9 Birincikânun TÜRKLER ROMA KAP Yazan: Gerhart Ellert ILARI ğ Ü Z e) Yazl 29 / 12 /935 Çeviren: — Atif Cemil Attilâ; Üşüyor, Yaniyor, Bir Takım Istıraplarla Kıvranıyordu Yerde hasıl olan yarıkların içi, henü: erimiş olan karların sulariyle dolu idi. Sirmium'a atla iki günde gidilir. A- taba Attilâ o yolu bir günde mi almak istiyordu? Uzaktan bir çiftçi evi görüldü. Bi - na, akşam güneşinin hafif kırmzumtu- raklığı içinde karanlık bir nokta gibi göze çarpıyordu. Bomboş Bir Ahır Avlu kapısı önünde kral atından indi, bir eliyle semeri, diğer eliyle diz- ginleri tuttu. Yüzünün rengi çok w- çuktu. — wÖneges, sen yoruldun, dedi. E- vet, yorulduğun yüzünden belli, din- lenelim. Velal' öövüp vedasdi Avla ka- pısi yarı açık duruyordu; Öneges ka- ptyı iterken kanat gıcırdadı. Atlar, av- luyu örten sularla dolu çukurlara bas- tılar, Gübre kümesi üzerine üşüğmüş olan kargalar korkarak havalandılar. Evin iç kapısı da açıktı; fakat kim- senin dışarıya çıktığı görülmedi. A- hirlar da bomboştu; bir miktar nemli, küflü kuru ottan başka bir şey yoktu. Acaba ev sahipleri Hünlerden kork- tukları için kaçmışlar mıydı? Orman- lara mı gizlenmişlerdi? Yoksa daha e- min gördükleri Sirmium'a mı iltica et- mişlerdi? Herhalde böyle olacaktı. Bi- nanın tek odasında ev eşyası namına hiç bir şey yoktu. O odayı bir ahırdan teftik eden yegâne şey, dumandan kararmış olan ocaktı. « Üşüyor ve Yanıyor!. Attilâ içeriye girdi, atını da bera- berinde çekti. Ancak yuların kayışı- na tutunarak ayakta durabiliyordu. Kısık bir sesle: — Kuru ot var. Hem atlarımız hem de bizim için.» dedi. Öneges otları yayıp bir döşek ha- zırlayıncaya kadar Attilâ atına daya- narak bekledi. Ondan sonra yavaş ya- vaş kuru otların üzerine uzandı. U- zuvlarına hâkim olmak için bütün me- tanetini bir araya topladı ve gözlerini kapadı. Bu aralık Öneges atlarla meş- guül oldu. Yunanlı işini hitirip geri çekildiği zaman ortalık iyice kararmıştı. Attilâ, nazır, Önegesin de kendisine kuru ot- tan bir yatak hazırlıyarak yanı başın- da yattığını hissetti. Açık olan ocaktan keskin, soğuk | Attilânın yüzü çok uçuktu. — Dinlenelim Onegest!. dedi. kat Attilâ bunu hiç itiraf edebilir miy- di? — «Bir gey istemiyorum, Öneges.» Karanlık, bir nehir akıntısı gibi ku- laklarında hışıldıyordu. Hışıldayan ka- ni miydi? — Kral iki elleriyle etrafı- nı yokladı. Avuçları kuru otlarla dol- du. Ondan sonra birdenbire — durdu, çünkü aklına bir şey geldi. — Yukarı taraflarda, şimaldeki Suomi'ler diya- rında Attilâ'nin bir oku ile ölüm de- recesinde yaralanan bir yabani kedi, gözünün önüne geldi. O kedinin de pençeleri iki tarafa doğru geriliyor, bir şeyler arıyor ve tırnakları toprağa gö- mülüp kalıyordu. Hayvan can çekişir- ken müthiş istiraplar çekmişti. Müthiş Bit Macera İstirap?.. Attilâ istirabın ne demek olduğunu bilmez; onun için ellerini cebren itaat altına aldı, kavuşturdu, parmaklarını sıktı, o derecede - ki yü- zük acıtmağa başladı, Aetiüs'ün