Etin 17, Tereyağın 60 | Kuruşa Satıldığı Yer [ Mazgirtten Belediyeci Gözü İle En Büyük Kusuru Evleridir. Bunun Düzeltilmesine Çalışılıyor. Mazgirtten Mazgirt (Özel) — Mazgirt 180 Evli bir kasabadır. Kasabada U - Zun Hasanın kız kardeşi İlti hatu - hun bir camisi ile türbesi vardır. ba binaları iptidat bir halde- dir, Belediye şimdi halka mahsus İki katlı, büyük pencereli bol hava 'ıln, güneş gören Yaptırmakta, halkım yaptıracağı ev- nümune evleri Adapazarında Bir Adam Kayın Biraderini Vurdu Ad'l’lııırı, (Özel) — Tığcılar m_."*“*'sînde oturan terzi İsmail Oğlu Hüsnü kayın biraderi Lâz Mus- tafayı bıçakla ağır sürette — yarala- Mıştır. Dört yerinden yara —alan tafa hastaneye kaldırılarak te- .. y Düğünde Eğlenirken Atılan Kurşunlarla Bir Davetli Öldürüldü Hafik, (Özel) — Buraya bir buçuk ııut mesafedeki Horhon köyünde bir |düğüne eğlenmeye giden Mustafa, |Ruşen, Ahmet, Mehmet, Hüseyin, Bekir, Hasan, Yusuf ve Abdullah ad- h 9 arkadaş eğlenirlerken köy delikan- | klarından Şaban aşka gelmiş, tabanca- sına sarıldığı gibi ateş etmeğe başla - miştır. j | Çıkan serseri kurşunlardan - birisi Hafikli Mehmede rastlamış, yarala - mıştır. Mehmet tedavi için Hafiğe nak- ledilmiş ise de ölmüştür. Şaban yaka-| lanmış, adliyeye verilmişlir. Diyarıbekirde Bir Aşık Sevdiği Hanende Kadını Vurdu Diyarıbekir, (Özel) — Dicle kahve- lere de bu esas dahilinde müsaade sinde hanendelik etmekte olan Asiye etmektedir. adlı bir kadın Mehmet isminde biri ta- Mazgirtte hayat çok ucuzdur. Ko- rafından tabanca ile vurulmuştur. yun eti 17 buçuk, halis tereyağı 60' Mehmet Dabbağdır. İçin için Asiye-| kuruş fiatla satılmaktadır. yi sevmekte imiş ve iddiasına naza - Elâzizle Mazgirt arasındaki şose :",';:î:'_:ı: Haa e ST gayet iyidir. Bu yıl Munzur suyu ü-, m ŞU Asiye bu sevgiden zerine de bir köprü yapılmıştır. Bu h;ben xll'nldı(mı o.oy!cmektcdıı. Bir İsayede Mazgirt ile Elâziz arasında * gam AÂsiye işini bitirip Bozkurt ote- otomobil işliyebilmektedir. Sürek Avlarında Gençlerden Çok İhtiyarlar Avlanıyorlar Bir. manzara | | sına çıkmış, hiç bir şey mıştır. Asiye 3 kurşunla vücudunun 3 ye- Mehmet de kaçmıya başlamıştır. Yeti- İşen polisler Mehmedi yakalamışlar, Bandırma (Özel) — Nahiye ve Asiyeyi de hastahaneye kaldırmışlar - köylerde teşkil olunan avcı ıfuplarlıd"- faaliyete geçmişlerdir. Devrez ve| Kurşunlardan biri Asiyenin bar - diğer köylerle Sülârya B.ıı..nı...fklî_rm: delıgn'ıı._ fılulıeh d;krh-l ı:î.d:ıç ölsesinde g- #meliyal Mlm e bölgesinde avcı grupları domuz sü: !edihniı ve kadın muhakkak bir ölüm- rek avına başlamışlardır. Bu avcılık müddeti zarfında bu c_lmlııımnlmıqtf_ line dönerken Dabbağ Mehmet karşı- | söylemeden | |tabancasını çekip ateş etmeğe başla -| rinden yaralanmış, yere yuvarlanınış, | Hergün Bir Makale: Azlıklar _İâi Yahudiler “Biz De Türküz,, Diyorlar, Kaç Yahudi Yurtdaş Evinde Türkçe Konuşuyor Ve Bunlardan Kaçının Aile Adı Türkçedir? MAHMUT ESAT BOZKURT Yazan : Fakat bence asıl üzülmeğe değen yer, bu değil bugünkü