—1 İkincikânın LA | Matbuatında GÖRDÜKLERİMİZ | 1200 Odalı Bir Otel Yüzde 20 faiz getiren bir iş gün (Moskova) da | hrin yeni açılmış bü- k ve geniş cadde n birinde dünyanın en büyük ote -| linin caktır. Mimar yıl önce temeli a n tam 1200 tane odamı (33) milyon — rubleya, (15) milyon rubleye malol- resi için (2000) Yani masrahı çok- tane oda kiralan o tarz- | tir ki, y yirmi £ | Avusturalyada ı kateliklik —| İmen protestan hebine men: tolik n lan sermaye - | z getireceği u - * sturalya balkı ek » iyetle Anglikan, kıs mez- Pturlar. Bu koca kıt'aya ka- zhebi çok sonzaları girmiş, katolik mezhebine göre ilk açık tören ise ancak 22 & 1803 mahkümlardan mi N münhasıran ekkep bir dinleyici ku- filesinin önünde yapılmıştır. Töreni yapan | katolik papaz bu memlekete kürek mah - kümlarının 2 da gelmişti. * İsviçre gazeteleri va - tandaşlarından - biri « İnin başına gelen sıkın- | tarihinde, —e Almanyada Fulıudı' avcılık l yapamaz Jatıyorlar. Bu zat münbasıran avlanmak maksadı ile İsviçre hududuna bitişik Al | man toprağında büyük bir çiftlik kiralar ve | usulü dairesinde müracaatta bulunarak av rubsatiyesi ister, Fakat kendisine rubsa -| tiye yerine bir sdal varakası gelir. Sorulan vey gudur: ti verici bir vak'ayı at mazsınız. Yahudi sa « gönderil, tir. Fakat daha evvel da yahudilik olmadığını isbat et - niz İâz kanınızı Yü ndır Brezilya Ticaret Anlaşmalarını Feshelr Rio de Janeiro, 31 (A.A.) — Fe » deral dış ticaret konseyi mer'iyet ha « Kinde bulunan bütün ticaret ve seyri - sefain andlaşma ve uzlaşmalarının feshi hakkındaki projeyi onaylamıştır. 1930 danberi imzalanmış olanlarla 1/1/34 tenberi müzakere — edilmekte bulunanlar müstosnadır. yor |Haydutlar Köyleri Yağma Ettiler FRANSADA Birçok Nehirler Taştı Paris, 31 (A.A.) — Ron ve Saon nehirleri yükselmekte berdevamdırlar. Ron vadisinde bir kaç yer iki metre su altındadır. Bazı yollar bir metreye ka- gdar su ile örtülüdür. Garon nehri de her saatte yükseliyor. Mozel nehri bo- yundaki bazı evler boşaltılmıştır. Yeni Seçim Paris, 31 (A.A.) — Samldığına gö - re yeni saylav seçi mart sonunda ve yahut nisan bidayetinde yapılacaktır. Bakanlar kurulu, seçim tarihini, kat'i olarak, 14 kânunusanide parlâmento - nun yeniden toplanacağı tarihe doğru tesbit edecektir. Çinliler, Japonlarla Uzlaşmak Istiyorlar Nankin, 31 (A.A.) — Dış bakanlı ğanın bir tebliğine göre, Çin hüküme' Japonya ile arada mevcut gerginliğ hafiflemesindan istifade ederek, mün. yoliyle büsbütün | düzeltilmesine çalışacaktır. İptidal bir noktai nazar teatisinden sonra premsip | tibariyle bir uzlaşma hasıl olmuş - ise de henüz müsbet davalara temas olun- sebatın - diplomi mamıştır. Pekin, 31 (A.A.) — Mançurya - dan gelen haydutlar Pekinin 45 kilo - metre kadar yakınına inmişler ve bir çok köyleri yağma etmişlerdir. | Yenîpanyol Kabinesi | Madrit, 31 (A.A.) — Yeni kabine göyle teşakkül etmiştir : Başbakan ve içişleri bakanı Portela Valladares, harbiye bakanı: General Molero, bahriye bakanı: Kontramiral Azarola, Adliye ve iş bakanı: Manuel | Becerra, Maarif Bakanı: — Villâlobos, | Bayındırlık ve münakalât bakanı: Ciri-| ledelrio, ziraat, endüstri ve ticaret ba- kanı: Alvarez Mendizabel, finans ba-| kanı:! Ürzaiz. |kaktır. Bununla beraber İngiliz BON POSTA — Tigreliden daha