| 1 | i i i I SON POSTA 10 Sayfa “Son Posta,, nın Tefrikası 7 Yazanı A. R. Cemil Fosforlu Saatine Baktı. Tam Üçtü... Bitişik Köşkün Bahçesinden Yine Tatlı Kadın Sesleri Geliyordu — Bilmem. — İşte bak... Biraz evvel, ahvali â- lemden henüz haberdar değilsin, dedi- ğim zaman kızdın amına.. Şimdide bilmem, diyorsun — Bak, Cemil.. Ben sana kısaca an- İstıvereyim... Bugün ortada hükumet namına bir şey kalmamıstır. Koca Ru- meli, derin bir uçuruma doğru yuvar- lanıp gidiyor.. — E, sonu ne olacak?.. — Felâket. — Vay canına... Biz, ne olacağız. — Eğer, birlesirsek.. Elele verirsek kurtulacağız. Hem de memleketi kur” taracağız. — Nasıl?... — İsyan edeceğiz. — Kime?.. — Hükümete.. Padişaha... Cemil; kaşlarını çattığını, İbrahim Beyin yüzüne dik dik baktığını hatır- ladı. İbrahim Bey. titreye titreye sözü- ne devam etmişti: — Evet... Hükümete. Padişaha... O hükümet, o padişah ki.. Gözleri hiç bir şey görmüyor. Kulakları hiç bir şey işitmiyor. Devletin siyaseti, (o hergün bir pamuk ipliğiyle düğümleniyor. Sanki bizim burada Bulgarlarla çatır patır yaptığımız müsademelerle, bu fe- şim.. Peri padişahının oğlu ile birleşe-| ceğim. — Aman, dikkat et... Sakın yılan! sokmasın... — Merak etme, kaeşim.. Yılana şer-| betliyim.. Hah, hah bayy.... 12 Haki, beki ;hab, kayayı Xİ Cemil, kalktı. İlerledi. Pencerenin | kenarına ellerini davayarak; bahçeye göz gezdirdi. Karanlıkta, bir kat daha koyulaşan ağaçların altında bembeyaz bir hayal, ağır ağır ilerliyor; süzülür gibi bir yürüyüşle bahçenin nihaye- tindeki duvara doğru gidiyordu. Cemilin damarlarındaki kan, yine bir anda kaynamış; yanaklarına bir ateş yayılmıştı. Bu ateş, bir saniye için- de boğazını kurutmuştu; dudaklarını cayır cayır yakmıştı. — Vay canına... Alay. falan değil. Kız, hakikaten yalnız başına oraya gi- diyor. Olur şey, değil... Diye mırıldanmıştı.. O devrin zihniyetine göre, bu bir cür'etti. Cemil, bir kızın bu kadar cür- et göstereceğini, akindan geçirme- mişti. Hattâ, bu saray kadınları hak- kında kin ve nefretini gösteren İbra- bim Bey bile, bu kadınların bu kadar cür'etkâr olduklarını kendisine söyle- — Pek âlâ.. Şimdi, ben ne yapa- yım?... lâketin önüne geçileceği zannediliyor. Gâvurlern © yüzlerine ( gülünüyor. Dökme su ile değirmen döndürülmek isteniliyor. — Bunlar, doğru... — Dahası var?... Millet, soyulup sovana çevriliyor. Köylünün © tavası tenceresi sattırılarak paraları İstanbula Bu sual, onun kalbine bir istirap vermişti. Kendisini, iki ateş arasında kalan bir askere benzetmişti. — Eğer gitmezsem, çok tuhaf olar cak. Bu kız beni, ya bir aptal; ve ya- hut ta bir korkak sanacak... Halbuki gidersem, belki annem duyacak.. Her- çekiliyor... Biliyor musun, bu paralar halde pek müteessir olacak. nerelere sarfediliyor?... — Şuraya, buraya .. Aptallık ve korkaklık.. Cemilin en nefret ettiği bir