10 Sayfa SON POSTA OLUMMANGCGASI “Son Posta,, nın Tefrikası: Yazan : A. R. Necip Melhame; Cemilin isticvabından çıkan neticeyi bizzat padişaha bildirecekti, Cemilin bir sözü dikkate şayandı — Bizim, Hacı Nişanın lokantası... Cemil, sözünü ikmal edememişti. Necip Melhame Bey derhal yerinden fırlamış: — Demek.. İtiraf ediyorsunuz. Diye bağırmış; ve sonra, odanın kuytu bir köşesinde ifadeyi zaptet- mekle meşgul olan kâtiplere: — İşittiniz, değil mi efendiler. Ay- nen ifadeyi zaptediniz. Diye seslenmişti. Cemil, o kadar şaşırmıştı ki, bir an- da şuurunu kaybedecek hale gelmiş- ti. Fakat, şu anda vaziyetinin ne de- recede tehlikeli olduğunu hissederek bir kaç sartiye gözlerini kapamış; tek- rar kendine gelmişti. O zaman, büyük bir sükünetle mukabele etmişti: — Efendim!. Hangi — itirafımdan bahszdiyorsunazİ:. "Deka, biç bir yey söylemedim ki... — Şimdi.. Burada.. Bizim Hacı Ni- şan; diyen siz değil miydiniz... Efen- diler!.. öyle söylemedi mi?.. Kâtipler, yüksek sesle cevap ver- mişlerdi: — Evet, efendi hazretleri!.. Bizim Hacı Nişan; dedi. Necip Melhame, ayağa — kalkmış; | ellerini masaya dayamış; tekrar suak lere başlamıştı: — Hacı Nişan; niçin sizin oluyor? Emrini vermişti. İki kâtibin getir- diği evrakı, bizzat gözden geçirdikten sonra, kâğıtları Cemilin önüne itmiş: — Okuyunuz. Ve kendi — ifadeniz olduğunu imza ediniz. Demişti. Cemil, bu isticvabı pek saçma, pek çocukça bir şey telâkki ettiği için, hiç tereddüt etmeden imzasını koyuver- mişti, O zaman Necip Melhame yerine oturarak çehresindeki şeytan tebessü- müyle şu sözleri söylemişti: — Bakınız, Cemil efendi!.. Şimdi ben size aleyhinizdeki ittihamı izah e- deyim... Geçen cuma günü, zatı şaha- ne efendimize yapılan mel'unane - ci- nayetin en büyük fail ve mürettiple- rinden biri de; şu ifade varakasında (bizim) diye pek samim? münasebet- te bulunduğunu ikrar — ve itiraf et - tiğiniz, lokantacı Hacı Nişan Minas- yandır... Aranızdaki bu kadar — sami- miyete nazaran, bu hâdisei cinaiyeden şüphesiz, siz de haberdar idiniz. Nite- kim, çarşamba günü, oraya giderek, cinayetin sön hazırlıklarının ikmal e- dilip edilmediğini öğrendiniz... Pazar günü de giderek, bu melunane cinaye- tin maksadı temin edemediğinden da- layı Hacı Nişan'a beyanı teessür etti- niz; değil mi?... — Senelerden beri tanırım. - Tâââ| — Cemil, birdenbire yerinden sıçra- mekteplilik zamanından beri onun lo-|4, Ellerini önündeki masaya dayadı. kantasında yemek yerim, Çelik gibi sertleşen nazarlariyle Ne- — Niçin onu tercih edersiniz, baş-İcip Melhamenin yüzüne baktı. Du- ka lokanta yok mu?.. dakları titreye titreye sesinin — bütün Cemil, şaşırmıştı. Hacı Nişanın |kuvvetiyle bağırdı: Tokantasını, diğer lokantalara tercih| — Hayırl... viçin hiç bir makul sebep bulama-| — Bu bir tek kelime, camlari — sarstı. mıştı. Zabıt tutmakla meşgul olan kâtipler — Ne bileyim, efendim... Yemek- | yerlerinden sıçradı. Ve.. Cemilin bir- leri eyi.. Ucuz.. Sonra; ekseriya ten-|denbire aldığı bu korkunç vaziyet kar- ha olur... şısında, Necip Melhame bile geri çeki- Diye, karmakarışık