şrlin Matbuatında GÖRDÜKLERİMİZ Almanyada * I7 MilyonBisiklet Almanyada otomobil nakliyatı iki yıl içinde bir misal artmış. 1934 â senesi içinde kamyon e yük taşınması ise kilornetre başına (3.440.000) tonu bulmuştur ki, bu miktar Smur demiryolu nakliyatının yözde (7) ©- Re tekabül etmektedir. Bu izahatı veren Almanyanın yollar ida- Tesi direktörü, bu münasebetle bisikletlere :“ı'ısuı yollar inşasına lüzum ” görmektedir e — Almanyada 17 milyon bisiklet var - î"i Yol kazalarının yüzde (66) sını da bu Bikletliler yapmaktadırlar, demiştir. * Büyük savaştan önce yapılan bir ( tiğe göre Rusyada doğan erkak çocukların a - 3 İmler mu? | Şirlıkları — Gt üste 281 gramdı, Talbuki Moskovah doktor 'den sonra doğan çocukların #klederi üet Sranskonun iddiasına göre Rusyada ihti - ÜNi Ci S00) geei belmytllki Rus doktor b münasebetler n İhüllin faydaları aznelerin karın - Tında İNGİLTEREDE Samuel Hoar Dış Siyasayı anlatıyor u“h'—f'---ir-v 27 (A.A.) — Dış işleri Ens- Ha'ünde verilen şölende Sir Samuel Sür yu söylevi vermiştir: “Zannıma kalırsa Ülkemizin diş si- Yasası evvelâ onun tab'an derin surette TIf sever olması esasına ve bir de Fene bu barış severliğin bir neticesi o- N ve çıkan İhtilâfların - sebeplerini Meydandan sultesir bırakmaksızın kal- dirmak ve muhtemel nizaları mümkün *lduğu kadar süratle yatıştırmak busu- Sanda milletin görüşlerinde ve temayül- inde mevcut olan itidal esasına da- Yanmaktadır. Krel Kabineyi Topladı Londra, 27 (A.A.) — Kral bu sabah Buckinghan sarayında yeni kabine â- Zasını kabul etmiştir. Yeni âzaya, bar nlıklarının mühürleri verilmiş, sonra | kanlar ilk defa olarak Başbakanlık Ko . Ik'nci Te Yocuklara tesiri R; 28-11-35 H ısN E T No5T DEKLİYENLER. M v Heyecanı, biraz sükün bulmu'“;i — Allahtan — ki dayanıklı — imiçl.. Pakize, beni kolumdan çekip odadan “Şarı çıkardı: Anne, sen, aşağı - Biti l N, onu, buradan göndermenin — yo- Ut bilirim; dedi. Boymu bükük, omuzları düşük, tevekkülle başınr sallıyordu: .— Hal Demiyeyim de ne diye- Ki? Aşağı indim. Ama doğrusu yu- Ariya kulak kabartıyordum. Yukarı- * Mırıltılar oldu. Pakize, sofaya çık- - Bana seslendi, sıcak su istedi. He- di a cezveyi götürdüm. Çok geç de- . Yukarıda, miril miril konuşmağa aşladılar. Kendi kendime; d"'"".k aYga yatıştı, barıştılar, diyordum. !_3" Taz sonra, Pakize, aşağı indi; zeytin, Peynir, yemekten de Allah ne verdi-| :". bir tepsiye koydu, yeniden meze sazıtladı. Bana, hiç bir şey — söyleme- di. Eh, artık, iki taraf da yatıştı. me- Sele kalmadı, dedim. Belki kz Terler, diye, saharları küllü ateşe diz” df'": kerevete şöyle bir uzandım. Pa- ize, istediği zaman, iner alır. Uzanır- ©N uzanırken, uyuyuüvermişim! - İhsan abla, hâlâ inanmıyormuş- gi- » Yüzüme şaşkın şaşkın bakıyordu: ç — Gerine gerine bir uyanmışım... (îyı' derin uyumuşum — ki gecekileri, Tüya gördüm! samıyarum... Hatıram- bulunan çocuklara bile tesir etmiş- | Laval Kabl_nesinln Algîllıa_ti Bugün Belli Olacak Sol Cenah Gazeteleri Lavale Karşı Hücumlarını Arttırdılar Sosyalistler: “Durum Lavalin Söyl;:vinden Sonra, Evvelce Olduğu Kadar, Fenadır,, Diyorlar Paris, 27 (A.A.) — B. Laval, .ııuı akşam radyo ile yayılan bir söylevinde şembe ü taayyün edecek ©- Jan :;r Frınıı:rııılııddıııııdır. Tas sarrufların yapılmasına devam cd'ıl.e— cek ve frank kıymetinin indirilmesinin ilecektir. ö.