durumdur. bei'li n Günün birinde: Ankaradan İstanbula geliyorum . Fakat önce şunu anlamak istiyorum: — «Siz Türk müsünüz?1» O, hemen karşılık verdi: «Şüphe mi var? Türküm ve Türküzlm Ben: Fakat bu ne ile belli?! Adınızın (Cünisberg), Tren Tokantasındayım. Üniversitedeki dersimi düşünüyorum. | | — Yanıma, dişçi (Sami Günisberg) gel- & | Şuradan buradan konuşuyoruz. Söz gazetelere intikal etti. (V Dilinizin (İspanyolca) olmasiyle mi? Hep bir arada bulunduğunuzda ve za- sa dağı) adı ile bir adam bir kitap at ben bu kitabı okumadım. rüret duymadıkça Türkçeyi konuşmama- Türklüğü çekiştiriyormuş. Jrazla mı? ! Olur a dedim. Zaman zaman Türklü- | |ğün aleybinde uluyanlar az değil; Bu da (Musa dağı) ndan ulusunl. W Fakat iş burada değil: Türk gazetelerinden bazıları yahudi- İler şöyle yazıyor, böyle yapiyor diye tut- | turmuşlar | Halbuki (Sami Günisberg) iyice bili- |Jyormuş ki yazan musevi değilmiş! Gülümser gibi oldu. Bunlar da yuvaş yavaş düzelecek de- İlok at gti ol Ben: Fakat sıkıldığınız şeyler de yavaş ya- vaş düzelecek ve bunlar düzelince, mesele de kalmayacaktır. Yani Türkçe ana diliniz.. ı (Günisberg) yerine meselâ — (Cengiz) aile adınız olunca ortada mesele kalmaya- caktır. Dedim. Yine gülümser gibi oldu. Ben: Gülmeyiniz düşününüz!. Kitap ta yakılmış! (G Fırsat, leyhinde Propaj Bu (Günisberg) e göre çok haksız.. | Ve yine ona göre: mt) in asıl üzüldüğü yer şadur: imet yapılıyor; museviler e- | (Yahudiler! Yahudiler!) ndalara yol veriliyormuş. diye | | Davanızı kazanmak — için samimiyet |şarttır.. » Dedim. Evet.. Şimdi ben yine düşünüyorum. Aşağı yukarı iki ay önce (Sami Günis- berg) ile konuştuklarımdan bir kelimesini bile geri almıyorum. Gerçi günün birinde berg) in adı; (Sami Dişçi), Türkçe olursa, ne gazetelerin Mademki hepimiz Türküz, — şu halde yahudileri ayrı gayri görmek doğru ve sa-| mimi değildir.. * * Yine günün birinde; İstanbuldan Ankaraya gidiyorum. Kompartımanımda, hukuk fakültesin - |de verecağim dersleri; Ve Kamutaydaki ödevimi düşünüyo- (Sami Günis » dili de bahsettiği yazılarından, ne de şunun bunun işe alıne ana | jrum. Yanıma Üniversitemizin eski (Roma hukuku) profesörü (Mişon Vantura) gel- di madığından müteessir olmayacaktır. Meseleleri ayrı bir ulusculuk bakımın. dan değil, Türklük ve hak bakımlarından müuhakeme edecektir Ve tıpkı bir Türk gibi.. Şimdi yine düşünüyorum, Ve kendi kendime soruyorum: | Şuradan buradan konuşuyoruz. Söz, (Roma hukuku) lâzim mı, dağil mi? diye açıldı. Avrupada, bu konu etrafındaki — ilmi cereyanlar konuşuldu Nihayet döne dolaşa bahis azlıklar i- şine İntikal etti. Sayın profesör (Vantura) da ufak te- Kaç yahudi yurttaş evinde Türkçe kos uyor? Ve bunlardan kaçının aile adı Türkçedir2!I. | j davi <ına alınmış, Hüsnü yakalan-|bölgeden 300 domuz istenilmekte |etmektedirler. | fek kakınçlarda, (serzenişlerde) bulundu. x » Mıştır.. Kavganın sebebi Hüseyinin Isının ağabeyisi Mustafa nezdi- A ması ve Hüsnünün yanına dönmek istememesidir. —57- Mektubu yüzüne tutarak Arapça bir