2 Şah SON POSTA TÜRK Yazan: — 80 — Gerhart Ellert Peskopos ısrar etti: Attilâ; sabah kadar bekle! Bir çare bulunur! — «Buna râğmen bize kumanda) si! Attilâ! Attilâ! Biz seninle beraber harp ederek ölmek istiyoruz!» Kral yavaş yavaş: | — Ya beni Romalılar esir ederler- 6? dedi. Bu sözleri ilk işitenler yanındakile. te ve onlar da fısıldayar tik anlattılar — wEğer diğerlerine . Eğer Romalılar Attilâ- Yi esir edecek olurlarsa?» süküt içine daldı. Bu düşünce, hiç birisinin Mâvsalasına sığmayacak kadar müthiş görünüyordu. Cesur Adam Attilâ etrafına bakarak başını eğ- mek suretiyle sözlerini tasdik etti, Et- Tafına toplananları eliyle bir işaret ya- Bütün karargâh derin bir Parak ortadan ayırdıktan sonra semer Yığınına doğru yürüdü. | © Henüz bir kaç adım atmışken önü- Me birisi çıktı. Bu adam: — «Ne yapmak niyetindesix kral Attilâ?» diye sordu. Kral birdenbire durdü. O adamın Rösterdiği cesaret kendisini (o hayrete ürdü. Hiç o zamana kadar Attilâ- hin karşısına çıkmağa cesaret eden ol- Mâmıştı? Kral, önünde duran adamın teka piskoposu olduğunu görünce Yreti hafifledi; piskopos cesur bir a- m olduğunu bir kaç defa ispat et- Mişti. Fakat onun cesur olması, Atti- Win hiddetini teskin edemedi: — uHıristiyan papaz, çekil önüm- denli» diye bağırdı. Piskopos yarım adım kadar yana Şekildi ve kısık bir sesle: — «Beni dinlemek istemez misin? nden bir şey soracağım.» dedi. — «Sor.» gittiğime göre rafından ihata edilmişiz. Bu çenberi #mak için hiç bir çare göremiyor mu- “an? düşmanlarınız | i| Çehilip Gitmek Yolu | k Attilâ, ölüleri yakmağa mahsus 0-; 8 tahta semer yığınını o göstererek| Metktar bir sada ile cevap verdi: — «Ben ve beni takip etmek iste- enler çenberi kıracağız.» > «Ben bundan başka bir çare 6- *P olmadığını anlamak istedim.» Attilâ cevap vermedi. Red manâsı-| LER ROMA KAPILARIN Türk Münevverine Soruyoruz: | (Baş tarafı 1 inci yüzde) Şairlerden: Hâmit, Cenab Şaha - a İbeddin, Riza Tevfik, Mehmet Emin, |Mitat Cemal, Halit Fahri, Yusuf Zi- ya, Ozhan Seyfi, Nâsirlerden: Süley - Jan Nazif, Ahmet Rasim, — «Sabaha kadar bekle. Belki allah !Cahit, Hamdullah Suphi. bir mücize yaratır, sana serbest kalacak lardan: Halit Ziya; Hüseyin » Rahmi, JHalide Edip, Mehmet Rauf, Ercü- mend Ekrem. Tiyatro muharrirlerin -| den Müsahip zade Celâl, Motbuat Müdi örlüğünün ik hata bütün matbuat- ta tenkit ve alay mevzuu oldu. Dev-| let parasiyle bu derece ahbapça iş ya-| pılamıyacağı söylendi Matbuat Umum Müdürü Vedat |Nedim, dün gelen (Ulus) gazetesin - « muvaf. de bu tenkitlere cevap veriyor. Maze- ret olarak antolojide bütün di (a nr 28/2/0936 Çeviren: Arif Cemil Hüseyin bir yol gösterir.» Yarın sabaha kadar Fakat bunu senin arzunu yerine getir- beklerim. mek ve allah tarafından' yaratılacak Umum » Tan mucizeye inanmak için yapmı yaptığı bu k inden dı h nin yeryüzünden ayrılması ta bundan daha kolay ayrıldığı b için klerim.» «Bana vadet, kral...» Piskopos sözünü bitirme; fak olamadı. Çünkü Attilâ onu e ediplerin | bir arada bulundurulmasına imkân ol-| madığını gösteriyor. Bir ziyafete da -| vet edilmesi lâzım n tersiyle geriye itti. * Ortalık ağarmağa başlayınca Şa- gelen dostlar pek erindeki meş'alelerle çoksa, bunların grup grup ayrılarak lemeğe hazırlandı. evvelâ bir kısmının, sıra ile diğerlerinin | La çağırılacağı zikrediliyor. Bu sebeple Bu aralık Gepidlerin avaz avaz ba- bu defa antolojide hariç kalanların gırdıkları