Vurulmu — Top doldur!... AAA Kumandalar birbirini kovalıyordu. Borda topları da ateşe başlamıştı. — Savaşa hazır ol!.. Kancalar!... Gardiyanbaşı!... Kürekçileri salıver... Düşman Gemisi Parçalanıyor Her kürek başındaki üç kişiden ikisi forsa idiler ve bunlar düşman esirleri olup oturdukları yerlere zincirle bağlı bulunurlardı. Diğer biri ise para ile tutulmuş olan Türkler idi. Durmuş reis sıkıya gelince bunları salıveriyor ve kendi leventlerine yardı mettiriyordu. Böylece adamlarının sayısı üçte bir ka- dar artıyordu. Düşman gemisinin kıç kasarası par- çalanmıştı. Nasılsa ayakta kalan dü - menci dümen sapını yakalamış, fakat e- linde kalmıştı: — Sinyör Marçello... Dümen işlemi « yorl... Kancalar düşman gemisinin bordası- na takılmış, Türk İeventleri bir anda geminin güvertesine fırlamışlardı. Şim- di geniş ağızlı eğri kılıçlar, palalar ve topuzlar bir sağanak gibi düşmanın üs- tüne yüklenmişti. — İlerili!... Vur!... Hızır, Süley - man... Sola açıl!... Başa... Başal... Sinyör Marçello gemisinin baş kasa- rasına geçmiş, kumandalarını oradan veriyordu. Kılıçların, topuzların demir tulgalara, — zırhlara çarpmasından — çıkan sesler, — haykırmalar, — iniltiler, — küfürler, birbirine karışıyordu. Ayni zamanda iki gemi açıktan esen rüzgürla yavaş ya- vaş diğer düşman gemisine doğru sürük. leniyordu. O gemi kaptanı da adamla - rının çok eksik olmasına rağmen Mar - çelloya yardıma gitmek için savaşı - yor. Bu manevrada iki geminin birbiri- me daha çobuk yaklaşmasına yardım e- diyordu. K Düşman Şaşırmıştı. Sinyör Marçello yıldırımla vurulmuş gibiydi. Bu kadar ansızın — bastırılacağı - ni hiç ummamıştı. Denize dökülen a - damlarını mı, yaralanan gemisini mi, bundan sonra başına gelecek felâketi mi düşüneceğini kestiremiyordu. Fazla olarak Türk leventlerinin sal - dırışı karşısında kendi askerlerinin a - dım adım gerilediklerini de görüyordu. Dümenci Marino, kumandanın yanı « ma koştu: —Sinyör Bu gemi artık İşe yara - maz... Yerinden kımıldatamıyoruz. Hal- buki Serviya sapasağlamdır. Düşmanın Plânı Serviya, kaptan, Orlandi kumanda - sındaki diğer Venedik gemisinin adı idi. Denize dökülenlerden on kadarı ©- nun güvertesine çıkmış bulunuyorlardı, fakat bu kadarla iş görmenin de imkânı yoktu. Sinyör Marçello, dümenci Marino - mnun ne demek istediğini hemen anlamış- tı. Fakat kendi gemisini yaralı da olsa burada bırakıp gidemerdi. Birdenbire Marinonun omuzuna elini koydu. Ken - dilerine ancak üç dört adım ötede olan Serviyaya bakarak dedi ki: — Sağ ol... Bunun karşılığını göre - ceksin. Fakat bir fedakârlık daha is- tiyorum. Bunu yaparsan?.. — Emrederseniz! —Ambara in ve üç dört dakika son- ya barut deposuna varacak, onu patla - tacak şekilde bir fitil yak... — Yaparım ... — Haydi öyle ise... Marino dövüşenlerin arkasından ge- çerek kıç kasaranın önündeki merdi - venlerden aşağıya indi. Sinyör Marçello gemicilere emir verdi: — Serviyaya kanca at! .,.Bağlan!... Sonra askerlere haykırdır — Geriye... Serviyaya!.. Çabuk.;. Bu emri herkes canla başla karşıladı. Bir panik halinde diğer gemiye geçtiler. H'ç birisi geride kalan arkadaşlarına, güverteye yuvarlanan ölülere, hattâ ya- Akdeniz İncisi -Sinyör Marçello, Yıldırımla ş Gibiydi