Elüyük Deniz Romani TKorsanın Aşkı mai Sul marie Yazan! Kadircan Kaflı Kandiller Birdenbire Söndü Yahya Yere Yuvarlandı, Kız Da Kayboldu Ayni zamanda hançerini çekmiş! — Uslu durl., Yoksa seni öldürürüm. Diye homurdanmıştı. Bunu yapmakta bir saniye bile tered - düt etmiyeceği belliydi.. Çünkü Şeyh E- bu Yahya en azgın zamanında, © zamana kadar hiç bir kadın ve kızdan görmediği bu saygısızlığı cezasız bırakamazdı. Fakat eğer uslu durursn unutacaktı, Çünkü bu güzel elâ gözlü, bu beyaz ve kıvrak vücut- lu, kadını sahiden, derin bir aşkin çıldıra- sıya seviyordu. Kandilin solgun ışıklarındaki bu hançer parıltısı ölümün tâ kendisi idi. Halbuki Zeynep yaşamak istiyordu. e Yaşamak, belki herkesten çok onun bakkıydı. Odanın Zifiri Karanlığında Birdenbire kafasında bir şimşek belir. di ve bir kurnazlık düşündü. Gizli kapınm yerini iyice ozberlemişti Kenardaki yastıklardan birin) aldı. a bunun kendisine ata - mii sma Sie Ebu Yahya'nın Cezayirdeki Aklınca eğleniyordu... Sarayının içi Zeynebin kolu yastıkla beraber kalktı. | yök itecek olan bir tek yol var. O da İşte sahiden attı.. Fakat Ebu Yabyaya ölesiye dövüşmek, durmadan ileri gitmek, değil... bir an bile düşmandan (| çekinmemektir. Dosdoğru kandile ... Karşımızda bizden sekiz on misli büyük Oda birdenbire katran rengine bürün -| bir kuvvet bulmuyor. Fakat buna karşı- di. kik bizde onlarm yüz misli büyük bir Ba enza, Yele Bip Ülmçer perili | nk. verde Şimdi önlere orsapları Ve e 0 kr GL. lansiya önüne varmış, bizi bekliyordur. Onun göğsüne saplanacaktı.. , Yak ğe ia Genç kız hemen yere Ad, muzu sanarak limana demir atmış yeni - damış, şimdi keşişlemeden güzel bir rüz » gür esmeğe başlamıştı. Bir İspanyol Gemisi (1) Türk gemileri direklerine kocaman bi- rer İspanyol bayrağı astı.. Gün doğmadan körfezden çıktı.. | Yelkenlerini | şişirerek dosdoğru Valansiyeye varmak için şima- le döndü... Bu sırada Boğa Hüseyin ile Cafer ve bir kaç arkadaşı Kemal Reisin gemisinden al dıkları yılan torbalarile çömlekleri gemi - nin güverteye en yakın ve muhafazalı bir yerine yerleştiriyorlardı. Önceden kararlaştığı gibi hiç kürek kul- lanmıyorlardı. Ve batti , öç günden - beri kürekçilere bir günde iki günlük yi- yecek ve içecek veriyor, onları bem bol bol besliyor, hem de iyice odinlendirmiş bulunuyordu: Filo saatte beş altı mil ahyordu.. Bu gidişle ancak akşamdan dört beş saat ön- ce Valansiyaya varacaktı. Boğa Hüseyinin gemisi diğerlerinden altı yedi emil ileride idi. Leventlerin her zaman güvertede ve göz önlinde olanları arkalarına birer İs - panyol ceketi ve başlarına şapka giymiş - lerdi. Tekne zaten Malta yapısı olduğu ve o zamanki Avrupa devletlerine ait gemile- rin aşağı yukarı biribirine benzemesinden ötürü bir İspanyol gemisinden farksızdı . Diğer gemilerde de beşer onar kişi ay- İni kılığa girdiler. Güvertelerde, direkler - de etrafa bol bol görünecek şekilde ayak- ta durmağa, gidip gelmeye başlamışlar - dı. Onların da Türk gemisi oldukları kim- Dört ayaklı oldu.. Bütün hıziyle gizli kapıya koştu. Ebu Yahyanm ayakları genç kıza çar- pınca yüz üstü yuvarlandı. Bu kargaşalık sırasında Zeynep gizli kapıyı bulmuş, kendisine