'ye a Tarih;îı Y Birinci Kânun aprak lar SON POSTA _' Gerdeğe Girmeden Dul Ka- lan Niluferin Mgçrası — Tarihin Kaydettiği Dört Ayrı Vak'adan Biridi v_"iıki İran tarihinde şöyle bir hikâye ye, Yazan Mirhond. Ondan alınarak Yüz lli v & Rati f i yıl önce basılan ştarihi belâ- Mhizemir Öitde Rr Yöre u, E, Simdar, 'Yl|ı| Ele ]e; M*’"pı Çok 1 denilen ülkede, yani Türk ayindiz adlı bir şehir bulunu- Tcasp'ın payıtahtı idi. Bu hü- İran padişahı Küştasb'ın kız- geçirdi, o şehirde hapseyle- aslar iki güzel hemşire - idi- eziyet ve hakaret görüyordu- Bf abaları kayıtsız gibi görünüyor, 'uım.ü:"l kardeşleri İsfendiyar, bu du T“Ya.n nyıuı;_ımyh, büyük bir ordu ile Yüştu “ARcı,lı, Ercasp ile kavgaya tu- * Ancak Ruyindiz kalesine - gir- (»"“Yîll'clü. orası bir şahin yuvasıydı. el slendiyar, bu güçlüğü yenmek kek 'ı'>kcrvan düzdü, denkler - içine ""ilue li behadır. saklayarak küleye 'Tıd'anm'dd'rm içeride yaptıkları hü- di, Si istifade ederek kendisi de gel- ö“uzd""dı' kaleyi düğürdü, Ercasp'ı Ü, kız kardeşlerini kurtardı. b-’_ıc“'_vi muharebelerini — okurken Ranlıl, ür valîıa)'a rastgeliyoruz: — Yu- üıi,]_." şehri almaktan ümidini kes- Tnü, * büyük kahraman Aşil de öl- 'ayret ve istirap içinde bulunu- ha O sırada ilâhelerden Atene on- bo'h:a'_d'm'"“ koşuyor, tahtadan içi hş m_b)_’ınr yapmalarını ve Ülis, Mene- S kahramanları bu beygirin içi- Tuha, “Yarak çadırlarını yakmalarını, Beri Tadan vazgeçer. gibi davranıp Öğü îekl_lmelerini söylüyor. İlâhenin L..ı “ gibi hareket olunuyor, Truva- n Ahte ricate inanıyorlar, şehir- q',yofık'P Yunan ordugâhını yağma e- Yt a) T, tahta bergiri de ganimet di- te ,” #ehre götürüyorlar, fakat o ge- hhı Urtuluş şenlikleri yaparlarken L,_ h":îa"’ar beygirin içinden çıkıyor- miş d ka hüeum ediyorlar, ricat —et Tiyor, | ilen ordu da geliyor. şehre gi- Yorlar, qşu:"' tarihlerini karıştırırken Ger- n AYİ Alişir'in menderes üze- Peyi yı h'î kasabayı almak için ayni di ..keı:h?"“ görüyoruz. Alişir, ken- :ıı müLeNi, silâhlarını, hattâ o dev- Tni Yor, Kayüday çuvalları içine — soku- u i de tacir kılığına — giriyor, b sallayarak sokuluyor ve İsfen- uyindiz. de, Yunanlıların Yaptıklarını yapıyor, şehri a- hai ?:"’“,"l- tarihindeki Nilüfer mese- ileciğin zaptı hâdisesi de tıpkı tüğruy hlerin yazdığına göre Er Tkça p ” Oğlu Osman, yaylağa çık- 'h—.,danz'nekrini Bilecik Rum ku- biraz gaa birakırdı, kışlağa dönüşte ğan verip emanetleri geri d_" Münasebetle aralarında dost b Lâkin Osmanın bir kaç Rum Sümi pişe Eeçirmesi Bilecik kuman- Yürdü Telendirdi, kötü düşüncelere Banı y:k"'"dî o, çelimine getirip Os- H? & Kalamak, öldürmek istiyordu. Si vesile ç c7Mek için kendi düğünü- il 'apmağı kurdu. m.ihihıîqk kumandanı Yarhisar hâki- ı..::ı H“ıüfila ile evlenecekti. in ine ç rihçilerin Nenofar, Türk- : _"lufı-r dedikleri bu kız; gü- n BedA Almıştı. Bilecik hâkimi, ir yı )*a'kaı.—.mukın güzel geline ğ e) Y gitlik nümayişi de seyret- ç;îfî.