KERVAN YÜRÜ — Bürhan Cahit — ise de domuzun pek çok olmasından bir ay zarfında 200 den fazla do - muz vurulmuştur. Avlara 80-90 kişi birden iştirak | | YOR 16 -2- 938 arasında tam bir vifaku ahenk bu- Tertip edilen sürek avları günde 7-8 saat sürmekte ve çok neşeli geç- mektedir. Ava gençlerden ziyade ihtiyarlar iştirak etmektedir. Bir zamanlar hocalarla şeyhler, tari- katçiler arasında az mı patırdı olmuştu. Bu iki sınıf öteden beri — biribirlerini çekemezlerdi. Yalnız iki tarafın da za- rarı, menfaati ortaya düştüğü zaman elele verirlerdi. Bütün yeniçeri devri hep onların el birliğiyle hazırladıkları vak'alarla geçmişti. Bu gün de onlar için elele verilecek *Mişon Vantura» ya şunları söyledim: ** Memleketimizin bir çok gençlerini o - | kuttun, Zaman zaman, elinden geldiği — kadar (Lütfen sayfayı çeviriniz) Düşündüm: (Sami Günisberg) e şunları söyledim. #Anlattıklarından çok üzüldüm. € gibi halletmekten başka çare bula-| — Hazreti Pirin emaneti tarikatın mamıştı. reisinde durur. Kendisine teslim ediyo- Hazreti Pirin elçisi Yusuf dede haz- rum. jretleri kendinden geçmişti. Ondan faz-| — Ve mektubu tekrar sarı zarfına ko- |la bir şey beklenemezdi. Hazreti Pi-' yarak Hatibe uzattı: İrin de ne yazdığı belli olmuyordu. — Buyurun! Türkçe değil, Arapça değil, belki de Hatip kadınların da çıkmasını bek- Kürtçe bir şeydi. Yahut ta hiç bir şey İiyerek geride kaldı. değil. Bu yolu tutanların yaptıkları gi-| — Sonra ev sahibi eski nakşi şeyhine | bi sırf anlaşılmadan inanılsın diye uy- teyler okumağa başladı. lunması ve aralarında derece, sınıf gö- gündü. Olan biten işler iki ocağın da 5 durulmuş bir tarikat şifresi idi, Okurken sesine de tecvid ahengi izetilmeden hepsinin bir tevekkül bir söndürmüştü |eğildi | — Misafirimize yemek - çıkordınız “tiyordu, Hatip bu oktıman şeyin kur-'düşünce ile maksada bel ve el bağla- 'an bir parça olduğunu anlamakta |ması, salâh ve felâhı ikmedi. Acaba mektupta — sahiden İyeg müslimin — için Rec; bu Mu yazılıydı. datibin gözleri büyümüştü. Ti İfaz yana geçerek müderrisin yü- 'e baktı. L__o_mın yüzünde sinsi bir Üm vardı. âtip işi anladı. üderris işi bozmamak için etra- hlinden istifade ederek ezbere Ur'an parçası okumaktan — başka lamamıştı. ıa.ı.""’ Nuri müridlerin baş önde, i T kapalı, titreye titreye dinledik- Meyi anlaşılmaz dili Türkçeye çevir- | de unutmadı. aej aktiyle medresede Bi Gersi verdiği zamanlar alışmıştı. '*em;'" deki sureleri okuyup bitirince e '!iîı tirdi. Ve cerbezeli “le tekrar söze başladı B j Bediüzzaman Kutbülârifin haz Muhammedülbedit tarafından ge- bu & T"ikau te- N cel Biş Süre çömezlerine ni deği Mri celilin manası şudur - ki: Bedüyenin ihvan ve müridanı Şşarttır. Bu emri celile göre di- ni mübini, şer'işerifini ve ihvamı dini fis ku dalaletten tahlis için kurulan tari- katımızın ber şeyden evvel bu emel ve maksat üstünde çalışması gerektir. | | Müderris Hafız Nuri - tekkecilerin ne kara cehalet içinde yüzdüklerini Bilmiekla: Pilübar'ünlerin” gösterdikleri cesareti