yedi yüz altmış bin İngiliz lirası tahsisat | meziyetlerdir. sanıyorsan pek aldanıyor. - — mnamış bütün alevler beni bekliyor.» Hergün Lavalin gatı . 700 mevcutlu Fse . Bir kaç rakam * Lavalin bir gafı Avmpı. İstiklâl harbine kadar Tür - kiyeye yarım müstemleke gözile bakardı. Avrupa devlet adamları nazarında da eskiden Türkiye bir müstemlekeden baş - ka bir şey değildi. Bu sebeple eaki zihni - yetle yetişen ve bugün hâlâ Avrupada si - yaset işlerinde rolü olan devlet adamları 'Türkiyeden balsedildiği ve Türk kelime - tikleri zaman, bu eski zihniyetin te- siri altında hareket etmekten kurtulamı - yorlar. İşte eski Fransız başvekili (Laval) m kendisine hücum eden muarızlarına cevap verirken bizlerin milli izzeti nefsimizi kı - racak bir lisan kullanıması bu eski söz alış- kanlığının bir neticesidir. Fransızlar Türkiyedeki inkılâbı bilmi - yebilirler. Sokaktaki Fransız Türkiyenin müstemleke olmaktan kurtulduğunun far- kında olmıyabilir. Fakat düne kadar Fran sız hükümetinin başında bulunan ve Türk ricakle bir çok mühim siyasi işler görmüş olan Lavalin böyle bir hataya düşmesi affedilemez. * 200 mevcutlu bir lise Dün İstanbul lisesi önünden geçerken müthiş bir çocuk kalabalığı - içinde kayboldum. Çocuklar mektepten çıkıyor - lardı. Bütün cadde baştan başa mektep ço- cuğu ile dolmuştu. Bu vesile ile öğrendim ki gerek erkek, gerek kız lisesinde yedi yüzden fazla tale- be vardır. Sınıflardaki — talebe mevcudu yetmiş sekseni aşmaktadır. Ve bu kadar kalabahk amıflarda ne hocalar dere vere- bilmekte ve ne de talebe verilen dersten is- tifade edebilmektedir. Terbiyecilerin — yaptıkları — tecrübelere göre bir sınıfta talebenin hocanın takri - rTinden istifade edebilmesi için mevcudunun otuzu geçmemesi lâzımdır. Talebe miktarı otuzu geçti mi, amıh şubelere ayırmak |â » zamdır. Fakat bizde hoca yok. Mektep yok. Va- sıta yok. Mecburen çocuklarımızı kışla gi- bi sınıflara yığıyor çalışıyoruz. Bedbin olmıyalım ama, bu tarzda oku- tulan çocuklar sen sonunda imtihanların- da muvaffak olmazlarsa hayret etmiyelim. Bu usul ile çocuklarımızın bir şey öğrene- miyeceklerini ve sarfettiğimiz emeğin ve paranın boşa gittiğini kabul edelim. * Bir kaç rakam Büıuıı dünyanın harp için nasıl ha- zırlanmakta olduğunu anlamak is - ve orada okutmağa tiyorsanız aşağıdaki rakamları — okuyunuz ve devletlerin masraflarından bir kısmını gizlediklerini, bazı hazırlıklarını gizli tut - tuklarını da hesaba katınız: İngiltere — 1935 - 36 senesi için ordu, donanma ve hava kuvvetleri masraflarına karşı 650 milyon İngiliz krası. Fransa — Alelâde bütçede 935 - 36 yıhl için aynlan müdafaa tahsisatı 676 mil- yon İngiliz lirasıdır. 