““k“— İşte bu düşünce ile bir e E"u' 4 Osman Beyi düğüne çağır- Mzinyç Tülun oğlu çoktan bu plânı tdayllti, için için gülüyordu. Far n q"d'îî'ye karşı gayet soğuk kanlı teşekkür etti, büyük bir se- Üzikası demek olan mehter ta-| “arisiye» kitabına da geçmiş: Tu- r Bilecik şehri, umumi manzara vinçle düğüne geleceğini 8Ö yledi, dü-| ğün armaganı olarak bir sürü de ku-' !zu verdi. Ancak düğünden sonra yay:| Tağa çıkacağından kıymetli eşyaları ile hasta ve dul kadınları yine Bileciğe göndermek istediğini anlattı. Niluferin /kocası olmağa hazırlanan kumandan, Osmanın tuzağına düşmek üzere bu- lunduğunu görüp sevindi, gönderile- cek eşyanin ve kadınların hemen yo?- bildirdi. Osman da otuz yi- it onları kadın kıyafetine | so- ::ıp'eyçu ük atlara bindirdi, kendi de yanlarına katılıp Bileciğe gitti. Kumandan, düğün yeri olarak se- Janmasını Osmanlı devletinin kurucusu Osman Bey il ınârında idi, Osmanı bek- şifv'::dîı::uwun oğlu, balkından İçoğu düğüne gitmiş olan, Bilecik k.î- sabasını kolaylıkla ele geçirdi ve vakit irmeden bir başka müfrezenin ba- gında kaldıralk boğazına koştu, pus suya yattı. Kendini öldürmek isteyen kumandan, gelinle beraber buradan geçecek ve Çakırpınara gidecekti. Osmanın ümidi boş çıkmadı, bir i- ki saat sonra Yarhisardan gelen dü- ğün alayı göründü, damat, şen ve |mağ elinin yanıbağında yürüyor- ::.s:'nşvunlın yapıyordu. Tüıkkıîn düğün alayını arsları görmüş di, sersemletti. Os- |bücum l kurt sürüsüne çevir etti İmanın oğlu Orhan, henüz on iki ni ya- şında bulunmasına rağmen — en önde bulunuyordu ve ilk hamledç _ı_hm.ıx - lacak Bilecik lıâkinlı(ini düşunıp( gelini , atın terkisine atmıştı. yıh()ı::ı: için artık yapılacîxk bir şey yoktu, arkadaşlarından îlurgulılıî ı İnegöl'e göndemrek kendisi — henüz düğün sarhoşluğu içinde bulunan — Yarhisara saldırmıştı. Hesaplar gayet iyi )ürülüldıiğünden 'Turgutalp ı;]c— gölü basıp içeri girerken Osman da Yarhisar kalesi üstüne kendi bayrugı-' | u. T Bgiî::iîin. Yarhisarın ve İfıcgölün hep birden ele geçmesiyle An_:!ıı:clcnr:n bu zeki teşebbüsün getirdiği kazanç- | lar arasında bir de gelin vardı: Nilu- ifeı. Gerdeğe girmeden evvel dul ka- llan bu kızi ne yapmalıydı?.. 9îmun ?-[ İlerle çıkmıştır. Bu sayıd nu akrabasından birine, kurtuluş be- deli alarak, geri vermek istiyordu. Or- ban da yanında olduğu halde kıza bu| düşüncesini söyledi, müteessir olma- ması için teselli etmeğe davrandı, fa- kat kız gülerek şu cevabı verdi: — Ben artık bir yere gidemem. Osman, hayretle sordu: — Neden? — Çünkü beni esir eden gönlümü de esir etti. — Seni esir eden mi?.. Şu çocuğu demek istiyorsun ? — Evet. — O benim kölem. Sen bir bey kıe zısın. Nasıl olur da ona gönül verir- sin. — Ben de esirim, ancak bir köleye yakışırım. — Öyleyse kutlu olsun, seni ona ver- dim Şu hikâyelere bakılırsa Yunanlılar eski İran tarihini, Germeyanlı Alişir Bey Truva tarihini, Osman Bey de bü- tün o tarihleri okumuşa benziyorlar. Çünkü yaptıkları işler evvelce yapt- lan işlerin aynıdır. Fakat bu işlerde kaybedenler hiç mi tarih okumamışlar- dı?.. MeT, Tan W ee Yeni Noşrlyg& Hukuk Gazetesi — Türkçe ve Fransızca neşredilmekte olan Hukuk gazetesinin 11 inci nüshası çıkmıştır. Bu nüshada Mot1g Müdürü Profesör Saim Ali Dilemrenin ad- K tıbba, profesör Mustafa Reşçit Belgesa- yın Fiansız istinaf