ıımmz- Matbuatında GÖRDÜKLERİMİZ İçi Dışına Uymıyan Bir Adam! li Di :n'plaıımr İsalhese Du pPorcu ve şa: Bakanlığının Genel — Sekreteri Sir rt Vansittart fizik bakırnından — İngi- benzemez: Uzun boylu, Nerkül Kalın bir ensesi, sipsivri — dişleri, ü bir çenesi vardır. Mavi gözleri de çolik ateşi saçar. Fakat başbaşa Ez diış işlerinin hizmetine vakfedilmiş o- İngi- lan bu b ahu saklıdır. «Kervan» bir © gibi çok BAYTi, 4 bir çok tiyatro piyesle- harriridir. x İngiltere Dış işleri Bakanlığının Daimt Benel Sekreteri, iyi bir diplomat, ünlü bir tair olmak hasletlerine ilâveten bir spor- €u olarak ta tanınmaktadır. Filhakika - İn- tilterenin tenis şampiyonu da odur. * İyi.. Ve fena yap- mak — için — vakit bir zaman sayılmaz. derler. Yan- hş olmayacak. Filhakika Mister John Lafferty adını taşıyan bir Amerikalı (99) yaşında ve (19) da çocuk babası oma- enağmelere mecmualarından muvaf fakiyet k: tinin de r İFaydası anla- lamayan bir Di gecikmiş #na rağmen zevcesi aleyhinde bir talâk | davası açmış, davayı da kazanmıştır. Mister John Lafferty'nin — bırakmak din üçüncü — zevcesidir. ve 65 Mahkemenin — erkeği — haklı Börm sebebi. kadının sebapli — veya Sebepsiz olarak zevcinin evini — terketmiş Olmasıdır. Rivayete göre — Mister John Laflerty yeniden niyetindey- Mmiş: Ümit insanı yaşatır derler, bu da| Yanlış olmayacak. İstedizi kar Yaşındadır. evlenmek * Çekoslovakya hü- i memleket iİçin- kaç tane Çingene ir. Bunun — e- bu memlekete ,cîn'mı sayı-| nt — yapılıyor || bulunduğ bebi Cin pasa- Portsuz olarak girip bir müddet kaldıktan tonra tekrar gitmeleridir. Bunun içindir ki tayıları katiyetle belli değildir. Buna rağ-| Mmen hükümet bir sayım yapmağa teşeh- ştir. Çingenelerin soy adları ve İşleri | ya- n vücudun içinde son dere- | hiç| Çekoılovakyaî Cumur Başkanı İstifa Etti Prag, 14 (A.A.) — Cumur başka- nt Mazarik istifa etmiştir. Yeni Cu- mur başkanının seçimi ayın on seki- zinde yapılacaktır. Mazarik sabahleyin parlâmento başkanlarile başbakan Lunyi sarayı- Burnu Zuov, eİsviçrede» 14 (ALA.) — İn- giliz dış bakanı Hoar'ın burnundan ya: ralanması hâdisesi çarşamba sabahı ol. muştur. Hoar, buz üzerinde kayarken düşmüş ve burnu ezilmiştir. Maamafih na davet etmiş ve kendilerile uzun diş bakan bugün gene patinaja gitmiş- boylu görüşmüştür. İtir. | —İİ — Otel sahibi, Hoarın bu. meseleyi gazetecilere — söylememesi için kendi- sine talimat vermiş olduğunu Royter ,muhabirine bildirmiştir. Portekiz Afrikasına Bir-Hava Seferi | ü e y L |Hoar pazartesi günü Londraya döne - Lizbon, 14 (A.A.) — Portekiz Afri- | cektir. Perşembeye kadar evinde isti - kasında yapılacak hava seyahatine iş- rahat edecek ve o gün Avam Kamara - tirak eden dokuz uçak bu sabah Ka -| sında dış işleri hakkında yapılan mü - zabalankaya doğru havalanmışlardır. | zakerede bhazır bulunacaktır. Deniz Konferansında İngilizler, Japonların «Müsavat,, Dileğini İmkânsız Buluyorlar.. Londra, 14 (A.A.) — «Daily Teleg- bir kuvvete malik olursa, o zaman Ja raf» İngiliz delegasyonu tarafından pon deniz kuvvetleri İngilizlerin büyük amiral Naganoya nasıl arzedilmiş ise, Okyanusa gönderebilecekleri kuvvetin |o şekilde, İngilterenin deniz işlerindeki iki misline baliğ olacak demektir. Bina- noktai nazarını izah etmektedir. jenaleyh Japonya müsavat elde ettiği Uzak Şarkta tehlikeli bir durum ha- | takdirde, İngilterenin Uzak Şarktaki