yü- züğü... aÖnegest» — «Tanyül!..» Yunanlı bu sefer uyumamıştı, kra- bir tüzgâr esiyordu. Arkaya doğru ba-|lının kendisini bir daha çağıracağını kılınca göğün bir kısmı, hattâ bir kaç ta yıldız görülüyordu. tahmin ederek gözü açık yatmıştı: — «Yarın Sirmium'dayız, — değil Attilâ'nın ateşi gittikçe artıyordu. |mi? » Ne garip sey, insan hem hararetten ya- üşüyerek — titriyordu! niyor, hem de B «Evet, Tanyü.» — 4«Yaz gelmeden evvel Yunanis- Bu neden ileri geliyordu? Attilâ onun |tana doğru yürüyebileceğiz.» sebebini elbette bilirdi. Belki Oneges te.. — 4«Vereceğin karara bağlıyız.» — «Ancak a zaman asıl işe başla- Acaba Öneges uyuyor miydi? - İyi|yabilirim, bütün bu yaptıklarım hazır- ki yanında yalnız Öneges vardı. Atti- lıklardan ibarettir. Afrika yolunu bili- lânın hastalandığını Hünlerden hiç bir|yor musun, Öneges?» kimse görmiyecekti. Hasta? Hasta ol- Oneges, kalbinin müthiş darbelerle mak ne demekti? İnsan hem titriyor |çarptığını hissetti. Muazzam bir plö- ve hem hararetten susuyordu. Attilâ Susamıştı! —wÖneges?» — «Tanyü?» Öneges uykuya dalmak üzereyken bir maceranın ancak göl- gelerini görür gibi oldu. Bu öyle hey- betli bir macera idi ki onu tasarlamak bile kahramanlığa delâlet ederdi. Attilâ: « İstırap, istırap, fakat ölüm yerinden fırladı. Şiddetli bir rüzgâr|değil, böyle istiraplarla gelen şey baş- hâlâ ıslık çalarak bacadan içeriye üf-|ka bir hayat, o zamana kadar hiç tanı- Tüyordu. Attilâ susamıştı; Yunanlıya emredebilirdi. Titriyordu hayır, ateş gibi yanıyordu. — «OÖneges, karnın aç mı?n — wEvet, Tanyü, dedi.» Fakat açlı- ğa dayanmak kolaydır. Benden bir şey / ges, istiyor musun?» Attilâ susamıştı, titriyordu. — Fa- madığı bir hayat!» diye - düşünüyor- su getirmesini |du... Sedden Denize Kadar Ateşler içinde yanarken — söyleni- yordu: — &Ben şarktan geliyorum, One- bunu biliyorsun. Şarktan, © bü- yük seddin arkasından güneş doğar. Hangi taraftan batar? Garptan, deniz | b ea | tarafından batar. Milletim için hudut çizilmemiştir.. Sedden denize kadar... Yunanlı kulak kabartarak dinliyor- du. Kralhın sesi çok hafif çıkıyordu. Yüzünü tavana dikmiş oduğu halde konuşuyordu. Hava cereyanı —ağzın- jdan çıkan kelimeleri kapıp götürü- yordu. Sözlerini anlayabilmek için o- na doğru iyice eğilmek lâzımdı. — «Öneges! Hiristiyanlar benim i- çin bir şey söylüyorlar. Ne diyorlar?» Bünu .Konstantius söylemişti. Ro- malh muhacirlerin Attilâ hakkında söyledikleri şeyi kralım ve Önegesin huzurunda anlatmıştı. Öneges, kra- İm onu Gduymadığını — zannetmişti. Şimdi sorunca tekrar etti: — «Senin için Allahın gazabı diyor- larmış.v — «Evet, Allahın gazabıl..n Attilâ bu sözü Yunanca söyledik- ten sonra Lâtince: — «Artık uyu, Öneges.n dedi. Allahin gazabı. Hangi Allahın?.. Aetiüs: «Sizin dininiz yok ve ka- dınlarınız yok» demnişti. Fakat bu işler buraya ait değildir. Kadınlar? Kâfi miktarda kadın vardı. Fakat Allahlar? Hayır. Allahlar yok- tu, Fakat iıh;npla.r yardı. Hararetten yanıyordu