935 nisanında bu ra- kama 118 milyon ilâve edilmiştir. Bu martta ayrıca 301 milyon İngiliz li- ralık tahsisat kabul edilecektir. Almanya — 1935 te kabul edilen mü- dafaa bütçesi gizli tutulmuştur. Bir sene evvelki bütçede 301.500.000 İngiliz lirası tahsisat konmuştu. Sivil tayyarecilik ha - Hinde yapılan hazırlık bunun haricindedir. halya — 934, 35 senesi için 335 milyon kabul etmiştir. Japonya — 271.440.000 İngiliz lirası. Sovyet birliği — 6.500.000.000 ruble. Özlü Sözler: Böyle Diyorlar Lendi emeklerimize, kendi ideal- lerimize göre yaşamak imkânını bulama dıksa, bari kendi ölümlmüzle ölelim. v Yakup Kadri Yaban'da «Eğe «Bir kadını çeken şeyler fikri Ve ahlâki sun, Ben f pervaneyin: Yanmış ve yan- Rahmet'de -| nun tam aksini yapmaktadırlar. Onlar da SON POSTA Sınıfta çalışmayan, dersini yapamıyan, hocasını gocuğa gabi veya aptal hükmünü verip geçmeyiniz. Bu çocuk ya açtır, ya evinde dayak yemekten maneviyetini kaybetmiştir, ya sefalet kavgası onu bu yaşta yormuştur. Çocuk mektebini sevmezse, dersini sevmezse, S Jtalyanların Habeşistanı Istilâ için Gösterdikleri Sebep Bu kış Montekarloda Afrikalı bir dan- söz ve şarkıcı büyük rağbet kazanmış. Se- yirciler kim olduğunu merak etmişler, ni- hayet, İmparatorun yeğeni olduğu anla » şılmış. Kendisinden Habeş şarkılarını söyle - mesi rica edilmiş. O da: — Artistim, söyliyemem diyerek Ay - da, ve Verdiyi tekrarlamış. Bunu duyan İtalyan gazeteleri: «Habeşliler, hattâ İmparatorun en ya- kını bile bizim kültüre meftun... Şu halde Habeşistanı b değil miyiz) * diye hi mek istemişlerdir. nım ? rTum. viz Nabi, Göğe İik çıkan kadın Bundan tam 152 sene evvel Liyonlu Matmazel Tible Mongolfiye biraderlerin balonile göğe ilk defa çıkmıştır. 6 ay son- ra Madam Fleurant ta ayni işi yapmıştır. 1850 senesinde paraşütle atlıyan ilk kadın da gene bir Fransızdır. İsmi Poite- virdir. * Dünya patinaj şampiyonu evleniyor şampiyonluğunu muhafaza eden Sonya, Berlin kış olimpiyatlarından gene dünya şampiyonu olduktan sonra, artık müsaba- ka yapmaktan vaz geçmiş ve evlenmeğe, | aile ocağına dönmeğe karar vermiştir. * Havada bir mucize Rusyada iki paraşütçü arka arkaya tay- yareden kendilerini koyuvermişler, önden giden ağır ağıt aşağıya indiği halde arka- dan atlıyanın paraşütü yanlış açılmış ve $i . yartılmış. Zavallı paraşütçü ihtiyat para - Soldan yüt te açılmayınca, seyircilerin haykınış - maları arasında muhakkak bir ölüme doğ- ru yuvarlanırken, önde gidenin paraşütü- |— ne rastgelmiş ve arkadaşına sıkı sıkı sanl- miş. Fakat paraşlit iki tayyareciye kâfi gel- | mediğinden bu seler ikisi birden büyük bir | hızla aşağıya doğru inmeğe başlamışlar -| dir. İlk atlıyan (Noskof) ihtiyat para; nü ancak yere 100 metre kala açabilmiş, iki tayyareci mucize kabilinden kurtulmuş- lardır. * Bulgarların merakı Ölen bir babanın evlâi a, tarladaki defineyi aratmak için söylediği söz meş - hurdur. Ve çocuklar da, kazılan tarlanın zenginliğine kavuşmuşlardır. Bulgarlar bu- akaz ve define bulle sözünü tatbik ediyor- laâr amma, serveti toprağın üstünde d cami, kilise, duvarları arasında, köprü yakları içinde arayıp bütün tarihi binaları| yıkıyorlarmış. Tabit