sıl olduğu takdirde İngiltere, kendi azim menafiini koruyacak — vasıtala: menafiüni korumak üzere oralara, de- malik olması hiç bir zaman mümkün o- niz kuvvetlerinin yarısından ziyadesi * lamıyacaktır. Bunun içindir ki İngil - ni göndermiyecektir. tere deniz bakanlığı, Japonların müsa- r Japonya donanması tonilâto vat dileklerine kat'iyen mümaşat ede- |itibariyle İngiliz donanmasına Mmüsavi miyecek vaziyettedirler. | MISIRDA | JAPONYADA Eski İngiliz Elçisi | Meclisi Has Baş- Vaziyeti Vahim kanı Çekildi ea Tokya, 14 (A.A.) Go'uyor meclisi has başkanı Baron İkki'nin sıh- Londra, 14 (A.A.) — Eski Mısır fev- |hi sebepler dolayısile istifa ettiğini ya- kalâde komiseri Lord Lloyd, bir nut -| zıyorlar. kandü Mizee B Btkde C MEMCiP B Gazeteler, sağ cenah - partilerinin | * — 1922 premipleri İngiltereyi M / Baron İkki'ye meşruti ıel'ıkkil"inin.ı sır teşkilâtı esasiyesine muhalofet gös> / ..x liberal oluşundan düleyi Şetnakta İ | | | | | | | İngiliz Dış /Bakanı Düştü! Sir Hoare'in Buz Üzerinde E zil di ç İ * * * | Samüel Hoare Uluslar Kurumu kürsüsünde ÇiDE Japon Kuvvetleri Gittikçe Artıyor Pekin, 14 (A.A.) — Pekindeki Ja pon kuvvetleri adına söz söylemeğe se- İ|lâhiyetli bir zat, Pekinde dün toplanan | sücl konferansın kuzey Çindeki Japon kuvvetlerinin artması meselesile meşgul olduğunu söylemiştir. Bazı süel Japon çevenleri bu kuv- tir. İngiliz Donanması Cebelüttarık'a Döndü Cebelüttarık, 14 (A.LA.) — Hood ve Şairlikten Bakti- yarlığa Geçiş! Rivayet ederler ki Hint -peygamberle. İrinden Bouddah, bir kral oğlu 'idi. Şakya İsülâlesine mensup olup babası Bahar mın- Fakat genç tercih takasında saltanat sürüyordu. prons, Budda, tahtayı tahta |Taç giymektense baş açık gezmeği zevkli biraktı, / dağlara i Ve sonunda — yi- etti. buldu. Babasını sarayıni çekildi, mibnetler çe noe aç çıplak — bir ağaç üzerinde can ver « di. Bugün ne Şakya sülülesini İne Bahar hükümetini. Lâkin Budda adı İmilyonlarca halkın vicdanını — sürüklüyor, |bir ilâh tesiri yapıyor. Demek ki Budda gerçekten zeki imiş. Yine rivayet ederler ki, bin yüz yıl ka- dar önce Belh gehrinde bir hükümdar var- dı. Onun İbrahim adlı oğlu bir gün av ar- ;kasında dolaşırken kulağına, yerden mi gökten mi geldiği belli olmayan, bir ses çarptı, görünmeyen ağız: «Sen bunun için ji yar olduna diye haykırıyordu. — Prens ,İbrahim bu sesi duyar duymaz avdan da, jevdenm de iğrendi, dağlara çekildi, geziye kapıldı, diyar diyar dolaştı. Şamda aç çıp- lak öldü. Fakat o, Şarkta yaşıyor, feragatin timsali sayılıyor. Demek ki — İbrahim, ze - ki imiş. Yine rivayet ederler ki Osmanlılar dev- irinde ve on yedinci asırda Halil Paşa adlı bir vezir vardı. Bir gün dünyaya küstü. "Üsküdarlı Şeyh — Mahmudun — tekke - sine derviş yazıldı. Orada yatup kal- kıyordu, bir lokma ekmekle geçiniyordu. Fakat onu çekemeyenler, sağ kalmasını istemeyenler vardı. -Onların — entrikasiyle hünkâr bir ferman çıkardı, eski - sadraza- n nerede bulunursa öldürülmesini emret- ti. Collâtlar, adamcağızın izini aradılar, tekkeye kadar geldiler. Lâkin yırtık bir hır- ka içinde harıl harıl tesbih çeken — sabık drazamı tanıyamadılar, yıkılıp — gittiler. mek ki Halil paşa zeki imiş!.. Dün vapurda şöir Emin Bülende rast- geldim. Dinçti, umulmayacak kadar gençti ve bilhassa şendi. Bir şâirin iyi bir kılık taşıması, otuz beş kırk yaşında Jiken genç kalması ve hela kahkaha ile