SON POSTA Milli Mücadelede ( PECasus Teskilâtı / 3n 29-3-036 Son Postanın Tefrikası : 23 y Umumi harbin son günlerinde Antal- yada mühim bir vak'a olmuştu Zekâsını hakikaten büyük bir maharetle|mandanı miralay Şefik Beyle — görüşmiye işleten va Etkinsonların direkcifi altında, |gelen; halbuki bu vesile ile Türk barp ka- IMWMMHGWW'uMMWÜWML HİKÂYE Henri Duvernois'dan DİLSİZLER KEMANCISI xgazinoda —her akşam vardı: çalgıcılar da, ilânlara inanımsanız - hep Macar kızları idi. Monsicur Descamet de her akşam gelir, orkestranın tâ yanı başındaki masaya otu- rur, arkalarında kırmızı ceketleri ile nota defterlerine hanım hanımcık bakan kızlara gülümserdi. Henüz kısa eteklik ve örgülü İsaç çağını geçirmemiş olan mademoiselle Berthe piyano çalar, mademoiselle Lise de |kemancılara riyaset ederdi. Daha bir çok orkestra | Pek genç ve toy ir delikanlı olan bu (Tomsonrzade) kendisine verilen vazifeyi pek safdilâne ve hattâ biraz da gülünç bir bu adam, seneler geçtiği halde kendisinden en küçük bir şüphe hiasettirmemiş; bilhas- sa Çanakkale harpleri esnasında, İngiliz - lere ve bütün itilâf kuvvetlerine çok büyük faydalar temin eylemişli. Ancak, umumi harbin sonlarına doğru, İstanbuldaki (Türk istihbarat müdüriye - ti) gerek Etkinsonlardan ve gerek bu a - /damdan şüphelenilecek bazı malümat elde etmişti. Elde edilen bu malümat biraz daha ta- mnik edilmiş ve nihayet bu casua şebekesi - nin mevcudiyetine tamamen kanaat geli- rilmişti. Bir (şef) maiyetinde olarak İs - lddhmw:nı—-v”dl küçük bir şüpkeye bile düşmemiş olan va- K Rahmi Bey bu sözleri dinledikten sonra Bandırmaya getirilmiş, oradan (Gülce - ve akdini takip eden günler- filosunun İzmir lima - f pervasız bir kumandan kesil- şİ | ! soktuğu bu mifak kundağının korkunç ateşleri; tâkââ, $ f BE İşte o zaman bu büyük Türk düş- bir müllete ve hattâ bizzat VHİ li Hğ fakır * Etkinson ailesine gelince; mütarekenin akdi ile beraber ortaya atılmışlar; eaki va- Ziyetlerini almışlardı. Ve hattâ, İngiliz ih- tiyat zabiti sıfatile resmi üniforma ile do -| beplerle tahsil edilemiyen 25 - milyon laşmıya, gene istihbarat işlerile meşgul ol-| İiralık bakaya verginin hususi bir hey- Mıya başlamışlardı. İşte şimdi; (Çine) de 57 inci fırka ku -| ırılmıştir . d işi |2 - ! Beykoz takımı galip gelmiştir. Rumlar tarafından ya -|etin yapmış olduğu yeni nizamname kardeş gibi yaşı- istirdadı gününe kadar devam et-| — Maliye Vekâleti vilâyet muhasebe - , İstirdat edilmiş, (Hadı) da ele | yer, yaptığı fenalığın hesabıne | *OTMuştur. İstanbul mıntakasında bu bir surette vermiş; ihanetinin ce-|Seneki vergi tahsilâtı geçen senelere flar — boğularak|nazaran çok yüksektir. Buna rağmen yen; ve bu suretle de - İngilizlerin arzsile 'tarzda ifa eylamek istemişti. İzmir ve hayalisini işgal eden - Yunan or- Aklımda iyice kaldığına göre, bu genç dusuna hizmet edebilmek için bu zahmet- (Jngiliz zabizi, Bursaya muvasalatından bir leri ihtiyar eyliyen yüzbaşı Mister Etkin - (kaç gün sonta, av merakından bahsederek son; - yukarıda aile tarihini muhtasaran arzettiğimiz - (Etkinson familyası) nın er- Esasen İngilizler, tuhaf bir sistem takip etmişler; uzun zamandanberi — Türkiyede | ikamet eden, iyi ve kötü türkçe bilen İagiliz tebaasınin münevverlerine, — dethal birer (ihtiyat zabitliği) vermişler; ve bunlara, ge rek İstanbulda, gerek Anadolunun muhte- lf yerlerinde