şeydi. Onun için, der- — Evet.. Şuraya. Buraya... Saray- hal hükmünü vermişti: lara,. Dalkavuklara... Bak, iki aydır, çarpım çarpım çarpınıyorum da, daha — Anneme duyurmamalıyım. Pencere ile mutfak damının arası, benim bölüğe bir çarık parası alama-|bir arşından fazla yüksek değildi. O- dım. Balkanların bıçak gibi taşlarında sürtmekten zavallı yavrucakların to- pukları cılk yara oldu. Halbuki... İbrahim Bey, durmuştu. Derin de- rin içini çekiyordu: — Halbuki, kışla gibi sarayları dol- duran bölük bölük kanların bir dedik- leri iki olmuyor.. Hepsi de. altınlara, elmislara, ipeklere gark ediliyor. So- ruyorum sana, Cemil efendi. suvari tavlalarında tok kıscaklar gibi» kişne- mekten başka hiç bir haysiyeti, meziy- yeti olmayan bu karılar m, lâzım.. Yoksa, asker mi lâzım; bu devlete?... Cemil; hatırasında canlanan bu eski vak'ayı fikren takip edememişti. Çün- kü karşıki köşkten —sanki, İbrahim Beyin bu sözlerine cevapmış gibi— | müstehzi bir ses yükselmişti: — Hah, hah, hayyyv.... Cemil, yeleğinin cebindeki fosfor- lu saati çıkardı, baktı. Saat, tam üçü bir dakika geçiyordu Yatağının içinde doğruldu. Kulağı- nı pencereye çevirmiş; karanlık gece- nin sessizlikleri içinde tannan akisler yapan sesleri dinliyordu: — Kaeşim, nereve gidiyorsun?.. — Gül ağacının dibine. — Ben de geleyim mi?. — Hayır. Hayır kaeşim. Bu gece yalnız gezeceğim. Yalnız kalmıyacağım ki, —— eee hiç bir şey ikram etmeden savmiştı. F kat bünu mahkemede neden söylememiş” ti: -5 Kocamın hatırasını kirletmek iste - Bunu anladıktan sonra Whartönün nasıl öldüğünü kolaylıkla keğ- dam Kranı öldürmek, karısını da inahküm ettirmek niyetindeydi. Yalnız sü- rahinin içine zehiri dökeceği sırada karı - nın baktığını aynadan görmüş, karısının smedim, diyordu. fettim: A: “İsürahiyi boşaltacağını ve yeni'viski duracağını tahmin etmiş ye karım oradan eekilince zehiri sürahiye katacak yerde gi: seye boşaltmış. Halbeki tahmini yanlış çıkmış ve karsı şişedeki zehirli vinkiyi bil #neksizin sürahiye doldurunza bundan iç - hek suretile yanlışlığa kendisi karbon git- radan da yağmur sulari toplanan fiçı- nın kenarına basılarak kolayca bahçe- ye inilebilirdi. Şu halde, annesi mışıl mışıl uyurken; Cemil, bu açık ve sa- rih davete icabet edecek, ve yine ayni yoldan —anneciğinin ruhu bile duy- madan— odasına avdet edebilecekti. Hemen, yatağının üstündeki yor- ganı aldı. Dörde katladı. Pencereden çıkardı. Damın üstüne yaydı. Şimdi bunun üstüne basacak; bu suretle ki- remitler kırılmayacak ve hiç bir ses te çıkmayacaktı. Ve... Derhal öyle yaptı. Pencereden usullacık damdaki yorganın o üstüne ikaydı. Oradan da yağmur suyu fıçısı- İpin kenarına bastı. Çevik bir kaplan gibi yere sıçradı. Halecandan boğulacak gibiydi. Vü- cudunun titremekte olduğunu hisset- &. Halbuki o, şimdiye kadar Bulgar İkomitecilerine kurduğu