Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
— Meziyetlerdir. sanıyorsan pek aldamyor - — sun. Ben bir pervaneyim: Yanmış ve yan- * mamış bütün alevler beni bekliyor.» — bilmekte ve ne de talebe verilen dersten is- — tifade edebilmektedir. — göre bir sınıfta talebenin hocanın takri - — Tinden istifade edebilmesi için mevcudunun Li Tik o kalar güç ki.. Bi vedik Sulardaki “da muvaffak olmazlarsa hayret etmiyelim. — Bu usul ile çocuklarımızın bir şey öğrene- - tiyorsanız aşağıdaki rakamları — ve devletlerin masraflarından bir kısmını | gizlediklerini, bazı hazırlıklarını gizli tut - — tuklarını da hesaba katınız: — donanma ve hava kuvvetleri masraflarına — karşı 650 milyon İngiliz lirası. yılı için ayrılan müdafaa tahsisatı 676 mil- — yon İngiliz lirasıdır. 935 nisanında bu ra- — kama 118 milyon ilâve edilmiştir. —- Bu martta ayrıca 301 milyon İngiliz li- o ralık tahsisat kabul edilecektir. '. dafaa bütçesi gizli _' evvelki bütçede 301.500.000 İngiliz lirası — tahsisat konmuştu. Sivil tayyarecilik ha - | klinde yapılan hazırlık bunun haricindedir. — yedi yüz altmış bin İngiliz lirası tahsisat — kabul etmiştir. | lerimize göre yaşamak imkânını bulama - — dıksa, bari kendi ölümümüzle ölelim. » K ! Y 2 _Şa?fı Bi cak SON POSTA Mar£3 ( — Hercün | Resimli Makale İ 1 a ergün Sozun Kısası Lavalin gafı '& 6 Bir kaç rakam x Lavalin bir gafi Avrupa. İstiklâl harbine kadar Tür - kiyeye yarım — müstemleke gözile bakardı. Avrupa devlet adamları nazarında da eskiden Türkiye bir müstemlekeden baş - ka bir şey değildi. Bu sebeple eski zihni - yetle yetişen ve bugün hâlâ Avrupada si - yaset işlerinde rolü olan devlet adamları Türkiyeden bahsedildiği ve Türk kelime - sini işittikleri zaman, bu eski zihniyetin te- siri alttında hareket etmekten kurtulamı - yarlar. İşte eski Fransız başvekili (Laval) n kendisine hücum eden muarızlarına cevap verirken bizlerin milli izzeti nefsimizi kı - racak. bir lisan kullanması bu eski söz alış- kanlığının bir neticesidir. Fransızlar Türkiyedeki inkılâbı bilmi - yebilirler. Sokaktaki Fransız Türkiyenin müstemleke olmaktan kurtulduğunun far- kında olmıyabilir. Fakat düne kadar Fran- sız hükümetinin başında bulunan ve Türk ricalile bir çok mühim siyasi işler görmüş olan Lavalin böyle bir hataya düşmesi affedilemez. ğ * - 700 mevcutlu bir lise Dün İstanbul lisesi önünd—-;n geçerken müthiş bir çocuk kalabalığı kayboldum. Çocuklar mektepten çıkıyor - lardı. Bütün cadde baştan başa mektep çoa- cuğu ile dolmuştu. Bu vesile ile öğrendim ki gerek erkek, gerek kız lisesinde yedi yüzden fazla tale- talebe —mevcudu yetmiş sekseni aşmaktadır. Ve bu kadar kalabalık sınıflarda ne hocalar ders vere- içinde Terbiyecilerin yaptıkları — tecrübelere (Otuzu geçmemesi lâzımdır. Talebe miktarı otuzu geçti mi, sınıfı şubelere ayırmak lâ - zımdır. Fakat bizde hoca yok. Mektep yok. Va- sıta yok. Mecburen çocuklarımızı kışla gi- bi sınıflara yığıyor ve orada okutmağfa çalışıyoruz. Bedbin olmıyalım ama, bu tarzda oku- tulan çocuklar sen sonunda imtihanların- miyeceklerini