işitildi. Karşıdan gelen © bu gücenmemesi lâzım geldiğini iddia e- feryad nedir? Yalnız bağırsalar neyse, diyor. | fakat ayni zamanda kahkaha ile gi Antelojiy dercedilen yorlar!. Dinleyiniz, bakınız nasıl gülü. le. ihmal edilen şahsiyetler mü- yorlar!. Hem de Ostrogotlara doğru bir kayese edilirse, Matbuat Umum Mü - seyler söylemeğe çalışıyorlar. £ Neler dürünün bu cevabındaki zaaf kolayca söylüyorlar? Lâfları eyi anlaşılmıyor görünür. amma işte Östrogotlar da gülmeğe baş-| Son Posta, bu münasebetle karile - o rinin hâkemliğine müracaat ediyor ve man rahipleri elle odun yığınını atı e isimler - İsoruyor: Matbuat müdürlüğünün yerinde olsaydınız ve Böyle bir antoloji yap-| mağa memur ed'lseydiniz, bu esere kimlerin isimlerini koyardınız. Lis- ismizi yoptmz 08. anelansise yöne deriniz. (Arkası var) Avrupa, Büyük Bir Kâbustan Kurtulmuş! (Baş tarafı 1 inci yüzde) Fransız mukabil casusluk teşkilân, Romanya ,Bulgaristan, Danimarka ve İsveç krallariyle Yugoslavya prensi ve Gelen cevapları sıra ile neşredece - ğiz. Berlin Olimpiyatlarına İştirak Etmemeliyiz! Sovyet dış işleri komiseri Litvinof, (Baş tarafı 1 inci yüzde) Sovyet mareşali Tuhaceveki ile Arşi -| Bu, nihayet, seçilen takımın men-| dük Otto ve Avusturya başbakan mu- |$'cindeki genişlik ve deri avini Starhemberg'e suikastler yap- gan bir üstünlüktür. Bu itibarla teessürümüzü mucip ol- mamak gerektir. Fakat, bu arada, Fin- landiya, İsveç, Norveç gibi ur kten do »| | mak için Parise bir çok tethişçilerin | gönderildiğini Fransız zabıtasına bil - İİ ni nü- dirmiştir. İ İ foeları bizden görkie ölesi küğ lerin hatırlayınca, mantığımızın şirazesi bozuluyor, ; millet- Tethişçilerin suikastleri Londrada yapmak istedikleri, fakat İngiliz zabı-| tasının aldığı şiddetli tepiler ar, Sssürümüzün derecesi fazlalaşıyor. | cesinde gayelerine vasıl olamadıkları! V. köylece anlamış oluyoruz ki olim. anlaşılmıştır. Bunun üzerine tethişçi -| yatlara göndereceğimiz müsabıkları : ye lie ler suikasti Pariste yapmağı düşümüş. seçmek için elde mevcut kaynakları spor derecelerini ” te -| neti - ÂYE ŞAİRİN AŞKI Romancı - | İlhami Natıkın cenazesine memle- ketin edebiyat ve san'at âleminin en seçkin simaları gelmişti. Küçük cami- in avlusunda bir çok tanınmış kimse-'O zamanlar, Natık durgun, ler vardı. Maarif Vekâleti de, kültür direktörü ile beraber bir de çelenk göndermişti. İlhami Natık, kendisine yapılacak cenaze merasiminin gayet sade olma- $ını vasiyet etmişti. Buna rağmen, me- zar başında uzun ve dokunaklı hitabe- ler söylendi. Onun şürlerini okumamış, mısra- larını ezberlememiş kimse yoktu. Her. hangi bir mecmuanın koleksiyonları karıştırılacak olsa, sayfalarında İlhami Natıkın sık sık imzasına rastgelinirdi. Her genç kızın albüm'ünde, mutlaka onun bir şiiri vardı. Yazın ada çamlık- larında, boğaz sahillerinde dolaşan â- şıklar, gönüllerinin heyecanlarını örün şiirleriyle ifade ederlerdi. Bununla beraber, cenazede bulunan cemaatin içerisinde İlhami Natıkı şah- sen tanıyanlar pek azdı. Otuz yıl ka- dar oluyordu ki, o, kendi — arzusuyla inzivaya çekilmiş, âşinalariyle ber türlü rabıtasını kesmiş ve bu müddet zarfında da bir tek mevzu yazıp neş- retmemişti. Bu otuz seneden beri, Boğaziçinin Anadolu yakasında, 1ssiz ve tenha bir köyde, ufacık bir bahçe ile muhat mü- tevazı bir evde oturmuştu. İlhami Natıkın ölümü onun eski şöhretini yeniden canlandırdı. Kendisi- ni hatırlamak