cevaplar vere-|lerek som altın yaldızlı kanapesinin rek bocalamıştı. arkalığına dayandı. Cemil, bunları söylerken, Necip| — Cemilin ağzında bir top gibi gürle- Melhamenin çehresindeki — tebessüm | yen bu bir tek kelime; onun şu anda- genişliyor; arada sırada kâtiplere dö-|ki haleti ruhiyesini ifadeye kâfiydi. nerek: Hiç bir müdafaa, bu bir tek kelime — Aynen yazınız, kadar derin ve kat'i bir manâya delâ- Diyordu. Jet edemezdi. Cemil, kendisine isnad Necip Melhame şu anda; büyükledilen cinayetin ağırlığından ziyade, bir meydan muharebesini kazanmaya|onun şeklinden tiksinmiş gibiydi. Ni- başlamış olan bir kumandana benzi-|tekim, gözlerinden alev saçan bir öf- yordu. Yüzünde gittikçe artan - bir|ke ile devam etti: memnuniyetle, suallerine devam edi- yordu: lokantaya hangi günlerde gittiniz. Cemil, elini alnında gezdirmiş; kı- “ ga bir düşünmeden sonra cevap - ver- mişti; Geçen hafta içinde, çarşamba — Tamam. — Bu hafta içinde de.. Pazar nü... — Haâââh.. Tas tamaâââm, Bun- dan ,sarih, itiraf olamaz. Cemil, büsbütün şaşırmıştı. En ta- bit meseleler etrafında en tabil bir su- rette sorulan suallere gayet tabil ola- rak verdiği bu cevapların hangi mese- leyi itirafa delâlet ettiğini bir türlü an- layamamıştı. Onun için şimdi sında, sevincinden kabına sığamayan bu adamın yüzüne dik dik bakarak: — Anlamıyorum, efendim.. Neyi karşır iliraf etmiş oluyorum. Ve sizi, niçin bu kadar büyük bir sevince - sevkedi- yorum. Necip Melhame, Cemile cevap ver- miyerek yine kâtiplere hitap etmiş: — Aynen yazdınız mı efendiler? Demişti. — Evet, efendimiz hazretleri. Ay- — nen ve harfiyen kaydettik. Cevabını aldıktan sonra: — İfade varakasını buraya getirin. bi — Pek âlâ... Son zamanlarda bu , İcet bırakmadan tabancamı Hayır, beyefendi; hayır... Ben, hayatımda kahbece, kancıkça işlere girişmedim. Bana, milletime, va- tanıma zararı dokunmayan bir karın- cayı bile öldürmedim. İşte size, perva- sızca söylüyorum: Hattâ, avazım çık- tığı kadar bağrıyorum. Eğer padişahı öldürmek lâzım geldiğine kanaat hasıl etseydim; hiç kimsenin yardımına ha- çeker; o- nun üzerine sön kurşnuna kadar ateş ederdim... Ben askerim, beyefendi!.. Katil değilim... Bu kahbece cinayete kurban olanların adedini gazetede 0- kuduğum zaman; hissettiğim — acıyı, ben bilirim. Kendi canımdan, — kendi kanımdan yetmiş kişiye kıyacak — ka- dar hissiz, vicdansız, kahbe Ve namerd değilim... Şu anda, ne bana isnad e- dilen cürmün ağırlığını; ve ne de o cürmün bana yükleteceği cezanın bü- yüklüğünü düşünmüyorum, — Sadece, askerliğime ve mertliğime sürülmek istenilen lekeden ürküyorum. Necip Melhamenin esmer çehresi, bembeyaz kesilmişti. Karşısında zan- sediyordu. Koridorlarda, karmakarışık ayak sesleri, ve silâh şakırtıları işitili- yordu. Oda kapısının önünde, büyük bir kalabalığın biriktiği hissediliyordu. Necip Melhamenin korkusu biraz azalmıştı. Şayet Cemil işi biraz daha azıtırsa, derhal bışarıya bağıracak, o- raya toplananları imdada çağıracaktı. Fakat Yıldız sarayında ve — sarayın muhitinde velveleli hreketlere ve hâ- diselere meydan vermek âdet değildi. Her şey sükünetle, ve (üslübu haki- mane) denilen mülâyim — tedbirlerle hal ve intaç edilirdi. Onun için Necip Melhame de ayni tedbire müracaatın zamanı gelmiş ol- duğuna hüküm verdi. Gayet yumuşak bir tavır alarak; Cemilin sözlerini kes- ti: — Canım, efendim!.. Niçin bu ka- dar heyecana kapılıyorsunuz. Oturu- nuz. Sakin olunuz. Meseleyi, anlaya- cağız; dinleyeceğiz. Hakikatı meyda- na çıkarmak için gayret edeceğiz. El- verir ki; siz de bildiklerinizi gördükle- rinizi olduğu gibi bize söyliyerek, kâfi derecede bizi tenvir ediniz. (Arkası var) TARİHTEN IKRALAR Yahudi Müneccimin Ölümü Harunürreşidin güzelliğine bayıldığı bir eariyenin öleceğini bir yahudi müneccim buldu ve ilân etti. Aradan bir kaç gün ge- Ççer geçmez cariye hakikaten öldü Harun müneccimin bu musibetli bulu- şuna kızdı. Kızın ölümünden de riyadesile müteessir olduğu için yahudiyi astırmağa karar vererek huzuruna çıkarttı. Münecci- Ti — Her şeyi olmadan evvel - bildiğini, haberlerinin de doğruluğunu gördük. Aca- ba kendi hakkında ne türlü istihracatın vardır. Meselâ ne vakit öleceğini merak e- dip te hesap ettin mi? Yahudi, halifenin bu sualinden ne de- mek istediğini anladı: — Evet sultanım hesapladım. Ölümüm hilâfetmaabınızın ölümünden üç gün evvel vaki olacaktır, dedi. Harun yahudinin hermen bu cevaptan hoşlandığı, yahut min sözü tecrübe edilecek şaka olmadığı için kendisine — bir çok hediye werdi, ve hayatına eyi bakmasını söyledi. uydurduğu münecci- işlerden gir zangır titteyen Cemil; — zaptolun- İ ması müşkül bir çılgın haline gelmişti. Necip Melhame, onun bir anda masa- nın üstüne sıçrayarak gırtlağından sa- yılıvermesi ihtimalini düşündükçe bü- yük bir korku geçirmekteydi. Cemilin feryadı, dışarlara kadar ak- | Mart 29 — —— Geçenki Bilmecemizde Kazananlar (Dünkü nüsbadan kalan kısım) l BOYA KALEMİ Ankara Yüksek ziraat Ens. Muhasebe başkâtibi Remzi kızı Ece Yıldız, — İstanbul 2 inci metep 741 Cemal Turgut, — Fatih W inci mektep 335 Necati, Konya erkek orta “mektebi 315 Leon, Konya lisesiB/ |- den 622 Sıtkı Bâlâ Can. LÂSTİK TOP Sen Jorj lisesi Mutahhar Yümlü Bey - lerbeyi Çamlıca cad. 58 de Sadiye, Fatih L1 inci mektep B/2 den 110 Ferda. BÜYÜK SULU BOYA Rumelikavağı 5 inci sınıf 30 Ruhsar, Samsun belediye karşısında Halk otelinde 7 de Ahmet, Vezneciler Kâmil sokak 9 da Emel Sadık, Adapazarı Büyük Gazi mek - tebi 266 Aziz, İzmit Tepecik mahanllesi Çarşıbaşı sokak 4 de Melühat. KÜÇÜK SULU BOYA İstanbul kız muallim mektebi 2/A dan 32 İrfan, Malatya Firat mektebi 3 üncü sı- nf F. Aydın, Adapazarı Büyük Gazi mek- tebi 77 Metin, Çorlu kahveci Remzi mah- dumu Hikmet, Teşvikiye Ihlamur 5 te Su- na. ALBÜM Diyarıbekir Cumhuriyet ilk mektebi 2 inci sınıf 250 İlhami, Beşiktaş 38 inci meks tep 2 den 309 Uğur, Uzunköprü Kanaat kahvecisi Hüseyin oğlu Hilmi, Beyoğlu Rum katolik mektebi 107 da Jan, Alpullu ilk okulu 5 inci sınıf 85 Fikret, Beşiktaş A- karetler Şair Nedim cad. 75 te Mes'ut Er- çetin, Uşak Gazi mektebi 4 den 255 Mu - zalfer, Kadıköy İnönü sokak 28 de Ö - mer Faruk Zeki. KART