| TÜ Gerhart Ellert'in eserinden Aet ı1uSs — #eKrizafyüs'ün memuriyetiyle o #mzalanacak mukavele arasında bir münasebet yokmuş.. Attilâ, karşısındaki tercümanı yu- karıdan aşağı şöyle bir süzdü. Yarı korku, yarı emniyet ile karışık sırıtı- şını gördü, Kendisinde, bir iğrençlik- le karışık merak hissi hasıl olmuştu. «Böyle adi insanlara ne gibi vazifeler tevdi olunuyor? Belki bunu anlama- ğa muvaffak olurum,» diye düşünü- yordu. Aetiüs Ve Zerkon Fakat bir aralık Zerkon' çadırdan içeriye girmişti. Vigilas hemen sıyrı - larak dışarıya fırladı. Attilâ'nın gözle- ri o kadar tehditkâr bakıyordu ki ter- cüman çadırda bir saniye bile — fazla kalmağa cesaret edememişti. Cüce içeriye girer girmez yere yat- mış: — «Tanyül.. Neş'eli zamanlarını mehtap aydınlatsın, güneş de parlak ışıklariyle daima sana tapsın!..» diye sırnaşmağa başlamıştı. Attilâ yumuşak bir sesle: — «Yaklaş, dedi. Arada kalan ka- napeyi ayağıyle itti, çadırın köşesin- de yatak vazifesini gören deri yastık- ların üzerine oturdu. Cüce, dört ayağı ile yerde sürünerek ilerlemiş ve alnını Attilâ'nın dizine dayamıştı: — «Tanyü, artık senin yanında kar labilir miyim ? » Zencinin yüzü istirap içinde bu- Tuşmuştu. Attilâ, cücenin mırıldandığı bu suale cevap vermedi, sordu; — «Neden geri geldin?» — «Aetiüs beni geri yolladı.» RRLER ROMA KAPILARIN d 'ün Attilâya Gönderdiği Mektup Onu Çok Kızdırrııştı l . Cüce Zerkon: — Güneş parlak ışıkları ile sana daima tapsın Tanyül..» Diye sırnaştı. üzerine güldü. — «Güldü, öyle mi? Sonra?» — «Sonra Attilâ'nın beni hatırladı-|meş'ale yakmak tehlikelidir, denildiği ğına çok memnun oldum, küçük Zer-/zaman: kon'um, dedi.» — «Böyle söyledi ve güldü öyle|meş'ale getirmek lâzımdır, bütün dün- midn — «Sonra, senden ne haber getirdi- ğimi sordu. Fakat, ben söylediğin şey- leri derhal kendisine anlatamadım. | 4.n — «wÖyle mi? Aetiüs seni neden ge-|Çünkü imparator tarafından bazı a- mektup kâğıdını bağlı ipleri ' çöz 15/12/935 Meş'ale istedi. Hava çok rüzgürlı, çadır içinde — «Ben meş'ale istediğim nnıın! ya alev içinde kalsa bile...» Diye haykırıyordu. Attilâ, çadırın içini gündüz gibi ay- | latan meş'alelerin ziyası — içinde Kaybolan (Baş tarafı | inci yüzde) Lokantanın kepenklerinden — bir kısmı kapalı kapının önünde, memur — oldukları anlaşılan üç adam duruyor. Ben, onların biraz uzaklaşmalarını fir - sat sayarak dükkâna giriyorum. Ve karşı - ma çıkan genç çırağı sorguya çekiyorum. Onun söylediğine göre dükkânın sahibi Mehmet Candandır. - Abdullahla Mehmet sade arkadaş değil, yakın akrabadırlar da, dükkânda yemek pişiren Naşit usta da, Mehmedin amcasıdır. Lokantanın müşterisi yok denecek ka - dar azdır. Bu itibarla Mehmet, bu ziyanlı işten memnun değildir. Onlara : içinde para bulur gelirim! Soruyorum: — Abdullah buraya her gün gelir miydi) — Gelir, listeleri yazardı. Sonra ustadan yol parası alıp gider, öğ- le yemeğine dönerdi. Bunların hepsi Kayserilidirler. Duydu « ğuma göre, Abdullahın Kayseride babası varmış. Fakat ben, Kayserideki babasının ana para gönderdiğini görmedim! — Bu dükkândaki mallar Mehmedin mi? — Hayır. Bu mallar, Mehmetle ve Ab - dullahla bir evde oturan bir kadına aittir. Bu kadın, Mehmedin nikâhlısı da değilmiş. — Dükkân Mehmedin - gidişinden