ralılara bakmıyorlardı. * AA bin S Pulat Ayni gün henüz doğu tarafı ağarır- ken Silifkenin — Dağ yolu mahallesin- den çıktılar. Hepsi de on altı ile on se- kiz yaş arasındaydılar. Başlarında be- yaz külâhlar üzerine sarılmış çevreler, İarkalarında çizgili gömlek ve işlemeli cepkenlerle kolsuz abalar vardı. Omuz- İlarında yayları, bellerinde palaları, MEDi Si | Mlata — şövalyeleriyle Aydın | İmroz deniz |sırtlarında sadakları görülüyordu. Dinç ve çevik atlara binmişlerdi. Atların ö- zengileri, gemleri oldukça — süslüydü. Kara şalvarlı bacaklarıyla atların yan- larını iyice sıkıştırıyorlar, yine — kara papuçlarının — topuklarını - bindikleri hayvanların karınlarına dokundurmak için hazır bulunuyorlardı. Bu halleriyle hepsinin de yaman birer binici oldukları anlaşılıyordu. Küçük bir meydanda ve bir çeşme- nin önünde buluştular. — Merhaba!... — Merhaba!l.., — Pulâat görünmüyor. — Yine İnci'nin penceresi altına mı gitti acaba?... — Vakit pek erken... Sanmam... — Haydi evine gidelim. Orada de- ğgilse İnci'nin evine gideriz. — Haydi... Canlı Bir Delikanlı Dört atlı bayıra çıkan sokağa gir- diler. Henüz yirmi adım gitmemişler- di ki birdenbire durdular. İçlerinden -|em önde olan Murat atının boynunu e- Kiyle okşadı. At güzel bir sesle kişne- di. Bunun üzerine iki katlı bir evin Üst kat pencerelerinden biri açıldı. On ye- ıdî yaşında yakışıklı, canlı ve kanlı bir delikanlı şen bir yüzle göründü: — Merhaba arkadaşlar... Şimdi çı- kıyorum... Bir dakika! ... Pencere kapandı. Sahiden henüz bir dakika geçme- |mişti ki evin yan tarafındaki büyük 'bahçe kapısı açıldı ve deminki delikan- h yağız bir atın üstünde göründü. O da tıpkı diğerleri gibi giyinmişti. İ Arkadaşlarını eliyle selâmladı ikinci defa olarak: — Merhaba arkadaşlar !.. Geç kal- dığım için kusura bakmayın!... Haydi Dedi. Murat sordu: — Hiç böyle yapmazdın. Hepimiz- den önce davranırdın? N — Çok geç uyudum, İki Çocukluk Arkadaşı EE Hafif yokuştan aşağı iniyorlardı. Şuradan buradan kapılar açılıyor, ba- zi evlerden hayvanlar çıkıyor ve kaza- banın kenarındaki doğru gidiyorlardı. Bir kaç kadın ve kız çeşmelerin başlarında hei su do- duruyorlar, hem de aralarında fısır fi- sır konuşarak kim bilir hangi —aşkın, hbangi gönül macerasının örtülerini kal- ve sığır meydanma | -SON - POSTA dırıyorlar, biribirlerine açıyorlardı. Delikanlıları görünce yaşmaklarıy- Habeşistan Londra 28 (A.A.) — Reuter ajan- |sının muhabirlerinden: |...Habeş İmparatorunun ısrarla — ileri Künün 29 Sonuna Ka- Birinci dar Harbe Devam Edecek Mühim Takviye Alan Habeşler Taar- ruza Geçmeye Hazırlanıyorlar Habeşlerin Hedefi Bütün Tigreyi istirdat Etmektir İtalya yeniden asker gönderecek Roma 28 (A.A.) — Doğu Afrika- sına yeniden 3 fırka asker gönderile « le yüzlerinin gözlerinden aşağısını ka- İsürdüğ | e S HS K pıyorlar, kaçak bakışlar atıyorlardı. |hesi, 'üıvı' I'_"ı ” ':h":'“"" hiç 'ü"i ÇE hakkında bir şayia dolaşmakta Onlar geçip gittikten sonra ara rında şöyle konuştular: — Pulat da sahiden güzel delikan- Ü — Akıllı ve cesur... — İncinin, doğrusu — güzellikte eşi yoktur. — Kalbi de bir inci kadar güzel ve beylerin den Umur beyin arasında yapılan muharebesi temizdir, — Biribirlerini çok