kadirşinaslığında bulu- Imağa yelteniyordum. İlhami Natık ise, ilhamının kuvveti ve eserlerinin âhens İgiyle ortalığı kendine hayran etmişti, hayatın karşısında mahçup ve mütereddit, max lihulyaya müptelâ bir çocuktu. Bizim gibi şen, canlı insanların arasında o- İnun bu hâleti ruhiyesi âdeta sırıtiyor- du. Meclisimize hiç karışmazdı. Bazan |bizi kendi evinde toplar ve bize en son şiirlerini okumak lütfünde bulunur- du. Biz de bunları hürmetle ve hays ran olarak dinlerdik. Günün birinde Natık bizim mecli- simizden, muhitimizden büsbütün & yağını kesti: Âşık olmuştu. Bilir misiniz ki, be; 7 ruhlarda hayret verici inkılâplar vü Jcuda getirir. İlhami Natıkın aşkı da kendisine, o güne kadar bilmediği, İtasavvur etmediği bir âlemin keşfini bâis oldu. Bu ağır başlı, mahçup ve â. deta pısırık çocuk birdenbire hayatla karşılaştı. Sanki dünyaya (o bir ikinci İdeta gelmişti: Ve o anda duyduğu ası vinçle, heyecanla, coşkunlukla, o vaks te kadar bizi melâliyle yeise düşüren bu ilâhi şâir durmamacasına şiir söy« ledi, Artık her yazdığında iç ısıtıcı biş sıcaklık, göz alıcı bir aydınlık vardı, Hep aşk, hep neşat, hep ümit terem nüm ediyordu. Şimdi ağızdan ağıza dolaşan o emsalsiz şiirler yok mu? İş» te bunlar hep o zamanın mahsulü- idür. İlhami Natıkın sevdiği kadın kim- di? Bendeniz onu da tanıdım, İsmi Nâ- fendi, aşk bar | | Ercümend Ekrem « Talu j Vifade eden bir hareketi, hem menfi |lerse de bundan haberdar olan Fran - Cevap, hem de artık rahatsız edil- 4 Sini istemediği hakkında bir emir gi- telâkki olunabilirdi. Bununla bera-! biskopos ısrar elli: A) «Kral, senden rica ederim! de- Me kararını tatbik etme, sabaha | iş * bekle. belki sen ve ordun gün- gözüyle bir çare ve çekilip gitmek bir yel bulabilirsiniz.» İ ka Attilâ, karşısındaki — papazın i takibe ve anlamağa muktedir inerek sordu: Se yanların «hemcinsini ek dediğiniz şey bu mudur?» Üskopos Lüpüs tereddüt etti. He- May, Perestlik ile ihtiyat biribiriyle çar-| ii © Sonra kat'i bir kararla mırıldan- iş gibi a «Ben bunları sana seni kurtar- İşin değil...... “Söyle, devam et. Yeniden Şarka Dönüş 7 «Krali, Ordun bu memleket için İst, muharebelerin de allah tara- İ Hi gelme bir cezadır. Fakat ya sen İş ten sonra ordunun bakiyyesi baş- agi iruruksuz bir halde memleket i- Kay olaşmağa başlarsa o zaman ne 7 Biz Roma hıristiyanları sen- cak şunu dileyebiliriz: Ordunu | "b tekrar şarka geri götür! ttilâ piskoposu dikkatle dinli Ra vergâh etrafında eliyle havada & “© çizdi. Yorgun bir tavırla: | Çenberi yarmak mı dedin? Ha- Sn artık harp etmem.» dedi. İ K ” “mahdut olması meselesi dahi, bu va * sız zabıtasının aldığı mukabil tedbir -İ deki geriliğimizi mazur göstermiyor. aris eşisinan ele; klip Bunun bir tek sebebi: Olsa olsa çalış - Fransız zabıtası, bu esratengiz Suİ-| mamaktır. kost teşebbüsünün yukarıdaki anla - Binacaleyh: Yersiz lüzumsuz vlan şebekenin İtalya ve Almanyada ta'n etmediğimiz kanaat ve vicdan em: mensupları tarafından tertip edildiği- niyetile diyoruz ki: ne kaildir. Şimdiye kadar spor işinde ve teşki- Bu teşebbüsün, Avrupada çıkacak (lât başında vazife olanlardan, büyük karışıklıklardan İtalya ve Al -İpek azı müstesna, hemen hiç biri va - manyanın istifade etmelerini maksadiyle hazırlandığı da gene Pa - riste söylenmektedir. Füle çıkmıyan bu teşebbüsün önü - ne geçilmesi sayesinde Avrupanın bü- yük bir kâbustan kurtulduğu Periste| beyan