Eski Ramazan- ların şenlikle- rinden; Mahya- lar ilk gün bü- samilere bu ku- tün cümle ile ralurda Eski Ramşzanıar Iftar Sofrasındaki Cevizli, Kaymaklı Gülla Ay Gibi Yarım Simitler, E llâçlerifir aklavalar Ne Oldu? tindi Dolmaları, B Eski Ram”a;iaraın’ S;di En Çok Tesiri Kalan İki Şey: Maniciler Ve Karagöz... |tarşı minderde, pencereden sokağa ve karşı minarenin kandillerine bakarak |bekler. Ağır bir sük |takatsizliği, omuzlara yüklüdür, Bir- denbire patlayan topla beraber ma- hallenin bü dan: - Heyyyyyyl üt içinde orucun son tan mı, bil . Eski Ra: Ttüyor, in çocukları hep bir ağız. diye bağrışırlar Karşı mezarlık servilerindeki kargal, |çöker.. Maazallah, maazallah! Plarındaki iştah kadar mest frdır i, göz karartıcı bir E kide birde, yemekten, çiğnemekten hâ- $ıl olan yorgunluk — Oooooohl. diye ağızlardan çı - parmak Iftar coşturucu, sofrae yoktur. kar, ayva komposi ları, kaymaklı güllâçlar boğazlara dizildikçe gözlerimiz baygın hktan kapanırdı. iribiri ardına irdi? | liyor, bekliyorsunuz. Etrafa ay gibi ko- imitler diziliyor, bekliyor i 20 se-| kulu yarım simitler T Meleie "::::n s:- sunuz. Büyük kayık tabaklarda küçü-| zanı dana - laları, h ana Orta oyun- | cük güllâç dağları dizili, bekliyorsunuz, *, karag 'zleri, h y frenklorin yıl babaları gibi, * torbada türlü türlü yiyecek-| S*vizli, kaymaklı, sütlü Gi kâğıtları gibi âlâ kokulu irmik hel-| Ü olarak gelirdi. bütün evlere, bütün ma -’ Saldığı tatlı ses.. Davul güm- e avazla: n | öylemi geli Eski Ramazanlardan şimdi en çok İ|tesiri kalan iki şey vardı: Mâniciler ve |Karagöz... Akşamdan « küçükleri bu Karagö |ağlar, üzülürdük. Mahallenin |kopuk çocuklarının sallayıp, başıboş ser |hayrandık. “Ne cesur cuklar! Ne babalarından, ne de ağa - beylerinden korkuyorlar!.» derdik. Bi- zim evin karşısındaki arsada her Ra- İmazan Karagöz kurulurdu. Tahta sıra- lar üstünde, büyük annemizin dizi di binde ne çok gülerdik, taze, kokulu si- nra biz evin Ürtm z b ılmııı' he r için ne çok haşarı, ellerini — kollar bestçe Yüki çıkışları babayiğit ç un an — çocuk tanan kınalı saçlı ihti tölü, gül yüzlü genç Akşamın hafi /da dü- | , hafif karanlığın ler | bardak sular içerdik Ya Hak! Perde kurdum şem'a yak- tım gösterem zillühayal! Diye ortaya Haciyvat vinçle ellerimizi biribirine vurur, b Karagözü telai A kizim Şöldi barek pek te çabuk apal, Bir yıl hemen-| » MüÜl *Özünü aç l ç Keramet teyze, yarın ak- B ınca se- A ÇAA buyur inşallah!. miş ahi olmaz ayol.. Bizimki b t . Anca beraber, kanca bera- Zimi ke |yecanla arkadan — gelecek, İ|beklerdik.. Eski Ramazanlardaki Karagözlerin Jen canlı oyunu «Kanlıkavakla, Kara - gözün sünnet oluşu» dur, İHay Hak! Mesiretgâhı ehli aşka sinem | gibi bağ olmaz | Böyledir ahvali ölem çeşmi binaya ya- | sağ olmaz konuştuklarından yuvermez ki.. | imamın — arsasına aka ye bazırlanın ayol. Ah bu '“!-»ır_.