Kurtuluş Rum ilk mektebi 4 üncü sınıf 12 E. T, Kadıköy Kurbağalıdere Gazha- ne sokak Hamiyet mahallesi 20 den Halit Bozkurt, Adapazarı Kuyu dibi caddesi zahireci Hüsrev Yaman oğlu Mehmet, Be- şiktaş Şair Nedim cad. Neclâ Gülseren, Çanakkale orman muamelât memuru Sü - Ahmet, Adana 5 Kânunusani ilk mektebi 106 Nahide, Yalvaç orta mektep 2 den 132 Ali Rıza Bilgiç, Sivas erkek lisesi 4/A dan 309 Cevdet Karabulut, Samsun İnönü mektebi 22 Osman, Amasya Yeşil: irmak mektebi 5 ten 19 Osman — Başak, Urfa askeri ihtisas mahkemesi yarbay Avni kızı Seçkin, Tarsus Türk ocağı mek- tebi 4/A dan 342 Ali Dönmez, Kâhta kazası tapu m. oğlu Nazmi, Alpullu ilk mektebi 4 ten 56 Zühtü, Ankara Cümhüu - riyet mektebi 4/A dan Nedim Sayım, An- kara koyun pazarı arka sokak 10 Mem- duh, Ankara inşaat usta mektebi 32 Ke- mal Akyaz, Ankara Anafarta cad. Çarşı sokak 29 Madlen, Elâziz orta mektep 3/A da 259 A. Onay, Elâziz orta mektep 709 Avni, Konya ağır ceza reisi kızı Hay- tiye, Fuça nüfus m. Galip kızı Jale, Sam- sun lisesi 4/B den 730 A. Nebihe, Zaf- ranbolu Yukarı çarşı bakkal Mustafa oğlu M. *Emin Özdemir, Samsun orta mektep 312 Ömer Ertekin, Kozlu şekerci Naci Özaydın kardeşi O. Oktay, Tokat orta okul 3/F de 368 Aziz Yüksel, Bahlkesir 9 eylül mektebi 273 Kadriye Ünal, Mani- sa Akhisar Hikmet <cad. 48 de berber Mustafa yanında Nuri, Samsun lisede 153 Cemile Cengiz, Tokat orta mektep 1/C 191 Şevki Kesken, Ankara İsmet İnönü ilk mektep 1237 Şevkiye, Bursa erkek mektebi 556 Sabri. TAKVIM leyman Tunçay, Ankara İsmet İnönü mektebi 5 ten 243 Seniha, Ankara erkek lisesi 4/F den 551 İrlan, Filyos D. D. Y No, 1811 gardivagon Mehmet oğlu Fa - ruk, Gerede avukat Sadık Şimşek — kizi Sabahat Şimşek, Kırklareli cezm evi sek - reteri Saadet, Edremit Soğanyemez ma - hallesi 14 te Nürettin, Fatih Macar kar - deşler cad. Mahmut Nedim apartımanı 3 te Sülhiye, Askeri hastanesi B. B Beh - cet kızı İclâl, Konya askeri orta ııııl:ıqıı hesap memuru Mes'ut oğlu Hikmet, küdar Rum okulu 4 ten 5 Yani Petridis, İnegöl orta mektep 1/A dan 139 Fitrat, Sivas lise 9/A dan 416 Hlalime, Bursa Cümhuriyet mektebi 5 inci sıraf 343 - Hü- seyin, Ereğli berber Rahmi yanında Te - mel, Eskişehir Sakarya mektebi 2/1 den 247 Saadet, Ankara Doğanbey M. Konuk- lar sokak 34 te Mustafa Demir, — Ada- “ Künunusani — ilk — mektebi Ü armn eee seradk — — — İK — Gümrük Muhafaza Genel Komutanlık İstanbul Satınalma Komisyonundan: FELSEFE MESELELERİ Günün felsefe meselelerini ve felsefe hareketlerini anlamak istiyenler için Bertrand Russel'in bu eseri bulunmaz bir kitaptır. Doktor Adnan tarafından dili- mize çevrilmiştir. Bütün felsefe meraklıları okumalıdırlar. Fiatı 1 liradır. Her kitapçıda bulunur 1 — Mevcut numunesi gibi Gümrükler için satın alınacak Beşyüz kilo telli sicimin eksiltmesi 2/4/936 Perşembe günü saat 15 de pazarlığı yapılacaktır. 3 — İsteklilerin 75 liralık muvakkat teminat ve kanuni vesaiklerile 3 — İsteklilerin 75 liralık muvakkat teminat ve kanuni vesaikleri Komisyona gelmeleri. (1656) çörin v dpniye VAAT manRnş'0 a MAYERLAR YAROI