— 9 Tetaci Teşrin HB e İ el O ğ Ölüm | Keri Mektabları | HİKÂYE Yolcusu g Tr_ımvıııytşıi(ı;keündon KADER YOLCULARI : stekler TtT Muharriti t Freoman Wille — Crofta Sir Cona Yapılan —21-— 9/11/935 Otopside Bayıltıcı Eir Hâç AldığıDa Anlaşılmıştı Meselâ, ağır bir ye- mekten — sonra — alınırsa bittabi daha yavaş tesir yapar. — Aşağı yukarı kaç saatte tesir yapar? — Yarım saatle iki sanl arasında. — Peki, şimdi Si Conun bu ilâcı ölmez den kaç saat evvel almı, olduğunu tayin edehbilh misiniz ? — Bu biraz güç. Kat iyetle söylüiyemem. Ök mezden yedi sekiz saat evvel almış olduğunu zannediyorum. Mamafi belki de düört beş saat evvel almış olabilir. İhtiyarı Bayıltan İlâç Bu ifade çok mühimdi ve Reyninin bin. başının mücrim olmadığına dair olan ka naalini takviye ediyordu. İlâcın yarım saat zarfında tesir elmiş olduğu farzedilse, Sir Con bunu dakuzdan evvel almıştı. Saniyen | doktorun dediğine bakılırsa bu ilâç ölüm- den bir kaç saat evvel alınmıştı. Bunun için eğer binbaşı o gece hakikaten sancılanmış- sa babasını öldürmüş olması imkânsızdı. Bu ifade, katilin Sir Conu, ölü veya diri Vaythedden koruluğa kadar - otomobille götürmüş olduğunu ispat ediyordu. Sağ bir adamı zorla otomobile bindirmek oldukça Büç bir şeydi. Hele cesedi yüklemek büsbü- tün tehlikeli idi. Yolda bir kaza olmak ve meselenin meydana çıkmak ihtimali vardı. Fakat Sir Cona bir ilâç verilip te uyutulur. sa, yolda tesadüf — edilebilecek kimselerin nazarı dikkati cclbetse, ihtiyarın hastalanıp İstintak hâkiminin tahkikatı çok uzun sürdü! Nihayet akşam — saat — yedide Sir Conun meçhul bir şahıs veya eçhas tara- fından katledilmiş olduğuna karar vererek heyet dağıldı. İri Yarı İşçi Ertesi gün Frenç ile Reyni dairede otur- muş, meselenin gene muhtelif noktalarını tahlil ediyorlardı. Bir aralık kapı vuruldu ve Maklang başını uzatarak : — Affedersiniz, sizinle birisi görüşmek istiyor. Magil işine dair bazı malümatı var- miş, dedi. Reyni: — Çabuk, gelsin, dedi. Bir kaç saniye sonra odaya iri yarı genç bir adam girdi. Pazarlık elbiselerini giymiş bir işçiye benziyordu. Tavır ve harekâtında büyük bir asabiyet görülüyordu. Reyni: — Buyur. Otur. Bize söyliyeceklerin var- mış öyle mi? dedi. Genç adam sandalyeye oturdu ve elinde- ki kaskeli evirip çevirmeğe başladı. Reyni evvelâ onun - ismini, nerede — oturduğunu, | tespit ettikten sonra: — Ne iş yaparsın? diye sordu. İşçiz *n— İstasyondaki — lokomotifleri temizle- | — Daima Belfastta mı çalışırsın? — Evet, fakat arada sırada, diğer arka- daşlara yardım için beni başka istasyonla- ra da gönderirler, — Ekseriya gece çalışırsın değil mi? —Evet. — Peki, kim olduğunu öğrendik. Şimdi Karanlık Bir Gece | Genç adam elindeki kasketi bir kaç defa daha evirip çevirdikten sonra: beni oraya gönderdiler. Lokomotif büyük cinstendi. Erlesi gün de erkenden — sefere | çıkacağı için derhal işime başladım. Saat. | lerce uğraştıktan sonra nihayet tekerlekler- den manda, bütün lokomotifi — temizleye- | bildim. Artık nasıl olsa vaktinde bitirebile- | cektim. Biraz dinlenip bir sigara içeyim de- | dim ve lokomotiften ayrılıp civarda dolaş- mağa buşladım. Hava, mevsime