seviyorlar. İnci « ben onsuz yaşayamam, başkasına varmaktansa ölürüm.» diyormuş. — Pulatın da kararı böyleymiş. — Bunları biribirlerine söylemişler mi? — Söylemeseler ne çıkar? Söyleşme- den anlaşmışlar demektir. Bu Demir beyin de işine akıl ermez. Biri kızı ise diğeri de kardeşinin çocuğu... Hem de küçükten beri kendi evinde, İnci ile beraber büyüdüler. İki yıl önce ayır- dı. Sanki ondan daha iyi damat mı bu-| lacak?... Dört Telli, İnce Sesli Cura Çeşme başına doğru ihtiyar bir atlı geldi. Atına su vermek istediği anlaşilı- yordu. Genç kız ve kadınlar kenara çekil- diler ve konuşmaları kesildi. Bu sırada beş delikanlı göksunun kenarından denize doğru giden yola varmışlardı. Önlerinde kocaman ve de- mirden bir kapı, sağında ve solunda da iki büyük kule vardı. Bu kulelerin yan- larından ve nehir boyunca kalm kale duvarları uzayıp gidiyordu. Bu duvar- lar daha ileride ve geride yokuşa doğ- ru kıvrılıyor, kasabayı içerisine alyor-|kın «dami du. İç kale ise kasabanın dağ tarafın- da ve sarp bir tepeciğin Üstündeydi. Dört kuvvetli adam taştan bir köp- rüye açılan kapının kocaman kanatla- rını ayırıyorlar ve bu sırada gıcirtilar duyuluyordu. Delikanlılar Göksunun aktığı tara- fa saptılar. Şimdi rahvan gidiyorlardı. Bu sırada Pulat'ın atının terkisinde ve bir kılıfın içindeki cura, Muradın gözüne çarptı. Bu hemen hemen bütün Anadoluda çok kullanılan bir çalgıydı. Dört telli, ince sesli idi. Pulat fazla olarak her- kesin kullandığı cura'nın sap tarafını epeyce kısaltmış, karnıni küçültmüş, |İkemençeye benzeyen minimini bir saz haline getirmişti. Öyle ki bu haliyle kolayca taşınabiliyor, şuraya — buraya götürülüyor, elde taşınırken de insanı diyar diyar gezerek mâni söyleyen ve para toplayan dervişlere benzetmiyor- idu. Dağ Akhulari Murat güldü. Veli arkadaşına dönerek bunun se- bebini öğrenmek istedi. (Arkası var) "na bakılırsa Habeşistanın sonuna ka- |dar harbe devam etmeğe azmetmiş ol- duğu anlaşılmaktadır. »Şimdi bütün Tigre cephesinde Ha - beşlere mühim takviye kıtaatı gelmiş- tir ve Habeşler kendilerini, yalnız ye- ni ve kuvvetli bir İtalyan taarruzunu İdef etmeğe değil, ayni zamanda cep- fbikumhrh bir taarruza da geçmeğe /'muktedir görmektedirler. İtalyan or - İdularınn son haftalar zarfındaki tam |faaliyetsizlikleri Habeş kuvvei mane- viyesini fevkalâde yükseltmiştir. Habeşlerin Hazırlıkları « Reuterin Adisababadaki muhabiri, şimal cephesinde bir taarruz için ya - ıpıhn Habeş hazırlıklarının - tamam - lanmış gibi olduğunu telgrafla bildiri- yor. Habeş hedefi bütün Tigreyi istir- dad etmektir. Taarruzun kütle halinde bir tecavüz şeklini almıyarak, gece ve 'ıinılüı bir çok sert darbeler şeklinde olması muhtemeldir. Kate De Nagy De Evlendi Evlenen Artist j Kahraman, Güzel Prenses gibi şahane filimlerile kendisini halka sevdiren meşhur sinema yıldızı Ka- te de Nagy da nihayet kendisini aş- iğfal» ne kaptırmış ve Fransada artist Jak Pattini ile ev - lenmiştir. Bazılarının iddiasına gö- re, aslen Macar olup bugün doğdu - ğu topraklar Romanyanın elinde bu- lanan kiymetli artist, bu suretle Fransız tâbiiyetine geçmek istemiş- tir. Bazılarına göre ise bu evlenme mutlak bir sevginin netici r. Gü- zel artist, gazeteci ve