pusuların hiç birinde böyle titrememişti. Adeta, kendinden geçmiş bir hal de duvarın dibine doğru ilerledi. An- O bembeyaz ağacının yanına geldi. hayal, oradaydı. Cemil, durdu, şimdi; ne yapacağı" nı, ne söyliyeceğini düşünüyordu. El- i, ateşler içinde yanıyordu. a mişti. miye sevkeden eski hikâye budur. cak bir insanın göğsü bizasına kadar Zonguldak havzasındâki yükselebilen duvarın köşesindeki gül |tihsalâtimiz gittikçe artmaktadır. ile dok İste azizim, bugünkü muhakemede be- ni suçlu sanılan yerli kadını beraet eltir - Boğazı tamamiyle kurumuştu. Saniye- ler geçiyordu. O, daha hâlâ söyliyecek bir söz bulamıyordu. Bu Akşamki Program İSTANBUL 18: Dans musikisi. 19: Haberler, 19:153 Obua kuvarteti (Mezar) plâk, 19.35: Bitmemiş” senfoni © (Şubert) o plâk. 20: Halk musikisi (Osman pehlivan tarafın dan). 20.30: Stüdyo orkestrası, 21.30: Son haberler. Sant 22 den sonra Anadolu ajansının gazetelere mahsus havadis servisi verile- cektir. BERLİN 17: Müzikte güzel sanat (müsahabe), 19: Şen havalar, 20,45: Haberler, 21,10: Müzik müsahabesi, 21,30: Konser, 23: Haberler, 23,30: Hafif müzik. PRAG 16,10: Askeri müzik, 17,40: Muhtelif, 20,10: Muhtelif neşriyat, 20,55: Stüdyo piyesi, 22: Prağ radyo orkestrası, 23,20: Plâk, VARŞOVA 17,13: Orkestra konseri, 18,20: Kon- ser, 18,50: Piyano, şarkı, 19,20: Haber - ler, 20,30: Senfonik karnaval, 22,20: Dans | ve Leh şarkıları MOSKOVA 18.30: Konser, 201 Toska operası, 21: Rus halk şarkıları, 22: Yabancı dillerle konferanslar, VİYANA 18,05: Çocuk saati, 19,20: Turizm, 19,35: Spor, 20: Haberler, 20,20: Buz sporu, 20,45: Senfonik konser, 23: Ha- berler, 24,10: Askeri konser. BUD, 183 Çingene müziği, 19: Konferans, 19,30: Harpm müziği, 20,30: Azra ope - rası, 23,40: Çingene müziği, 24,30: Dans plâkları, 12,30-15: Plâk ve haberler, 18: Or - kestra, 20: Borsa haberleri, 20,15: Kon - serin devamı, 20,35: Bükreş operasından nakil, 24: Gece müziği, |: Plâk konseri. LONDRA 163 Skeç, 20: Müsahabe, 20,20: Viyo- lon, 20,30: Askeri müzik, 21,30: Muh - telif, 23,15: Piyano nakilleri, 23,25: Mü- zik, 24: Müsahabe ve dansing. 22 Şubat Cumartesi İSTANBUL 18: Kavalaria Rustikana op. (plâk), 19,15: Çocuk saati, hikâyeler, 19,45: Ha- Gif musiki parç. (plâk), 20: Viyolonsel solo stüdyo sanatkârları tarafından, 20,30: Stüdyo orkestralam tarafından o muhtelif eserler, 21,30: Son haberler. Saat 22 den sonra Anadolu ajansınm bir OLUM MANGASI. yenilik: demir merdivenli saat 7 çmekle, | şmenfaatleri tehlikeye düştüğü için der vaktin bol olduğu zamanlarda dakika- ların değil, saatlerin hattâ günlerin kıymeti yoktu. Bugün böyle olmadı - ğında zannederim kimsenin şüphesi yoktur, Son vapuru, treni, otobüsü kaçıran saati bozuklara sorarsanız dakikayı zar man mefhumunda çok uzun bir vahi- < kiyasi addettiklerini söyleyecekler» ır, Senelerdenberidir işidiriz; İstan - bulda bir Galata kulesi varmış. O ku- leye bir top asılacakmış, saat on iki deyince bu top düşecek ve herkes de cebinden saatlerini çıkarıp ayar ede - cekmiş. Bunun zaman, zaman tecrü- beleri yapılır. Ama, galiba bir türlü muvaffak olunamazmış. Ankarada bundan beş altı sene ev- vel kalede tam saat on ikide bir top atılırdı. Ama, şakadan değili Kuru sr- kı, gürültülü, patırdılı bir top.. Der ken Ankara büyümeğe, güzelleşme - ğe başladı. Bu âdet kalktı. Ulus mey- danına, postahaneye ve muhtelif yer- lere konan saatlerle Ankaralılar, beş aşağı, beş yukarı saatlerini ayar edip duruyorlardi.. Bundan bir kaç gün evvel Ankara radyosu Ankara halkı- na bir müjde verdi: — Bayanlar! Baylar! Artık saatle- rinizi ayar etmek için müşkülâta maruz kalınıyacaksınız. | İstanbulda Kandillide Bay Fatinin yeni getirttiği beri zamanında alamazsanız, postaha- nede şu nümaraya telefon ediniz ve saatlerinizi düzeltiniz. Yalnız bu kadar değili Ankarada gazetelere mahsus havadis servisi verile- cektir. Berlin — 19,45: Nakiller, 21,10: Muh- telif, 23,30: Lâypzigden, 1: Dana musi - kini. Budapeşte — 17; Piyano, 20,30: Halk havaları, 21,50: Konser. Bükreş — 21,45: Konser, 23: Konser. Moskova — 18,30: Konser, 22: Dans musikisi. Kömür İstihsalimiz Artıyor kömür is» 985 senesi (içinde kömür istih- salâtimiz 2,341,491 tonu bulmuştur. Bu miktarın 96,315 tonu dahilde istihlâk edilmiş ve ve 749,960 tonu da ihraç olunmuştur. İtalya almıştır. Yunanistan ve Brezilya bizden kömür alan memleketler ara- sındadır. İstanbul ve İzmir limanlarından ec- nebi gemilerine ihrakiye olarak ta 52,988 ton kömür verilmiştir. Stok miktarı 99,714 tondur. Yeni kurulan Sömikok fabrikasın- sevkedilmiştir. saat intizamsızlıklarını ortadan kal - dırmak için girişilen mücadelede da - ha bir çok yenilikler yapıldı. Postaha- | nenin önünde asılı duran saat derhal değiştirildi. Bunun yerine bir büyüğü kondu. Ve önüne bir de tahta merdi- ven yerleştirildi. Fakat evdeki pazar çarşıya uymadı. Saat her gün ikide dördü gösterin - ce bunun kâfi bir tedbir olmadığı an- laşıldı. Bu tahta merdiyen yerine bir demir merdiven yapılması tensip edil- di, Bu gidişle galiba orada saatin yel -İ" bir de nöbetçi|lir.» kovahını idare edecek göreceğiz. Umarız ki posta idaresi bu yazımızı nazarı dikkate alır da daima dost ve düşmanın ziyaretgâhı olan Artkarada Bu kömürlerden 391,208 tonunu/bu çirkin manzaraya nihayet vermek üzere bu merdiveni kaldırtır, Adil Akba pe Toplantılar, Davetler Galatasaray Kongresi Galatasaraylılar Cemiyetinden: Cemiyetieiizin yıllık kongresi 23 şubat ve a dan şimdiye kadar 10.530 ton kömür | pazar günü sent 14 te yapılacaktır, Azale| Pul edileceği pek te tımızın iştirakini rica ederiz. X | istiyor, ALS e Eg Bir İtalyan Gaze- tesinin Fırtına Koparan İfşaatı (Baş tarafı 1 inci yüzde) İtalyan gazetesi