edilmektedir.» ve almış temin | zifesini yapmamıştır. Hattâ vazifeleri- hi yapmamakla kalmamış, bilâkis, ça- İışmadan çalışır gibi görünmek sureti- le üzerlerine aldıkları bu vazifeyi sui- istimal etmişlerdir. Bunun en bariz misalini, kış olim- piyatlarından aldığımız netice bize gös- termiştir. Bu netice, ikinci bir maceradan ve İ gülünç olmaktan bizi tahzir ediyor. Şu halde, ey federasyoncular, size 80- rTüuyoruz: — Kovadis, nereye gidiyorsun? Marsiiya Sulkasti Yüzünden (Baş tarafı 1 inci yüzde) Paris 21 (A.Aİ) — Bugün parlâmen- toda basbakan Saro ile sâylav Franklin Bay TAKViM ŞUBAT 22 Resmi sene! 1936 Rarat sene 1352 Kasım 107 İaraht sene 1354 Şubat 9 CUMARTESİ kanlık müsteşan öğleden sonraki celsenin sonunda Saronun işleri dolayısile buluna- miş, baş- 8.| b. uj|ı 507 yam) Yatsi | D.|S.İD. 1431 19/21 ) madığından dolayı mazeret di bakanın sabahki celsede arkadaşlarından hiç birine karşı çirkin bir söz kullandığını hatırlamadığım : söylemiş ve Franklen Buyyondan -hüdiseyi kapanmış telâkki et- mesini istemiştir. Seylev bunu kabul et » n. 37 28 & 9 dö İs. 2 iKi i 0 yen aramada çıkan hâdineye dair baba -| nan matbuat, hakkında sütunlar do-|zandı. Hattâ onu, deminden mezarlık: lüsu medhiyeler ve mersiyeler yazdı.|ta da gördüm. Aradan yıllar o geçti; Lâkin hayatının esrarengiz safha- ve kendisi de pek çökmüş, pek ihtiyar sı izah edilemiyordu. lamış olduğu halde, yine tanıdım. Mezarlıktan ayrılacağım o esnâda, Size, bu kadının en büyük sâirimi- kapının önünde, yorgun ve müteessir | ze en güzel şiirlerini ilam eden bu yüzlü bir ihtiyarın çifte baston ianesi- | mes'ut perinin gençliğinde ne kadar le yerek ağır ağır , uzaklaştığını! çirkin, ne kadar basit ruhlu bir mah- » Oracıkta duran bir taksiyi ik olduğunu söylersem şaşmaym. çevirmiş, binmeğe hazırlanıyordum. Şairler, bir kadında gördükler de- İhtiyarın hali rikkatime dokundu. Ars! i ğil, tahayyül ettiklerini severler. ie İlhami Natıkla sevgilisinin — Eğer eğimi şe biri sebetleri ancak üç yıl sürdü. Bir ak» birine yakınsa, buyurun beraber gide-| am, kadın: İlim, dedim . — Ben karşıya gideceğim:. Divan yoluna! cevabını verdi. — Benim de yolum oradan geçiyor. Kıztaşına gidiyorum. İşte bu yolculuk esnasında idi ki, bu adam bana İlhami Natıkın hikâye- sini anlattı. K a ç — Ben Natıkı çok eskiden tanırım.. müş. göklere Y dedi, Ben de bazan şürle uğraşırım, (re yuvarlanmış, Yazdıklarım ne eyi, ne de pek fenadır. kırılmıştı. Bazı manzumelerim az çok takdire de| | Deminden, Nözana mezarlıkta İsi mazhar oldu. Fakat benim en büyük ladığımı söylemiştim. Yanına ye m sermayci iftiharım İlhami Made ni m tavırla, oraya ne diye iri olmaktır. İlha- geldiğini sordum. z e m beyefen- | Alhk alık yüzüme baktı da, ne dedi, İbilir misiniz?. — İlhaminin öldüğünü gazetelerde da, merek ettim, geldim. Ne 1904 sirala- | kalabalık, ne kalabalık! Ben onun bu bunun | kadar meşhur olduğunu bilmiyordum! jMeğer çok tanıdık! yarmışt. yetişerek: ip — Bu aptal herifin saçmalarını din- ilemekten usandım artık! Diyerek, kapıyı vurduğu gibi, çıktı, gitti. Ondan sonra da, İlhami Natıkın ağzından bir daha tek bir mısra işiten olmadı. Onun dünyayı tutan şaşaası sön- ükselen dehâsı yerle- İlhaminin o Kanatları imi di! | İ — Fakat, otuz yıl neden sustu? | — Bunu ben size izah edeyim. Çok | okudum zamsn oluyor. Zannım , rmdaydı. Ben henüz, şunun gazellerine eski tarzda nazireler yap- yanima aş Lamar mi