fotoğrafcılar tarafından rahatsız edilmemek için evlenme dairesinden bir sedyeye konmuş ve hasta süsü verilerek evi- Meyva Ihracatımızda B 'yük Fir Inkişaf Var (Baş torafi 1 inci yüzde) Hayfa ve Yafa da bizden mühim miktarda elma almaktadırlar. Mısır da kış kavunu almıya başlamış ve ka - vünlarımıza Miısir. memleketlerinde büyük bir rağbet gösterilmiştir. Bu sene Mısırda portakallarımız da rağ - bet görmüş, mühim miktarda porta - kal siparişi alınmıştır. Gelecek — yıl meyvalarımızın daha büyük bir rağ - bet göreceği umulmaktadır. Şimdiki halde Afrikadaki — İtalyari ordusu 5 ana vatan fırkasile 2 yerli fırkadan mürekeptir ki bunun genel tutarı takriben 300,000 kişiye — var « maktadır. İtalyanlar başka vasıtalarla harb levazımı tedarik ediyorlar Singapur 28 (A.A.) — İtalya bura« da İspanya, Almanya, Japonya, cenup Amerikası ve Amerika ajanları vası « almıya teşebbüs etmiştir. Mahalli ma- kamat, sevkiyata dikkatle nezaret et- mektedir. Singapur tüccarları henüz öğrenilemiyen membalardan siparişler almışlardır. Bunların bazılarının niha- yet İtalyaya gideceği gizlenmemektedir. İngiliz Deniz Bakan muavini Cebelüttarıka gidiyor Londra 28 (A.A.) — Deniz Ba - kanı muavini bugün Cebelüttarıka gi- diyor. Bakanlık bunun mutad ziya « ret olduğunu ve Akdenizin şimdiki durumü ile hiç bir alâkası olmadığını İtebliğ etmektedir. |Bayram Neşeli Geçiyor ! (Baş tarafı I| inci yüzde) Ve bu neşe ile evlerinedn fırlıyan yavrular, bayram yerlerini düğün ev- lerine çevirdiler. Şu anda, kulakları « mız hâlâ, onların durulmıyan kahka « halarile okşanıyor. Candan dileriz ki, daha nice bayramları, böyle şeker ta« dı, ve düğün keyfile geçirelim! Müreftede Günden Güne İmar Faaliyeti Artıyor Mürefte (Özel) — Bundan beş altı ay evvel başlıyan inşaat bütün hıziyle devam etmekte ve kasaba günden gü ne güzelleşmektedir. Ev sahibi olmıyan bazı halk mali vaziyetlerine göre birer €ev yapmış ve bu suretle evsizler az za- man zarfında ev sahibi olmuşlardır. Müreftede canlı bir hareket yara « tan inşaat, göçmenler geldikten sonra bir kat daha hızlanmış ve göçmen ev- leriyle beraber şimdiye kadar yüzden fazla bina yapılmıştır. Kasabanın ortasından geçen cadde- lere kaldırım taşları döşenmiş ve ke- narlara da ağaçlar dikilmiştir. Marma- ra kıyılarında şarap ve üzüm memleke- ti olan Müretftenin az bir zamanda imar edileceği ve ekonomi sahasında çok yükseleceği anlaşılmaktadır. 8 amin egi danma dN keekan ni Fransız Tiyatrosunda Halk Opereti Bugün 14 ve 16 da F BAY - BAYAN ) ı Bu akşam 20,80 da İAMPTSİ ( TELLİ A CAALA TURNA Feci Bir Irtihal Eski sıhhiye — müdürlerinden — merhum Hüseyin Hüsnünün oğlu Tekirdağı merkez hastanesi boğaz, burun mütehassısı WWa hir meclisi azası, Mülli İktisat ve Tasarruf İcemiyeti, Kızılay ve Himayeietfal cemiyet- leri reisi doktör Süleyman Sırrı arife günü (akşamı aai olarak vefat etmiş ve cenazesl |bayramın birinci günü Heybeliadada evin- |den kaldırılarak ikindi namazından sonra Büyükadada hazırlanan kabrine defnedil. miştir. Merhum çok bâzık ve dirayetli, pek na- zik, bassas ve insaniyetli idi. Vefatile alı» raba, eş ve dostları pek müteessir olmuş lardır. Kederdide ailesine —Allah sabırlar ın merhuma mağfiretler ihsan buyursun.