SON POSTA llaılıkiydo Mıhakkık Bir Define Var Yazanı Hntice Hnllp —64 — 2- 10 - 935 — Hangi iyi snatte olsunlar? — Küpü alıp kaldıran periler... Hem bize on lira bırakmışlar, hem de küp oyuğunun içinde bunu bulduk. Eğer tılsımı bilsc idik bütün bir define bulacaktık. Torgut genç kızın yüzüne ters ters baktu — Neoler saçmalıyorsun?. O zaman Lüml izahat verdi: — Canım polise aksetmiyen bir küp bikâyesi var. Bu genç ; kız ondan bahsediyor. ; — Ne küpü? Ve Lâml bizmetçisinin anne- zinin evinde geçen vak'ayı an- lattı. Turgut — bizi dinledikten sonra geüç kıza: — Çıkar şu yüzlüğü ver banal. f Dedi, Aldı baktı k — (N.) ... (N.) ... (N.) Fakat ç bu mükemmel bir şeydir... y Genç'kız yüzüğün kendisine 1 lade edilmiyeceğini anlamıştı! ğ — Beyefendi diyordu. Ben bu | yüzüğü yaplırmak için birbuçuk lira verdim. — Bu eskiden yüzük değil mi ğ idi. Ş — Hayır siz de gördünüz ya Ü — kol düğmesi (di. — Çok mükemmel.. Peki mer- ğ zuvbahs olan kâğıt nerede?, Lâmi: — Onubana vermişlerdi. Bir yere attım dedi. - Maamafih bu akşam — kâğıtlarımı temizlerken çıkarsa size veririm. Osman kahvesini içiyordu: Ü — Bu bizim işimize yarar mı? ) diye bir polise sordu. — Azizim şimdilik bana bir şey sormayımız. Dedi burada bekleyiniz. O kâğıdı bulmıya gay- ret ediniz. — Ya yüzük., olacak... y Genç kıza eevap bile vermedi; : — Müdüriyete gel. Dedi. — Ne müdüriyetine ? i — Polis Müdiriyetine, ç — Allah göstermesin... Alınız | #iz yüzüğü ben yüzük falan ls- temem. Ağlıyordu : — Benim Polis müdiriyetinde İ İişim ne ?.. No kabahat işledim ki ben müdiriyete gidecekmişim, Lâmi çıkıştı : — Sus kız... Sus... Gitmezsin biz konuşuruz - hallederiz. haydi sen git dışarı. Kirpiklerine sürdüğü — rimel görzyaşlarlile akmış, yüzünü elm- siyah yapmıştı. Turgut güldü : — Ktz korkma dedi sana bir fena'ık yok korkma hem ben sana yüzüğünün parasım da ver- diririm... Bir çaresine bakarım. , Gelme sen müdiriyete ben eenin - küçükbeyle konuşurum... Yüzü- — günü belki iade ederim. —-'109- [ O gün deniz biraz dalgalı Yüzüğüm ne idi. Kalamış koyunda duran yat hafif hafif canlamyordu. Galiba lodostan müteessirdi. Kenrrda kanapenin kenarına çıkmış, bağdaş kurar gibl otur - k muştu. Dirseği dizinde ve çenesi avucurun İçinde İdi. Küçük zeki . vandaki ediyordu. Burası yatın salcau idi. Kenar- ;: gözleri sağa sola bakıyordu. Ta- | ! l avizenin sallanışını takip | da madeni eşya İle süslenmiş bir köşe vardı. Ortada madenden bir destek Üstüne oturtulmuş kristal nİr masa duruyordu. Masanın üs- tünde bir gümüş “tepsi, tepsinin Üstünde viski, soda, buz ve viski bardakları da vardı. Kısa boylu şişman ve kızıl sakallı bir adam yatın sahibi Phili Norton viski bardağıni ma- sanın Üzerine bırakltıktan sonra gerindi ve karşıda koltuk Üstür de rahat, rahat oturan zayıf ve uzun boylu arkadaşına : — Şey artık, dedi, artık içeriye gidelim. Bize bugün iza- hat vermeği vadetti. — İçeriye gitmek istemlyorum. — Neden? — Çünkü elimizdeki büyük kuvvete rağımen kendimizi onun karşısında zayif ve gülünç hisse- diyorum, Hergey onun elinde... — Hayır onun iradesi bizim elimizdedir. — Doğruyu liyerek bizl aldatamaz mı?, Aldatması için... / — Sözünü —kesiyorum beni affet.. Fakat biliyorsun ki Vela- demir Komerinofda onunla bera- ber bu İşi takip ediyor. Lâtince ol yazılarını onun kadar - iyl anlayabiliyor. — Evet fFakat onun tarihi malümatı bu Işi başarmıya kifa- yet eder mi? Orada mevruubahs olan şeyleri anlamağa.. — Elbette.. — Ben zannetmiyorum ve içimde onun bizden hakikati saklıyacağından şüphe ediyorum. — Haydi geliyor musun ? — Mademki muhakkak gel diğimi istiyorsun geleyim. Kalktılar, koridora çıktılar.. Biraz sonra yazı salonun- da - idiler, zıl #akallı adam söy- | Almanca; — Girebilir. miyiz — azizem diye sordu — Hay.. Hıyw — Sizl meşguliyetiniz arasında rahatsız etmiyelim. — Çok naziksiniz dostum, Yarın akşam S A MAURICE CHEVALİER * filminde ik üzere verilecek halka dar gelecektir. Paris veka şık ve sevimli bir filimdir. Bu Cuma akşamı TÜRK sinoması PRENSES. T " bu güzel Fransız opereti bir MARTHA EGGERTH İlâvetenı Paramount Jurnal | Habeşistan krolının Fransızca nutku. Yerlerinizi evvelden eldırınız. Telefon: 41656 filminde takdim ediyor. Muhteşem dekorları, fevkalâde temsili ve pek hoş mevruu ile size bugün ben rica etmiştim. Yazıhanenin önüne — eğilmiş olan kadın onları görmek için başını bile kaldırmadı. Kadının önündeki masada bir sürü kâğıt- lar vardı. Eski el yazısı kitaplar haritalar, plânlar açılmış duru- yordu. Herde geniş bir koltukta bir Rus rahibi eski bir kitap oku- makla meşguldü. — Nasıl mesainix - kezde ? Simsiyah saçh genç kır: — Yakında yavrumun serbes- tisine kavuştuğunu görebileceğim, dedi. — Demek. — Evet çok iyi bir. yol üze- rindeyiz. Bu defa aldanmamıza imkân yoktur. Pek yakında iş muvaffakiyetle neticelenecek ve.. — Ve? — Anlamıyor. musunuz.. Ve ır_ı nail olacaksınız?.. =ı:—ıınzuı Sürmüş olan İşimi size olacağım.. Ne ya- gencim çok genç.. Nr ye daha çalış- mak hıyıuı bıııı ııdp olur. Fakat bu gülüşünde ahenk vardı... Adeta kıçkırmak — gibi bir şey.. Phlll Norton ona yaklaşmıştı: — Fakat azizem dedi biliyor musunuz Goldköveky o me — düşi- tüyor? — Ne 3 — Sümünm zan ne mer evvel nihayet vermek istiyorum. Yav- rucuğumun — azabının - kesilmesi lâzım.. vazlyeti. min şayam arzu bir vaziyet ol- duğunu da iddia edecek değik siniz ya. Ben aptalca bir İş yap: fım, cezasını çekiyorum ve cexm- sını çekmeye — razıyım.. — Nihayet — uslanmışa ben- ziyorsunuz.. ( Arkan var) RAY sineması FOLİ BERJER GA LA müsameresine koşacak yil hazırasını gösteren büyük, KATE DE NAGY ve PIERRE BLANCHAR'ı RANDOT aşk ve musiki şaheseridir. Dünyanın en güzde yıldızı KASTA DiVA tmn. Birinci Teşr'n 2 Altın Fışkıran Memleket : 13 HABEŞİS1T İSTAN Bu “Memleket, Maceracı Avrupalılarla Doludur Her ne ise, Makkraeyin teşeb- | bakmadan Adisababaya gelmiş. bösleri neticesi olarak mı, yokta başka bir ilhamla mn, belli değil, Habeş hükümeti, böyle bir proje- nin kabil olup olamıyacağım a lamak Üzere doktor — Marten Isminde bir Habeşliyi Amerikaya göndermişti. Mesele duyulunca alâkadar memleketlerin matbua- tında bir fırtınadır kopmuş, yüzlerce muharrir kalemlerinden Nilin 8- ları kadar mürekkep akıtmışlar. Bünun Üüzerine — Habeşistan Üzerinde siyasi tazyıkler yapılmış ve nihayet proje de terkedilmiş. Makkreyl tanıdığım — zaman bu —dedikoku en kızgın şek- lini bulmuştu. — Kendisi gayet süküt! olduğundan bu işte oynar diğı rol hakkında birşey cöyle- miyordu. Fakat aradan çok geç- meden karısı ile berabar Ameri- kaya döndü. Eski Bir Macar Zabiti Widerin öteki misafiri, Farago, Macar ordusunda zabitlik yapmış ve harpten sonra orada teessüs eden yeni hökümetle geçinmiye- rek memleketini terk mocburl- yetinde kalmış. Evini, barkıni satmış, bütün servetini bir araya toplamış ve küçük kızmı bir moktebe yerleştirerek (Habeşista- na gelmiş. Tütüncülükten anla- dığı için hükümetten bir miktar arazi almış, burada kendisi — için küçük bir ev, hizmetcileri için de barakalar yapmış, toprağı sür- müş, ekmiş ve —hasat zamamnı gelince de iyi bir tütün mahsulü almış. İmtiyazli Tiçaret Fakat Habeşistanda her nevl iş ve ticaret, husust ve inhisar nevinden baziı haklar bahşeden çeşit çeşit imtiyazlara bağlıdır. Habeş — tütünlerini alıp satmak inbisarı da iki Yunanlının elinde imiş. Farago, mahsulünden bazı mümüneler alarak bu iki ratla görüşmek —üzere — Adisababaya gelmiş. Fakat herifler ona malının kıymetinin ancak onda birini teklif etmişler. Farago bunlara rica ot- Eger — tütünlerini mnliyet cülüğü terketmiye mecbur kala- cağını söylemiş, fakat iki Yunanlı kafadar hiç aldırış bile etme- Şahane Bir Hayat! Buraya gelince tanıdığı iki Almana başvurmuş. Bunlar deri toplayıp ihraç ediyorlarmış. Fa- rago da bunlara iltihak etmiş, dağ- lara çıkmış, haylı hayvan vurmuş ve bir sürü deri ve hayvan baş- ları getirmiş Gayet iyi birer de- ricl olan Almanlar da bunları temizleyip satıyorlarımış. Farago, memleketteki dostlarına Afrikada vahşi hayvan avı yapıp şahane bir hayat geçirdiği zehabımı ver- mek için bütün parasını sarfedip bu derilerin en iyilerini doldur- tuyor ve Macaristandaki dostla- rına hediye olarak gönderiyormuş. Bir müedet sonra ümit ettikleri kadar kazanç temin edemiyen iki Alman Avrupaya dönmüşler, Fakat fakir olarak Avrupaya dönmeyi gururuna yediremiyen Farago da yaylada kalmış, gayet parlak bir zekâya ve yüksek bir tah sile malik olduğu halde, açlıktan ölmemek için bir Habeş dalre- sinde küçük bir memuriyet kabul #etimeğe mecbur olmuştu. Neş'eli Zamanlar Akşamları Widerin — evinde, sofra başına toplandığımız zaman gayet neş'eli zamanlar geçiriyor- duk, Widerin yalnız eyyamı mah- susada kullanılan ve aletleri ga- yet karışık olan havagazı lâmbası gibi gömlekli bir gaz lâmbası vardı. Bunun - kullanılacağını ba- ber aldığımız zaman Farago ile beraber bir yolunu bulup aletler. den birini yerinden oynatıyorduk. Tam ziyafetin ortasında İâmba yavaş yayaş sönmeğe başlayınca Widerin yüzünde öyle komik bir endişe beiliriyordu ki gülmekten katılıyorduk.J Kış Gecelerinde Masal Anlatır Gibi., O zamanlar — hepimizin boş vaktimiz bol olduğu içla, gece geç vakitlere kadar oturuyor, başımızdan geçenleri biribirlmize anlatıyorduk. Şubatta .M gitti, birkaç hafta sonra da ben ayrıldım. Ondan sonra da Wider. madon aramak için garba doğru yollanmış. ÇArkam var) ni Bir haftadanberi 15,000 kişi tarafından ALKAZAR Sinemasında görülüp beğenilen ŞAÂNDU SiKİRLi- ADADA Heyocan; dehşet ve sergüzeşt fllmi. Arzuyu umum! üzerine birkaç gün daha gösterilecektir. Tepebaşı Şchlı- Tiyatrosunda 1-10- 035 Salı akşamı 20 de n ÖLÇÜYE ÖLÇÜ Kaanbut Belefiyeei