nazaran Genç işçi: — Karanlıkta gelenin arkadaşım oldu - ğunu zannettim ve kendisini birdenbire önüne çıkarak korkutmak istedim, dedi. g- | Bömülü olan adam.. istikametinden bazı ayak sesleri işittim. Ayak Sesleri Biraz evvel, bir lokma yemek yimek için evine gitmiş olan arkadaşın dönmekte ol- duğunu zannetlim ve onu korkutmağa ka- rar verdim. Dediğim gibi, karanlık bir ge- €e di. Bir kaç metre ilerisini görmek kabil değildi. Onun için ayak sesleri tam önüme geldiği vakit yerimden sıçradım ve elek . trik fenerimi birdenbire yaktım. Herifi is- tediğimden ziyade korkutmuştum. Bir çığ- hk kopardı ve bir müddet — olduğu yerde dona kaldı. Sonra bütün kuvvetile limana | doğru koşmağa başladı. — Korkuttuğunuz. adam arkadaşınız miydı? — Değildi. — Kimdi ya? İşçi, başile arkayı işarat ederek: — D, idi. Hani binbaşının koruluğunda — Ne? Sir Con mu idi? Nereden bili- yorsun? — İyi biliyorum, Elektrik fenerinin al- tında yüzünü adamakıllı gördüm. Bu sa. bah ta, gazetede resmini gördüm. Hemen | gazete idarehanesine gidip tanıdığım müh- birlerden birine meseleyi açtım. Durmadan size gitmemi söyledi. — Çak iyi ettin, Şimdi, o gece gördüğün adamın eşkâlini tarif edebilir mişin? Gecenin Yarısında — Orta yapılı, zayıf bir adamdı. Omuz- ları öne doğru iğilmişti. Yüzü, tıpkı gazete- de çıkan - resme benziyordu. Başının üstü çıplaktı, kenarlarındaki saçlar bembeyarz- dı. Şapkası yoktu, fakat arkasında bir pal- to vardı, — Emin misin? — Tamamile eminim. — Hızlı hızlı mı yürüyordu? (Arkası var) İstanbul asliye raahkemesi birinci hu- | kuk dairesinden: Tramvay şirketinin gece saat 23 ten sonra Harbiyeden, Şişliden ha- rekete getirdiği arabalar, ihtiyacı karşılıyabilmekten hayli uzaktır. Sinemalar, tiyatrolar o saatte bit- mekte, karşı sahile geçecek yo'cular son vapurlarına yetişebilmek için zi- yaretlerine, eğlencelerine o saatte nihayet vermektedirler, Bu itibarla, o saatte İstiklâl cad- desi, günün en faaliyetli saatlerinde bile görülmiyen bir kalabalıkla dol- maktadır. ' Halbuki o saatte arabalar, günün €en tenha ve hareketsiz zamanların- wıiıu daha seyrek hareket ettirilmek- tedir. Bu yüzden de, bir çok kimseler, o- tomobile binmiye mecbur kalıyorlar. |Gece zammile hayli kabaran taksi ücretine kıyacak yaziyette olmıyan- lar da, seyyar birer mahkeme kori- doru halinde gelen tramvaylarda yer bulabilmek için boşuboşuna bekle- mektedirler. Bu tasarruf arzusundan ve yer bul- mak ümidinden vazgeçmiyen yolcu- lardan çoğu da, sabırlarının cezası- nı, vapurlarını kaçırmakla çekmek- tedirler. Vapurlarını kaçıranlar içinde ü - nanlar otellere sığınabiliyorlar. Fa- kat nüfus kâğıtlarını üzerlerine al- mamış olanlar, otellere de kabul e- dilmedikleri için, sabahı kaldırımda geçirmeğe mecbur kalıyorlar. Görülüyor ki, tramvay şirketinin © saatte az araba tahrik etmesi, bir çok kimseleri çok müşkül vaziyetle- re sokmaktadır. Şirketin, seyrüseler saatlerini tes- bit ederken, bu esasları göz önünde tutması herhalde muvafık olur. Biz, bu satırları halkın bu haklı dileğinin nazara alınmasını temenni maksadile yazdık. Bu temennimize verilecek fili cevap, koyulaşmıya