doğru çekerek açmıştı. Ebu Yahya yerinden doğrularak her tarafı yokluyor, ayni zamanda sövüyordu.. Tutun, Tutun Onul, Hançer parıltısı odanın içinde dolaşıp duruyordu... Zeynep gizli kapıdan bitişik odaya geç-| t Orada karşdaştı. Bü İbni Hüzeyme idi. Efendisinin zafe- rini herkesten önce kutlulamak için oda - ya gelmiş, bekliyordu.. Gürültüyü duyun- ca şaşmıştı. Çünkü o, suya kattığı ilâçtan beyaz ve iri yarı bir hayaletle “ötürü genç kızm haberi olmayacağını sa) - nıyordu.. Bununla beraber ufak tefek bir kız, Ebu Yahya gibi iri bir adama karşı koyabilir miydi? Köse şeytan şimdi karşısında bir ka - raltı görmüştü., Bu karaltı köse şeytanın şakağına doğru yaradana sığınarak bir yumruk vur. muş, onu aptal bir halde kenara atmış ve| bırasaya çıkan kapıda kaybolmuştu. | Şeyh Ebu Yahya neden sonra işin far- kina varmış: | — Tutun! Tutun onu.. Yakalayın!. Diye bağırmıştı.. Sesler biribirini kovaladı.. Köse Şeytan Koca konağın ber yerinde herkes uya- Biyor, biribirine: — Ne oldu? Ne var?.. Diye soruyordu.. Köse şeytan güçlükle yerinden doğru - larak; — Buradan gitti, buradan gitti. .. Diye 'arasanın kapısım gösteriyor, ayni zaman(n içinden şöyle söyleniyordu: — Vay canına. Bu Türkler ne biçim! insanlar?.. Bir mandayı uyulacak Okadar olan ilâç bir genç kıza vız geliyor. Sonra da bu kız eli hançerli bir koca herife karşı koyuyor.. Tevekkeli bütün dünyaya mey- dan okwyorlar. Sara her tarafında koşuşmalar, se8- lenmeler Haslamıştı.. Geniş bahçede mere- deyse | k meş'aleler dolaşacaktı, ... —23 Bir Kurnazlık — İşte arkadaşlar, her şey söylediğim! gibi yapılacak olursa zafer bizimdir. Dü-| şününüz ki yurdumuzdan en sşağı hesapla bin beş yüz mil uzaktayız. Her şey ve! herkes bize düşmandır. Bizi yaşatacak ve den denize açılmak için hazırlık yapıyor - dur, Venedikliler, Cenevizliler, Rados şö- valyeleri palalarımızın keskinliğini gördü- ler ve dayağımızın tadını tattılar... İspan- yol dostlarımızı elbet onlardan aşağı tu- tamayız.. Manevranın ve savaşın anlattı- ğım şekilde yapılması için Valaniiyaya varıncıya kadar lâzım olan manevra ve ö- ğütleri yaparsınız. Haydi arkadaşlar, hepimizin kismeti gür olsun.. Tan ona güvenenlerle ve yılmaz olanlarla beraber - dir. Kemal Reis bütün gemi kaptanlarını ve başlıca leventleri gemisinin kıç kasarasına toplamış, konuşmuştu. Hep beraber İs - panyol donanmasına karşı kullanılacak savaş şekli tayin olunmuş, sonrada bu sözleri söyleyerek (toplantıyı bitirmişti. Gece durgun olan hava epeyce kımıl - e — —— Bişi MİLLİ SİNEMADA 2 büyük film birden CLARK GABLE - JEAN CRAWFORD'un son temsilleri ALTIN ZINCİR Ayca: ÖLÜM CANBAZLARI filesi senin aklına gelemezdi. Deniz Ejderi; Kemal Reis Türk gemileri kıyıdan bir mil kadar açıktan gidiyorlardı. Buraları baştan başa yeşil ve dağlıktı. Deniz kenarlarına kadar portakal bahçele- ri dolu idi, Kalabalıktı ve sık sik güzel kasabalar vardı.. Türk filosu Denis, Gandiş, Küllera, Sücka gibi İspanyol kasabalarının önlerin- den geçtikçe onları gören İspanyollar bü- yük bir sevinçle alkışlıyorlardı. 