ve sarfettiğimiz emeğin ve paranın boşa gittiğini kabul edelim. * Bir kaç rakam ütün dünyanın harp için nasıl ha- zırlanmakta olduğunu anlamak is - okuyunuz İngiltere — 1935 - 36 senesi için ordu, Fransa — Alelâde bütçede 935 « 36 Almanya — 1935 te kabul edilen mü- tutulmuştur. Bir sene İtalya — 934, 35 senesi için 335 milyon Japonya — 271.440.000 İngiliz lirası. Sovyet birliği — 6.500.000.000 ruble. Özlü Sözler: Böyle Diyorlar «Eğer, Lendi emeklerimize, kendi ideal- Yakup Kadri Yaban'da «Bir kadını çeken şeyler fikri ve ahlâki Râahmet'de Büyük sşeyler sade olma'ıdır; fakat sade- Pascal Sınıfta çalışmayan, dersini yapamıyan, çocuğa gabi veya aptal hükmünü verip geçmeyiniz. Bu çocuk ya açtır, ya evinde dayak yemekten maneviyetini kaybetmeiştir, ya sefalet kavgası onu bu yaşta yormuştur. Çocuk mektebini sevmezse, dersini sevmezse, arkadaşlarına karşı hırçın hareket ediyorsa bunun sebeplerini mştırmı: hocasını anlamayan Biz ekseriyetle bu çocuklar hakkında fena hükümler onların bütün arkadaşları karşısında izzeti nefislerini kırarız. verir, Hiç bir çocuk, sebep olmadıkça, bu vaziyete düşmek istemez. Çocukları dövmeyiniz, tahkir etmeyiniz, onların izzeti nefisle - tini kırmayınız. Onları bu hale getiren sebepleri ırı;lıı-ınıı. (s İtalyanların Habeşistanı İstilâ için Gösterdikleri Sebep Bu kış Montekarloda Afrikalı bir dan- söz ve şarkıcı büyük rağbet kazanmış. Se- yirciler kim olduğunu merak etmişler, ni- hayet, İmparatorun yeğeni olduğu anla - şılmış. Kendisinden Habeş şarkılarını söyle - mesi rica edilmiş. O da: — Artistim, söyliyemem diyerek Ay - da, ve Verdiyi tekrarlamış. Bunu duyan İtalyan gazeteleri: «Habeşliler, hattâ İmparatorun en ya- kını bile bizim kültüre meftun... Şu halde Habeşistanı istilâ etmekte hak- h değil miyiz?» diye hâdiseyi istismar et- mek istemişlerdir. * Göğe İlk çıkan kadın Bundan tam 152 sene evvel Liyonlu Matmazel Tible Mongolfiye biraderlerin balonile göğe ilk defa çıkmıştır. 6 ay son- ra Madam Fleurant ta ayni işi yapmıştır. 1850 senesinde paraşütle atlıyan ilk virdir. * Dünya patinaj şamplyonu evleniyor Ön beş yaşındıniıen dünya — patinaj şampiyonluğunu muhafaza eden Sonya, Berlin kış olimpiyatlarından gene dünya şampiyonu olduktan sonra, artık müsaba- ka yapmaktan vaz geçmiş ve evlenmeğe, aile ocağına dönmeğe karar vermiştir. * Havada bir mucize Rusyada iki paraşütçü arka arkaya tay- yareden kendilerini koyuvermişler, önden giden ağır ağır aşağıya indiği halde arka- dan atlıyanın paraşütü yanlış açılmış ve yırtılmış. Zavallı paraşütçü ihtiyat para - şüt te açılmayınca, seyircilerin haykırış - maları arasında muhakkak bir ölüme doğ- ru yuvarlanırken, önde gidenin paraşütü- ne rastgelmiş ve arkadaşına sıkı sıkı sarıl- mış. Fakat paraşüt iki tayyareciye kâfi gel- mediğinden bu sefer ikisi birden büyük bir hızla aşağıya doğru inmeğe başlamışlar - dır. İlk atlıyan (Noskof) ihtiyat paraşütü- nü ancak yere 100 metre kala açabilmiş, iki tayyareci mucize kabilinden kurtulmuş- lardır. * Bulgarların merakı Ölen bir babanin evlâtlarma, tarladaki