(,_""* leri, ne de havalanıp, V-| Cana Karagöz ve cenli “Hacıyvatta (Naşit ) — : sofra |gütün © tulumba tatlılarına, hindi d”, ğ Diye Haciyvatın erkes tavuklarına, mavi Çİ- bir şey ınlımııdıl' amma, yine de canı İaaalarna garaa aa e aa bakalaıkildı, eğlenemedi yavrucakl. | de çekli hı":f '::"ı Bötün bu bekleyiş- mesinler diye zoru zeruna, içimizi pat- aka bekliyor! j u vakur, Jatarak gülerdik. ğ ü ağır, a ler esnasında evin büyüğ! Ya o mâniciler.. Aman Yarabbi, pen- cerelere üşüşüp, uykularımızı terkede. inlediğimiz mânileri günlerce v. altı — çizgili ? Solrala, Ch ipek işleme havlulu if- hiçpi “"da beklemek kadar dün- a RA, #Y tatlı değildir. Düşünün, ,,'u. arları tüten İnsanın burnunu 'Sİ bayıltıct bir küâse çorba ge- üzy Iluvnrlıık_ İrek nutamazdık Akşamdan sonra evvelâ ketenhelva |cx geçer, sonta kokulu, baharlı simitçi, İDaha sokağın başında: | — Vay ne güzececel ketecen hetvaa! diye sesi gelince, gündeliğimizi hazır. lar, kapılara üşüşürdük. giri Kaha haşmetli, debdebeli olurdu. Bir iki: | dan sonra mânici boy sesini birkaç öksürmekle pencereden eri nunu diker, temizler, sonra gözlerini pencereye dikerek başlardı: |Besmeleyle çıktım yola Selâm verdim sağa sola Vakti şerif hayırli ola Vakti şerif hayır ola | Dambur dambur dambur. damt. aragöz | eli Ganmanaa 'N canlı hayallı K mitler, fıstıklar, fındıklar yer, bardak ti Dam- | Tedavisi Mümkün Olmıyan Bı/fashıuı Öldürmeli Mi ? Ordinaryüs Profesör Doktor Burhanettine Göre ekimin Vazifesi, Hastanın Hayatını Uzatmaktır,Fakat. Ben evvelâ, bu sorguda «öldür- kelimesinin kullanılışma — muteri- - Bu kelime, mesleğin doktrinlerine n tabana zıttır mkü hekimin vazifesi, hastaların uzat- *'" YGIHII,' Operatör Burhanettin tal | hayatlarını mümkün — mertebe |maktır. Öldürmeke deyince, muhayyilede İürperti veren sahneler canlanıyor: Ve zehir olduğunu bilmi, doktarlar, göze, beyaz gömlekler Ve bilmiyor değilsi cinayet kanı bulaşmış birer katil gibi ilâç, ıztıraplarını dindirdiği görünüyor. hayatını zehirlemektedir. Halbuki mesleklerinin — kudsiyetine | Fakat hastayı, ermiş hekimler, hastalarına, en yakın işkencelerinden olsun kurtarmak mec- akrabalarına karşı besledikleri şefka- | buriyetindesiniz. Ve bence — sönme ve muhabbeti mahküm bir hayatın ıztırap dirı bundan daha — insani yoktur. Nitekim dokt robik muayene! w değisinir. niz ki verdiğiniz hastanın hayatının ti, alâkayı, merhameti duyarlar. Kanundan hasta hakkı- ni istemek için cemiyet kuran İngiliz doktorları bazı intikamların alınması na mesleği vamıta etmeğe niyetlenmiş de yüz isabetine kani olduktan sonra, öldürmek arda nesci ve mi görünen bir hastayı ıztıraptan kurtar- | vVurmaktadırlar. öldürmek hakkı! — Bu usule başvurmak imkânı da mev- Bu maksadı | cutken, Ingiliz doktorlarının öldürmek imkânı yok |(hakkı isteyişlerine bir türlü mâna ve- mudur? |remiyorum. Muvakkat acıların büyüklüğü bazı| —Ümitsiz bir metanetsiz insanları