BifR BULUŞ anilizlar, Doğruluk eromu ,, nu Keşfetmişler Bir müddet evvel İngiliz doktorlarının. ©p Glemini alt üst edecek bir keş- ©h bahsediliyordu: «Doğruluk gırın - bütün emin edildiğine göre, bu şırınga saye- ortaç, ©© Bizli sırlar dahi bütün açıklığile ya dökülecekmiş. — Britiih — medical Alman - “BON POSTA yanın Silâhlanması Yeniden Iki Büyük Zırhlı Ve Bir Tayyare Gemisi Yapılacak Göbels: “— On S İçin Bir Hakikat Halini 43 Yıl Önceki Almanya Bu- Bçsbcile de İngiliz âlimlerinden Horeley, günkü Almanya Değildir,, , Ciseyi şöyle izah ediyor: de ç butal denilen bir uyuşturucu mad- miş K tulan bir kimse, — ipnotize edil - e. Böşi edyum gibi derin bir uykuya da- di görlelikle uyutulmuş bir kimsenin, bü- fikirlerine hâkim olmak, kafasını iste- Zibi işletmek kabildir. Hattâ ben 'ede hafızasını kaybetmiş bir hasta- 1 iade ettim. iddia tıp âleminde — tereddütle Bunuz göttür. Hattâ bir kısım doktorlar, tefikeii elaydan ibaret olduğunda müt- Zaip 3 Beklemeği, tecrübe etmeği dahi Sddetmektedirler. B"İgaristandaki uikastTeşebbüsü Ka Ya, 25 (Özel) — Krala ve hü - k_wuümnmiıu,._nıı.a- devirmek maksadiyle teşkil e- Meydana çıkarılan — suikast bahkemesinin sonunki cekesinde şe- L—.'ih“"hhıılıı'&n eski albay an Velçef ile ihtiyat generali 'l_'Zıimof ve binbaşı Kiril 8 5 in devleti himaye kanununun el Maddesi mucibince :'_'“îmmi.lir. M.'_'“îmlddcıîn mühteviyatı ise n bu say, Ma Bu h-rıı...da" _lıy..,_ teşvik eden veya isyan orga- maörü, veyahut da asker, jandar - biş ,, P*lis ve bunların arasında böyle 10 "ekette bulunanlar ölümle veya ve 50 aşağı olmamak üzere hapis Viğa den 500 bin levaya kadar ağır , Sezalarile cezalandırılırlar. g,':.""—'-m müddeiumumisi, kalan deşi / n de ayni kanunun 2 nci mad- " Mucibince asgari 10 sene hapis ve ıç.ıbilmişladir. Londra, 25 (A. A.) — Deyli Tel- graf gazetesinin emin bir menba - dan haber aldığına göre, Almanya yakında 26 şar bin tonluk iki ııı'lı!ı ile 20.000 tonluk bir de uçak gemi- si yaptıracaktır. Zırhlılılr on bir pusluk toplarla techiz edilecekler - dir. * Kolonya, 25 (A. A.) — Prııpı_- ganda bakanı Göbbels, büyük bir toplantıda söylediği nutukta de - miştir ki* «— Bugünkü Almanyanın bun - dan üç sene evvelki Almanya olma- dığını herkes bilir. Nuyı_ınıl sosya- listlik Almanya'ya asırdide mahi - yetini iade etmiştir ve Almuıyı'.dı askerliğin Hitler tarafından yeni - den tesis edilmiş olduğu yüz sene sonra da heyecanla lııtırlıM n Meksika — Grevcileri.. Birçok Mağazaları Tahrip Ettiler Meksika, 25 (A.A.) — Pueble - deki umumi grev münasebetiyle bir çok hâdiseler olmuştur. Pueble'de süt, kömür ve yiyecek taşıyan ara- balar grevcilerin hücumuna uğra - mıştır. Yedi tahrikâtçı yakalanmış- tır. Yiyecek satın alan bir çok lriı_- seler de grevcilerin taarruzuna uğ- ramış ve bir takım dükkânlar tah - rip olunmuştur. Mağazalar ancak polisin himayesi altında kapılarını ene Sonra Muvaffakiyetlerimiz Herkes Alacaktır,, Diyor KA Almanların