defineyi aratmak için söylediği söz meş - hurdur. Ve çacuklar da, kazılan tarlanın zenginliğine kavuşmuşlardır. Bulgarlar bu- nun tam aksini yapmaktadırlar. Onlar da «kaz ve define bull» sözünü tatbik ediyor- lar amma, serveti toprağın üstünde değil, kilise, duvarları arasında, köprü a- yakları içinde arayıp bütün tarihi binaları yıkıyorlarmış. Tabif hükümet bu servet a- rama tarzını yasak etmiş, fakat söz dinle- temivormus. M. NURi ÇAPA Sayın — vatandaşlarının — bayramını kuılu ar, cami, P z - ö r *T v Cu t a kadın da gene bir Fransızdır. İsmi Poite- | - ARASINDA HERGÜN BİR FIKRA Kusurlu olduğu için Meşhur şaire Fitnat, — şiirlerinden fazla hazırcevaplığı ve nüktelerile ün almış bir şahsiyettir. Bir kurban bayramı arifesinde, Fit- nat, Beyazıt meydanındaki koyun sü - rülerinin etrafında dolaşıyormuş. Tesadüfen oradan geçmekte şair Nabi, Fitnat Hanımı görünce ken- disile şaka etmek istemiş. Yanına yak- laşıp, sormuş: — Buralarda ne arıyorsunuz, sulta- nım ? olan — Kurban alacağım da.. Bakıyo - rum. Nabi, gülümsiyerek: — Aman efendim, ne hacet? Size ben kurban olayım! Deyince, Fitnat, Nabinin biraz şehlâ olan .gözlerini işaretle: — Teşekkür ederim amma, kusurlu koçları kurban etmek şer'an caiz de - gildir! cevabını vermiş. BULMACA 6 & &4 â ü â G 8 - Soldan sağa: | — Asyada Türkü çok bir diyar. 2 — *| Sarayburnu- Haydarpaşa Köprüsü 2500 Sene evvel düşünülmüş Haydarpaşa ile Sarayburnu — arasında bir asma köprü yapılmak istendiğini aa yan bir Fransız gazetesi diyor ki: — — Dârâ bu işi başarmak istemişti; öm- rü vefa etmedi. İkinci Vilhelm ile Abdöl- hamit anlaşarak yapmak istediler. Dost - lukları vefa etmedi. Şimdi de Nuri ismin- de bir müteahhit yapmayı düşünüyor - muş. Allah ona uzun ömür versin!» Kaide, cesur. 3 — Adliye, nota. 4 — Bir renk, akıl, sene. 5 — 20 inci asrın kuvveti. 6 — Rabıt edatı, manzaralar. 7 — Dün- ya, bir K ilâvesile yıkmaktan emri hazır o - lur. 8 — Bir denizcilik tâbiri, bir oyun. 9 — İziyet, padişahların oturdukları ev. 10 — Amerikada meşhur bir şelâle. Yukarıdan aşağıya: I — Mısır Fir'avını. 2 — Kaide, bir diş. 3 — Farsça gün, öokuün eşi. 4 — Fransızca * (anahtar, dilek. 5 — Her işten — anladığını söyliyen. 6 — Göğüs, bir Ç ilâvesile başı - mızın kılıdır. 7 — Zafer geçidi, namlı, 8 — Beygir, bir musiki aleti, aramaktan emri hazır. 9 — Sarhoşların yaygarası, saklı ola- rak anlatma. 10 — Saçsız, derebeyler. Dünkü Bulmacanın Halli: Soldan sağa: | — Finlândiya. 2 — Aidat, 3 — Skaç, ya. 4 — Lâ, sakal. — Emr, riya. 6 — Saat, | | |tâ, 7 — Ordu, azık. 8 — Feda, il, si. 9 — Efes, akd. |0 — Ek, lâ, Ras. Yukarıdan aşağıya: | — Feylesof. 2 — Amare. 3 —— Nasş, radde. 