mahkemeleri kararları. na, profesör Ali Kemal Elbirin anonim gir- ketlerde, Cevat Hakkı Özbeyin adliyece yeni kanun projelerinin tetkikine dair ma- kalelerile, profesör Hasan Tahsin Ayninin, Cevdet Feridin ve diğer zevatın etütleri ve tevhidi içtihat, Şürayi Devlet kararları ve sair istifadeli yazılar vardır. « Yücel — Bu aylık, bilgi ve kültür mec- muasının (0 uncu sayısı zarif bir kapak içinde olgun yazılar, hikâye ve nesir- İa ayrıca 16 sahi « felik ve iki beynelmilel hikâyeden ibaret —— TAKVİM BİRİNCİ KÂNUN 5 Resmi sene| 1935 l | Arabt sene 1354 £ noiteştin 22 Rarot sene 1351 Kasım 28 — PERŞEMBBE — — a | İMSAK Ramazan | sü İkindi | İttar | K |S. , D. 12|— 16 SABAH Zevalt Ki b. | D. İ,H I 12 | 48 d Yalı & TD.| &. |D.| 1|38 12101 |14 128 16141181189 r Karamaz * Sayfa Şehir Tiyatrosund. of Kardeşler T(âğ&yo Ğevlfonı Reşat Nuri Dünün okuru başka idi, bugünün okuru başka.. Dünün yazıcısı başka idi, bugünün yazıcısı gene başka. Dünün okuru, dünün yazıcışının yazdığı cilt cilt eserleri seve seve okurdu; bugü » nün okurunun buna tahammülü yok; ta « hammülü olsa bile vakti yok; bir kaç ciltlik romanı okuyamıyor. Bugünün yazıcısı, bugüne uygun olarak yazıyor. Artık bir kaç ciltlik romanlara raslamıyoruz. Romanda sahife — sayısı bir iki yüzü geçmiyor. Okur; bundan memnun; ama bir kaç yüz sahifeyi bile okuyamıyan okumıya vakit bulamıyanlar da var; onlar için de yol bulunmuş: Eser sinemaya alınıyor. Orada seyrede « bilir, sahneye konuluyor; orada görebilir.. Peki dünün eserleri ne olacak? Büyük kıymeti olan, fakat bugünün okurunun oku- mıya katlanamadığı eser okunmıyacak mı7? Dünün yazıcısının kıymetini bugünkü ne « sil bilip öğrenmesin mi? Böyle şey olmaz, dünün eseri de bugün okunacaktır. |yatrolar gibi! geçen tiyatro mevsiminde seyretmiştik, ese- Halledilmemiş bir mesele değil, bir kaç bin sahifelik eseri hülâsa ediyor, elli altmış sahifeye sığdırıyorlar.. Romamı — sinemaya | alıp gösteriyorlar. Bir piyes haline getirip | sahneye koyuyorlar. Dünün — eseri bugüne uygun oluyor, okunuyor veya seyrediliyor: Dostoyevakinin eserlerinden alınma & - ... Dostoyevskinin — «Cürüm ve Ceza» sını ri türkçeye çeviren Reşat Nuri Güntekin - di. Bu sene de Reşat Nuri Güntekin gene ayni muharririn « Karamazof kardeşler: ad- h eserini temiz ve dil uzatılmaz üslü - bile dilimize çevirdi. | Karamazof Kardeşlerde, sefih bir ba - banın dört oğlunu görürüz, bu dört iman ayrı yaradılışta; ayrı duygudadırlar. Biri şerseri, öteki haris, biri hastalıklı, ve bir ta- nesi de temiz kalpli! Sefih baba yalnız kendisini düşünür; has- talıklı oğlu bir tesadüften dağmadır; onun kendi oğlu olduğunu gizler; ve evinde uşak diye kullanır, Babanın — öteki oğullarına karşı da sevgisi çok değildir. Her şey, ber şey yalnız kendi için, kendi sefahati için mübahtır. Böyle bir baba, ve böyle bir babadan gelen mütereddi çocukların yaşayışlarında- ki gayri tabülik « Karamazof Kardeşler» in mevzuu olmuştur. Hırsızlık, cinayet, itham; ve sefalet! İşte muharririn yarattığı tiple - Devam Ticaret ve Zahire Borsasında olduk- ça hararetli alış veriş olmaktadır. Bor- saya iki günde 340 