yüz tutan geniş bir şikâyet havasını bir an evvel dağıtmış olacaktır. Geceleri sık #ik abil kalkanlar rahat eti ek için M HAK Kl Zara — Katran gdrey ve iribap'arını kullanmalıdırlar, yollarının — nezle iyileştirir. Galata Voyvoda caddesinde Doyçe Oryantbank Dresdner bank — şubesinin Galatada Kaval sokağında 5-9 numara- da mukim A. K. Dimitrakopulo zimme- tinde olan alacağına mukabil merhun bulunan 12 adet Kredifonsiyenin satıl- masi hakkında sebkeden talebin ika - metgâhı hazırı meçhul bulunan med- yun H. U, M.K. 141 inci maddesine tev- fikan ilânen yapılan tebliğe rağmen bir itiraz dermeyan edilmemiş olduğundan emvali merhunenin bilmüzayede satıl- masına karar verilmiş olduğundan med- yun A. M. Dimitrakopulonun tarihi i- lânın ferdasından itibaren üç gün zar- fında müddeiyi huzuru mahkemeye eelple itiraz eylemediği takdirde kara- rın iktisabı kat'iyet edeceği ve merhu- nun İstanbul Menkul Kıymetler Borsa- sında 13-11-935 tarihinde saat 10-12 ye kadar satılacağı tebliğ makamına kaim olmak üzere ilân olunur. » (16407) a Ademi İktidara FORTESTİN oldukça sıcaktı. Fakat ortalık zindan gibi karanlıktı. Biraz ileriye giderek yolcu pero- nunun kenarına, denize karşı oturdum. A- radan bir kaç dakika geçmemişti ki. Belfast | V hati *x. hususi uzvi cevherlerle imal ve istihzar edilen Gibbs briyantini sayesinde mümtaz ve şik bir şekil gösterir. Kokusu nefis ve lâtifdir. Gibbs briyantini, kepekleri giderir ve saç köklerini kuvvetlendirir. BRiYANTiN görülmemiş ilâçtır. Yorgun vücutlara gençlik, dinçlik ve yaşamanın zevkini verir. Belgevşakliğini geçirir. zerlerinde hüviyet varakaları bulu -| ği Hatice Tahi : ; $ Her iki taraf ta ayrılmayı zaruri man, sen bana W : görmüş, buna karar vermişti. Münirin gözlerinin Vüâkıa, karı - koca hâlâ sevişiyor- manzara canlanıyordu. lardı. Fakat maddi hayatın binbir gazeteye satıp ta, paraâf |üzüntüsü gönüllerindeki sevgiyi yıp- şam eve ne sevii z g |randırmış, kendilerine bir nevi bez-| da gelirken, karısının nt Ü lıinlik vermişti. Yuvalarını sağlam- ridir bir dükkân cam " laştırmak için beş yıl mütemadiyen rüp beğenmiş olduğu H ö boşu boşuna çabaladıktan sonra, ar- akşam satın almışti. Ne SÜÜ tık ayrılmak lüzumunu duymuşlar- geçmişti yal. pi dı. O gece, Nevinin, bu © Geçim şartları günden güne güç-| vincinden, koynuna aliP l:_ıiyordu. Nevin aza kanaat edenğlıili unutmamıştı. ; lı!şı'r Iıı_dın fılmıklı beraber, Münir hkomurdandı ve hemen iça ıqlır bir yük ;ıl!:ıı- h-::ı-ı-lıh- İilâve etti: ususile, onu çalı: tan da alı - ından, koyuyordu. Gece, gündüz karşısına et hassan Srla işi b Nİ ” gt geçip te, cıvıldamağa, dereden tepe- Nîvio Ti “. . den konuşmağa bir kere başladı mı ıııııı:'ııı,ım idi, genç muharririn ilhamını kaçı« İ ikl İrıyordu. Ondan sonra, mevzuun u- ;:" ":i':nhâw' ri cunu koydunsa, bul! iyor' Halbuki, bu ufacık ailenin kıtka-|"? Uzatmakta devam ©€ naat geçimini temin etmek için, Mü-j dtf da onları alıp. alıp YŞ wnîriııı durup dinlenmeden, fikir hıvi;î;ul_nu bu işe dalmış zurile çalışması, yazması lâzım geli- | bi y"dwçd B L Hi Bir an geldi: YÜ'—' y , Genç kadın da bu bir teviye ha-| Sarhoş edici bir