Dünyanın Gidişine Bir Kuşbakışı * Fransada eyecan içinde geçen bir hafta. Asa- biyet, ümit ve ümitsizlik. Fransa, Almanya korkusile, yeni itti « faklar peşindedir. Pariste krallar ve bap vekiller başbaşa verip konuştular. Fakat bötün gözler Litvinofta. Çönkü Fransa * nın bütün ümidi Sovyetlerde. Küçük iti -| lâfın gevşiyen bağını © sağlamlaştırabilir. Almanyaya karşı ancak Soövyet orduları karşı koyabilir. Onun için Sovyet - Fran- gz paktının meclisce tasdikı lâzım. Laval sağa mütemayildi. Bu paktın tasdiki işini | uzattı durdu. Yerine gelen Sarrout sola mütemayildir. İlk iş olarak bu paktın tas- dikı işine girişti. Ürnidi kesen kralcılar sinirlendiler. Sos yalist lideri Blum'u sokakta yakalayıp dövdüler. Fakat hükümet sür'atli ve şid - detli hareket etti. Sağ teşekkülleri dağıt- tı. Bu suretle Sovyet - Fransız - paktının tasdikina mâni olan engeller da ortadan kalkmış oldu. Şimdi bu pakt meclistedir ve müzakeresi yapılmaktadır. * Almanyada Hiııa Fransada — cereyan eden bu manevraları endişe ile takip ediyor. Paktın tasdikina mâni olmak - için bunu Lokarno anlaşmasına münafi bulduğunu söylüyor. Fakat onun korkusu yalnız Fran- | sız - Sövyet ittifakı değildir. O daha ziya-| de İngilterenin de bu anlaşmaya girmesin- den korkuyor. Ötedenberi İngilizlerin dostluğuna e - hemmiyet veren Almanya, Versay mua - hedesini sulh içinde yok etmeğe çalışıyor. Fakat günden güne bu ümidi azalıyor. Almanya, yabancı bayrak altında bu - lunan Almanların Almanyaya dönüp dön- memek istediklerini açıkça bildirmelerine imkân verilmesini ister. Almanya — müstemlekelerin — kendisine geri verilmesi lüzumu iddia eder. Fakat onun en büyük emeli Avrupada genişlemek, Danzig ve Memeli almak, mümkünse Avusturyaya sarkmak ve Uk - ranyaya uzanmaktır. * Avusturyada urada da huzursuzluk hüküm sürü- yor. Bir taraftan Alman tehlikesi başların - da Temistoklun kılıcı gibi sallanıyor. Avus- turya halkının çoğu Almanca konuşur. Kendi kendilerine — bırakılıalar, ekseriyet muhakkak Almanlarla birleşmek — lehinde rey verir. Fakat bugünkü hükümet buna muha - liftir. Avusturyanın — Almanya tarafından boğulmasına mâni olmak istiyor. Bunun için şimdiye kadar İtalyaya güveniyordu. Fakat gimdi artık İtalyaya bel bağlamak mümkün olmadığı için Avusturya küçük | itilâfla anlaşmağa çalışıyor. Tuna — paktı| fikri buradan doğuyor. Avusturya son günlerde bütün faaliyetini bunun üzerinde toplamış bulunuyor. Fakat şimdilik müs- bet bir neticeye varmaktan çok uzak bu - hunuyorur. * Harp korkusu a korku yı_hu yukanda saydığı - mız milletlerde değil, Belçikada, İngilterede, Sovyetlerde de vardır. Ve son günlerde, arttırlan hazırlık — faaliyeti bunun neticesidir. Fakat şimdilik harp tehlikesi en ziyade Uzak Şarkta görünüyor. Japonlar, nihayet dış Mogolistana taarruza karar vermiş gö- rünüyorlar. Bu karar tatbik edilmeğe baş- landığı gün işe Sovyetlerin de karışması ve harbin orada başlaması ihtimali çoktur. kadar, Uzak Şark hâdiselerini de merakla Binaenaley Avrupa hâdiselerini - olduğu takip etmelidir. Özlü Sözler: Ağlıyarak dolduracağım sarnıcı. hayat denen İsmail Sefa, Zindan: 49 Yanıyor başım, ağustosta bir apartma- nn çinko taraçası gibi. İsmet Hüsnü, | Yıldız Aktı: 29 Güneşi dağın tepesinde kızağa çakmış- lar: Emirle kararıp emirle ışımda.. Ercüment Behzat Kaos: 19 Tüylü bir koyunu karnından yarip ge - çirmiş başına. Nâzım Hikmet, 835, Satır: 23 Resimli Makale Büyük balık küçük balığı yutar. Kuvvetli zayıfı, zengin fakiri, büyük sermaye küçük sermayeyi ezer. ı yeti değişir. Fakat esas birdir. | Hayat kavgasında yutulmamak için kuvvetli olmak, yılırsınız. zengin olmak, büyük olmak gerektir. l 'lııvvel değildir. Vücutça dev gibi bir adam olabilirsiniz, fakat bütün hayatımız başkalarına uşaklık etmekle geçer. İnsanın kuvveti dimağındadır. Kafa olgunlaşırsa insan Denizdeki kavga, cemiyette de vardır. Şekli ve hüvi- kuvvetlenir. İrade, ve diğer melekeler bilenirse, hayat kav-| İ|gasında yenilmemek için lâzım olan silâhları elde etmiş sa-| Binaenaleyh hayat kavgasında kullanılan silâhlara e- Yutulmamak için lâzim olan kuvvet maddi ve bedeni hemmiyet veriniz ve bunları daima bilenmiş bulundurunuz. söÖ Yarım _Asırdan Beri Sürüp Gelen Dava (| HERGÜN BİR FIKRA Rüşvet Exski sadrazamlardan Kıbrıslı Kâmil Paşa gayet müstakim bir adamdı. Bir aralık Aydında vali iken, bir mesele « den dolayı işten el çektirilen mal mü- dürlerinden biri, Paşaya, menşeini bil - dirmeksizin, vurulmuş bir karaca gön- derdi Ertesi günü de, bizzat valiyi ziyare. te giderek, yanına girer girmez, ken - dinden emin bir tavırla cebinden, me- muriyetinin iadesini istiyen bir arzu - hal çıkarıp, uzatınca, sür'ati intikal sa- bibi olan Kâmil Paşa: — Anladım! dedi; fakat maattees- üf, doktorlar, bana av eti yemeyi - kat'iyyen yasak ettiler. Lütuf buyur- lduguııuı karacayı, deşmrida ağa ben - deniz size iade edecektir! y BULMACA «Yeni Gal) in «maviv dağlarında al tm zirveleri bulunduğunu ilk keşfeden ' Kont Sterzlechi isminde bir adam ölmüş - tu. Bu zat 1873 yılında öldü ve arkasında | 17 milyon İngiliz lirasını bulan bir servet | bıraktı ve bu servetin etrafında da derhal mühim bir dava belirdi. Zira ölenin kâ - tbi, bütün serveli kendisine —bırakan bir vasiyetname gösteriyor, varisler ise bunu kabul etmiyorlardı. Dava tamam 53 yıl - danberi devam etmektedir. Ve son za - manlarda da yeni bir safhaya girmiştir. Zira müteveffanin ailesi mahut vasiyetna- menin hükmünü iptal eden yeni bir vesika bulduklarını söylemektedirler. Tamam ya- rım asırdanberi süren bu davanın mevzuu şimdi 17 milyondan ibaret değildir. Zira bu para o vakittenberi üremiş ve altın madenlerinin hâslâtı da buna ilâve edi - Hince 700 milyonu bulmuştur. * Amerikanın En Eski Kilisesi Amerikanın en eski kilisesi iki ay sonra 300 yaşını bitirmiş olacaktır. — Mütaassıp katolikler tarafından yapılmış olan bu ki- Ka 1636 - tarihinde- açılmıştır. Santa Fe şehrindedir. bağışlamak. 2 — Pamuk çıkan vilâyetle. Santa Fe şehri 1850 tarihinde halkı -| imizden biri, gönül boşluğu. 3 — Sa- nin arzusu — ile kendiliğinden Amerikaya | P'n frenkçesi. 4 — Yemek. Lâkin, vermek. iltihak etmiş olan bir Meksika vilâyetidir, | — Akıntı. 6 — İstifham edatı. rabıt e- ahalisinin çoğu el'an İspanyolca konuş -| datı. 7 — Sakat, kerre. 8 — Sabahları ağı- maktadır. İran ufuk. eski şüirlerimizden biri. 9 — Ak | — Karavana - pişer; yayın — kardeyi, İSTER İNAN İSTER İNANMA! etmemiş gençler vardır. Abdülhak Hamit yok, muayyen bir devrin ve sınıfın en güzel şiirini yazan Mehmet Akif Dahiliye Vekâleti Matbuat Umum — Müdürlüğü ecnebilere Türk edipleri hakkında bir fikir vermek ü- zere Fransızca bir Antoloji tertip etmiş. Belli başlı şâ ir, romancı, tiyatro müollifi ve fıkracı — muharrirler hakkında bir kaç satırla malümat verdikten — sonra e- serlerinden bazı parçalar naklediliyor. Cidden güzel bir teşebbüs. Fakat bu Antolojiyi yaparken takip edilen maksat anlaşılmıyor. Meselâ şüirler arasında Ahmet Necip gibi, Ahmet Kudsi gibi henüz edebi hüviyetleri bile taayyün İSTER İNAN yok. bileceğine, artık | Z ARASINDA Sahipsiz | Bakkal ş I Dükkânları Moskova belediyesi fennin şaheseri sa- yılacak bir bakkal dükkânı yaptırtmak tasavvurundadır. Bu bakkal dükkânında hava ile ve durmakla bozulabilecek her şeyi buz dolapları içinde otomatik makine- ler tarafından satılacaktır. hem de amba- Tâjı yapılmış olarakl. Yani yüz gramlık et veya peyniri ala « gaksınız, makihenin üzerinde yazılı para- yı bir delikten atacak ve başka bir delik - ten hazır olarak gelen et veya peyniri alıp gideceksiniz. Moskova gazetelerine bakılırsa bu ma- kine ile alış veriş bütün Rusyaya — teşmil edilecektir. maktan emri hazır, sahibi, bir hayvan. 10 — İsima, sokucu hayvan. 11 — İatidatlı. Yukarıdan aşağıya: | — Hançerin eşi, yurt. 2 — İsimleri biribirine benzeyenler, kederler. 3 — San- mak, inanmak, istifham edatı. 4 — Birden- bire, en büyük hayvan. 5 — Nihayetine bir ün koyarsanız Osmanlı donanmasının mahvedildiği bir deniz harbi çıkar, boz- mak. 6© — Barsak, yapmak. 7 — Rize ve Hopa civarında oturanlara eskiden veri- Ten isim, eski alfabede bir harf, bir ğ ilâ- vesiyle geceleri yağan, dair olmak. 9 — Telef etmek. 10 — Çok değil, Osmanlı imparatorluğunun Romanyadaki vilâyetle- rinden biri. || — Lâkin, dair. Dünkü Bulmacanın Halli: | — Antalya, öki. 2 — Al, tam. 3 — Kanada, ikaz. 4 — Rızk, adalı. 5 — İde- al, kinim. 6 — Zam, ma. 7 — Ata, kelek. 8 — Asid. 9 — Ta, ras, İsa. 10 — EI, te- vekkül. 11 — Mala, Sala. Romancılar arasında Refik Halit var da Halide Edip yok. Hattâ Ercümend Ekrem yok. Tiyatro müellifi olarak Reşat Nuri, Vedad Nedim ve Cevdet Kudret gösterilmiş. Mahmut Yesari, İbnirrefik Ahmet Nuri, Müsahip zade Celâl unutulmuş. Bu noksanlarına nazaran bu eserin Türk edebiyat ve ediplerini garp âlemine tanıtan sadık bir tercüman ola- İSTER İNANMA! Bukadarı Şımarıklık Oluyor! E. Ekrem-Talu: Hıtınnı saydığım ve milli duy“ gularinm taassup derecesine vare İdığını bildiğim, aklı başında bir zat ile hasbıhal ediyordum; dedi ki: — Bir kaç günden beridir elime ga: zete alamaz oldum. Kazara yanımda; birisi gazete okuyacak olsa, kaçıyor rum. Ne vakittir bu derece sinirli, bu türlü öfkeli olduğum yoktu. — Neden? diye sordum. Hiddetteri |dudakları titreye titreye cevap verdit — Neden olacak? Kahrolası, - kahır« da oldu ya! - Saltanat rejimi, altı yüz İyıl, bilhassa bu işe memur imiş gibi, i* İçeride kendi kudretimizi, kabiliyetimi” zi yıktı, dışarıda nam ve şanımızı elle* re eğlence mevzuu yaptı. —Asırlarıfi IAvrupu efkârı umumiyesi Trinde hakkedip bıraktıkları kötü izleri Atar türk devrimi, harikulâde hamlesiyle îııldi, yabancılara, Türk camiasını bas İşarıcı olarak tanıttık; onun adımı ağı* za bile almak istemeyenleri, önünde saygı ile eğilmeğe mecbur ettik. Yüce pefimizin dâhiyane himmetiyle, siya* sada, ekonomide, ahlâkta, sosyal işler” de daima ileri saflarda göründük. Mik letlerin bir çoğu bize gıpta etti. Geçesi yıl, atlılarımız, iştirâk eyledikleri manis alı yarışlarda yüzümüzü ak ederek; göğüslerimizi iftiharla kabarttıl, Derken, Almanyadaki olempiyalt lar geldi, çattı. Atletizmin — elifindei bile gafil bulunduğumuzu hepimiz pek âlâ bildiğimiz halde, bir kaç kişinili gönlü olsun diye, olempiyat kervani na, topal eşeğimizle biz de karıştıkı Netice malüm! Bin zahmetle, bin him* metle, lâyık olduğu mevkie eriştirdiği* |miz şanlı bayrağımızı, — bu elendilerı ler meydanında, müstemirren sonuncü direğe çektiriyorlar. Bizim —sözüm o* na— sporcular sondan bir evvelki mü* sabıkların — peşisira akla 'durgun * luk verecek — saat ve mesafe fark * lariyle, hayret sesleri içinde varmaktafi sanırsın ki haz duyuyorlar. Buna kız* maz, köpürmez misin? Bu ayif değil de nedir? Bunu gören, buna C€ za vermeği düşünen, bü milletin kafa' sına atletizmin, atletliğin ne demek * .'duğumı vüra vura sokacak mevkidö bulunan kimse yok mudur? Bu atlek taslaklarının nesine güvendiler d& götürdüler? Kendilerinde memlekeli millet, şeref mefhumu yok mudur? İbütün bunların hesabı kendilerindefi sorulmıyacak mı?. Ben buna karşılık, sadece: — Hakkın var, dedim.. o p. e üme D L Bilizor Musunuz? V — Türkiyede son istatistiklere erkeği kadından en çok olan meml! neresidir? 2 — Memleketimizde en çok zarar pan nehir hangisidir? P. 3 — Türkiyede ilk olarak yapılan müryolu hangisidir? 4 — Duçe neye derler? $ — Dünyada en çok konuşulan nedir? ;r y Cevapları yarıl (Dünkü Suallerin Cevapları) | — Yağmuru en az olmasına 1i toprağı en münbit memleket Mizardif: | Ç | 2 — Balkan devletleri arasındâ İij ,kümdarının sarayı ve en küçük olan! İgaristanındır. j V S M eai dd rüfefü yazılmadığı için kat'iyetle belli d Fakat 21 milyon sanılmaktadır. 4 4 — Elektrik cereyanıma ait bestf y zariğesini Alman kır bekçisi - Simo | keşfetmiştir. Bundan dolayıdır ki «İ48 te ölçü vahidine Oln derler. ın” 5 — Mandehoukouo devletinin ı.ııd"l hai sethiyesi 1,200 kilemetre mur"?” dır. Yani Fransanın iki mislindön İPSİŞE