gü anan — var, yaşından |vetlerin artmasını istemektedirler. Şim- |lebilmesi ananeye aykırı bir peydi. Bu &e- — Gazeteler, 'diye kadar hiç bir karar verilmemiş -| beple hayret edip sordum, onun yıllardan beri şâirliği bıraktığını, makine ile alâkalı bir işe bel bağladığını öğrendim. Demek ki vaktiyle büyük bir şâir ol. mak istidadını gösteren Emin Bülend de erçekten zekiymiş. Ah, ne olur, har genç şairimiz ilk fırsatta böyle ispat etse?.. O zaman belki fakat bahtiyarlarımız M. T. Tan |Renown kruvazörlerile 12 inci Distroyer |Etetillâsı on günlük bir seyahatter son- ra buraya dönmüşlerdir. Pasaportları meveut olmadığı için sayım termesine mânidir. Ancak, bugün de- Olguklarını hatırlatıyorlar, ya k- gişmiş olan ve Akdenizin: buhranlı va- İ İziyetinde bir muahede müzakeresi çok Parmak izi alınmak suretiyle azalırdı, tir. — müşkül ve çok vahim bir iştir. gçoğalırdı!.. BEKLİYE «Nereden para bulacağım? Diye- teksin. Yanına Mürveti bırakmamın tebepleri vardı. Mürvet, becerikli kız- dir. Ona, her işini gördürebilirsin. Mürvet, dünyanın derdini, cefasını #eçirmiştir; pişkindir, girgindir. On- Fir hiç çekinine. «Evi, rehine koyabilirsin. Mürvet, Yehin muamelesi bitmeden de alelhe- tap para koparabilir. Yalnız, Mürve- fin son günlerde çok sıkıntı çektiğini biliyorum. Onun da hatırını hoş et- Teği unutma. Ne kadar dost, ahpap| olsa, yine bir yorgunluk kahvesi, hak- kidir, değil mi? #«ÂAman, anneciğim. Artık çok dü- #ünme. Bu günlerde, para bulmak - i- $in biraz gayrete gel... Evin, büsbü- tün elden gideceğini hiç aklına getir- me... Ben, İstanbula geldiğim zaman, bu borcu ödemenin bir kolayını bulu- tum, Sen, merak etme. «Mürüvvet, benim adresimi Parayı, onunla gönderirsin.» Mektupta, ne adresi, ne de başka Sir tek yazı vardı. kâğıdı. katladım, farfa koyup İhsan ablaya verdim. İbsan abla, gözlerini oğuşturuyor:- | bilir. | *akizeciğim, ne diyor? *— Yakında geleçeğini yazıyor. İhsan ablanın yüzü gülm — Oh! Cümlemizin gözü aydın îğıs-ıa.ıs H ıs H E T No74 ; İYENLER. |duyuluyordu. — Sen, bu işlerden anlar birini bul. Çabucak muamelesini yaptırıver. E- ğer içap ederte... | Sıgarasını tükürükleyip yapıştırdık- | tan sonra kulağıma fısıldadı: — İcap ederse, yukarıyı da koştu- ruruz. Ne yapalım artık, üç beş kuruş lona da veririz. Sigarasını mangaldan İiçini çekti: — Pakizeciğimin de gönlü hoş ol- İsun... bir kere aklına koymuş. Beriki- ni daraya çıkarırsak, Pakize, belki gü-| | w ommca < Daha başkal Uzun uzun anlatmaktansa, mektu- bu açıkça okumağı daha kestirme bul- muştum: — Sana okuyayım.. İhsan abla, büsbütün sevinmişti: — Hay Allah razı olsun. Mektubu okurken, arasıra yüzüne bakıyordum. Mürvetin ismi geçtik - çe, İhsan ablanın yüzü kırışıyor, renği değişiyordu İ Mektubu, tekrar aldı, kerevetin al- tına, öteki mektupların yanına sakla- dı, gözlerini kuruladı: — İçime doğmuş. Para lâzim! diye kendi kendimi yiyordum, Kaç gece- dir, rüyalarıma da giriyordu... Fakat şu. yakıyordu , cenir. | Omuzları düştü, yorgun dalıverdi! — Ah, bu «yavrucakvlar! — Sağlık İselâmetle hepsi buraya gelseler, yine eskisi gibi bir arada toplansak... On-| İları, kendi ekceğizimle, istediğim gibi |evlendirsemi.. Kaşlarını çattı, kat'i bir tavırla başını salladı: — Artık yetişir... Bir sefer, onları dinlemiyeceğim... Şimdiye kadar, ba- şımıza ne geldise, hep o çocuk sözüne uymaktan geldi... Sen, bu gece