isterim. Biraz da Danakil olsun e Deni Fransa V >a karikatürü) (Bir Av z Konferansı Ingiltere, Fransanın Hare- ketinden Endişe Ediyor Japonya Metalibatında Israr Edecek | Paris, 31 (A.A.) — Övr si, dün İngiliz sefirinin Lavali etmiş olduğunu kaydetmektedir. Bu zi- gazete » aret ğildir. | Japonların Bir Beyannamesi Tokyo, 31 (A.A.) — Yeni yıl müna- VE e BU GÜN Yüz Aklığile Verilen Hesap Hikâye meşburdur: Çobanın biri boyu- na kaval çalhp ağaç altlarında gölre sa - famı sürer, sürüyü kendi haline bırakırmış. |Bu durumda gu ve bu, kuzü — aşırmıya, mış. Ç ban, gene kavalını öttürmekle — ve bildiği örtülmiyecek bir biçime giriyor, sürü sahibi telâşa dü - kurtlar da koyun götürmeğe başlı e gibi yaşamakta. Nihayet iş, şüyor, çobanı çağırıyor, sorguya çekiyor: n verdim. — Elli bi —— Koyunlar kuzulıyacaktı, yüz elli üç yüz olacaktı. Sen elli ka Ne oldu üst tarafı? bir kaldı diyorsun. Şöyle bir düş h Çob: nüyor; işin için « den çıkmak için Kemen bir hesap düzü - yor. — Efendim. diyor, kurt kaptı bir otuz, su götürdü bir otuz, uğrulandı bir otuz, kal dı demek bir dokuz, onu da yedi bu do - , koşma düzer gibi kafi bu hesaptan fera halde obanın başına fırlatmak — için rt yanına bakınarak bir şey anyor şair meşrepli çobanın armağan — 5 yoğurt bakracından başka bir şey bula - miyor ve onu yakaladığı gibi herifin başı- na geçiriyor. içinden bu kadarla sıyrılıp mnun. Yalana yalana odadan Fakat manzara gülünç. Yüz, göz yoğurt içinde. Gelip ge « |fırlıyor, , sokağa düğşüyor. yaret hakkında büyük bir ketumiyet <ebetiyle millete hitaben neşretmiş ol -| genler merak ediyorlar, etrahını — alıyorlar gösteriliyor. Sir George Clark'ın Londradan bir güna talimat almamış olduğu muhak sa ile Laval arasındaki görüşmenin mev - zuunu deniz konferansı Hitler - Phipps mülâkatının ve Edenin meselesi — ile |duğu bir beyannamede bahriye bakanı, |Yaponyanın ademi tecavüz ve ademi tehdit esaslarına istinat eden bahri tes- Hhat sahasındaki metalibatında — kat surette İsrar edeceğini söylemektedir. |Şayet bu metalibat konferans tarafın - | ve soruyorlar: — Bu ne kılık çoban, yoğurt küpüne mi düştün? O, gene yalana yalana cevap veriyor: | — Yüz aklığile verilen hesap bi olur! Teşbihte hata olmaz derler, Fransa baş- Londraya avdeti keyfiyetinin teşkil et- dan reddedilecek olursa Japonya, ken- | vekili Mösyö Lavalin saylavlar meclisinde miş olduğu zannolunuyor. Londra deniz konferansı mesclesin - de Pietr l ı ol nisbetine sadık kalamıyacağı zehabını tevlit nin * an yüzde miş ve bu mesele İngiltere hükümetini endişeyo düşürmüştür. Şu hale göre Fransa, İngilizlerin nazarına Japon - ların nazariyelerine yal ki olunmaktadır. klaşmakta gibi telâ Zira, Koester ile Fon Ribbentrop a- | doğru ilk adımı teşkil eden bu andlaş -| rü sahibini mütekabiliyet prensibi üzerine mües - Bu projeden maksat daha geniş ve *H - Geri kalanlar zaten hiç bir zaman| münakaşa edemiyen Vve her mecliste kalıp göstermek, koltuk doldurmaktan başka marifeti olmıyan kimselerdi. Bu . kadın meselesine burun sökmak iste - dikleri halde bunda hükümetin de par- mağı olduğundan' kuşkulanarak sus -| tular. Zaten şövalye Hasan Beyle çe_* ne yarıştıracak cesareti - kendilerinde göremiyorlardı. Tahsisatı kabul ettiler. | Fakat entümende ağız açamıyan ba. | za