4 — Tuaf. 5 — Osman, el. 6 — Na- çar, İsa. 7 — Diş, kıtal: 8 — İyd, ayaz, ar. 9 — Yaylâ, iska. 10 — Ata, akid. | İSTER İNAN İSTER İNANMA | Resme iyi bakınız. Burası yolsuz bir köy d İç Erenköy ve Küçükbakkal köy halkının hepsi bu yoldan geçer. İ İSTER İNAN İSTER İNANMA 'İ _pf. W!v' ; Bostancının en işlek yoludur. Bu da mı Dert ? E. Ekrem-Talu 93 harbi esnasında imiş. Rumelide mağlüp olarak ric'at eden kuvvetlerin önü sıra İstanbula akın eden muha * cirler sokaklarda, cami avlularında a- hırlarda, perişan bir halde sürünüyor- lar, salgın halindeki kolera, dizanteri, tifüs gibi illetler halkı sapır sapır dö * küyor, paranın kıymeti sıfıra düşmüş; havaici zaruriye fiyatları — fırladıkça fırlamış, memur aylıkları tedahülde, çarşı pazar tenha, hasılı koca memle « ket baştan başa melâl ve matem için- de.. Böyle bir sırada, bir gün, köprü- den Üsküdara giden pazar kayığı tam Kızkulesi hizasına geldikte, içindeki yolculardan, ak sakallı bir hoca: — Ooof, ofl! diye içini çekmiş . — Ne oldun hocafendi. diye saor * muşlar. — Ne olacak. demiş; koca bir ömür tükendi, şu Kızkulesinin içini bir ke- recik olsun görmedim. Bu sözleri duyan kayığın reisi, he- men dümeni elinden bırakmış: — Ulan, hoca olacaksın.. Bu da mi dert? diye bağırmış. Onun gibi, dünyanın şu malüm va- ziyetinde, ortalık daraldıkça — daralı- yor, siyasal ufuk karardıkça kararı « yor, Afrikada harp, Uzak Şarkta is * yan, bilmem nerede su baskını, filân olup duruyorken bir dans hocası da tutmuş, bir akşam gazetesine beyanat- ta bulunarak: — Ooof, of! diyor. Danseden er - keklerin sayısı gittikçe azalıyor! Or - tada bugün bir kavalye buhranı var! İ A hocam! Bu da mı dert?. ceklerini düşünmekten, — insanların tango düşünmiye vakitleri mi kaldı?. Bunu anlayamıyor musun? : KA H GEĞHĞDARARA GA Gi ŞEŞE aŞ DU DA CN GAŞ AA AŞ ŞB YA GA Biliyor Musunuz? | — Sokrat kimdir? 2 — Buharanın nüfusu nedir? 3 — Bir şilin kaç pense aynmlır? 4 — Mürekkep lekesi ne ile çıkar? 5 — İstanbulda saat 12 iken Beyazit vilâyetinde kaçtır. (Cevapları Yarın) (Dünkü Suallerin Cevapları) | — Ases Yeniçeri devrinde gecele kol gezen zabitlere verilen isimdir. nizamnamesinde dayağa izin verilmişti. 3 — Avcı Sultan Mehmet kethüda * ve lâhik bütün Avrupa hükümdearlarının akrabasındandır. mızin en yaşlısı Gülcemaldir. _ - Hâdiseler Karşısındgî_ Lavalin dedigi Türk eskiden de vurulmazdı. Türkün başına vuramıyanlar bir oyuncağa Türk kafası adını vermişlerdi: Ona vururlardı. Gölgeye karşı call""_ göstermek kabilinden bir işti bu! | * Türk kafası, bizim abalı tabirinin frenk” çesiydi. Türkü tanıdıktan sonra bu ta unuttular; sanıyorduk. Meğer unutma * mışlar.. Unutmasınlar, fakat Türkün nelef yapmış olduğunu da unutmamalıdırlar. * Laval, ben Türk değilim, demiş. Tabif bir şey Türk olamaz. Fakat Türk kafas'h düşünmüş olsaydı böyle bir söz agzmd"' çıkmazdı. * İnsanlar hüviyetlerini üç halde belli € derlermiş: Sarhoşken, büyük bir mev çıktıkları zaman ve hiddetlenince... lin hiddetlenmesi bir cihetten iyi oldu yetini anladık. hüvir * Eski bir ata sözünü hatırlatırım: — Öfkeyle kalkan, zararla oW: KÜĞ a M SA / “ * M . ae / Biribirlerini tongaya nasıl düsüre- — 2 — Meşrutiyetten sonra yapılan serseri * sına 000 değnek vurulmasını emretmiştl * 4 — İngiliz kralı sekizinci Edvar sabik. 5 — Bügün de kullanılan vapurları “ kuvvetli idi. Başınt — anîl' F PECEESETİELECEZFEE FE e “ DEFEE S EFECEKEŞ SEEFCRSFTE e A | mA g " — yaşmar çaramen h. .