, sureti kat'iyede reddediyo- ruz. Yusuf İzzeddin Efendinin sene - lerce hususi hayatını takip — edenler, böyle bir iddiayi sureti kat'iyede tek - zip ediyorlar; efendinin de diğer Os - manlı hanedan uzası gibi, bir yerinde bir morluk ve yahut sivilce gibi bir şey görse; hemen doktorlarına göstere - rek: — Sakın kanser olmasın?.. Demekten daha fazla bir hareket göstermediğine şahadet eyliyorlar. * Vahdeddin Efendi, vakit vakit halk arasında bu propagandaları yaptırır - ken; Yusuf İzzeddin Efendi nezdinde de teşebbüsata girişmişti. Bunum için de en evvel veliahdın başağası, (Be - şir Ağa) yı elde etmişti. Beşir Ağa, bir zamanlar Vahdeddin Efendinin nezdinde bulunduktan #on- ra, Yusuf İzzeddin Efendinin sarayına geçmişti. Zeki, peytan, cin fikirli, ol - dukça natük, gayet hasis ve tamahkâr, on para için on taklak atar bir Habeş - ti... Girgin ve işgüzar olduğu için efen- |. dinin çarçabuk nazarı dikkatini ve em- niyetini celbetmiş; sırası geldiği için az zamanda (başağa) lık mevküni ih- raz eylemişti. Vahdeddin, bu menfaatperest ağayı para ve hediye sayesinde kendine cel- betmekte hiç sıkıntı çekmemişti. Be - şir Ağa, Vahdeddinin bütün teklifle - rini kabul etmişti. Onun vereceği tali- mat dairesinde hareket edecekti. Fakat kurnaz Vahdeddin, her şey - den evvel Beşir Ağanın kendisi ile o- lan temasinı kesmiş; kendi hususi hiz- metlerinde kullandığı (İbrahim) is - minde bir adami, Beşir Ağa ile kendisi arasında gizlice irtibat ve muhabere tesisine memur eylemişti. Yusuf İzzeddin Efendiye karşı ilk — teşebbüs Vahdeddin, kendi adamlarından bi - rini bazı gazete idarehanelerine gön - dermiş; kendi isminden bahsedilirken behemehal (veliahdı sani) ünvanının kullanılmasını da rica eylemişti. Bir kaç abone bedeline terdif edilen bu rica, tabitdir ki, reddedilmemiş; da- ha ertesi gün çıkan gazetelerin bir ka- çında: (Veliahdı sani Vahdeddin) Efendi Hazretleri...) Diye, bir takım sudan havadisler gö rülüvermişti. Beşir Ağa, derhal bu gazateleri ku caklayınca Yusuf İzzeddin Efendiye gelmiş; o satırları birer birar göster - miş; — Bu; ne demek oluyor, aslanım?.. Bugüne bugün, Âli Osmanın veliahdı sızsınız. Bu, veliahdi sanilik nereden çıkıyor?.. Bunun sebebini, anlamalı - yız. Demişti. Evvelce de bu tabirin bir Iki defe şehzade Süleyman Efendi hakkında kullanılması, Yusuf İzzeddin Efendi hin nazarı dikkatini celbetmişti. Fa - kat Süleyman Efendi hem saltanat ih- tirasatından uzak, hem de bir ayağı çu- kurda olduğu için bu meseleye lüzu - mundan fazla ehemmiyet vermemiş ti... Fakat şimdi?.. Yusuf İzzeddin Efendi, amcazade - si Vahdeddin Efendinin ne mal oldu- ğünu biliyor; Abdülhamit devrinde (şehzadegân hafiyesi) denilen bu meş'um adamın; meşrutiyetten sonra da el altından ne siyast fırıldaklar çe - virdiğini işitiyordu. İşte şimdi; (veliahdı sani) Ek diye garip, lüzumsuz, Osmanlı hanedanının an'ane ve aile kanununa mugayir bir ünvan ihdas edilmesi; ve bunun da Vahdeddin gibi haris bir adama veril - mesi Yusuf İzzeddin Efendinin kalbi- ne haklı bir endişe vermişti. Gayet vakur ve mütcazzım bir ru- ha malik olan Yusuf İzzeddin Efendi, derhal padişaha ve Babıâliye müra - caat ederek bu hususta izahat istemeyi düşünmüş ise de, âlacağı cevabın ne olduğunu bilmediği için bunu gururu na yedirememişti. (Arkası var) Avrupada günün en meraklı hâdisesi (Baştarafı 1 inci sayfada Prens Starhembergin mukavemet göstermemesinin #ebebi, başvekilin, harbiye nazırı general Zuhnerle zabıts müdürü Skubel'in müzaheretini pe - şinden temin etmiş olmasıdır. Starhembergin yetine gene Haym- wehr reislerinden olan binbaşı Bare - nfels tayin olunmuştur.. Binbaşı Bar- enfels, doktor Şuşnigin muavinliğini de yapacaktır. Starhamberge ziyafet Roma, 18 (A.A.) — Munolini bir kaç gündür Romada bulunan ve ken- disi ile müteaddit mülâkatlar yapan Prens Starhemberg şerefine bugün bir öğle ziyafeti vermiştir. ü . Türk inkılâbının hakiki mebdei (Baştarafı 1 inci sayfada çelenk koyacaklar, saat 10,15 de de Tal kiyle jimnastik şenliklerine başlanacaktır. Ayııca 10,45 de klüpler arasında Tak- sim, İstinye, Kefeli ve Bendler yolunda 60 kilometrelik bir bısiklet yarışı yapılacak- tır. Sast 14 de de Taksim etadyomunda Fenerbahçe - Galatasaray takımları karşı- Taşacaklardır: Ayrıca saat 15 de Bebekte yelken ve kürek deniz yarışları, saat 16 da da gayri federe klüpler arasında Küragümrük sta- e İsim stadyomunda binlerce talebenin iştira- dında bir resmi geçit ve futbol — maçları yapılacaktır. Saat 17 de kazananlara Tak- sim stadında mükâfatlar dağıtılacaktır. Jamnastik şenliklerine iştirak eden İise ve orta mektepler byugün ve yarın olmak üzere iki gün tatil yaPacaklardır. Karadeniz havalisinden yetişenler - ce miyeti de bugünü kutlulamak — için saat 17 de üniversite konferana salonunda bir toplantı yapacaktır. Gece de Parkotelde edilmiştir. bir eğlenti tertip