geri kafalılar dışamıda, kendilerin - den aşağı insanlar arasında bülbül ke- silmişlerdi. Maarif müdürü kararı alıfalmaz, he- men işe giriştiği için bir hâfta içinde netice belli oluverdi. Bu bir hafta yal- nız bir riyayet halinde dolaşan encü- men kararı hattâ bir çoklarısa uydur - ma bir haber gibi görünmüştü- Müsabaka, imtihan açılıp bir gün içinde sonuç verince işin rengi değişi - verdi. «Gülten» in Avrupaya göşderilece- ği haberi durgun suya atılan bir taş gİ- bi helezonlu dedikodularla bitün ka - sabaya yayıldı. Çekemiyenler, her yenilik pdımına çelme atmayı âdet edinenler bi habere akla gelmedik yalanlar katıyorardı. Bürhan Cahit Daha © gece eşraftan zahireci Hacı 'T 304 yeni andlaşmalar aktetmektir. l n kafa- afını al « İbrahimin selâmlığında toplar darlar Hatip Ak Osmanın et mişlar, kana kana içlerini döküyorlar- di Ev sahibi Hacı İbrahim keyifli ke - yifli misafirlerine tütün, kahve ikram | ederken takılıyordu: — Çevalye Hasan dedi mek, Herifin gâvur içine çıkaracak öz kızı yok. Memleketin kızını, kısrağını mostra edecek. Bu işin günahı, veba warsa onun boynuna olsun. Kasabada şövalye Hasan Beyi çe - kemiyenler onun bu lâkabını değişti - rip Çevalyeye çevirmişlerdi. Akılların- ca kömür taşımağa yavıyan büyük ko - valara verilen bu ismi ona takmakla eğlenmiş oluyorlardı. Hatip Ak Osman seyrek sakalının tellerini çekiştirerek anlatıyordu! — Bügün çarşı kahveleri altüst ol- du. Çokları peşime düşüp: — Hocam bu ne hal! Diye sorguya çekmiye kalktılar. Ben ne diyebilirim. Bir kaç zındık encü - meni ellerine almışlar. İbadullaha ağız açtırmıyorlar. Biraz söz söylesen, ki - ni yaptı de rası dostan yapı n havsalası almı- yor. Artık bu kadarı kunuyor billâl hlık iyi ayretullaha do - Yenilik, yeni kafa - k gerek... On man kızı tek b: 'a gönderilir mi? Tahsil, ilir dık, İlle velâkin memlel kuyacak mektep mi kalrtadı ğ YA nizde yoksa İzmirde var, İs - sekiz firenk ilin yaşında a irfan anlı fanbulda var. İlle firengistana gönde mekten murat n&? Fakirin bü işe ak ermiyor. Bir şey değil, bugün bir çok ehli iman bana takıldı: — Hocam, bari sen git, gümrükçü - le. Deli, divane olmastn. Gelinlik Eğer kız da hava - ye si kızı ateşe atması İlandıysa hemen birile baş göz etsin. Diye öğüt vermemi söylediler. Ne - 5 Tücea bedin Bakdir mahtar ted minde ileri geri lâf ettim diye az kal - sın Ulucami hatipliğini elimden alı - yorlardı. Amma Cenabı Kibriya kema- li kereminden bir başka kapı ihsan e- |di müdafaasını temin için lâzım — olan |tedbirleri alacaktır. İngiliz - Irlanda Yakınlaşması Londra, 31 (A.A.) — 1935 ikinci- kânunda imza edilen İngiliz - İrlandı ticaret andlaşması bir seno temdit edil- miştir. | Bir İngiliz - İrlanda — barışmasına tereye iade etmektedir. l b arımı kaldırdı. çini çekti: — Söyliyecek çok şey var ya.. Ne; [ıim payılta bayılta ka: |Başını iki yana salladı; hoş amma din, diyanet te gö- 'se. Doğru söyleyip kötü kişi olmak -İyordu. Onun bildi tansa zamana uyup postunu kurtarmak Hani ne derler, ya bu deveyi| eli, ya bu diyardan gitmeli. Bi- zim gibiler nereye gidebilir. Hasta kelp gibi kuyruğumuzu kısıp atılan kemiği yalamaktan başka çare yok. Amma Hüda bilir. Her akşam yatarken iman reden yapamıyorum. Amma diyeceksiniz ki sen bize vaze- k. Din, diyanet, hak, şeriat