ton buğday, 91 ton un gelmiş, Ziraat Bankası da 310 ton buğday arzetmiştir. Borsada (15) tonu sert, diğerleri yumuşak olmak üzere | (295) ton buğday (1691) çuval da un satılmıştır. Gerek buğday, gerek un fiyatlarında dikkate değer bir düşüklük göze çarp- maktadır. Yumuşak buğdaylar 6 kuruş 30 paraya satılmaktadır. Halbuki ek- | meğin 12 kuruş 10 paraya satılması | için yumuşak buğdayların 7 buçuk ku- | ruşa satılması kâfi geliyordu. —Arada | daha 30 paralık bir düşüş görülmekte- | dir. | Gene bu maksatla birinci nevi yumu-' şak una 825, birinci nevi sert una 795 larda da göz çekici bir düşüklük g İ rinci nevi yumuşak unlar narhtan kuruş aşağı olarak 800 kuruşa, birinci nevi sert unlar da narhtan 55 — kuruş | | aşağı olarak 740 kuruşa satılmaktadır. Ekstra ekstra unlar da 1030 kuruşa düşmüştür. Halbuki pazar gününden evvel ekstra ekstra unlar 13 - 14, birim- | Reşat Nuri Güntekin Karamazof Kardeşlerin temsili sahnemliz için değerli bir muvaffakiyet — sayılabilir; meden mi? Söyliyeyim: Karamazof Kar « deşleri Şehir tiyatrosunun eskileri değil, ye- İnileri oynadı. Sahnede Behzat yoktu, Muh. sin yoktu; Sami vardı, Müfit vardı, Avni yardı. Neyyire Neyir yoktu, Bedia yoktu; Cahide vardı, Semiha vardı. Ve bunlar güç İbir piyeste rol aldılar ve başardılar, İşte Tiyatronun muvaffakiyeti.. Çünkü yenileri yetiştirebilmiş. İvan Karamazof rolü Samide idi, beş perdelik piyesin beş perdesinde de onu sahnede gördük. Güç rolünü — güçlükleri yenmek istiyen bir kudret varfederek yap- tı. Kusursuzdu, denemezse de, kuursuz gi biydi denilebilir. Müfit, Alyoşa Karamazofu çok iyi cane landırdı. Avni Karamazofların hastalıklısı — idi, Rolünde bir usta aktör mahareti gösterdi. Cahide ve Semihanın ikinci perdede kar« pılaşmaları hoş oldu; iki yeni, fakat çok Ü. mit veren sanatkârı birlikte görebildik. İki. si de güzel konuşuyorlardı. Semiha iyi idi ama, Cahide çok kere Se mihadan da iyi idi. Talât kuvvetli bir var« hk olduğunu Dimitri Karamazof — rolünü yapmakla bir kere daha ortaya koydu. Eskilerden Galibin, Saidin, Mahmudun da rollleri vardı, ama yenilerin büyük roller aldıkları bir piyeste eskilerden bahsetmi » yelim! İsmet Hulüsi Tahkikatı Ediyor Haftaya, Bütün Ekmek Cinslerinde Di şüklük Olması Beklenmektedir €i yumuşak unlar da 11 liraya satılı » yordu. Bu düşüşler — valinin aldığı tedbirle « leri çok yerinde ve çok isabetli -olduğunu gösetrmektedir. Bu fiyatlar bu hafta böyle devam et- tiği takdirde gelecek hafta ekmek nar- hının değişmesi, francelânın 60 para, birinci ekmeğin 20 para, ikinci ekme iin de 40 para kadar düşmesi icap et - mektedir. * Belediyenin halk ekmeği çıkarmak için yaptığı tetkikler devam etmekte - dir. Bu tetkikler bir kaç güne kadar ne. tice verecektir. Halk ekmeğinin ikinci nevi yumu « şak ve birinci nevi sert undan mürek « kep bir hamurla yapılması muhtemel - dir. Borsada ikinci nevi unlar — 435 « * 470 arasında satılmaktadır. Bu vaziyet- te ekmeğin 9 kurüşa satılabileceği an - laşılmaktadır. Piyasada ikinci nevi ekmek — yapılan sert un azalmakta olduğu (, vi ekmeğin kendiliğinden örtadan kal - kacağı sanılmaktadır.