susamıştı. Ocak — deliğin- | den görülen yıldızlar, kayboluyordu. Acaba şafak mm söküyordu? Yaksa Bir Fransız yazıcısı, istikbali — isabetle keşfetmekle meşhur bir kadınla bir mülâ - kat yapmıştır. Bu kadın, Çarlık Rusyasının Viyana se- firliğinde bulunmuş olanı General Zan - | , Muharrir, evvelâ ondan, işi istikbal kü- gifliğine nasıl döktüğünü sormuştur. Rus kadını bu sorguya cevaben: — Ben, diyor, Ruvayal sokağında ça - maşırcılık ediyordum. Bir gün dükkânıma, |Metafizik enstitüsü direktörü doktor Osi geldi. Ve bende büyük bir enüfuzu nazarı istidadı sezdiğini ve yanında çalışmaya da- vet etti. Ben de memnuniyetle: — Peki! dedim! Muharrir sormaya başlıyor: | — 1836 yılında neler olacağını tahmin ediyorsunuz? | —Ruz kadımı, derimi bir rüyaya dalan kim- 'selerin asrarlı odasile cevap veriyor: , — Önümüzde bir kaç ay çok sakin ge- çecek gibi görünüyor. Fakat onu müten- kip, sol cenah partileri iktidar mevküne ge- gecekler. Fakat bu, pek uzun sürmiyecek, ve Fransanın başına, sağ cenah partilerine mensup bir diktatörün gelmesile meticele- necek, İtalya, Fransa ve Almanya arasında bü- yük bir dostluk doğacaktır ve dostlar 1936 İbir harekete geçeceklerdir. Rusyada bugünkü sistemini daha nor - gecis» ların emrine girecektir. 1937 sonlarına doğru, dünyada büyük mehtapla aydınlanan bir bulut mu ge- çiyordu? Bitap bir halde yerde yatan Attilâ gözlerini ocak deliğinden görülen se- ma parçasına dikmişti ve göğü müte- madiyen araştırmakla vakit geçiriyor- dü. O ocak deliğinden ve gökten At- tilâ'nın üzerine mütemadiyen — istırap yağıyordu. — Allahın gazabı... Aetiüst.?> ***k Attilâ, ertesi sabah atına binmek için Öneges'e tutunmağa mecbur ol- |du. Fakat bir kere atına yerleştikten sonra vaziyet bir gün evvelki gibi ol- du. Hayvanı sürmek, mütemadiyen sürerek mesafe kazanmak... Belki bi- raz daha yavaş gidiliyor, öğle — vakti biraz daha istirahat ediliyordu. Fakat akşam üstü uzaktan Sirmium görün- dü. Attilâ bağırdı: — Yarın Hormidakla beraber as- kerlerim Singidum'dan gelecektir. Ya- rın iyi olacağım. Bugün...» Hün kıralı pek zorlukla itiraf ede- bildi: hissediyorum. KS Çok mühim Erkek ve kadın farkı yok Ademi İIktidar, belgevşekiiği ve dermansızlığa karşı Almaa- ya'da — kâin Sit — Hormona A, G. fabrikasının GLANDOKRATİNİ kullanmak ea emin ve müesari çaredir.| Her eeczanede kulusu 200 kuruştur. Türkiye acentısı: ZAMAN ecza deposu: İstanbul Yrramas aa ae J SA , ÜRSÜRÜK Va BOĞAZ HASTALIKLARINA WKARŞI Siyaset AAlemIndğr Falcılık İşin İçi;ığn Çıkamıyan Garplı Gazeteciler.. Şimdi Falcılara_Baş Vurarak İIstikbal ,b Hakkında Fikir Edinmeye Ç l Madam Zankesviteh her itibarla tamamen büyük harpten ev « welki halini alacak ! — Habeş - İtalyan harbi? — Dürt beş ay içinde, ve İtalyanın lehk — yalının sönlarında, Sovyet Rusyaya karşı |ne neticelenecek! — Hitler? — Kendisine söylemeyin amma o, ill mal bir idare şekline sokan hareketler gö- | sene içinde, sol kulağının altında belirecek