bap - larını açacak bir adamaın. Evet. Doğ- ru, ille ve lâkin zaman o zaman değil. Geçen mübarek kandil günü şöyle bir yaçılayım ,dedim, amma içimden geldi. A('rı:mhl çoktu. Hattâ sabahtan bizim nalıncı Süleyman usta aklımı çelmişti: — Hocam, ne zamandır tatlı vazı- nı dinlemedik. Mir'aç geldi. Biraz içi Wmiıi nurlandır! dedi. | Eh, ne kadar olsa dirsek çürüttük, [vudıii hesap ta aşağı yukan böyledir. Za- |i diplomat, bir koltuğa iki karpuz sığınaz, diyen eski devir insanlarını yalana çıkar- mak ister gibi davrandı. İngiltereyi, İtal- yayı ve Milletler Meclisini birden idare et- meğe ve iki değil de tukta ta, ç karpuzu 'bir kol » iya kalkıştı ve bu teşebbüsün hesabini vermeğe yeltendi. Meclisin ona verdiği itimat reyi, anlattığım fıkradaki sü- n çobana giydirdiği yoğurt bake daki münasebetlerin pek © kadar |/ ma, kömür ithalâtı monopolunu İngil - |racına benziyorl olmadığı kimsenin meçhulü de- M. T. Tan sararmış parmaklarile seyrek sakalını taradı. Başı göğsüne düştü. Tapu memuru Kâmil için için kızı - inandığı şeriat a- damı böyle değil maatin önüne di Hoca deyince ce - meli. Onlara hak yo- kunu göstermeli idi. Geçen kış — ölen İbradılı Hacı Şakir Efendi ne mübarek adamdı!. Onun varzlarını ne tatlı tatlı dinlerlerdi. Fakat 6 Ak Osman gibi de- gildi. Sağımı, solunu kollamaz. Hatır, gönül bilmezdi. Yeni gelen ilk mektep başmuallimi çocuklara bir örnek siyah elbise giydirdiği zaman sarığını bastı - rıp valiye kadar çıkmış, sün ların, böyle şii kıyalete « karşı ayak diremişti. V dediğini yaptıramamıştı. Yaptıramamıştı am - çocuk - ulmalarına ma o vazifesini yapmıştı ya.. Zavallı adam imamlıktan çıkarılıp başından sa- İriğı ahınınca tamam yedi ay evinde ka- pandı kaldı. Nihayet yür âne — indi, | aKL gürledi, gitti. Nur içinde yatsın, sapına derdi. Ederdi amma söylemekten ne mürekkep yaladık. O gün kürsüye çı- Kdar müslüman adamdı. fayda.. Bir elin şamatası çıkmaz ki! Hatip bir iki kere İkınca bir ferablik duydum. Şöyle biraz | yutkunduktan ahvali âlemden bahsedeyim, dedim. Bir Zamana uymaktan dem vuran bu Ak Tapu memuru şimdi karşılarında sonra kendisini alık ahk dinliyenlerin 'de baktım, arka saflarda sivil bir me - Osmanla onu ölçüyor, köpürüyordu. yüzlerine baktı. — Hemen Tanrı Taalâ işlerimizi a- san ede. Bu işin aslını sorarsanız daha önceden başlar. Kaç yıldır mektepler- de ne kuran var, ne ilmühal var. Ço - cuklar kaç peygamber olduğunu bilmi- yorlar. Bir besmele çekip üç yacak tek talebe gösterebilir. misiniz lös oku- taptan, hadisten bahsetsen adama ge- ri kafalı diyorlar, Bu ileri kafalıların bana,.. Hele kız lisesi.. Hatip Ak Osman böcek gibi gözle- İmur. Nevrim döndü Geçen yıl Burdurlu Sarı İmamın ba- şına gelenleri biliyorsunuz. Vazına si rnal edildi. A - ikeme mahkeme yaset karıştırdı diye j damcağız aylarca m süründü durdu. Çoluk, çocuk, evlât, yal sebibiyiz. Şumun yutasında küç İgünlük ömrümüz kaldı. Bu devran da g böyle gitsin bakalım. Hatip Ak Osman kuru, ıigııodanj Nihayet dayanamadı J di dünya hey ! dedi. Geline lik müslüman kızları firengistana gi- —Hey gi diyor. Mızraklı ilmihaller mektepler - den kalkıyor. Haya damarları çatlarnış şillik k diden yetmise herkesin başına şapka lar mektep hocası oluyor, Ye- r. İrz, namus sokaklarda sü- rünüyor. (Arkası var)