kalır-! sın. Başbaşa verir; iyice bir düşünü-| rüz. Para lâzim! diye de, iki ayağımızı |bir Pabuca sokup paraşıksız bir iş yap- |mıyalım. Sonunda dizimizi döveriz, Famma, fayda vermez. * Gece, yukarı katta, İhsan ablanın girmiştim; vakit gözleri — yorgun karar veren Durdu, tavana korka korka baktı: — Anladın ya... İşe, onu karıştıra hm mı? Bana, yaklaşmıştı: — Sen, varsın... Yabancıları karış- tırmadan yapıp yakıştıralım. Sanki paramız aşıyor, taşıyor da, ötekine berikine bahşiş mi dağıtacağız? Yakıdı katta, | karyula gokiülyor; kanepeler, iskemleler*yerlerinden oy- HazAyikttığı ödeğn banüz natılıyro; vakit vakit bir süpürge sesi kapı: tikirdadı. Ve se0: vermeme |kalmadan Mürvet, içeriye girdi: ] — Alfedersiniz, sizi rahatsız ettim. — Estağfurullah, buyurunuz. İhsan abla, tekrar bir sigara sarma- ga başlamıştı: Mürvet, sessiz adımlarla yürüdü, karyolanın ayak ucundaki iskemleye ilişti: — Sizinle, birkaç dakika konuşaca- ğım. İhsan abla, size, Pakizeden gelen mektubu okudu, değil mi? Yüzüme bakıyor, cevap vermemi bekliyor, sözüne devam ediyordu: — Eğer dikkat ettinizse, Pakizenin mektubunun zarfı uydurmadır. Ben, eaki bir zarf buldum, kullandım. Paki- İze, İzmitte filan değil. Zührevi hasta- nede... Hastalığı da, düşman — başın- dan ırak... Parasızlık fena halde onu kıvrandırıyor. Onun hatırı için burada oturuyorum sanmayın. Müslüman di- ni aşikâr. Ben, günhkâr bir kadınım. Yorgun yorgun güldü: — Gözlerinizden de kaçmışa ben- zemiyor... Muayene kaçağı olduğum için birkaç gün bir yerde saklanmak mecburiyetinde idim. Eninde sonunda karakolluğum. Polisin elinden kurtu- lunmaz. Fakat herkesin bir hesabı vardır, değil mi? olduğunuzu anladım. Paranın üstür getirmeyişim, çingeneliğimden — değil. Alışkanlık kötü.. Cigarasız kaldım mı, başım dönüyor.. Ona, tahammil etmek pek güç... Kısa hırkasının yan cebinden cigara- paketini çıkarmıştı : — 'ti yekice; güü aai © yorum Cigarasını yaktı, kibriti üfleyip, eski bir ahşkanlığın tesiriyle 'yere atıverdi: | — Burada, daha dursam, dursam, üç beş gün durabilirim. Bir dostum vardı; enselendi. mehterhaneye gitti . îBir kaç güne kadar çıkıyor. Hastaha - |neye girdiğim vakit, o, beni görür, ko- İrur, hesabım da, bu, işte... | Dert ortağı insanların içten aşınalı- |ğiyle yalvarır gibi bakıyardu: — Pakize için, muhakkak bir şey yapın.. Mürvet, kendi hayatından da bah - setti, söyledi, söyledi; gözlerimin ka - pandığının bir ara nasılsa farkına var - mıştı; kalktı, odadan çıktı! İhsan ablanın ev işini bir arkadaşa ci- ro etmiştim. Fakat ben, kendim uğraşı- İyor görünüyordum. İşi üzerime almış ;olsaydım, başaracağım biraz şüphe - Hiydi. Bunda, iyi niyetli olmak yetişmi- İyordu. İnsanın doğuştan becerikli, iş- 'güzar olması lâzımdı. Ciro ettiğim arkadaştan, az çok e- |mindim. Küçük bir çıkar umduğu, sez- diği bir işe, dört elle sarılır, taşa tırank | Hesapsız insanların'da hesabı oluyor. | geçirir ve tuttuğunu koparırdı.. Sizin cigara ımarlayışınızdan hovarda | Fakat bunu, İbsan ablaya anlatmak güçtü. Ben, ne söylesem, o, gene bildi ginden şaşmıyacak, pek darılmış da gö- rünmiyecek, kinayeli, bakışlarla sitem- ler savuracaktı: — Gene başından savdın. Eh, ne İyapalım? İş çıksın da, hangi elden çı- karsa çıksın.. İhsan ablanın işini üzerime almayışı man sebeplerinden biri de Zekiye ile Fıtnatın şirretliklerinden korkmaklığım dı. İ (Arkası var)