2 Sayfa SON POSTA Büyük Deniz Romanı Korsanın Aşkı Zeynep Kor Yazant Kedircan Koflı l kulle Ebu Yahyanın Yü- züne Bakarak Geri Geri Çekiliyordu. -30 — Seyh Ebu Yahya topuklarına kadar inen ipekli bir entari giymişti. Belin - de ince ve yeşil bir kuşak, bu kuşağın üstündeki incecik bir. kemerde, ya - nından hiçbir zaman ayırmadığı altın saplı, işlemeli ve ucu kıvrık bir hançer vardı. Başına küçük ve beyaz bir takke koymuştu. Yüzünde avma yaklaşan ve onu ye- mek için bütün istil ilerliyen bir sırtlanın hırsı okunuyordu. Odanın kö- şesinden dağılan titrek ve solgun ışık onu daha korkunc gösteriyordu Yatağın yanımna kadar geldi Gene kıza baktı. Zeyneb Uyuyor!.. el rasgele bir kenara bırakılmıştı. Ba. şı da sola doğru azacık iğilmişti. Boy- nu, kolları, vücudünün güzel ve biribi- rine pek uygun olan çizgileri harikulâ- deydi. İhtiyarın gözleri bir iki dakika için ona dahp kaldı. Ebu Yahya, karısını ve haremdekileri bir kervanla gönderdikten sonra »» Zeyneb yarı karanlıkta iki kıpıyılçıyı geçildiğini, taraçanın ucunda da da baktı. ancak bir kulaç aralıkta bir ağacın İkisi de akşamdan bıraktığı gibi sür- | dalları olduğunu bir anda hatırlamıştı. Ve... Yatağın kenarına oturdu... Bu sırada genc kız kımıldadı ve mı. rıldandı: — Hüseyin!... Yiğitim!, Bu isim şeyh Ebu Yahyayı bir sa- niye için ta; apmıştı. Sanki gene kız Boğa Hüseyini çağırmıştı ve deli - kanlı sanki şimdi gelecek, bu moruğu bir uyuz kedi gibi ensesinden tutarak gülüydü. Pencere de kapalıydı. Fakat fırlayış lâzım olduğu kadar Bu adam 'neröden Şirebilrdi?... — | LAk Olmamış, ihtiyar kaplan hiç u - Ebu Yahyanın mulmıyan bir çeviklikle gene onun yo- Hücumu lunu kesmişti. Düşünmeğe vakit kalmadı. Şeyhin, kendi üstüne doğru geldiğini gördü ve elile kapıyı göstererek: (Arkası var) Kumar Oynuyorlarmış — Çıkınız!... Bağırırım... — Rezalet olur... Çıkınız, diyorum size,.. Bu bir pencereden aşağı fırlatacaktı. Fakat neden kendisini kuruntuya veriyor? Her yer ıssız ve her taraf sessiz... Bu saatte belki bütün Cezayir, bü - tün dünya uyuyor.., Uyanık olan yalnız şeyh Ebu Yah - yadır. Türk korsanları ise kimbilir nere - de? İspanyol gemilerinin topları altın. da denizin dibini boylamadıklarını kim söyliyebilir?... Hayır... Bu korku artık yoktur. Zaten Cezayire gelseler bile bu ve- fer toplarla karşılıyacaktı. Sultan Ebu Hamu da vermişti. böyle emir Ebu Yahyanın Burnu Son bir iki ay içinde şeyhin talihi © kadar iyi gitmişti ki.., Bir öc almıştı. Kemal Reis değerli armağanlar vermişti. İspanyol amira- hını güzellikle savmış, hatta dostluğu- fu kazanmıştı. Şimdi de işte vaktile o kadar sevdiği elâ gözlü Zeynebin da - ha güzeline kavuşmuştu. Bu sırada genc kız, bir yayın boşan. Mması gibi ansızın yerinden fırladı. Ba. pt şeyh Ebu Yahyanın