hükümet bu servet a- rama tarzını yasak etmiş, fakat söz dinle- temivormuş. M. NURi ÇAPA Föyük şeyler sade olma'ıdır; fakat sade- ik o hacar güç kk.. Pascal Sayın — vatandaşlarının — bayramını kutlu'ar, karşı hırçın hareket ediyorsa bunun sebeplerini araştırınız. ÖZ A | FERGÜN BİR FIKRA Kusurlu olduğu için Meşhur şaire Fitnat, fazla hazırcevaplığı ve nüktelerile ün almış bir şahsiyettir. Bir kurban bayramı arifesinde, Fit- nat, Beyazıt meydanındaki koyun sü - rülerinin etrafında dolaşıyormuş. Tesadüfen oradan geçmekte şair Nabi, Fitnat Hanımı görünce ken- disile şaka etmek istemiş. lapıp, sormuş: — Buralarda ne arıyorsunuz, sulta- — Kurban alacağım da.. Bakıyo - — Aman efendim, ne hacet? Size ben kurban olayım! Deyince, Fitnat, Nabinin biraz şehlâ olan .gözlerini — Teşekkür ederim amma, kusurlu koçları kurban etmek şer'an caiz de - gildir! cevabını vermiş. Aüılî.çok bir diyar. 2 — 9'—Yıyli. iska. 10 — Ata, akid. İSTER İNAN İSTER İNANMA İç Erenköy ve Küçükbakkal köy halkının hepsi bu yoldan geçer. —— B Çalışmıyan çocuk Bi anlamayan | — Biz ekseriyetle bu çocuklar bakkında fena hükümler — verir, Hiç bir çocuk, sebep olmadıkça, bu vaziyote düşmek istemez. arkadaşlarına | Çocukları dövmeyiniz, tahkir etmeyiniz, onlarm izzeti nefisle - tini kırmayınız. Onları bu hale götiren sebepleri araştırmız. | Sarayburnu- Haydarpaşa | Köprüsü 2500 Sene evvel düşünülmüş Haydarpaşa ile Sarayburnu — arasında bir asma köprü yapılmak istendiğini du- yan bir Fransız gazetesi diyor ki: — Düârü bu işi başarmak istemişti; öm- rü vefa etmedi. İkinci Vilhelm ile Abgöl- hamit anlaşarak yapmak istediler. Doet - hukları vefa etmedi. Şimdi de Nuri ismin- de bir müteahhit yapmayı düşünüyor - muş. Allah ona uzun ömür versinle Kaide, cesur. 3 — Adliye, nata. 4 — Bir venk, akıl, sene, 5 — 20 inci asrın kuvveti. 6 — Rabıt edatı, manzaralar. 7 — Dün- ya, bir K ilâvesile yıkmaklan emri hazır o « lar, B — Bir denizcilik tâbiri, bir oyun. 9 — biyet, padişahların oturdukları ev. 10 — Amerikada meşhur bir şelâle. Yukarıdan aşağıya: | — Mısır Fir'avını. 2 — Kaide, bir diş. 3 — Farsça gün, okun eşi. 4 — Fransızca # |anahtar, dilek. 5 — Her işten anladığım söyliyen. 6 — Göğün, bir Ç ilâvesile başı - mızın kılıdır. 7 — Zafer geçidi, namlı. 8 — Beygir, bir musiki aleti, aramaktan emri ECK İkâğik 8 — Sörkosean yürgelli ahi dler rak anlatma. 10 — Saçaz, derebeyler. Dünkü Bulmacanın Halli: Soldan sağa: | — Finlândiya. 2 — Aidat, 3 — Skoç, ya, 4 — LA, sakal. — Emr, riya. 6 — Saat, tü 7 — Ordu, azık. 8 — Feda, il, «si. 9 — Efes, akd. 10 — Ek, lâ, Ras, gürlerinden olan ima yak- gülümsiyerek : işaretle: BULMACA sağa: lybbıknmlmıdıuhüiüıw.anl—ı-uyü.. İSTER İNAN İSTER İNANMA ——— » |mazın en yaşlısı Gülcemaldir. YERAR SAA | İçıktıkları zaman ve hiddetlenince.