2 — İşte filomuz... Bunlar amiral Ami kezin hafif gemileri olacak... Artık Ke mal Reis denilen deniz ejderinden korku- muz kalmadı, Diyorlardı. (Arkası var) ———— Buştan sşağı heyecan > Bugün güzel bir film görmek için amı Şen bir mevzus, nefis bir maskiye ve büyük bir heyeti temsiliyeye malik VİYANA GECELERİ Gözel Viyana S Ü M E R sinemasına filmini göcteren gidiniz. Memnun kulasek ve hoş vekil weç receksiniz. Oyniyanlar : PAUL HOR- TİGER - LEO SLEZAK - BERMANN THIMIG >» HİLDE VON STOTLZ İlâv. ten: Paramount Turu | - Bugun İl de tenrilââli matinş KONTİNANTAL Ahengine dünya dönüyor ve dönecektir BianBül Erkek Lisesi Satınalma Kurumundan: Okulumuz kalöriferinin kazan ve körularının tamir ve ıslâhı 1476 İi- ra 50 kuruşluk keşifle açık eksiltmeye konulmuştur. Eksiltme 6/12/9335 cuma günü saat 14 te İstanbul Kültür Direktörlüğünde toplanan okulu) muz #stınalma kurumu tarafından yapılacaktır. İlk teminat 110 lira 74 kuruştur. Fenni ve idari keşif ve şartnameler okulumuzda (görülebilir. İstekliler bu gibi işleri eyi bir surette yaptıklarına dair resmi daireler. den bonservis ve Ticaret Odasının 935 yılı vesikalarile eksiltme günün. de kuruma başvurmaları. o «7542» Tedavisi Mümkün Olmıyan Bir Hastayı Öldürmeli Mi? Baş Doktoru | | Cerrahpaşa Doktorlar Da Ada — Tedavisi mümkün olmuyan ve fazla utırap çeken hastaları öldürmeli mi, öl - dürmemeli mi? Cerrahpaşa hastanesinin değerli başdok- toru Rüştü; kendine hâs samimiyetle: — Yahu, dedi, ne olursun? Kırk yılda bir de sunlsiz tarafından lâf et! Ve gülerek ilâve etti: — Hem ne biçim sual bu? Sen bu doktorlara değil, katillere sor! — Bu cevaptan, öldürmeye taraftar ol- madığın anlaşılıyor üstat? — Ha şunu bileydin! Doktorlar da «- suali haline! kurtarmak vazifesile mükellefsin. Günün birinde karşma birisi çıkıyor: — Efendim... Sen hasta öldürür müsün, öldürmez misin? diye soruyor. Sorarım sana, böyle bir sualle karşılaşme İ ca ölür müsün, öldürür müsün? — Ben olsam, istediği cevabı verir, öl- mekten de öldürmekten de kurtulurum! Değerli doktor, içleri gülümseyen göz- İerini gözlerime dikti, kaşlarını kaldırdı, ve başını salladı: — Ben de öyle yapayım baril. İlâve etti: — Yaz öyle ise.. Ve gazeteciye mülâkat veren bir hekim iresmiyeti talınarak söze başladı: /> Ben, doktorların hasta öldürmelerinde- ki sayısız, manamzlıkları, küzumsuzlukları İ saymaya kalkışacak değilim. Çünkü bu Küzumsuzluklar, ve manasız- hklar, en kuş beyinlilerin bile tahmin ede - bilecekleri kadar meydandadır. İ Ben, bu işte akla belki en sonra gelen bir tek mahzurdan bahsedeceğim: dırılabileceğine inandırabilirseniz şifası im- İkönsz hastalarn öldürülmelerine itiraz e - deceğim: Bir an için ve farzı muhal olarak, öldür- mek fikrinin taraftar bulabileceğini kabul İedelim: O takdirde bittabi, ölüme müsta- İhak bir hastanın katli hakkındaki rapor, bir tek doktorun imzasını taşıyacak değildir. Çünkü doktorlara bu kadar geniş salâ - hiyet vermek, bu salâbiyet kadar geniş swi- istimallere yol açar. Bu itibarla, bir hastanm ölüme müsta- hak görülüp görülmiyeceği hakkındaki hü- küm, rapor, bir tek doktor tarafından de- öl, bir doktorlar heyeti tarafından, yani bir İnevi otbbi mahkeme» tarafından verile - | cektir. Ben, bu insani (1) idam hükmünde