rülecektir. Ve Sövyet Rusya, «Bour -|bir kanserden ölecektir! — Ya Musolini? — Onun zindeliği ve shhati şimdilik « hareketler görülecek, ve neticede kâinat, | götürmca derecede yerindedir. BU HAFTA İÇİNDE NELE R DUYDUK? Yapağı : Uzun zamandanberi tamamen | sakin geçen yapağı piyasasında geçen haf- | ta içinde bir değişiklik görülmemiştir. Ev- velce piyasada alıcı bulunan Sovyet Rus- ya ve Almanyadan talep vaki — olmadığı gibi yerli fabrikalarımız da yajağılarımı - za istekli görülmemişlerdir. Almanlar güz yünü alışlarına azar azar almakla devam etmektedirler. Yıkanmış güz yünlerinin Anadolu cins- lerini 63, Trukya mallarını 65 ve kirli yün- leri de 45 kuruştan olmak üzere cem'an 200 balye kadar satın almışlardır. Tiftik : Piyasada yerli ve Sovyetler ta- rafından istek olmamıştır. Almanlar na - mına hareket eden bir firma bir miktar tif- tik ile oğlak satın almıştır. Ana mallarının Fakişehir ve Kütahya cinsinden 520 balyalık bir partiyi kilosu 71 kuruştan ve 6Ü balya deri malı 58 buçuk kuruştan ve gene Tosya deri malı 75 balya 56 buçuk kuruştan satın alınıştır. Diğer bir alıcı da Beypazarı Pulatlı mal- — Bugün kendimde bir - kırginlık (yarından 360 balya 67 buçuk kunuştan a- hnmıştır. Memleketimizde oğlak stoku tükenmek üzeredir. Bu mala her zaman istek göste- ren Almanlar, geçen hafta içinde 78 ile 82 kuruş arasında 150 balya kadar oğlak sa- n almışlardır. Buğday : Geçen hafta buğday piyasası tamamen durgün geçiniştir. Anadolu — ve limanlardan müvaridat pek azalmış, bazı günlerde İstanbuln itbalâtı, istihlâk edi - len miktarda daha az olmuştur. Ve bir İzünde gelen buğdaylar 30, 40 tona kadar düşmüştür. Değirmenciler şimdilik mevcut stoklarır Ta sarfetmekte olduklarından — piyasadan mübayaatta bulunmuyorlar. Ziraat Ban « kası Z vagon beyaz ve bir vagon sert buğ: dayı üztüste kilosu 7 buçuk kuruştan sat makto ve piyasaya günde vasati olarak ta 300 ton buğday arzetmektedir. Fiatlar: Ekstra bayazlar 7 otuz beş pa- ra, 40 çavdarlılar da 6 buçuk — kuruştur. Diğer cinslerden müvaridat olmadığından iş olmamıştır. Fındık : Sene sonü ve mevcüt stokün da tükenmek Üzere olmasından dış memle - ket alıcıları mübayaatına bir müddet ni « hayet vermiş gibidirler. Geçen bahta için- de Almanyaya ihracat pek az olmuştur. Fiatlar: Sif Hamburg 58 kuruştur. Mem leket dahilinde uluk tefek partiler halinde muamele olmaktadır. Memleket dahilin « de fiatlar 54, 55, sivriler de 25 kuruştur. Ceviz : İhracat mevsimi geçtiğinden va stokların da tükenmiş vaziyette olmasın - dan az iş olmaktadır. Yalnız ceviziçi üze « rine dış memleketlere bir miktar ihracat yapılmaktadır. Fiatlar: Kabuklu cevizler evvelisi hal. tanın |1 kuruşuna mukabil geçen halta &, 9 kuruşa ve içceviz naturel harman da 25 ile 32 kunuştur. KARYOLA Ingiliz — karyolalarının 1936 desenleri gelmiştir. ASRi MOBİLYA MAGAZASI: AHMET FEVZİ Istanbul Rızapaşa yokuşu No, 66. Tel 23407 aaf Mlei ' Cej Tedali YA - SEVEN - KULLANIR alışıyorlar —