14 Şubat 1936 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 3

14 Şubat 1936 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hergün Odamda Seyahat Bu Çocuk Ne Yapsın? . Bir Coğrafya Dersi Odamda seyahat y eşbur Fransız edibi Romain Rollan doğumunun yetmişinci senei devri- yesi münasebetile «Odamda Seyahatv başlıklı bir yazı yazdı. Bunda yetmiş sene içinde dünyanım gidişini anlatıyordu. İhti. yar edip masası başında 70 senelik bir za- | man içinde seyahat yapıyordu. Kar fartıması beni odama hapsetti. Mahpus kalmanın acılığını benim kadar bilemezsiniz. Bereket versin radyo imda- dıma yetişti. Romain Rollanm zaman için- | de yaptığı seyahati ben mekân içinde yaptım. Düğmeyi çevirdim, Londrayı dinledim, oradaki hava vaziyetini öğrendim. Düğ - meyi çevirdim, Nevyorku buldum, orada, insanların soğuktan ölmekte olduğunu ha- — ber aldım. Düğmeyi çevirdim, Berlinde, Romanyada, Pariste, Moskovada - kışın seyri hakkında malâmat edindim. Bir saat içinde bütün dünyayı dolaştım ve her tae- ralta havanın ne vaziyette olduğunu an - ladım. Yalnız ben İstanbulda olan — bitenleri Öğrenmek — istiyordum. — Fırtına bir âfet gibi şehrin üstüne çökmüştü, her tarafı ye kıp harabeye çeviriyordu. Fakat İstanbul radyosu bir şey söylemiyordu, ve ben bü- — tün dünyadaki vaziyeti öğrendiğim halde, — İstanbulda, ayağımın altındaki — şehirde neler olduğundan bihaberdim. Buzlar arasında kalmış kutup seyyahları gibiydim. Bütün dünyayı biliyordum, fa - kat etrafımı saran beni her ân tehdit eden tehlike hakkında bir fikir edinemiyordum. * Bu çocuk ne yapsın? A krabamdan bir çocuk var. Bu sene mektebi bitirdi. Hayata girip aile - sinin yükünü amuzlarına almak mecburi- yetindedir. Baş vurmadığımız yer kalmadı. Sekiz aydır bu çocuğa küçük bir iş bulamadık. Çocuk sokakta kaldı. Fena arkadaşlar a- Taşına düştü. Her gün biraz daha ahlâkın- dan kaybettiğine şahit oluyoruz. Evvelâ sigara içmeği Sonra arkadaşlarile dans yerlerine gitmeğe alış - tı. Son zamanlarda içkinin de tadını tattı- ğını öğrendik. Onun bu hali hepimizi dü- şündürüyor. Fakat ne yapabiliriz. İşaizlik €en büyük tehlike Çalışmayan on sekiz oyaşında bir delikanlı ne yapsın ) Memlekette bu genç gibi yüzlerce, bin « lerce vardır. Bütün bu gençler kötü tesirine terkedilmişlerdir Derler ki her mücrimin arkasında aileyi, ailenin arkasında mektebi, mektebin ar - kasında muhiti aramak İâzımdır. - Bu üç Müessesenin telkin ve tesirinden kurtulan çocuk semeri ve ahlâksız olur. Bizim i; gençlerimiz nerededirler, ne yaparlar? Elimizde istatistik olmadığı için bunu bilmiyoruz. Fakat bizde de bir işsizler meselesi, hele işsiz gençler meselesi vardır. Ve bu mese- le ile meşgul olmak lâzımdır. öğrendi sokağın * Bir coğrafya dersi s ize Sovyet Rusya nerededir? Diye sorstalar ne cevap verirsiniz; — Komşumuz ölan ve eski Çar Rusya- sının yerine kaim olan devlettir, dersiniz değil mi? Halbuki aldamyorsunuz. Yer yüzünde «Sovyet Rusyas diye bir devlet yoktur. O bahsettiğiniz komşu devlet Sov- yet birliğidir. Bu birliğe Ruslar da dahil - dir. fakat Sovyet birliği Ruslardan ibaret değildir. Sovyet bir çok küçük cümhuriyetlerden mürekkeptir. Nasıl bugün bir Osmanlı devleti yaksa, bir Sovyet Rusya devleti de yoktur. Ve Sovyet dostlarımıza «Sovyet Rusya» adı- mı vermek, bize hâlâ Osmanlılar diye hi - tap etmek gibidir. Biz bu hitaptan n& kas dar müteecsir olursak, Sovyet dostları - muz da o kadar rencide olurlar. Küçük görünen bu hata, basit bir coğ- Özlü Sözler: O bir gözdür, açılinış, Asya denen be- dende. Faruk Nafiz Çamlıbel Kahraman: 44 Her sabâh tarağımdan dökülen bir kaç tel «Çabuk ol gidiyorsunu diyor NEĞ Z E i M | 'Resimli Makale Sokakta kadın Kadına — yakışmıyan — vaziyet, evin Türk kadımını bu üç sahada da görebilirir. Kadın artık yal- nız evine hapsedilen bir köle olmaktan çıkmıştır. Ona haya - tını kazanmak imkânları da verilmiştir. Kadı kadar işte de cemiyete faydal olarak çalışa! ve kalmasıdır. Bu kadın ne evine, ne de cemiyete faydalıdır. Ha- SON POSTA İste kadın yatının dörtte ikisini tuvalete, diğer iki hizmetçiler idi yalnız zevkini nlir, o kadar! Türk kadını garp hayatının çalışma tarafını almalı, tüvalet ve eğlence tarafına kendini kaptırmamalıdır. evde olduğu işin — haricinde de eğlenceye hasre- | der. O yalmız kendisi için yaşıyan hodgâm bir mahlüktur. Evini |kes kaşık yapar, umma, sapını ortayâ — eder, çocuklarılı mürebbiyeler büyütür, 6 getiremez! İçinde esprit bulunması ik* Bir Kış Günü | Mahmut Atânın Başına Gelenler Bundan bir kaç sene evvel - İstanbulda yine geçen akşamki gibi bir kar fırtınası olmuştu. İşte, o fırtınanın — ortalığı birbi - rine kattığı gecede Kadıköyünde, doktor Mahmut Atânın evinin kapısı yıkılırcasına çalınmaya başlamış. | Ve az sonra doktorun yanına çıkarı - lan bu vakitsiz ziyaretçi: — Aman üstat, demiş, karımın hayatı sizin elinizde... Sancıdan kıvranıp duru- yor ve koca Erenköyünde bir ebe bile İyokt İkisi birlikte, üstadın otomobiline at - lamışlar, ve Erenköyünün yolunu tutmuş- lar. Arızalı ve uzun bir yolculuktan — sonra yabancı: — Durün! Demiş, geldik! Mahmut Atâ&, otomobilini durdurmuş. Beriki yete atlıyarak kapıyı kapamış “ve cebinden çıkardığı bir zarfı doklora uza- tazak, karanlığa karışmış. Yerinden fırlıyan doktor, berikine ye -| tişmek için hayli gayret etmiş. Fakat so - nunda bundan keserek — dönmek İmebuiyelitde kalmış ümit Evine girince hiddetle açtığı zarftan bir en İiralık, bir de şöyle bir mektup çıkmış: «Muhterem doktor, Bu on İira, vizita Gcretinizdir. Sizden | n köyüme —kadar getirilmekten ibaretti. Sizin hastalarınıza otomobilinizle gitti- ğinizi ve buna mukabil, vizita ücretiniz lan on liradan başka ön para istemedi, nizi biliyordum. Kadıköy iskelesindeki insafsız şoförler, Erenköyüne elli liradan elli paraya aşağıya gitmiyorlar. Kırk lirayı tasarruf için bu hileye baş vurmaktan başka çare bulama- d! * İngliterede Garip Bir Ana'ne Yeni İngiliz kralı sekizinci (Edvard) m saltanat makamına geçmesi münasebetile İngiliz hazinesi yeni kralın resmini muh - tevi yeni partlar bastıracaktır. Bu paralar üzerinde kralın çehresi profil halinde sağ tarafından görünecektir. Bunun sebebi şu- dur: Eski bir İngiliz an'anesine göre eski kral ne tarala bakıyorsa yeni kralın aksi istikamete bakması icap etmektedir. riyeti, kültür siyasetimize muhalif hareket risat Vekâletin kontrolu altında yapılıyor. *Bir gün bir delikanlı bana şunları bin eyi “ İSTER İSTER İNAN Ecnebi mektepleri artık misyoner mücsseseleri olmaktan