beri kapalıymış. Bugün neden açıldı? — Abdullahın bir meselesi varmış. Po - lisler açtırdılar ve her tarafı aradılar. Ba - na da: — Sakın bir tarafa aynlma ve Naşit us- ta gelince karakola gönder! dediler. Ben de, Naşit usta da burada yatarız zaten | * Küçükten ayrıldıktan sonra, Mehmetle nikâhaz oturduğu söylenilen Bayan Mü - kâfatı buldum. O: — Ben, dedi, Taksimde, Hüsnütabiat Dünkü Araştırmalar Da Yeni Bir Şey Öğretmedi — Ben, demiş. memlekete gidip 'on gün | Sayfa 9 Veznedar Ve yiyip içtikten sonra çıkıp gittiler. Sant (23) te Mehmetle Yunus geri dön. |düler. Onlardan bir kaç saat sonra da po « — lisler geldiler. adamın ortudan kaybolduğunu öğrendim. — Bu Yunus kimmiş? O zaman, © misalfir gelen | İ dullahın akrabası imiş. Abdullah polislere, o gece Yunusa bu« rada rastladığını söylemiş. Bu yalanl —— — diler. Ben Yunusla Abdullahın ve misafirini betaber geldiklerini söyledim tabi! Bugün polisler yıne geldiler. -Abdullah şimdi de, o gece buraya hiç gelmediğini söylüyormuş. Yarın onunla yeniden yüzleştirilecekmi giz! Tabi yine daeğrusunu saklıyacak deği « lim. — Abdullahın parasi yok muydu? — Ön parası yoktu. Bizden ikide birde tramvay, sigara, kahve parası isterdi. Ba « zan elinde üç beş kuruş görürdük: — Memleketten göndermişler derdi. Ben ne' Yunusü, ne Abdullakı - pek iyf tanımam. Mehmedin de ne biçim adarş olduğunu anlayabilmiş değilim. Hattâ da- — ha nikâhımız bile kıyılmadı! * Dün, zabıta memurları, bütün Dolapdes reyi araştırmışlar, ve taze kazılmış yerleri eşeliyerek Hüseyin Hüsnünün cesedini a « raştırmışlardır! Fakat —müsbet bir netica elde edilememiştir. 22 Maznün mu? Bu mesele ile alâkadar olmak üzere yire mi iki kişinin zan altına alındığı, dolaşan şayinlar cümlesindendir. Necip Asımın Cenazesi İki gün evvel uzün bir zatürree hastalır — lokantası gamonu — Nurinin zevcesiydim. Kacam Nuri bu dükkânı açtı. Altı ay evvel © ölünce bana kaldı. Ben de garsönken tamı- dığım Mehmetle alükadar oldum va idare- yeyi ona bıraktım. Bittabi birlikte oturma- ga başladım. Fakat işler fenalaşınca dük - ri yolladı? Başka bir postacı göndere-|damlar geldi. Onu alıp götürdüler.» |gü, Evvelâ şüpheli bir bakışla satırla- kâmı kapamak mecburiyetinde kaldık! mez miydi?» — «Ben sana onun sözlerini tekrar ediyorum, Tanyü. Kral Attilâ'ya git, © sana alışmıştır, eksikliğini hisseder, dedi. Biz Romahlar.....» — «Eceeöm — «... Biz Romalılar biçimsiz, su- ratsız insanları yanımızda görmekten hoşlanmayız, dedi.» Cücenin İstırabı Rüzgâr çadır direklerini yerlerin- den oynatıyor, gergin çadır bezleri şi-| şiyordu. Çadırı bağlayan ipler cak kadar gerilmişti. İçeriye bir uşak girdi, korkarak bir söyledi köşeye büzüldü, ipleri sıkılaştırdıktan sonra tekrar çıkıp gitti. | T — «Neden ağlıyorsun, Zerkon?» — «Sen de beni artık yanında gör- mek istemiyor musun, Tanyü?» Attilâ uzun, sarımtrak elini cüce- nin omuzuna koymak istiyormuş gibi kaldırmıştı. Fakat birdenbire durmuş, Zerkon ise bu hareketin mânasını an- lamıştı, geniş ağzı kulaklarına — van- yordu; L — «Tanyü, sana mektuplar getir- dim.» Zerkon bunu söylerken göğsünü karıştırıyordu. Attilâ, kendisine uzatı- lan kâğıdı aldı, tereddüt içinde elinde tuttu, sonra: — «Evvelâ Aetii diğini anlat» dedi. Aetiüs'ten