dü- şönülebilecek hataları da sayıp dökecek değilim. Fakat sorarım size, bu tıbbi heyetteki "hekimler, hastanm idam fermanını imza « ilamak cesaretini hangi bilgilerinden ala - | eakelar?” | Bırakın ki benim söylemek İstediğim İmahzurum, cevabı serilemiyecek olan suali bu değildir. Bugün iddin ettikleri bir hak- İ Ve hangi şuuru yerinde doktor, bu it - bamların, bu İtirazların ve bu memnuni - yetsizliklerin töhmeti altına girmeye cesâ- ret eder? Güldüm: he Doktorlar, itirazlara, memnuniyetsiz. liklere ve ithamlara hâlâ şerbetlenme- diler mi? Oda... güldü: — Şerbetlenmişler var mı bilmiyorum. Fakat eğer varsa matlöp olan, adam öl « dam öldürmeye başlarlarsa insanların | Doktorsun. Yani insanların bayatlarmı Beni, sade bu mahzurun ortadan kal - ee Birinet Kânun 1 ” Rüştü Diyor ki: m Öldürmiye Baş" larlarsa Vay İnsanların Haline... Doktor Rüştü İle Mülâkat İdürmek salâhiyetini onların eline düşür” | meketir! | O sırada yanımızda, hastanenin değe | mütehassıslarından Ahmet Şükrü giri” | ti. Bu tesadüfü fırsat sayarak sorgum © | İda tevcih ettim: — Geçen gün, dedi, bu suali bana b” talarımdan birisi sormuştu. Anketinisi O İ yormuş: z | — Siz, dedi, tedavisi imkünser bir tayı öldürür müsünüz? İ “Ben ona, alışımadığım bir şeyi yapım İ cağımı söylemşitim. N İs Ben; dölan not küğrtlarıme cebime MENİ İrirken o güldü; ve bu mevzuda şist” kadar yazdığım doktor sözlerinden #9, ğunu mahiyetinde açığa vuran bir GÜ verdiz A — Sizin ba anketi bir taraftan neft | meniz, bir taraftan toplamanız çok YAN tır. Çünkü kendilerinden önce konuş İrm cevaplarını “okuyacak (olan beki hatır karmak, pot kırmak korkusile bt. kanaatlerini gizliyecekler, ve sö: ğ İtaya atılmış kanaatlere göre âyar ede | lerdir! İ | Biraz düşününce, muhatabımın çel İhakrz bulamadım. Ve doktorlarımız vaplarını âyar etmekte gösterdikleri Mf rete hayran oldum. el i | SELİM TEVFİS Çin Karışıklıkler! Ve Japonya Londra, 30 (A.A.) — Haber veri İdiğine göre, Japon hükümeti, Si Çin'deki istiklâl hareketinin . bir Çin hâdisesi olduğunu fakat, o duğu coğrafi vaziyeti dolayısiyle pon hükümetinin bu hâdise ile agi dar bulunduğunu Tokyodaki ki maslahatgüzarına bildirmiştir. Pa Japon hükümeti dokuz devlet © İlaşması hakkında hiç bir telmib mamıştır. ik > Bir Matbuat Emek" i tarını Kaybettik | 25 yıldanberi gazeteciler ars”. da ilân odası müdürü sıfatile ©, İmış ve çok kıymetli hizmetler e İmaş olan Bay Fazıl Zeki, yi man evvel tutulduğu hastalıkta” 2 itulamıyarak dün (Heybeli) d9X, ivinde Allahın rahmetine ka yor İtur, cenazesi bugün öğle üzeri dg | ılarak (Heybeli) kabristanın# * mülecektir. y Fazıl Zeki münasebette bı ğu bütün gazetelere kendisini s9”... miş, dürüst, hoşsohbet bir ar tı, ailesine taziyelerimizi beya” © riz, Ki Naşit - Etoğrul Sadi i Halide Şehzudebaşı TURAN tiyatrosunda ukgam 8.30 da Donanma Gecesi Matine 14,30 da N KILIBIK ; Fransiz Tiyatrosunda Halk öper Bugün matine 14,30 , akşam 2099 İl SEVDA OTELİ di Büyük fantasi operet > Pek yakında Telli 'Turs$ <a Tepebaşı Tiyatrosuni? Çocuk Ty Pazac gündüz gi 15, akşam 34 saz Sh Yazan: Ekree, | Müzika Camel Fe | İlk Kânun içinde Pasertesi i lari operet oynanacaklır.