ulema sınıfının gösteremedik- lerini de itiraf ederdi Şeyhlerin otoritesi müderrislerden çok yüksekti. Halk ulema sınıfı diye| anılan hocalardan ziyade tarikat idare eden şeyhlere tapınırdı. Şeyhler halk tabakalarının ruhunu daha eyi keşfet- mişlerdi. Onlar kuru bir inan ve iman- la kanaat etmiyorlardı. İşe biraz hare- ket, şatafat vermek gerekti. Bütün ca- il insan kümeleri bep böyle idare e- Tekkelerin gürül gürül yap- lan âyinleri, devranlar, ilâhiler, sazlar, ziyafetli toplantılar halk üzerinde da- ha cana yakın, daha avlayıcı tesir ya- |Hazreti Pir cihan değer — selâmlariyle bizleri nu: ve sürura gark ettikten son- İza bu yüksekmakandı örarü işaret' bur ;yumyor ve tarafı semahatlerinden ge- İlecek evamire intizar etmemizi bildi- İçiyorlar. Bu maksatla — karinlerinden !Yuıuf dede hazretlerini dergâhımıza göndermişlerdir. | — Öyle değil mi mevlâna! Biraz önce Çolak Hasanın verdiği jkalın esrarlı sigaranın — dumanlarıyla kendinden geçen Yusuf dede homur- Piyordu. İdandı: | — Kuru bir iman, ve beş vakit namaz | — Eyvallah! lerareden dinin öteki uleması, hoca sı- Müderris Hafız Nuri işi kîıvrîınnş-,nıfı bunları bid'at sayıyordu. Ne ça- İrye ki halk bid'at falan dinlemiyor, tck—wı O bu tekkecilerin iç yüzünü pek & 'keciikl yolunun allaha daha yakım ol |yi bilirdi. Daha doğrusu cehalette u- | duğuna inanıyordu. lema sınıfı sayılan medreselilere Müderris Hafız Nuri bir an içinde çıkarttıklarına kanaati vardı. İti. taş lbunl.ın düşünerek vaziyeti bir laıilu:ıt-l Müderris Hafız nuri işi böylecene mı? idare etmekle vaziyeti kurtarmıştı. — Tabii, İlkönce © kadar kizmasına rağmen Hasan dede misafirin yarın dönece- Hatip Ak Osman da bu işi beğendi. 'ğini söyledi. İhvan dağılmadan haber Müderrise: İverin kendisine hediyeler — Anladım, âferin! lar. Der 'gibi tatlı bir bakışla — baktı.| — Şeyh mahfel kapısına doğru gider- Sonra: ,ken Hatip Ak Osman Hasan dedeye — İhvanı kiram, dedi. Misafirimi- yaklaştı: İzi yalnız birakalım, — İstirahat etsin. | ik- hazırlasın- — Bir emri var mı? Hasan dede başka bir âlemde dola- şıyordu. — Var, dedi. — Nedir? Hasan dede ayakta sallanıyor, dili dolaşıyordu. Birdenbire esrarkeşlerde görülen geç, fakat sert ve ani buluşla bir şey hatırlamış gibi gözleri açıldı: Peltek, ezik bir sesle: — Hazreti Pir mübarek — nefesini Yusuf dedeye vermiş. Gittiğin yerde tarikatımızın kadın, erkek bütün mü- ritlerini oku diye emir vermiş. Yarın birer birer gelsinler. Hatip Ak Osman bunu beklemiyor- du. Kendisini tarikat namına izaz ve ram etmemiz gerektir. Başta evkafçı Süleyman, Kâmil, nalbant ustası Ömer, köfteci Yunus, tuzcu Hacı Şemsettin. Müte-| kait alaylı mülâzım hacı Abdüsselâm, belediye anbar memuru İbrahim, ma- nifaturacı Hacı Sadık ve diğer mürid- ler başları önde paytak adırmnlarla geri tapucu iyük cami imamı Hafız Sadettin geride kalmıştı. Yavaşça müderrise eğildi: — Efendi hazretleri, şu mektup ya- İnmızda kalsın, bir kere de beraber o- kuyalım. “ Müderris Hafız Nuri başını salladı: ı (Arkası var)