Bir Mektup — 4«Tanyü, onu evvelâ Romadaki evinde büldüum. Sütunlarla süslü bir salonda oturuyor ve kitap okuyordu. Beni gördüğü zaman: — «A, sen Zerkon değil misin? Dostum Attilâ nasıl?» diye sordu. — «Daha ne dedi?» — «Her şeyi beklerdim, amma bu ziyaret hiç hatırıma gelmezdi, dedi. Ben cevap verdim: «Kral Attilâ beni sana hediye gönderdi,» dedim, Bunun 'e nerede rastgel- — «Demek ki onunla sonradan ko-|,, göz gezdirdi. Mektup çok uzun de- nuşabildin?. z — «Tekrar konuşuncaya kadar a- radan çok zaman geçti. Çünkü benijm- le görüşmek için uzun müddet vakit bulamadı.» — «Sana ne cevap verdi?» — aHiç bir şey söylemedi, Tanyü.| Hün Kralı minderlerin üstüne otur- Yalnız bu mektubu yazdı. Bütün Dünya Alev İçinde kalsa bile... gildi.. Güzel ve büyük Lâtin harfleri ile okunaklı bir surette yazılmıştı. Bu da iyi idi. Attilâ mektubu - kolaylıkla | okuyabilecekti. j Roma İhtiyarlamadı!. | Bayan Mükâfat, yanındaki iki küçüğü gösterdi: — Bunlar benim eski kocamdan olan çocuklarımdır. Ben, sevimli küçüklerden birinin yana - ganı okşarken, bayan Mükâfattan bir res » mini istedim: — Şimdi, dedi bir gazeteci geldi. O da du. — #«Zerkon, meş'aleyi eline al dıW Attlâ kandil getirilmesini emretti. | yakından tut.» Fena koku neşreden, içinde balık yağı detle o kandilin kâfi —( Buna kandil mi denir?» dedi. mırıldanşmk _gkumağ:_lîıçhîdı: Cüce, ayaklarının ucuna — basarak | kopa- ;yanan bir kandil getirdiler. Attilâ hid- uzandı, meş'aleyi demir halkanın için- gelmiyeceğini|den çıkardı ve kralının yanında diz akrabası vardır. Bize gelip yatar kalkar. Sa- çöktü. Attilâ mektubu yavaş yavaş resmimi istedi. Veremedim. — Gazeteci neden gelmiş? — Bir posta veznedanı kayıpmış. Ona dair sualler sordu. — Neymiş © mesele? — Bizim Mehmedin, Abdullah adlı bir h gecesi bu Abdullah yanında © kaybolan adamla ve Yunus isminde birisile geldiler. HOLANTSE BANK ÜNİny KARAKÖY PALAS- ALALEMCİ HAN — kaae| KASADA SAKLADIĞINIZ VAZİYETİNDEDİR ONU FAİZLE BANKAYA VERİNİZ HUSUSİ ŞARTLARIMIZI soâuwuz 4 And Milli Türk Talebe Birliğinin yeni saat on beşte Halkevi sglonunda bir toplantı yaparak ant içmi İ Ant içme töreninde bir çok üniversiteliler bulunmuş ve * — aza, a) ayrı Türk bayrağı üzerine ant içerek millete ve yurda £ #öz vermiştir. Erzurum Saylavı Necip Asımın cenaza 184 reni dün yapılmıştır. Sabahleyin köprüden 9,45 te — kalkan — Akay vapuru, cenazeye iştirak etmek üzera gelen bir çok Üniversite talebelerini, gençs leri 6 merhumu sevenleri, sayım pek çok — olan çelenklerle beraber götürmüştür. Ce- — naze, öğleden evvel Modadaki evden kalı — dırılarak, Kızıltoprağa — getirilerek — orada namazı kılınmış ve bilâhare Sahrayicedit. — teki aile kabristanına gömülmüştür.' A Törende, ilbay, saylavlar, generaller, üs — niversite erkânı ve talebeleri —bulunmuşlat ve mezara bir çok çelenk bırakılmıştır. FvYEeR çti KUDUZ Yazamı Dr. Zekâl Tunçman Herkesin anlıyacağı en yeni ve en faydalı bilgiler vardır. İkbal. İnkıe lâb, Ahmet Halit, Nikola, Be; Haa Bağe daa GvAEe bUR Fiatı 60 kuruştur. Mili Talebe Birliği İdare Heyeti çti seçilen idare heyeti azaları; Jlacağ j Ş 4 — Yunus, hem Mehmedin, hem de Abe — Dün polis müdüriyetinde bizi yüzleştir « — şehirde — | Ç ğından sonra vefat eden büyük “Türkçü —