birer vazife tevdi eylemiş - kerdi. Mütarekeden bir kaç ay sonra bir İn - giliz bölüğünün kumandanı - ve yahut, ir- tibat zabiti sıfatile - (Bursa) ya gelen genç bir mülâzim, İstanbulun meşhur şarap tüc- carlarından (Tomson) un oğlu idi. (Gümülcüneli İsmail) Beyin valiliğinden kısa bir zaman evvel Bursaya gelmiş olan bu genç İngiliz ihtiyat zabitinin başlıca va- zifesi; umumi harp içinde Bursa ve havali - sine fazlaca dağılmış olan İngiliz tüfekle- rinin miktarını tesbit etmek ve mümkün o- lursa, bunları birer suretle halkın elinden istirdat eylemekle beraber, Bursadaki mil- liyet ceteyanlarını gizlice tetkik ve tahkik etmekten ibaretti, » |e — Bursanm avcılarile temasta bulunmak ar- zusunu izhar etmişti. Bunun üzerine, Ye - mniyol başında, (Hançerli mektebi) karşı- sındaki bakkalın üstünde yeni tecssüs e - den (Avcılar klübü) tarafından bir çay zi- yafeti hazırlanımış; bu acemi ispiyon da o- raya çağırılmıştı. genç İngiliz zabiti, bir müddet âfâki şeye va bir büyük av eğlencesi tercibini rica et - miş; ve: — Tabiüdir ki, be av, çifte tüfeklerle ya- pılamaz, büyük harp silâhı kullanmak lâ- zım. Bu ava İngiliz tüfeklerile iştirak eder- seniz, ben de size istediğiniz kadar cepha- ne veririm. Demişti. Ve bu suretle bizleri, bir tu- zağa düşürmek istemişti. Fakat, orada bu- kunan zevat, her halde Mister Tomsonza - denin zannettiği gibi ahmak olmadıkla - rından, bu teklife herkes bıyık altından gü- ilivermişik (Arkası var) GER Galatasaray - Eyüp maçı Dün Taksim stadyomunda yapılan Galatasaray - Eyüp B. takımları ara - sındaki müsabaka fevkalâde zevkli olmuş, büyük bir kombinezon yapan Galatasaray, birinci devrede 4, ikinci devrede 2 gol atarak maçı G - O kazan- mıştır. Hilâl - Güneş Güneş takımı nizamsız oyuncu çı - kardığından maçı hükmen Hilâl takı- mı kazanmıştır. Fenerbahçe - İstanbulspor Kadıköy stadında yapılan bu mü - sabaka çok zevkli olmuş, Fenerbahçe B. takımı 5 - O galip gelmiştir. Beykoz - Anadolu B. takımları arasında yapılan bu maç da Kadıköyde oynanmış, neticede Galatasaray kongresi GCalatasaray klübü geçen haftadan yarım kalmış olan kongresini dün klüp merkezinde yapmıştır. Nizamname tadili için ayrılan hey- münakaşa edilmiş, ufak tefek tadilör- seçmek üzere on beş gün sonra topla- nacaktır. Bakaya vergiler tasfiye edilecek ciliğinene gönderdiği bir emirle bazı lil'fill geçen seneye nazaran az tahsil edilmiş olmasının sebeplerini vergilerin gelecek #eneye kalmaması için şimdiden tertibat alınmıştır. Ara- zi ev bina vergileri belediyeye geçtik- ten sonra 2D senedenberi muhtelif se- et tarafından tasfiye edilmesi kararlaş- d a S el li Bu Akşamki Program ANKARA 19,30: Ankarapalastan nakil — (orkes- tra), 20: Sporcu konuşuyor, 20.15: Karım gk plâk neşriyatı. 20.25: Ajans haberleri, 20.35: Karpiç şehir lJokantasından — nakil (orkestra.) BUDAPEŞTE 18: Stüdyo orkestrası, 19.45: Şen ya- yım, 21.10: Orkestra (şarkılar.) 22: Zi- gan orkestrası, 24: Caz. 13.30: Orkestra konseri, 14.30: Kon- serin devamı ve aralık. 