“;:rl.::ımı konuşmalarının müşkül olacağı düşüncesi, ihtimal yalnız Iıı.,ı. na bir çok ziyanlara sebebiyet vermiş- tin Endişe yeniden baş gösteriyor. Laval, frank kıymetinin bar ne sü- yetle olursa olsun indirilmesine muarız- dir. jhik göstermeğe çalışarak şu sözleri ilâ. ve etmiştiri Cenevre cu İ taahhütlere giriştik. bizim emniyetimizin başlıca unsurların- dan biridir. İngiltere ile yıpnı_ılrtı. ol duğumuz devamlı — çalışma birliğinde daima ihtilâfı mevzi kılmak — kaygusu |ile hareket ettik. z Süveyş kanalının İıpıhlmııı' hiç bir zaman düşünülmemiştir. Vazifem, müşkül idi. ftalya ile olan dostluk bağ- |Harımızı muhafaza etmekle beraber İıı: İgiltere ile döstane — mesai |birliğimizi balelden masun tutmak İve Fransanın Milletler Cemiyetine olan e gakatini göstermek — mecburiyetinde| idim. | fagiletere ile Frai İliği her zamandan sıkı ol esasına dayanmalıdır. Fransa — Rusya y kollektif güvenlik prı'nıihıne' ansa, bunu bütün dlplomı-. e ispat etmiştir. — Fransız <£ Sovyet misakı, hiç bir emleket aleyhine müteveccih .ddı'l- , Fransanın Berlin elçisi, Hitler'a bapta teminat vermiştir. D.oıllııklırı— ın hiç birinden vazgeçmiyoruz. Kuvvetli, müteyakkız ve sulhu e- paktının zaruri sonu- Bu pakt, bir-, | nsanın mesai malı ve itimi Fransa, sadıktır. Fr: tik teşebbüslerindi dir. - v 'da öyla kalmış!... Keşke rüya, olsay- ml, Tn nt 'Bu şefer de, kendi saflığına gülü-| yormuş gibi dudaklarının ucu ile çe İki ekingen gülümsüyordu : ’hn—'—"gıçbıhl:cı.nçıyhnnı hazırlar, !:u- pıdan seslenir, s#onra kapının önünu' yere bırakırım.., ae | Sözünün karışık mânaya çekilme- sinden korkmuşa benziyardu : Hle — Çaylarını hazırlar, kapının önü- ne bırakırım, diyorsam, sakın ık.lı'dn:- bir şey gelmesin... AÂyn ayrı _o.dıl yatarlar. Yalnız ben, çay tepsisi: Pa- odasının kapısı önüne bi beraberce içerler... — Kapının önünde ıeılcn:iim.._ıeo-' lenmedim; Pakize, gecelik gömleğiyle çı'ktı. Yerdeki çay takımına bıkmnd. İbile. İlk sözü; Neğdet, gece, gitti! De- mek'olmaz mı? Şaştım, şaştım da kaldım... A! Sana, kız, akıllandı, us- landı, diyorum da inanmıyorsun! Pek işgüzar, pek becerikli oldu, canım! O İkadar kavgadan, döğüşten sonra, nasıl yatıştırdı, nasıl evden çıkardı? ğ İhsan abla, yüzünü, elem ve - istı- tapla buruşturmuştu; | Fransanın bugünkü siyasasında mühim roller oynayan dört başı Laval, Heryo, Blum ve Dalatye ver Fransanın korkacağı hiç bir şey yoktur. Gazeteler Ne Düşünüyorlar Paris, 27 (A.A.) — Lavalin vermiş olduğu söylev hakkındaki mütalâalar muhteliftir. Büyük gazetelerle çoğun luğu temsil etmekte olan mutedil gare- teler, başvekilin sözlerini alkışlamakta «Eğer, Laval -yarın düşecek olursa Fransayı evvelce, içinde bulunduğu fe na vaziyette bırakacaktır. Belki de vaf xiyet daha berbat olacaktır. Radikal Sosyalistlerin organı — olan |Övr gazetesi şu sonuca varıyorı | « Yazı mi, tura mi?» Son Posta: Lavalin söylevi Fransa mnın durumunda şimdilik bir değişiklik İyi anlatılamayan ve anlaşılamayan ko - nulardan biri de namustur. Namus, cemiye- tin selâmeti için insanların yarattığı bir mel- humdur. Tabiatte namus yoktur. Gelgelek lim © mefhumu bulan insanlar, iyi ve kesin bir tarif yapamamışlardır. Fikrimi örneklerle aydınlatayun. Ben bir adam tanınm ki yalancı şahitlik yaparak — geçinirdi. Şer'iye mahkemesinde şahit din- — letecek her davacı onu kahvede bulur. eline |beş on kuruş tutuşturur. ve ebiliyorsun ya, — |Elân iş göyle olmuştu» diye Ona hiç bilme- İdiği davayı öğreterek rmahkemeye götürül- dü, bülbül gibi cöyletirdi. — İşte bu adam, komşu ile pencerdn pencereye cilvelesiyor diyip kanısını öldürdü Bir değil bir çok adamlar tanırım ki fahi- tedir diye analarını veya kız kardeşlerini öl- dürdükten sonra kanunun pençesine düş - memek için eşkiyalığa koyulmuşlardı. (elip geçenleri dağ başlarında soyuyorlardı. ara #sıra cana da kıyıyorlardı. Hele bir adam gördüm: Dağa kaldırılıp baydutlar elinde gebe bırakılar — ve sonra evine yollanan karısının dağurduğu çocu - iBun yine o baydutlar tarafından kaçırılması üzerine hükümete arzuhal veriyor, «enamus borcu» diye — piçi için göz yaşı döküyordu. K Dün de gazetelerde okudumı Çeşme- — meydanında bir genç. kız kardeşinin kene — di yaşıtı bir delikanlı ile seviştiğini duyarak - anasının da yardırnile - zavallı kazı bıçakla yaralıyor, yani bir namus cinayeti işliyor. Bütün şu örneklerden anlaşılıyor ki «na- alıp karısına götürmek ise de sol cenah gazotelerinde aksülâ-| / poramıştır. Hakiki durum bugün bel-| Tt8*, henüz Tâyıkile anlaşılamamıştır. Be- mel çok şiddetlidir. Sosyı gazetesi diyor kit *Vaziyet, Lavalin söylevinden son- ra, evvelce olduğu kadar fenadır.» Blum, yazıyorı Cmsen — BREZİLYADA Asiler Teslim Oluyorlar Rio de Janeyro, 27 (A.LA.) — Esif. |tem gelen son haberlere göre, âsilerden bir kısmı teslim olmuş ve bir kısını da dahile çekilmişlerdir. * Rio — de — Jeneyro, 27 (A.A.) —| Gazetelere sansür konulmuştur. Sonra, anan yahşi, baban yahşi, yunca gitmiş; işte ne söylemiş se söy- lemiş, kapı dışart etmiş... Fakat sonun- da sarpa saracağını bilseydim, hiç bu- na meydan verir miydim? Birdenbire, ocağa döktüğü kömür- leri hatırlamış olacaktı, kalktı, — ocağa koştu ve küreği aldı, nar gibi elleme- leri doldurdu, gözleri parlıyordu; — Kahveleri hakettik... Sinirlerim, başka türlü yatışmıyacak, Ah, Pakize- ciğim de vaktiyle gelse de, ona, bir çay yapsam! Ateşleri mangala döktü, kenarları külle besledi, bastirdı. küreğin ucu ile düzeltti: — Tam yatsı idi galiba... Başını geriye itti: — Yok... Tövbe, geçiyordu. Birdenbire durdu, kırık bir kahka- ha ile güldü: — Al Diyorum ya sana... -Aklımı, hâlâ başıma toplayamadım... Nereden nereye geçiyorum... - Peki; yatsı — idi. yatsıyı geçiyordu amma, ne - gündü, ne oldu? Aradan neler geçti? Cezveyi mangala sürüyordu: — Necdetle kavgadan Bir hafta son- ra idi Pakizeciğim, yaprakla; gibi tit- riyordu: Necdet, bunu, yanımızda bı- rakmaz!| diyor, bir daha demiyordu. Küçük iskemleyi çekti, oturdu: — Kızcağazın korkusu, beni de sarmağa başlamaz mı? Al Bunca yıl yaşadım, dünyayı Konyayı, insanları bilmez miyim? Korku da; ağlamak, su- tövbe... — Yatsıyı — O azılı herifi, nasıl sindirdiğini sonra anlattı. Meğer, vermiş rakı)"ı, wermiş rakıyı; OnU, körkütük — etmiş. gülmek gibi, insandan insana geçiyor.. Bir taraftan söylüyar, bir taraftan li olacaktır. Sol cenah gazeteleri hücam liatlerin takındıkları durum ise henüz |açıkça belli olmamıştır. Öcr gazetesi-| nin dediği gibi: «Yazı mı, tura mı?e| |Buzün anlaşılacaktır. ... , MACARİSTAPVIDAİ Üniversitede Yahudi Düşmanlığı Peşto, 27 (A.A.) — Üniversitede derilere başlanırken, Yahudi düşmanlı ğını gösteren yeni hâdiseler olmuştur. Szeget Üniversitesinde Rektör, hâ- diselere