burnuna çarp - mıştı. İhtiyar sırtlan birdenbire: — Ahhhh!... Diye inledi. Ve geri çekilerek burnunu tuttu. Acıdan gözleri yaşarmıştı. Fakat şikâyet etmiyordu. Çünkü gonc kız bunu herhalde istiyerek yap- mamıştı. Fakat nasıl oldu da uyandı? Dilsiz | cariye bayıltıcı ilâcın damlalarını sü -| rahideki suya pek az mı koydu? Yok. sa İbni Hüzeyme uyku ilâcı yerine Başka şey mi verdi?... Bunları düşünmesi bir saniye bile sürmemişti. Bu bir Alçaklıktır!. r ku ile büyüyerek ona bakıyor, ayni za- manda geri geri çekiliyordu. Ebu Yayha başını doğrulttu. Zeynebin umduğu gibi ona güleryüz göstermedi ördü. Genc kız işte şimdi bu yabancı erke- ğin kim olduğunu iyice görmüştü: — Şeyh Ebu Yahya!... Siz hal,.. Bu bir alçaklıktır. İbtiyar sırtlan gene kızın söyledik- lerinden yalnız kendi adını anlıyabil - mişti, Avının kendinden gittükçe uzaklaş - tığını gördüğü için telâşa düştü. Elini burnundan çekti. Gözlerinin aslaklığını bir hamlede sildi. Gene kıza doğru yürüdü. Genc kız gözleri iğrenclik ve kor- | alçaklıktır. Genc kızın söylediklerini Ebu Yah- ya sanki duymuyordu. Duysa bile bun- lar sanki onun hoşuna gidiyordu. Öyle ya, bağırırsa kimden korka - caktı?... Hiç umulmıyan bir çeviklikle sal - dırdı. Genc kızin bir kolunu kavradı. Fakat Zeyneb birdenbire bir ceylan da kumar oynadıkları iddiasile Fahir, ki, Ihya yakalanmışlardı İstanbul İkinci İflâs Memurluğundan İstanbulda Sultanhamamında Hamdibey geçidinde 18,20 numarada İsak Şişmanoğlu şürekâsının iflâsının 29/ 5/935 tarihinden itibaren — açılmasına mahkemece 25/9/935 tarihinde karar ve- manifaturacı çabukluğile silkinerek kurtuldu ve kö- rilmiş olduğu tashihan ilân olunur. ... ... şeye çekildi: (17112) — Çıkın, diyorum. Vallahi bağırı | ——— rım... Benden ne istiyorsunuz?... Ben Tepebaşı Şehir nikâhlı bir kadınım,.. Haydud herif... Tiyatrosunda Çık bura Bunları çok yüksek sesle değil, fakat sert söylüyordu. Ne de olsa ortalığı gürültüye ver - mek istemiyordu. Ayni zamanda düşmanına karşı du. rabilmek için etrafta birşeyler arıyor- du. Yoksa Öldürürüm hal, Ebu Yahya kıynışık duran gizli ka- piyi itti. Genc kız işte o zaman şeyhin nere- den girdiğini anladı. Buna şaşmıştı. Şeyh Ebu Yahya fırsatı kaçırmak is- temedi ve bu sefer genc kızın üstüne 30/11/935 Cumartesl gündüz saat 15 de Çocuk Tiyatrosu Cümartosl akşamı saat 20 de SAZ CAZ Yazan: Ekrem Reşit Müzikı Cemal Reşit İlk Kânuna içinde Pazartesi akşam- ları operet oynanacaklır. Tiyatrosunda Halk Opereti 14,30 da, akşam 20,30 da SEVDA OTELİ Büyük fantasi operet Pek yakında Telli Turna yürüdü. Naşit - Ertuğrul Sadi Zeyneb bir iki yumruk ve tırmık at. Halide tı. Şehzadebaşı TURAN Kurtuldu. Demindenberi gözünden tiyatrosunda akşam 8.30 da kaçırmadığı gizli kapıya doğru fırladı. | Karımı Bon Öldürdüm Buranın Ümmü Gülsümün — odasına Matiae 14,30 da açıldığını, oranın penceresinden tara- Donanma Gecesi Bu hafta SARAY ginemasında Venedik beynelmilel sinema müsabakasında birinci mükâfati kazanan ve Afrika ormanlarında çevrilen BOZAMBO Şayanı hayret film büyük muvaffakıyetle devam ediyor. Istanbul Erkek Lisesi Satınalma Kurumundan: Okulumuz kalöriferinin kazan ve korularının tamir ve ıslâhı 1476 li- ra 50 kuruşluk keşifle açık eksiltmeye konulmuştur. Eksiltme 6/12/935 cuma günü saat 14 te İstanbul Kültür Direktörlüğünde toplanan okulu- muz satınalma kurumu tarafından yapılacaktır. İlk teminat 110 lira 74 kuruştur. Fenni ve idari keşif ve şartnameler okulumuzda görülebilir. İstekliler bu gibi işleri eyi bir surette yaptıklarına dair resmi daireler- ! den bonservis ve Ticaret Odasının 935 yılı vesikalarile eksiltme günün- de kuruma başvurmaları. — «7542» Yeşilköyde şimendifer istasyonun - Yurda Bir K - 'na * (Baş tarafı 1 inci yüzde) müdürü Yusul Ziya, Başbakanla refaka tindekileri karşıladılar. Vapur, derhal hareket etti. Yolda, sa - hile yakın toplanan halk ve mektep çocukları alkışlıyor. Üç çeyrek saat sonra Paşabahçe görün- dü. Fabrika, bütün heybet ve azametile göz dolduruyor. geçerken her taraf bayraklarla donanmış. İskelede, fabrikanın genç müdürü Adnan ile fubri- ka heyeti idare azasından saylav Kılıç Ali, Necmettin Sadık, ve kaza kaymakamile Halk Partisi azalarından mürekkep bir is- tikbal heyeti. İki tarafa polisler ve mek - tep talebeleri dizilmiş. İskeleden fabrikaya kadar olan mesa. feye fasılalarla kıymettar vecizeler sıra - lanmış. İlk vecize: (Birimiz, hepimiz; için). bepimiz, — birimiz » , Vapurdan evvelâ Başbakan çıktı. Celâl Bayar da beraberdi. Başbakan, bir tepsi içinde takdim edilen makasla kordelâyı kesti, fabrik irdi. ü bir gürültü ile işliyor: ortasına büyük bir bayrak asılmış olan iki uzun Bacadan dumanlar fışkırıyordu. Fabrikanın meydanında tefne yaprak- ları ve bayraklarla süslenmiş kürsüye ev- velâ Halk Partisi Paşabahçe şubesi reisi çıktı. Bir nutuk okudu. Hükümetin iktısat sahasında gösterdiği emsalsiz terakkiyatı takdir ettikten sonra, büyük Önder Ata - türke tazimatını arzetti. Nutku Ondan sonra kürsüye Başbakan — çıktı. —Arkadaşlar!.. Geçen sene bu fabri - kanın temelini attık. İşte bugün de fabri: Fıyı açıyoruz. Fakat fabrika, bir kaç ay anberi işliyor, ve ümidimizden pek fazla randıman veriyor. İmparatorluk zamanın- | |da da böyle bir fabrika açılmıştı. idaresizlik yüzünden yaşamadı. Diye başlıyarak — cumuriyet — devrinin azim ve kudreti sayesinde her teşebbüsün metin esaslara istlinat ettiğinden bahsede- rek dinliyenlerin kalplerine büyük ümütler ve memnurnüyetler veren uzun bir nutuk söyledi ve alkışlar arasında kürsüden indi. Babriye