son yaptıkları gemilerden Von Spce tır.» miştir. Göbbels, dış siyasaya ait mesele-| — Propaganda bakanı sözlerini şöyle bi - |lerden de bahsetmiş ve Almanya" :irmiştir: Habeş işindeki kat'i bitaraflığını tekit ettikten sonra: bugünün sefaleti bizim en tatlı hatıraları - «— Maamafih bu bitaraflığın |,,,> olacaktır. O zaman muvaffakiyetle - bizim kuvvetimizin bir ifadesi ol - / Çmmiz herkes için bir hakikat halini ala - duğu gözönünde tutulmalıdır.» de-| caktır. » Korkunç Kazalar.. #— Size temin ederim ki, on sene sonra ——— a— : I[Ia.ydutlarla Mücadele İçin.. Amerika Bütçesine 42 Milyon Tahsisat Kondu | Vaşington, 25 (A. A.) — Parlâ- lıııırı-ıco 58 milyon dolarlık munzam bütçeyi kabul etmiştir. Bunun 42 milyonu geçenlerde ihdas olunan emniyet idaresine aittir. dönmekte olan iki bombardıman Müthiş Bir Çerpışma Daha tayyaresi hava meydanı üzerinde| Nevyork, 25 (A. A.) — İçinde 11 üç bin metre irtifada iken çar -| kişilik bir aile bulunan bir otomobil pışmışlar ve alevler içinde yere dü-| Wanyn civarında bir trenle çarpış- şerek parçalanmışlardır. İki tayya-| mış ve içindekilerden yedisi ölmüş reci ölmüş ve dört tayyareci de ağır | ve iki çocuk da ağır surette yaralan- surette yaralanmıştır. mıştır. larını bulan Ayşe nineyi gördü. ı Hacı İbrahim ceketinin iç cebin- Bu ne iyi tesadüftü. |den kalın, derisi aşınmış üzeri iple bağ- Ayge nine, kasabanın hemen her h bir meşin cüzdan çıkardı. İpini çöz- evine girip çıkan kadın nefes nefese |dü. Ve bir gözünden çektiği İki Tayyare Çarpıştı, Bir Vapur Yandı Harbur — « Honoluluda » 25 (A. A.) — Bir gece manevrasından 'KERVAN YÜRÜYOR —dö — Bürhan Cahit — Bereket versi i rindeki | ediyordu. ı'"&'eli duuv;um:ı:ır:îm S =dı,Kııloolm'mı acele acele ayağına ge- Zun bir âyetten sonra beş par- çirdi ve kendini dışarı attı. Artık ma- Bakları açık bir çok eller”“ havalandı. ğazaya geç kalmıştı. Nasıl olsa akşam Bir iki saniye kadar cemaatin yüzleri |olmuş sayılırdı. Şöyle rahatça düşün- inmez oldu. Sonra yavaş sesle ko-|mek, Melâhatin sözlerinden manâ çı- hareketler başladı. karmak için yalnız kalmak istiyordu. Ayağa kalkanlar sızlayan bacakla-| — Ağır ağır Kara oğlu bahçesine doğ-| Tit Yürümeğe alıştırmak için elleriyle İru yürüdü. £6 -1- 99€ idi- Ağzını yaya yaya: — Bu ne gençlik hacım, diyordu, re, hğı uzattı: CPT UNF YOT GAT İ Zamane vecizeleri Diyojenin Eflâtuna verdiği dete, meş « — hurdur. Sokratın şakirdi, Aristonun hocası olmak gibi iki yüksek bahtiyarlığa —eren Eflâtun talebesine «İnsanx 1 tarif ederken — «iki ayaklı tüysüz bir hayvandır» demişti. — Bunu duyan Diyojen hemen koşar, bir ho- roz yakalar, tüylerini yolar ve getirip Elf- İâtunun önüne atar: ! — İşte, der, senin tarif ettiğin insan! Tarifler birer vecize, vecizeler ise bi rer beliğ tarif olmak gerektir. Frenklerin Aphorisme adı altında sıraladıkları veci- — ze, ister Gnome, ister Maxime, ister Ada- ge, ister Apophthiğgme cinsinden olsun, mutlaka bir hakikatı —fakat veciz — ola- rak— ifade etmelidir. Doğru — olmayan, hele manâsı bulunmayan söz vecize ola- maz. Büyük filozofların, ediplerin, şâirlerin ber vadide bıraktıkları vecizeleri görüp, yahut duyup o yolda parlak ve kıvrak sözler yaratmağa heves edenlerimiz gittik- çe çoğlıyor. Ben, bu vecize sevgisini — sez- dikçe kıvanç duyuyorum. Lâkin ortaya ko. mulan vecizelerin klâsik vasıflardan mah- Tum olduğunu görünce — de üzülüyorum. Çünkü uçmayan söz, vecizelerdir. — onlar. nesilden nesile hâfhzalara geçer ve yazılı sözlerden daha küvvetli olarak yaşar. Yeni vecizeler ise, ulu orta sözler gibi, yaşamamaya mahküm: Okunuyor ve unu- — tuluyor. İşte onlardan iki örnek: İ | — Tüküren yegâne hayvan insandır. İnsaf edin, bu, doğru mudur ve Eflâ- tunun insan tarifinden farklı bir şey — mi- dir? İnsanların yegâne tüküren hayvan ol- duğunu söyliyerek ortaya bir vecize atan zat, ömründe hiç mi maymun görmemiş. tir? 2— Yüzü kızaran yegâne mahlük insane . - Bu, utanmayı kastederek söylenmiş bir vecize olacak. Fakat sakattır. Çünkü utan- mak, telkin ve terbiyeden gelir. Tabiatta utanmak yoktur. Medeniyet te yavaş yas vaş bu duyguyu kaldırmaktadır. Çıplaklık modasına bel bağlayanların çoğalması bu ükıbeti müjdeliyor. gelme bir keyfiyet sayarsak vecizenin kıy- meti Bsbütün sıfıra iner, Çünkü kanm her- hangi bir aebeple beyine çıkmasından iba- — ret olan kızarmanın hayvanlarda görülme- mesi derilerinin kalmlığındandır. Bununla — beraber akabaramazsın kel fatmas diye ae — lay edince hiddetlenen hindilerin kızardı. ğını pek âlâ görüyoruz. Görüyorsunuz ya. Yeni vecizelerde ne hüküm bakımından izabet, ne de eda ba- kımından halâvet var!... —M. T. Tan — Yahu merhaba da yok mu? Kasabanın bu ileri gelen zenginle- ri biribirleriyle yarenlik etmeği sever- beş lira- | lerdi: Hacı İbrahim onları görünce artık — Şimdi bir kurt, çiftlikten dönüş- | fikrini değiştirdi. beni koşturdun, şu halime bak bir ke-'te mağazaya gel bir kurt daha! Ayşe nine parayı hemen koynun- da yok etti. l Meclise karıştı. Kâhya oğlu Nuri ele: — Nerden böyle, dedi. Keyifli gö- — Hacı İbrahim kadının soluklanma- Orada, duvarın altında Hacı İbra- rünüyorsun? sını beklemeden sordu: — Manifaturacının - evine gidiyor- değil mi? .WO zaten bu sorguyu bekliyormugl gibi başını salladı: mevlutta seninki ile konuştum. Sana | him tasarladığı plânı anlattı. | Hacı Sadıkı İstanbula götürecek vapur öğleden sonra kalkıyordu. O akşam, saat tam altıda otomobil | Melâhati Viran mescit önünde bekli- | — Gitmez olur mıyım ayol. Şimdi yecekti. Ayşe nine, mevlut akşamı ini oğuyorlardı. Ö'*ündük)ui peştemala benzer çar- gözlerinin yalnız biri ile bakı- pö> kadınlar erkeklere sürtünüp güna- iyorlardı. Hacı Sadık her taraftan gelen: — Allah kabul etsin. -— Ölmüçlerinin ruhu şâd olsun. ,_;_H-u Efendi allah ecrini ihsan ey- Dualarına kar, ip garip boynu- hu büküyor, kendini, öbür — dün- Yaya vermiş bir adam gibi eli göğsün- de teşekkür