17: Kolonya, 19: Stuttgart (yayımın sonuna kadar.) LAYPZİG 17: Kolonya, 19: Stuttgart, (yayımın sonunu kadar). ROMA 18; Senfonik konser, şef: Bruno walter (Haendel: Concerto Groaso H - Moll, Res- pighi: Finestra da Chicsa, Brahma: senfo- ni No | C - Moll (aralık ve sonra — K.) 20.20: K. 21.35: Operet: «Yeşil Şimmye (Beste: Valente) aralıkl, K. - sonra dana musikisi, 24: K. 24.15: Dana musikisi. VARŞOVA 19.15: Musikili piyes, 21: Orkestra, 21.45: Joseph Pilsudeki'nin — eserlerinden 22: Şen yayım, 23: P. R. örkestrası (ha- Af musiki) 24.05: Plâk (dans musikisi). Busın Genel Direktörlüğü — vasıtasiyle Emniyet umum Müdürlüğünden — şu izah- nameyi aldık: #Gazetenizde ceski bir polis memuru- nun tekaüdlük muamelesi» başlığı altında ve polis mütekaidi Abdülkerim'in bir çok müracaatına rağmen beş seneden — beri te- kağd muamelesinin ikmal edilmediği hak- kında bir yazı görülmüştür. Söz gelişi edilen Abdülkerim; İstanbul Emniyet kadrosunda polis memuru sıfati- le çalışmakta iken sağlık kurulunun rapo- runa dayanarak Sihhat ve İçtimal muave- ne Vekâletinin 1/ Haziran/1931 — tarihli karariyle vazile harici malöl olduğu anla- galmış ve on sekiz senelik bizmetine karşı kendisine 936 lira iktamiye verilerek al&- kası kesilmiş ve bu muamele bir hafta gibi kısa bir müddet içinde naticelendirilmiştir. Bu ikramiye muamelesine kanaat etmi- yen Abdülkerim; bu maksad için muhtelif makamlara müracaat etmiş ve müsbet bir metice alamayınca işinin beş seneden beri bititilmediğini söylemek suretiyle kendini İmağdur bir vaziyetle göstermek istemişlir. » W FEL el HSi dS ( c el $ D güzel kızlar vardı. Mademoiselle — Benthe |Belçika'dan, mademoiselle Lise de Fran - İsanin şimalinden gelmişlerdi; kızların hep- si de böylece yak yerlerden getirilmişti. Fakat ilânlarının doğru olmasına pek bak mıyan gazino sahibi, ahlâk hususunda çöp atlamaz bir adam olduğundan hepsini de temiz ailelerden seçmişti. Saat yarıma ge- lir gelmez kiminin babası, kiminin annesi kapıdan gözükür ve alkışların arkası alı - mınca, Macarlı evlâdımı önüne takar, eve götürürdü. Kırk yaşında, hali vakti yerinde, yıllar- dan beri bekâr olan monsicur Descomet de hemen kalkar, fincanda kalan son yu - dum kahveyi içer, mahzun mahzun evinin yolunu tutardı, Bilmem söylemeğe hacet var mı? Bu' küçük gazinoda aşk ta kendini göstermeket İgecikmedi. Kızlara göz koyanlar, söz atan- lar, hattâ arkalarına düşenler oldu. Monsieur Decomet kendisine münasip | olanı seçmekte güçlük çemkedi. Çekingen haddini bilir bir adamdı. Mademoiselle Lise'i kibirli, mademoiselle Berthe'i pek genç öbür kızların da kimini dikkatsiz ki- mini de arsız diye defterinden sildi. Fa - kat tâ sonda oturan, kendisini gazino müş terilerine pek belli etmiyen, gözleri dalima önüne eğik bir kemancı kız vardı. Mon - sieur Descomet: «Öbürleri kendilerini gös- termek için çalıyor, ama bu hakikaten san'atk » dedi. Hurma gibi burnu, | hokke gibi ağın ile dağrumı güzel kızdı. He le çalgı çalarken bütün dikkati ile, bütün kalbi ile çalıştığı belli idi. İşi bitince de, alkışları beklemeden, hemen çekilir, gi - derdi; monsieur Descomet onu işte bu te- vazuu için sevmişti. Bir gün garson sordu: «Şurada gizlenir gibi duran kızın ismi ne? — Sophie. Arkadaşları ona hiç rahat vermez. Monsieur Descomet daha fazla sorma- dı. Fakat bütün utangaç adamlar gibi hül- yalar kurmağa başladı. Onu bu gazinodan bir kurtarabilse... Evine — götürebilse... «Kemanmı benim için, yalnız benim için çalsa!...ca Bir gece, gazinonun kapanacağı saatte, yağmur yağmağa başladı. Monsieur Des- saziyetten — kurtalacağını — biliyordu. M. Descomet ile tanışınca, dualarının nihayet kabul olunduğunu anladı. M. Descomet hemen hemen her akşam ona relakat ediyordu, Bir pazar günü ya -« zinoda ematines vardı; © gün de beraber çıktılar. Fakat monsieur Descomet — Lızın odasını da görmek istedi. Yukarı çık ılar, pencereden baktılar; daha güneş batma - mişti. Güzel manzara kargısında — şairliği tutan monsieur Descamet, kızın kemanını aldı ve: — Ne olur? Dedi, benim için bir hava çalsanız a! Sophie'nin rengi atu. Ümitleri mahvo - Tuyordu... Artık her şeyi itirafa mecbun. du. Ya monsaieur Descomet kızar, kalkar giderse? Bütün sakin hayat, saadet hül « yaları da onunla beraber gidecek... — Haydi, kemanınızı alın dı(bını tatlı comet'in şemsiyesi yanında idi. Kapıdan Sophie'yi bekledi ve sıkıla sıkıla sordu: — Sizi evinize götürmeme eder misiniz? Sophie yazı oldu, hattâ koluna girdi. Yokla giderlerken monsicur Descamet musikiden bahsetmeğe başladı. Fakat So- pbie © halde hiç karışmıyor, ancak arkadaş- larından şikâyet ediyordu. — Bana neler ederler... Ah! bilseniz, monsicur!... müsande Monsicur Descomet cesaret bulup hi - mayekâr bir tavırla kina kokmu aki. Sophie de ona hülyalarını anlattı: Şöyle bir hava çalın. O anda «Dilsizler kemancısın bir kur « nazlık düşündü. — Ben de isterdim ama bilseniz musiki beni ne kadar kederlendirir. Bana keman çalmağı sevgilim göstermişti. Öyle güzel, öyle yakışıklı bir delikanlı idi kil!.. Ne za.- man yayı elime alsam, hemen gözlerimin önüne gelir... Monsieur Descomet âdeta bağırdı: — Siz © adamı seviyor muydunuz? — Hem de delicesine... M. Descomet, — kiskançlık azabı ile sakin, emniyetli bir hayat; bem de - Allah esirgesin - öyle toy bir delikanlı ile değil... Monsieur Descomet'nin ağzı kulaklarına vardı, kızın ağzından kendi düşüncelerini duyar gibi idi. Talihin bu kadar yaver ol- masından adeta kotkuyordu; kızin kapi - sına gelince: — Arasıra size böyle refakat etmeme izin verir misiniz? Diye sordu: — Rica ederim, monsieur. Ertesi gün orkestradaki kızlar hep «Dil- sizler kemancımı nn talihinden bahsetti - ler, Sophie'ye bu adı takmışlardı; çünkü ©, keman çalmasını bilmez, üzerine reçine değil, sabun sürdüğü yayı, arkadaşlarını elinden geldiği kadar taklit ederek, — oy- natır dururdu. Kemandan hiç bir ses çık - mezdı. Çalgı biter bitmez, alkışları bekle- meden kalkması da bunun - içindi;. haksız alkışa tahammül edemezdi. Gazino sahibi onu güzelliği için, bir de orkestra kalabalık görüksün diye tutmuştu. Yandaki gazino- nun örkestrası on iki kişilikti. Bunun için arkadaşları da ona «Dilsizler kemancıma demişlerdi. Sophie ancak koca buluma - bu tarzda e l E İ a ç LaRR el eee . AĞ G A GA AA kıvranarak kemanı kızın elinden çekti. — Verin, verin, dedi; konuşmak daha iyi, Konuşmaları © kadar tatlı oldu ki © ake şam, «Dilsizler kemancımı — Macar kızları arasında gözükmedi. * Aylar geçti. Aşk ile saadete esir olan monsiear Descomet, Sophie'yi nikâh etti. Evde her şey değişti. yeni eşyalar alındu. Salonda keman ile hiç reçine yüzü görme« miş yayı astılar. Aabapları bu acip şeyin ne olduğus nu sorunca monsieur Descomet: — Bizim hanımm büyük bir san'atkârdır, der. Ama artık çalmıyor, bir daha biç çal- mıyacak... Sophie tevazula gözlerini eğer. Ahbap- hari: — Niçin, madame? İnsanın öyle bir san'atı olunca onu körletmek teva mı? Di- ye israr ederlerse monsieur Descomet, din- gdarane bir tavırla parmağını sallıyarak : — Tevbe etmiş, der, sonra günaha gi« (N. Ataç) e La B ni e B d ver. D e e ee S