meydan vermemek için, Yahu- di talebeye derslere girmemelerini tav- siye etmiştir. |fincanları hazırlıyordu: — Bunun da önüne geçilmiyor! WHı—ıı de korkmağa başladım. İşte, ev- velki gece idi, yatsıyı geçiyordu. Ka-| jpıı:ın zili, sökülür gibi çalınıyor! Yü- reğim ağzıma geldi. O gece, Allahtan olacak, Pakizeciğim, bir arkadaşına fa- İlan, misafirliğe gitmemişti. Mutfakta, yatıyorum, bir kalkış kalkmışım! Ka- p, hâlâ çalınıyort İhsan abla, fincanları birakmıştı ; | |fikırdayan cezveyi de kenara çeki meraklanmıştı: — Ben, daha mutfaktan- çıktım, | ; |mında, bir, yahut iki arkadaşı nim bildiğime göre el göz, dil ve etin na- stlerin organı olan Populaire Jarımt arttırmışlardır. Radikal — S |rausu vardır. Bunlar, çiçek koku gibi bir- birine bağlı şeylerdir. Elini harsızlıkta, gö - zünü fenalıkta, dilini edepsizlikte kullanıp ta etin namusuna bağlananlar, namuslu ol maktan — kendilerini mahrum etmiş olu- yorlar. İ Namua, başkasını her hangi bir şekilde yarara sokmamak demektir. Ne katilin namasu olmaz ki?..» M.T.T. ——— ÇİNDE Japonlar Pekin Üzorine Yürüyorlar Pekin, 27 (A.A.) — Japon kıt'aları Pekin'e beş kilometre mesafede — bulu- nan ve demiryollarının mübim bir iltis — sak noktası olan — Fengtal'yi işgal et üşlerdir. hırsızin, ne ——— ea İniyordu: — İhtiyarlık pirlik, ne mundar dire lik... Amıma, Allah, her işini kolay et sin; bayırhsiyle, gönlüne göre kısmet versin; Pakizeciğim, öyle kuru gürül- —— tüye papuç bırakmıyordu. Onlar, ba- Bırdıkça, o da bağırıyordu. İhsan abla, tekrar hatırlamış gibi durdu: Ş — Unutmayayım... Kapı önünde, — yalnız Necdetin sesi çıkmıyordu. Ya- — vardı. Sesler biribirine karıştığı için, pek a- yart edemiyordum amma, Necdetin yalnız olmadığı muhakkaktı... — Sesleri — çıkmadım. Yukarıda, bir kapı — açıldı. |Demek ki Pakizeciğim — de duymuş İkalkmış... Ben, taşlıkta durakladım. iPıhizeciğim. ön odaya koştu. Bir pen- cere sürüldü, Pakizeciğimin sesini duy- dum; kim 0? diye bağırıyor. İki elini göğsüne bastırmıştı: ayaktayken yere yığılıvermişim. le| korkunç bağırış, bilsen Bağırmamak için sesini kumıştı: | — Benim, ulan, aç! diyor. Sonra da, ağıza alınmıyacak külürler savuruyor. Dişlerini sıktı, gözleri hiddetle şim- şgeklendi : — Necdetin sesini tanıdım. Meğer, | Pakizeciğimin korktuğu kadar varmış! | Dost görün, bu kadar zaman yat, kalk ; | yemeğimizi ye, iç; sonra da bunu yap.. | Hani, korkudan bayılacağım — yerde, dipdiri olup dikilmez miyim. Gücüme, ! kuvvetime güvensem, dışarı çıkıp — di- şimle, tırnaklarımla didik didik edece- ğim! d Ellerile dizlerini tutmuş, lıomıudı-l peltek peltekti... Buna, yüreğim büs- bütün sızladı... Gözlerini kapamış, ellerini kavuş- turmuştu; — Kapıya dayanan kaç kişiyıe._lör- ' |kütüktüler... Ah, sarhoşların bağırma- — ları, çok fena! Pakize, yukarıdan, ba- — gırirken doğrusu, korktum. Fakat taş- lıktan seslensem olmayacak, ayakları- min ucuna basarak — merdivenlerden — pıtir pitir çıktım. Pakizeye yaklaştım. Aman evlâdım; istersen, hani, geçen — selerki gibi idare ediver! diyecek ol — düm. Haat ablar Yallrinieçis, “yöleli yeleli baktı: — Pakize, beni, elile itti; anne, sen, biç Kalıftie, Bed, ha ilke ei mi bilirim, dedi: Hani; ünsan, evlât ye. tiştiriyor amma, buyunu suyunu sonu- na kadar yetiştiremiyor. Pakizenin ce- lüllenmesi, bana da kuvvet vermişti. (Arkanı var) yüzüme