mızıkası İstiklâl marşını çalar- ken fabrikaya girildi. Evvelâ üst kata çı- kıldı. Burası fabrikanın esas kızmı idi. Pek geniş bir salonda, fabrikanın muhtelif ma- mulâtı teşhir edilmgiti. Görülen şeyler, cidden hayret vermek- te idi. Bu fabrikanın adı sadece (şişe fab- rikası) olduğu halde, bir çok şeyler göze çarpmakta idi. Büyüklü küçüklü şişeler, lâmba şişeleri, eam hokkalar, cam kavanozlar, su bar - dakları, kristal eşya, şampanya kadehleri.. Daha öyle şeyler ki. bir anda aklagelmedi- &i halde, görüldükten - sonra pek lâzımlı şeyler olduğu anlaşılıyor. Başbakanla İktisat Vekili, bunları aytı azandıran Bir Fabrikâ Başbakan kordelâyı loı_o! ve bir cam vazoyu muayeno hskelede büyük bir kalabalık orada da | İrika, tamamen faaliyet devresifi Fakat | Milyon Lirâ Dd ayrı tetkik ettiler. Ve germiit ğ ettiler. ü ,..d')f * Fabrika bir esas kısmile sımlardan, fızın, harman, amballi Ö va kutu, ve sandık dairelerindii ÖĞ kep. 4 İmalâtta kullanılan toprak. " (Kilyos) sahilinden pı.nııo'-vj müdürü tarafından Başbakanâ Jı gösterilirken, Celâl Bayar, izaböf Bu madenin, pek ıınıin” söyledi. İmalâtta kullanılan . radan getiriliyor. Bu taşlar alt ':,—!, #irmen mekinelerinde kınlıyot: FÖŞ haklar vantasile yukarıya çıkaSi mele kızlar, bunlardan icap 047 f âlıyorlar. Arabalara kwıı»;-’* — lara sevkediyorlar. Bunlar, liyat geçirdikten sonra iki kasmf l yorlar. Bir kısını, yıkanmamıstif. Ö n “adi işeler inüllede kallalili kanmış Kığtindan da daha ince F yapıltyor. Hara eşya, fırınlara knııuhlî:: rınların derecesi (1400) dür fırınlarda kalan eşya, tamamefti mamul bir hale geliyor. Oradatı —e dairesine sevkolunuyor. Sekiz #İLEL | soğuyor, artık istimale kabiliyetli | alıyor. B Fabrikanın bugünkü mesaisitf senede altı bin ton eşya GW | Halbuki memleketimizin ihtiyset (8 töndür. c,ğ Bir aralik * İktisat Vekili GÜ D | muharririmize: #— Her fabrika, yapıldıktap #f içeğı üç sene' bir tecrübe devflE |O fabrikadan hiç bir kâr ve 8 len mez. Halbuki görüyorsunuz AĞ ki jve menlaat temin etmektedir.* Demiştir. ” Hakikaten fabrikanın durumU ' vaffakiyet âbidesidir. Başbakat N İVekili, fabrikayı en küçük işleif İtetkik ettikten sonra, misafirle feye geçmişlerdir. 1 Yarım sant kadar da büfede g | İçirilmiş ve sonra vapura gelinmi? |— Her Türkün göğsünü — kabatl Bullmüli muvaflakiyetin meş'ee” |binilmiş, vapur hareket etmiştir- | “Vüpur iskeledan' uynbıkak İatlaşsülürü yüksüliyor, — fabi makinaleri işliyon buçalanndıi raı Çıkan dümanlar, semalarü |du. Fabrikanın Kabiliyeti 14 ağustos (1934) de ı—w"(ı kan tarafından atılan bu fabrikâ müz 1935 tarihinde ilk cami işletme tecrübesine başlanmıst!f Bugün şişe kıamı normal : işmaktadır. Ba Aecrübe devresinde - (25) muhtelif boy şişe yapılmıştır. fDavamı 13 üncü vüzde