çı- kıyorlar diyebiliyoruz. Hükümet kanunlarına uymak mecbu- onları hayli yola getirmiştir. Papazlar kıyafetlerini attılar, tod- ki, bu mekteplerin artık dikenli tarafı kalmamıştır. Fakat geçende gazeteler bir sör mektebinde hırıstiyanlaştırıl. mak istenen bir Türk kızının hikâyesini yazdılar. Bu münase - betle bir muharrir arkadaş şu vak'ayı anlatıyor: — Kız kardeşim Sörlere gidiyor. Fakat onun ve arka- daşlarının hayatında değişmeler başladı. Annem mekte- tesirlerinden biri diye seviniyordu . kat Yataklı vagon şirketi meselesi dolayısıyla Üniversite | RERGÜN BİR FIKRA | Yoksa Göz Mü Koydun? Eski zaman ricalinden M... Efendi- nin karısı P.. Hanımım fena bir âdeti l vardı: Tanısın, tanımasın, her hangi | | bir kimseye hitap ettiği vakit: «Canım, kuzum, iki gözüm, ruhumle gibi ta « birleri bol bol kullanırdı. Bir gün, bir kira arabasına binmiş, münden Beyazıda — çıkıyordu. Yolda, hayvanlar huysuzlanmağa baş- layıp ta, arabacı boyuna kırbaç savur- dukça, P... Hanım: — Kuzum arabacıl, Canim araba- cl. Aman, ruhum!.. Etme canımın içil, Diye söylenmeğe koyuldu. Derken, bu derece bu türlü lâöbalilikten kuşkulanan ara- bacı, döndü ve yılışarak: — Doğru söyle, hanım! dedi; bana göz mü koydun yoksa?| * BULMACA 4 Japonyada Peçeli Mahkümlar Hemen her dev- letin kanunu — bir maznunu — mahküm edilinciye kadar bil- hassa teşhirden ie - tnap eder. Fakat müuhakkak ki bu sa- hada en ileriye gi - denler Japonlardır. Zira bir maznunun dinleyicilere — gö - Tünmemek — için mahkeme huzuruna yüzünü peçe ile samimiyetten, rır, ve hakaretle bakmaları için yüzünü yircilere çevirir. * * Nasıl Görürler? müş olduğu halde çıkmasına müsaade e- derler. Bu maznun ancak mahküm oldu .| gu takdirde hâkimin emrile poçesini çıka- Tayyareler Geceleri Yollarını Gece postaları yapan tayyareler ko- ranlıkta yollarını nasıl bulurlar? Tıpki va- pur kaptanlarının buldukları şekildel Gerçekten usul aynidir. Fakat ayni ol - masına ve asırlarca evvelinden bilinmesi- | son zamanlı İlk deneme V| şubat 1911 yare meydanından kalkmış, dığı balde Eyfel külesinin etrafında | — Çöl katarı, beyaz. 2 — Temiz, içinde bulunduğumuz mevsim. 3 — U - Ççak, uyumaktan emri hazır. 4 — Yor - gunluk, göke mensup. 5 — Göğüs. 6 — Satıcı değil, bir musiki sesi. 7 — Anne - mizin kardeşi, büyük. & — Zeybek, iti - mat, 9 — Köy beyi, ma. 10 — Buhran. VI — Bir isim, us. Yukarıdan aşağıya: | — Tabaka, talih. 2 — Efradın türk- gçesi, söz, sahip. 3 — Hesap hendese il - 4 — Hayret edatı, ağabay. 5 — Si - nirler, doğru değil. 6 — Eğilmiş. 7 — 1932 dünya güzellik kraliçesi. 8 — Bir- denbire, sahip. 9 Rahat, uyumaktan İSTER İNANMA! tarafından alkışlanmıştır. emri hazır. 10 — Kenar, rabıt edatı, 11 İstilham edatı, zamk. Dünkü Bulmacanın Halli: Soldan sağa: Sak, S. 5 — İn, cari, 6 — Fa, te. 7 Sanmak. 