bu raporu neşret İngilterenin i i jgil doğrudan doğruya İtalya | ile uğ” iraşmak için vaziyet aldığını söylemek İtalyan gazetesinin bu raporu nasıl elde ettiği | anlaşılamamıştır. Mesele Rapor Hakkında Tafsilât Roma, 20 (A.A. )— Havas ajansi muhabiri bildiriyor: Jurnale İtalyanın neşrettiği rapof | |parçaları arasında © ezcümle şu fik raya tesadüf ediliyor: «İngilterenin, Habeşistandaki men mecbur edecek kadar hayat! değildir.» Bu rapora göre, Londradaki İtalyan #İ İelçiliği müşaviri Vitetli yaptığı bir te şebbüs sırasında 1935 kânunusanide, Ankara, şubat — Eskiden işin az, Fransa ile İtalya arasında, Habeşista - na dair olan gizlice aktedilen anlaş * mayı münakaşa etmiştir. Rapor şöy” le nihayet bulmaktadır: «İtalya, Habeşistanın kendisi tara* fından kontrol edilmesini temin için mümkün olan her şeyi yapacaktır. Habeşistanda bir İtalyan kontrolu te* sisi, bazı bakımlardan İngiltere için faydalı olacaktır. Müstakil bir Habe şistan, imparatorluğun O müdafsasi noktai nazarından, İtalyan idaresi al tında bir Habeşistana müreccah (ok makla beraber, İngiliz, menfeatlerine karşı teveccüh edilmiş tehdit uzaklaş" mış gibi görünmektedir. Zira İngiltere ile İtalya arasında bit harp vukuu halihazırda pek uzak bir Heal bale Bam Habeşistanın ortadan kalkması icap, “ ettiği takdirde, İngiltere, Tana gölü mintakasının kendi mürakabesi altı * na alınmasını temin etmelidir. İngiliz yurtdaşlarının Habeşistan * idaki menfaatleri korunmalı ve İngi * liz Somalisi, Kenya ve Sudan hudut * larının taahihi için fırsat yakalamalı * dır.» y İngiliz Gazetelerinin Neşri Londra ,20 (A.A) — Deyti Tele graf gazetesinin diplomatik muhabi diyor ki: 3 «Bu vesikada mahrem hiç bir nok” ta bulunmamakla beraber, bunun y#” kronometre ile size her gün saati ha -İbancı bir devlet eline nasıl geçtiğin j ber vereceğiz, bekleyiniz! Eğer bu ha-İbilmek derin bir inceleme mevzu” teşkil edecektir.» Taymis gazetesinin, Romadaki ms hebiri de şunları bildiriyor: «Bazı kimseler, İngil raporunun Jurnale gd da Bununla beraber, neşredilen muh” dan işgaline muhalefet etmeğe met bur edecek menfaatleri olmadığı gi zılı bulunması, bilâkis İngiltere” menfaatperest sebeplerle hareket ©, mediğini göstermeğe delil adedilebi pi Fransa Suriyede umumi affayanaşmıyor Kudüs, 20 (A.A.) — dirildiğine göre, Şamdaki askeri idaresi ile bir kısım rafı arasında, hâlâ devam niha; Serin mesi için müzakerelere tır. Bugünkü umumi grevin ri hakkında umumi hakkındaki talebin Fransızlar si ğildir. al ek faatleri,. kabineyi, Habeşistanın İtal * mesini, İngiliz dış bakanlığı siyasasi 1 nı itibardan düşürmeğe matut bir 69” şebbüs olarak telâkki etmektedirler * # tirada İngilterenin Habeşistanda, kef? disini bu memleketin İtalya taraıs Ş dan Pİ Frans” başla. (“a pi İİ LE İD ILİ ETSE O WELEZSİKYİLİSELİNLEEŞE SE EU TEE SSESİSEI TET