yaşamaktan bez- böyle insani bir yolla kısaltmak imk vı varken ne istiyorlar Hastaları bıçakla, tabancayla, ve - öldür- mak için, kanundan istemeğe ne lüzum var? cinayet işlemeden temin hastanın — iztıraplarını direbilir. Meselâ, önümüze, konulan kemiği kı rılmış bir hasta yatırırlar.. Hasta, kırığın müthiş suzısı kıvranırken size: Doktor beni öldür, diye yalvara ya avuç avuç, şişe şişe zehirle içinde mek Eğer böyle ise evvelâ onları tedavi altına almak lâ bilir. Fakat, birkaş bafta de eski ha- line kavuşacak olan o hastanın, bu 1z- tırabı kadar geçici arzusunu yerine ge- | fından Kitap emal Zeki Takdir Gören Bi Çocuk dokte dil bay tirmek mi lâzımdır? n Bunun haricinde, bazı istisnal vak'- k alar yok değildir. Meselâ kanser... sine başlandığı —takdirde, tamamen kökü kurutulabilen bu m: hus hastalık, çok defa ihimale uğra tılmaktadır. Ve tabil uzun zaman ihmal edilen hastalık gibi, şifa bulmaz bir hale gir- ktedir. Bir doktorun bu ihmalden nmamış bir hasta ile karşılaştığını açıyorsunuz 4 ve (10 Zamanında tedavi alk Fırkası merke ameliyatla ası fırka tür Musiki Müsameresi Halke i kânun 6 Bey V bârü di düzenl Çağr alına (C Toplantılar, Davetler — Güneş Kulübünün Konleransları t indan her ayın b vur edin: Karnını Karaciğerinde, midesinde, kanser, tu uyorsunuz. Ve biliyorsunuz. mör veya Larkom bu onun kurtulamıyacağ Ve biliyorsunuz ki o h el bile sürmeden kapadığınız karnında, fitilli yanık bir ölüm dinamiti gizlidir. Bu dinamit ergeç patlayacak, ve riler. hastanın hayatını söndürecektir. Mutlak bir ölüme mahküm olduğu- Habi nu bildiğiniz bu biçare hasta üstelik |isimli bir konlerans verilecektir. te, dayanılmaz acılar içinde kıvranıp | Hukuk İlmi Yayma Kurumu durmaktadır. Konferansları O takdirde, onun karşısına geçip: — Biz hayat kurtarmıya memuruz! diyerek kolları kavuşturmak, — bittâbi bir hayatı söndürmek kadar büyük bir tanın yarasına Gi kulüt içüncü pazar günleri saat 17 de k ve danalı çaylara de edilme müzdeki pazar da İsım nil tarafından halk - gür e real Ankara eHukuk (i yayma kurumu» a H A bugün Başlamak ü " Kan mühtelif profes 1 evindi cinayet olur. Bu itibarla, onun ıztıraplarını din- dirmek mecburiyetindesiniz. Bunu te min için, müsekkin ilâçlara — başvur tarafından devam edecektir. cak: Vereceğiniz |kurtaracaktır. Fakat onun vücedü, vereceğiniz alışacaktır. O zaman ilâcın miktarını caksınız. Bunu yaparken, Dozunu git- tkçe artırdığınız müsekkin ilâcın bir v dambur dambur Davulcu davulunu pencerelere başlar çoğabır, gede bütün o top tep bandilleri, gökyüzünde ' yık dızları ve ayı, hafif serinliği ile bura keder bişle şenlikli, neşeli, uya- nık geçerdi. Eski Ramazanlar; Bilmem ki soğuktan, kışlan, yoksa pa- 2 İNCİ TEŞRİN |30 R &n 1935 CUMARTESİ ilâç, hastayı acıdan Arahi Ra 1354 ilâca sene çoğalta- KAvi gümbürdettikçe SARAH Zesat |Ramazan Ezanl şimdi hayal oldu. rasızlıktan mı? Reşit Şevket [