-. Mart 3 Di Sözün Kısası Bu da mır Dert ? E. Ekrem-Talu 93 harbi esnasında imiş. Rumelide mağlüp olarak ric'at eden kuvvetlerin önü sıra İstanbula akın eden muha - cirler sokaklarda, cami avlularında ae hırlarda, perişan bir halde sürünüyor- lar, salgın halindeki kolera, dizanteri, tifüs gibi illetler halkı sapır sapır dö * küyor, paranın kıymeti sıfıra düşmüş, havaici zaruriye fiyatları — fırladıkça fırlamış, memur aylıkları -tedahülde, çarşı pazar tenha, hasılı kaca memle - |ket baştan başa melâl ve matem için- de.. Böyle bir sırada, bir gün, köprür den Üsküdara giden pazar kayığı tam |Kızkulesi hizasına geldikte, içindeki yolculardan, ak sakallı bir hoca: — Ocof, ofl! diye içini çekmiş . — Ne oldun hocafendi. diye sor « muşlar. — Ne olacak. demiş; koca bir ömür tükendi, şu Kızkulesinin içini bir ke” recik olsun görmedim. Bu sözleri duyan kayığın reisi, hes men dümeni elinden bırakmış: ; — Ulan, hoca olacaksın.. Bü da mt dert? diye bağırmış. Onun gibi, dünyanın şu malüm var ziyetinde, ortalık daraldıkça — daralır yor, siyasal ufuk karardıkça kararı « yor, Afrikada harp, Uzak Şarkta is * yan, bilmem nerede su baskını, filân olup duruyorken bir dans hocası da tutmuş, bir akşam gazetesine beyanat- ta bulunarak: — Ooof, of! diyor. Danseden er - keklerin sayısı gittikçe azalıyor! Or - tada bugün bir kavalye buhranı var! ) A hocam! Bu da mi dert2. Biribirlerini tongaya nasıl düsüre- ceklerini düşünmekten, — insanların tango düşünmiye vakitleri mi kaldı?. Bunu anlayamıyor musun? a Biliyor Musunuz? | — Sokrat kimdir? 2 — Buharanın nüfusu nedir? 3 — Bir şilin kaç pense ayrılır? 4 — Mürekkep lekesi ne ile çıkar? $ — İstanbulda aat 12 iken Boyazıl vilâyetinde kaçtır. (Cevapları Yarın) (Dünkü Suallerin Cevapları) V — Ases Yeniçeri devrinde geceleti kol gezen zabitlere verilen isimdir. 2 — Meşrutiyetten sonra yapılan serseri nizamnamesinde dayağa izin verilmişti. 3 — Avcı Sultan Mehmet kethüda * sına 1000 değnek vurulmasını emretmiştik 4 — İngiliz kralı sekizinci Edvar sabıl& ve Tâhik bütün Avrupa hükümdarlarınıı akrabasındandır. — - 5 — Bugün de kullamlan vapurları * | | aait Hâdiseler Karşumd_c_ıi Lavalin dedigi 'Türk eskiden de kuvvetli idi. Başınt vurulmazdı. Türkün başına — vuramıyanlaf bir oyuncağa Türk kafası adını vermişlerdi. Ona vururlardı. Gölgeye karşı cesaref göstermek kabilinden bir işti bul ! * Türk kafası, bizim abalı tabirinin frenk” çesiydi. Türkü tanıdıktan sonra bu' tabili unuttular; sanıyorduk. Meğer unutma * mışlar.. Unutmasınlar, fakat Türkün n€lef yapmış olduğunu da unutmamalıdırlar. a. rabik Laval, ben Türk değilim, demiş. T4 bir şay Türk 'olamaz. Fakat Türk kalamlt |düşünmüş olsaydı böyle bir söz ağzmda! çıkmazdı. * İnsanlar hüviyetlerini üç halde belli © * derlermiş: Sarhoşken, büyük — bir mev , Lavür Hin hiddetlenmesi bir cihetten iyi oldu büY” yetini anladık. * Eski bir ata sözünü hatırlatırım: — Öfkeyle kalkan, zararla oturur. M —. 4a / İLLİiMMA #L ELELESEFCECEEİRE İ İSELEEKEKLELECKRSOKSEK £U A ER SND LK KF F -- --.