ediyordu! — Eksik olmayın. Sağ olun. Var o- lun! Kllhbılık, mabedin kapısında pa- Buçlarını giymek için yine karışmıştı. Zahireci Hacı İbrahim peşini / bırak- Hatipten kurtulmak için acele huîi"nun:lı için onların çıkmwnı!yc'd“- Bu mevsimde bahçede kimse - ol- 'mazdı. Hem gazinoda bir iki tane par- |latabilirdi de! Şimdi Melâhatin cesaretine — şaşı- Hacı bu yaşa gelmiş, böyle cesur kadın görmemişti. Anlaşılıyordu ki Melâhat Dalaman çiftliğindeki eğlentinin tadımı — unuta- mal A, Hacı İbrahim bunu — düşünürken başında haşarı bir gençlik rüzgârı es- tiğini hissetti. Demek kadınlar hâlâ o- nun sevgisini arzuluyorlardı. Hacı İbrahim şimdi o çiftlik gece- lerinin hatırasına dalmıştı. O ne gece- lerdi... — Hacı efendi, hacı efendi. Kabahat işlerken yakalanmış gibi heyecanla başını çevirdiği zaman kar- sısında bohçacı kadını, Melâhatle ara- eei zi n GG ciz eee müjdem var. |Sadıklarda verilen yemekte bulunmak Zahirecinin gözleri parladı, |için hemen geri döndü- Bu fırsatla — Hacı Sadık öbürgün İstanbula Melâhate haber ulaştıracaktı. Hacı İb- gidiyor. rahim başı havada, göğsü hbıı'ılı.I — Ne diyorsun! güreşte peşrev yapan bir baş pehlivan — Mal alacakmış. çevikliğiyle Bahçe gazinosuna girdi. — Melâhat?. Burada haftada üç akşam ince saz — © kalıyor. vardı. İzmirden gelen iki kız şarkı Hacı İbrahimin tespih tanesine söylüyor, gazel okuyorlardı. O akşam- z kurt gözleri parladı. —Acar lar çok kalabalık oluyordu. aN bi,nî]i:nb.hçıyh kocakarıyı süzüyor- Bu akşam çalgı gecesi değildi. Hacı d, İbrahim şöyle ayak üstü bir iki Ayşe nine elindeki şeker külâhın- atıp çıkmak niyetinde idi, İdan çıkardığı akideyi ağzına attıktan Gazinonun parka açılan turaçasın- | . m:-Mlmıu senden haber bekliyor. |lardı. Kasabanın bir çok evlerine - girip Ayşe nine bu gönül simsarlığında ka- Şakir Bey olduklarını tanımadı, şarlanmıştı. Bunu söyler söylemez za- Büfeye doğru giderken - arkadan hirecinin yüzüne baktı: seslendiler : — Bahşişimi isterim hacıl — Hacı efendi, hacı efendi. i liydi. | tek artık! da bir kaç kişi çilingir sofrası kurmuş-' | Hacı o kadar dalgındı ki bunların | Birden yanı başında bir ses duydu: |çıktığı için her yerde eli, kulağı olan |Kâhya oğlu Nuri efe ile İlyas paşa zade Jencelerden elini çekti. Amma, başka | Hacı dudak büktü: j — Ne keyiflisi canım, — mevluttan — geliyorum. Siz görünmediniz. ) Şakir Bey: — Tamam, dedi. Biz eksiktik. Ha- , © Sadık çağırdı amma herifin eğlen- tisine gitmedik. Mevluduna gitmek a- yıp olacak? Nuri efe güldü: — Hacı bu mevludu pek tezi tezine okuttu. Aradan bir ay olsun geçme- - Daha Güllü kasabada. akşam nerede? — Alâiyeli Esat Beyin köşkünde., Hacım sen sıraya girmedin galiba Zahireci isteksiz, alâkasız; — Neme gerek, dedi. Geçti bizden İ d a Nuri efe yüzüne baktı: — Yapma hacı. Daha dur baka- hm, A Şakir Bey dedi ki: ? — Hacının fikri başka. Böyle eğ- ALTLRE — Y a nder dti dalgalar olursa eyvallah değil mi İmîî cım. Bt (Arkası var) ——