8& — Ot Yukarıdan aşağıya: 4 — Can. 5 — Ova. mo, 6 — Yay, edememek zarureti, | söyledi. Öyle zannediyorduk | mayiş yaptılar, Sörlere ne oluyor? anlattı: söz söyledik, dedi.» Fa - bu tikirden vaz geçebileceklerine, İNAN İSTER İNANMA! ne rağınen tayyarelerde gece uçuşu ancak a emniyet altına girmiştir. tarihinde Robert Grandseigne isminde bir Fransız pilotu tarafından yapılmıştır. Bu pilot ge- ©e yarısından iki saat sonra Pariste tay - tayyaresinin içinde hiç bir fener veya projektör olma- bir devir yapmış, sonra gene anzasızca kalk- tığı yere inmiş, ertesi gün bütün gazeteler | — Alay. 2 — İz, ay. 3 — Oy. 4 — | — Esir. 2 — An. 3 — Azak. Fas. at talebesi nümayiş yaptığı günden iki gün sonra kardeşim eve ağlayarak geldi. Sebebini sorduk, Sörlerin gideceğini — Üniversiteliler Yataklı vagon şirketi aleyhinde nü- — Nemi oluyor? Bütün Avrupaldara hücum ediyorlar. Avrupalılar Hıristiyandırlar. Hıristiyanlar medeniyet ge- tirirler. Biz bugün toplandık, Sörlere bizi bırakmamala- rı için yalvardık. Hepimiz birer defa kürsüye çıkarak Huy canın altındadır, can çıkmadıkça huy çıkmaz, derler. Ecnebi mekteplerde ders okutan hocalar da misyoner kaldıkça, - d Tabit Değil Mi? E. Ekrem-Talu wF ransızların «Esprit» adını verdik- | leri fikir inceliği, — nüktedanlık, ;tarife sığar şey değildir. Onun içindir — |ki spiritüel olmak çok zordur.. Ve ae inadan doğma spiritüel olmayan — bir kimse, taş çatlasa bu hassayı —edine —— Ima. Bizde bir söz temsili vardır: Her- tiza eden yazıyı da herkes yazar am” fakat ma, esprit'sini düşüremez. | — Sözde de bu aynen böyledir. Nükte |zor şeydir. Ya âmiyane, yahut ki yar | van olur. O zaman da cidden taham- mül edilmez. Halbuki güzel bir nükte” İnin, bir tek taş kadar kıymeti — vardır. | İşitenlere sonsuz bir haz, pürüzsüz ne* şat verir. tırmacının bir kalaycıyı faka bastırdı gint okuduğum vakit, Kayserili pastırmacının bu muvaffakiyetini ga“ yet tabii buldum. Sonra da aklıma iki tüne çok güzel ve hakikt Kayserili nülke tesi geldi. Harbi umumt? sırasındaki seferber- likte, ahzıasker şubesi, ihtiyat efradın! İmuayene ediyorken, reis bunlardan birine sorar: « — Okuman, yazman var mı? Nefer, gayet mânidar bir bakışla cevap verir: — Hayır, amma, Kayserliyim! Öteki nüktenin de kaili, asten Kay* serli olan, ve bugünkü İstanbul - sos « hibi bulunan, eski mutasarrıflardan bir zattır. Bir gün, bu zat ile beraber bir - lo* kantada yemek yiyorduk. Yanımızdar kendisiyle yeni tanışmış bir yabanti vardı. Bir aralık, bu yabancı, sordu: — Nerelisiniz, beyelendi? — Anadolulu.. Ben, o esnada araya girip te: — Kayserili olduğunuzu niçin sö)- lemiyorsunuz? diye sorunca, o zat, gü yet zarif bir tebessümle, kulağıma e87 lerek: — Nazar değmesin diye dim! cevabını verdi. İnsaf edin! Böyle zeki ve ince adam” harla, bir kalaycı bapa çıkabilir mi? için Unkapanı Köprlsi g. — Geçen akşam yel üfürdü, su göl dü, dediler; sordum: —Götüreni anladık, götürülen ne? — Ne olacak, Unkapanı köprüsü! ' & Fırtına değil, şehircilik mütehassısı şehrin en çirkin köprüsü gözüne ili kopardı attı. * Kapan değil, kapana kıstırılmıştı. gitse Kâğsthane koyu, sola gitse köprüsü. * Zavallı çok azap çekti bir ayağı kapıda idi. * e Dünyada Unkapanı köprüsünden !! çenler - ahretten hiç korkmasınlar: köprüsünden de haydi haydi geçerler | * Köprü kırılmış, bir parçası sebzt linin önüne gitmiş. Tuhaf şey sebif müze mi olacak? 'Şi * Ressama; pan, köprüden bir fare. Elerini uğuşturdu: — Yapamam! Dedi. * * Giden ağam,; gelen paşamm. nına kim acır, Üsküdara köprü Meselâ, dün, gazetelerde, bir pass — olan | yetesinde pek muhterem bir mevki sar söyleme” |) — Bir resim yap dedim, Undan b — k

Bu sayıdan diğer sayfalar: