18 Eyiül Her hakkı mahfuzdur. OSMANLI SALTANATI GÖÇERKEN (Mütareke devrinin tarihi ) p Yazan: Ziya Şakir SON POSTA N.c149 18 /9/835 « Vahdettin, Harbiye Nazırına Anadolu HarekâtıHakkında Emirler Veriyordu Vahdettin, Ferit Paşayı der- hal huzura İstemişti. Diğer zevat da orada bulunmakta idi. Ka- binde beslediği iğbırara rağmen Forit Paşayı pek güler yüzle ka- bul eden padişah, hiç bir mukad- demeye İüzum görmeden şu söz- leri söylemişti: — Paşal. İşler, pek mühim blr devreye girdi. Bunun ıslahını sizden beklediğim için, Harbiye nazırlığım size veriyorum. Dablli- ye nmazırının da, sizinle beraber çalışabilecek bir zat olması lâzım geldiğini — nazarıdikkate — aldım. Şimdilik vekâleten Ethem Beyi tayin ediyorum. İleride, siz kimi tensip ederseniz, onu tayin ede- rim. Ferit Paşa, Padişahın bu ilti- fatına teşekkürle mukabele etmiş: — Millet ve memleket için, elimden geldiği kadar bizmet ederim. Cevabını vermişt. Artık gö- rüşülecek şey kalmamıştı. Ferit paşa da dahil olduğu halde, ora- da bulunan zevat kâmilen huzur- dan çıkmışlar; Babıâliye gitmiye hazırlanmışlardı. Fakat, derhal bir müsahip Ferit Paşanın arkasın- dan gelmiş: — Şevketmeap efendimiz siz! ferman buyurdular. Demişti. Ferit Paşa, bu surat- Te ikinci defa olarak huzura gir« mişti. Padişah, odada yalnızdı. Ferit Paşayı, kendisine yakın bir yere oturttuktan sonra, şu suretle söze başladı: — Paşal.. ingilizler, Mustafa Kemal Paşamın memuriyeti hazıe rasından ve Anadoluda dolaşma- sından tevahhuş ediyorlar. Behem- hal, kaldırılmasını İstiyorlar. Ha- buki ben, onunla Avrupa seyahati yaptım. Kendisini, pek takdir ederim. Memlekete lâzım olacak erkânı askeriyemizdendir. Kendi- Ferit paşa derhal kendini topla» miş; hiç ümit etmediği halde, harbiye nezaretine niçin getiril- diğini şimdi anlamıştı. Lâkin, vaziyeti, güphe verecek birf değildi. Hattâ Ferit paşa, padişahım bu sözlerini sa- mimli zannetmişti. Ve buna bina- endir ki derhal çu cerabı ver- mişti: Padişah, Ferit Paşanın bu teklifini kabul etmiş; mabeyin başkâtibi Ali Fuat Boye - bizzat dikte ederek - bir telgraf çektir- mişti. Bu telgrafın hulâsası, şun- »dan ibaretti : | Ingilizler, zatl devletlerinin Istanbula celbi için gerek hükü- meti ve gerek zatişahaneyi pek " çok tazyik ediyorlar. Harbiye Ne- zaretinin azil muamelesi yapmasına da zütı şahane rıza göstermiyorlar. Istifa ederek veya Harbiye Nexa- retinden bir iki ay tebdili hava alarak Istanbula gelmeniz — ve sulh takarrur edinceye kadar arzu buyuracağınız bir şehir veya kasabada istirahat etmeniz; xati şahano tarmfından en muvafık hal sureti olmak Üzere tahattur. bu- yurulmaktadır. Zati şahanenin — tevecelihatı mahsusalarile selâmı hümayunla- rını tebliğ ederken bu şekli halle muvafakati devletlerinin cevaben bildirilmesini arzeylerim. | Hazliranın 28 inci gabahı sivas- tan Erzuruma hareket eden Mus- tafa Kemal Paşa, Temmuzun Z2inci günü — Erzincana — vasıl olduğu zaman gerek bu telgraf ve gerek harbiye nazırı Ferit Paşanın telgrafi kendisine takdim edil- mişti. Ferit Paşanın telgrafı da da şu mealde idi. Çitilâf mümessilleri, zatıdevlet- lerinin — oradaki vaziyetlerinden #ndişe içindedir. Buna binaen Istanbula avdetinizi temin için mütemadiyen tazyik göstermek- tedirler. Maksadı — deletlerinin mlilet ve memleket hakkında ne gibi hayırlı esaslara matuf olduğu bizlerce malümdur. Ancak vuku- bulan tazyikatı tahfli için tarafı devletlerinden de bazı iş'aratta bulunulmasını rica ederim.| Mustafa Kemal Paşa; bu te- grafların ikisine de lâzım gelen cevapları vermiş, Erzurum İstika- metine doğru yoluna devam etmiş; pek çetin ve meşakkatli bir yok culuktan sonra Temmuzun 5 inci günü (Erzurum) a muvasalat ey- lemlşti. Bu müddet zarfında, Istan- bulda gerek Padişah ve gerek Harbiye Nazırı Ferit Paşa, en- dişeli saatlor geçiriyorlar; Mus- tafa Komal Paşanım kendi- lerine hiçbir. cevap vermeden yolculuğuna — devamını hayretle telâkki ediyorlardı. Padişah, mü- temadiyen Ferit Paşayı tazyik ediyor; hemen her saat başında, Mustafa Kemal Paşadan cevap gelip gelmediğini sorduruyordu. Ferit Paşa bu sefer de Erzuru- ma bir telgraf çekmiş; kendisini bu mlüşkül vaziyetten halâs etmek için münasip;bir cevap verilme- sini Mostafa Kemal Paşadan rica etmişti. Şimdi de hayret etmek sırasi Mustafa Kemsl Paşaya gelmişti. Çünkü o, evvelce Ferit Paşadan aldığı telgrafa (pek ece- le) işaretl'e ve 900 gurüup olarak şifze ile ( Tercan ) dan — cevani verdiği gibi Erzincandan da 2/7/ 35 tarih ve 49 numara İle padişa- ha bir telgraf çekmiş; ( lera ettiği bu seyahatin ve kendi şahsi va- ziyetinin, millet ve memleket için mucibi endişe değil, bilâkis müs- telzimi falde ) oldoğunu izah ey- Temiş; battâ, bu telgrafının İtilâf mümessillerine de — gösterilerek mühim noktalar hakkında onla- riu — nazarıdikkatini — celbeyle- mek İüzumunu da bildirmişti. Bu telgraflar, nasıl olup ta gerek pa- dişaha ve gerek — Ferit Paşaya verilmemişti ?... Mustafa Kemal Paşa, — Ferit Paşanın bu telgrafına da — (pek mecle ) işaratile cevap — vermiş; Tercan ve Erzincandan verdiği cevapların tarih ve nmumaralarını bildirdikten sonra, © telgrafların (gizli ellerin tesir ve tevkifine ) düçar olmak — ihtimalini de işa- ret etmişt. Hakikate — gelim- ce; —Mustafa —Kemal Paşanın bu iki cevap telgrafı, - alâkadar- lar tarafından - ne Padişaha, ve ne de Ferit Paşaya verilmemişti. Ve aymı xamanda, gerek saray ve gerek Babıfilide, Ferit Paşa aleyhinde bir şüphe başgöster- mişti. Aralarında cereyan eden muhaberenin şekline nazaran, bu zatin pek hararetli bir (Mustafa Kemal Paşa taraftarı) olduğuna hüküm verlilmişti, Bu hükmü verenlerin en bü- yük endişeleri, Mustafa Kemal Paşanın Padişalu da kendi nüfuz ve tesiri altına almak ihtimalinin kuvvetlenmesi Idi. Buna binaen, onun Erzincandan çektiği telgrafı padişaha vermedikleri gibi, - bu meselede — tavassut etmesinden şüphelendikleri - Ferit Paşaya yazılan cevabı da gizlemişlerdi. ( Arkası var ) Leh Parası Vargova, 17 (A. A.) — Finans Bakamı Sawadoki, “Kuryer Pıranny,, gazetesine verdiği diyevde, Leh pa- rasımın durluğu (latikrarı) meselesinl görüşmek üzere Polonyanın bir para konferansı toplamak niyatinde oldu- gu hakkındaki yayıntıları yalanlamış- tar. Imdat Telsizi Marıllye, 17 (ALA.) — Aşağıdaki telsizi alınmışlır : * Crakshot vapuru, 48/25 dereca kuzey ve 06/48 derece batıda felâ- kettedir. , Uluslar Sosyetesi Ve Çin Cenevre, 17 (A.LA.) — Ulunlar s0- yetesi konseyinde Çin hükümetine dalml bir mevkl verilmesi hakkında yapılan konuşmalar sonucunda, mese- lenin bilâamüddet tehizine karar verll- miştir. Parti Ocakları Kongresi C. H. P. Erenköy Kamunu Sahrayicedit Ocağındamı Ocağımızın — yıllık kongresi 22/ Eylül/ 1935 Pazar günü sabah saat 10 da yapılacaktır. Ocakta yazılı bütün üyeleri- mizin belli edilen o gün ve saat- te bu kongreye onur vermelerini dileriz. Gülmek - Doyuncuya kadar kahkahalarla Gülmek isteyenlere Müjde : LAUREK DERTSİZ ARKADAŞLAR HARDİ eC D LA c C AA z el ll GĞi SDT * D ae D Ü KZB - filminde, Yakında ı P E K sinemasında Sayfa 9 Gece Yaşayan İstanbul : $ Otelde Tavuğun, Horo- zun Ne İşi Var ? Adamcağız hiddetle bağırdı: Parasile değil mi? Hem kendime, hem de horo« zuma birer yatak istiyorum Karakolda geçen münakaşayı dinleyen tecrübeli ve zeki otel sahibi, dudak büktü; ve: — Ben, dedi, senelerce Avru- pada bulundum ve hiç bir mem- lekette, bir otelde — barınmak kstiyenlerin bu kabil müşkülâtla karşılaştıklarını görmedim. Hem dolandırıcıların, hırsızla- rin ve bu bol sabıkalı canilerin ceplerinde sahte nüfus cürdanile dolaşabilmelerine imkân varken otellerde hüviyet tesbitinden hayır beklemek, tramvay kazalarının önüne sahanlık kapılarını kapat- makla geçilebileceğine İnanmiya bile benzemez! Çünkü keselerini, Aşıkları giz- llce birleştirerek doldurmak İsti- yen — sermayedarlar, — günahkâr maksatlarını “ otel ,, levhasile göze batan müesseselerde temin etmezler. Hulâsa, bu tedbirin lüzumsuz- luğunu ispat eden — maddelerin dörtte birini sıralamıya kalkışsam sizi sabaha kadar lâkırdıya tut- maklığım lâzım. Tıpkı, geciken trenini gözle yen yorgun bir yolcu gibi, kaçan uykumu beklerkon daha — fazla dert dinlemeye hiç — niyetli de- gildim. , Titiz Bir Müşteri Fakat tam odama çıkacağım sırada İçeriye giren bir müşterl- nİn gçarip vaziyeti, bonl yatağıma biraz daha geçikmeye — mecbur eti Garip müşteri, kırk yaşlarında kısa boylu bir adamcağızdı. Şap- kasız başının ortası bilârdo bilesi gibi açılmış — ve kenarları eyice ağarmıştı. Elbisesi biçimsiz fakat yeniydi. Ceketinin yan cebinden, kıravatının ve yakasının — ucları sarkıyordu. Ve asıl garibi, yüzünde henüz yatışmamış bir hiddetin çizgilerini taşıyan adamcağızın bir elinde, boğuk sesler çıkaran bir koroz yardı. Otelciye: — Bana, dedi, bir oda! Otelci sordu: — Hüviyet cüzdanınız varmı? — Var tabil | — Eizim de odamız var. Fa- kat otelimize szde lusanları kabul ediyoruz. Bu itibarla, horozunuzu dizi diri alamayız. İsterseniz, ke- sip buz dolabında muhafaza ede- lm. Sabah'eyin çıkarken alırsınız! ik Hiddet!:. Müşterinin gözleri, kabule in- kânsız bir teklifle karşılaşmış gi- bi açıldı: — Horozu mu keseceksiniz? Otelci de bu sorguya mana verememişti : — Na yapalım beyim? Dipdirt hayvanı yatak odasına çıkartacak değiliz a? — Siz ne karışırsınız. ona?.. Odanızın parasını alıyorsunuz ya? Bu çörük mantık, otelciyi hid-J detlendirmişti: — Biz, dedi, yatak odası ki- ralıyoruz, tavuk kümesi değil! Müşteri, oturduğu koltuktan doğrularak bir sandalye Üzerine bıraktığı borozu bağlı ayakların- dan kavradı, ve: x — Ben dodi, horozumu kesti- Dü Yazan : Naci Sadullah recek olduktan sonra, ne diye paramla otel köşelerinde sürü. neyim? Evlâttan Kıymetli Bu, tahtazı kıtların saçmasına benzeyen sorgu, beni de meraka düşürmüştü. Müşteriye mülâyim bir lisanla hitap ederek, alelâde horoza bu derece kıymet verişinin sırrını öğrenmek İstedim, O: — Horozun kıymeti, cinsliğine de değil, kendindedir! Dedi. Beu bu hayvancağıza, öyle alışmışıme dir. ki, bir. evlât sahibi olsam bundan fazla sevebileceğimi san- miyorum! Bunu birçok kimseler garip buluyorlar. Ben de onların, bu sevgiyi an- lamayışlarını garip sayıyorum. Insanlar içinde, ölen köpekler Için haftalarce gözyaşı dökenler, sarmısak kokusunun koyfile sar-« hoş olanlar, hattâ deve görünce zevkten bayılanlar var. Kanarya altın kafeslerde bes- leniyor. Papağan kübik salonlar- de dolaşıyor. Boyaz fareleri yataklarına alan Amerikan misleri varmış. Bütün bunlar garip görülmi. yor da, niçin benim. köpekten, sarmısak kokusundan, kanarya- dan, veya papağandan biç te çirkin olmıyan bir horozu sevlk şim göze batıyor? Anlayamıyoa- rum! Otelci iyice sinirlenmişti: — Pek âlâ bayım, dedi, pek Alâ... Allah muhabbetinizi arttır- sın, Fakat maalesef, biz. horozu- nuzu yukarı çıkartamayız! Beriki, bir sarıklı filozof odası odası takındı: — Anlaşıldı efendim, anlaşıdı. Siz, hayvanları değil, insanları bile sevmek hassasını kaybetmiş- sinizdir. Böyle olmasaydı, sözleri- mi ve beni bir parçacık olsun duyar, anlardınız ! Ve kapıya doğru yürürken, horozu kaldırıp göstererek, tıpkı evlâdından bahseden bir baba şefkatile 1 Bir Kavganın Sebebi — Ben, dedi, bugece bunun yüzünden karımla kavga edip evimden kaçtim. 14 senelik ka- rimiın hatırımnı. kırdıktan — sonra, sizin kokmuş otelinizde kalmak in horozumu mu boğazlatacağım! 'e insana şaka gibi gelen İna- nılmaz bir ciddiyetle, siyasI nutuk veren ateşli bir hatip edasile ilâve etti: — Horozumun kanı mukabk linde baş koyacağım yumuşak bir yastığa, en sert kaldırım — taşımı tercih ederim ! Uzaklaşan horozpereslin, şu- urlu cinnetine teşhis koymak bana düşmerz. Gözlerime, hayli acaip bir in« san — haletirubiyesi, — bir insan nümünesi görmenin huyreti dole muştu. İnsanları — evlerinden barklas rından eden sebepler arasına hay- wanların da karıştığını gösteren, bu inanmamanızdan korktuğum tesadül, beni hayli düşündürdü : — Kedilerin, köpeklerin, sa- hiplerini — kendilerine bağlayan bazı basletlere sahip olduklarını duymuyor değildik. Acaba ho- rozlar da yeni ve gizli marifetler ml peydahladılar dersiniz ? Yarın: Otellerde gördüklerim - Otel dolardıranlar - Bir baskın li