ilâcın yattan usanmıştı. Nasılsa sapmış bu—ıni"i“ dimağına hücum €V ça lunduğu bu çıkmaz sokaktan kurtul- baktıkça, Modada geğlt mağa can atıyordu. şamı... Boğaziçinde, Bir gün, bakkalın biraz kabarıkça / sandal gezintisi... Elele: olan hesap pusulasını vesile ederek, pelerinde geçen saatler-* biribirlerinin müsrifliklerini yüzüne Bazan da elemil günler-- vurmuşlardı. Nevin bunu fırsat bil-', . yecanlar... n miş ve artık Münire yük nlmııııkl,»h"__ Bir insan ÖS kararında bulunduğunu söyleyiver- $ * bi l mişti. İhtiyar, mütekait, bekâr bir:::“"zum hiror y dayısı vardı. Gidip onun yanında o- , turacaktı. Sonra da, henüz gençti... | kilmîn :;::2:'“ Belki ileride bir de ksmeti çıkardı. ,, 000 v Do D — Ne yapalım, yavrucuğum? di-. de karpandi yordu. Nasip bu imiş. Bana darılma. | d!: .yl;'.::lui i tasın! * Bilâkis acı. Senden ayrılmakla neye ” G İ $e i katlandığımı takdir et. Zaten sen — Allaha ısmarladi B de, ayağına bağlı bir gülle gibi, beni | Münir, onu uzun UZUT y boyuna sürüklemekten usanmadın bastı; yüzünü öptü. O» çe | Çi mı, sanki? suyor, ne de bu nüvaz! — Haydi, canım! veriyordu. f — Haydisi yok. Öyle! Beş yıldır! — Demek, sahiden $T0 az mı didindin? Neye yaradı? BıkJ bir adım bile ileriye gitmedin. Seni şüphesiz seviyorum... Daima da se- veceğim. Fakat ne olacak? Sevgi a- Öyle mi? Ben şu ana K& lıı.ııı.ııııyordmıı. Biribit kadar kolayca ayı mal vermiyordum. |damın karnını doyurmaz ki.., Son- Neviuinıiuldllb“' 4 |ra, benim de gençliğime yazık.,. O çıktı: — |da heder oluyor. Onun için beni din-| —— kıder böyle imiş! — g lersen, bir ayak evvel, ikimiz de baş- Münir bu sözleri bir * ' larımızın çaresine bakalım. Ülkürükde; b Münir önce homurdanmış, vaktile| — p o, Kader böyle 'Te okuduğu romanlardan hatırında ka- in K lan bir takım edebi cümlelerle karşı- hk vermeğe kalkışmış, fakat sonun- da, o da hakikati anlıyarak bu ay- rılığa kail olmuştu. Şimdi, yatak odalarında, karşı karşıya ayakta duruyorlardı. Münir karısının, ötesini berisini toplama - sına, sandığını yerleştirmesine yar -| ”' dım ediyordu. Arada bir, Nevinin o güzel başı, sandığın kapağının arkasında kay- boluyor, sonra yine birdenbire, sap- sarı, ışık içerisinde meydana çıkıyor- du. Heyecanını belli etmemek için, kollarının arasında, göğsünün üze - rinde, ömrünün en mesut anlarını geçirmiş olduğu kocasının yüzüne züldü. Beş yıldır bir aradâ ? dere tâbi iki yolcu, biri sağa, öteki sola ollarına devam ede€ bakmaktan, onunla gözgöze gelmek- || Ie bilikte «Son Posta ten kaçınıyordu. yeler memurluğuna» | Ondan, belki biraz daha duygulu | »emize göndermis ! olan Münir, her hareketini bir san- Hal varakalarınız! f atkâr gözile takip ediyor, ne de olsa ü beş yıldanberidir kendi varlığını ta- mamlıyan bu zarif, sevimli vücudün | ——— ğ birazdan kopup, gideceğini düşüne- fız 205 tek küzüüleniyordu. Dokler Ha Kat — Çuradaki küçük bohçayı uza - Pazardan mandü ge 'elefol tır mısın, Münir?. Onu değil... Beri yandakini!. Elleri, gösterilen eşyaya ne zuh- metle uzanıyordu! —Hıl*ıı'lıl'ııuııhl ?İuanç:ntıyğ,& lendiğimizin yıldönümünde... ebedidir) romanını bastırdığın za- Divanyolu (118) No