Piri Bey,Gemileri Kayalıklardan Geçire- rekLimana Sokmağa Muvaffak Olmuştu — Yoldaşlar, dedi, Maskatı almak gerek. Bunun için de ka- raya asker dökmek lâzım, Fakat bu Himanın ağzı, siz de görüyor- sunuz, yeni nadazlanmış tarlaya hkenzer. Eğri büğrdür, kayalıktır, adacıklarla — kapalıdır. Uluorta yürünürse gemiler ya taşa çar- par, ya toprağa. Onun için önde bir kılavuz bulunmalıdır. Ve önünde bulunan bir hari- tayı gösterdi : — İşte bizim klavuzumuz bu- dur. Ben rahmetli dayımla Ispan ya sularında dolaşırken bir frenk gemisinden bu haritayı almıştım. Sonra Hint denizini görmüş her hangi bir gemici elimize geçse onu karşıma alırdım, bu harita üzerinde kendisini #sorguya çe- kerdim, eksik gördüğüm yerleri düzeltirdim. Yıllarca — verdiğim emeğin şimdi İlk karşılığını ala- cağım. Önlnüze ben düşeceğim, şu karmakarışık yolda Ulu Tam rının keremile küçük bir kazaya uğramadan sizi içeri sokacağım. Amiralın böyle en öne geçlişi ve geçilmesi — güç görünen bir ağzı tehlikesizleştirmek ödevini Üstüne alması bütün relsleri şük- ran duygusu aşıladı. Başta Recep olmak üzere hepsi — onun elini öplüyordu ve yine hepsi, gününü gecesini yazı ile, resim çizmekle geçiren Piri beyim bu huyundan şöyle eyi sonunçlu çıkmasını hay- ran hayran alkışlıyordu. Kaptanlar yanından ayrılırlar ken o, bir düşüncesini daha or- taya attı: — Ben, dedi, gu — kaleyi de içinde gezip dolaşmışım gibi eyi tanırım. Çünkü bir Portekiz ge- misinde onun plânını bulmuştum, saklamıştım. — Onun İçin burada pek çok ayalanmıyacağımızı umu- yorum. Topla dövülecek yerleri ben size gösteririm. Bizim lovent- ler de kollarını sıvarlar. On gün içinde kaleyi düşürürür. Pirl bey dediğini “yaptı, donam maya kılavuzluk ederek bütün gemileri kayalıklar ve küçük adalar arasından geçirerek İlmana soktu ve bu süretle Ölü xzaviye içine giren filo, kara bataryala- rının ateşinden kurtuldu, asker çıkarmıya koyuldu. Piri beyin bombardıman için seçtiği hedefler gerçekten kalenin ea zaif noktaları ldi. Bundan Ötürü ateş çok sarsıntı veriyordu. Sonuna kadar dayanmayı tasarlı- yan Portekizliler, bu kuvvetli ateş altında bunalmışlardı, ne yapa» gaklarını şaşırmışlardı. Türklerse ilk açılacak gedikten hücuma kalkmak için sabırsızlanıp duru- yorlardı. Bir hafta böyle geçti, Amiralın kaleyi düşürmek — için gerekli gördüğü günlerden. üçü kalmış demekti, Bütün filo bu hesabı duymuş bulunduğundan herkesin ağzında günlerin sayısı dolaşıyor- du. Piri bey de kendi oranlayışı» nin doğruluğuna laan beslediğin- den onuncu günün gelip çatma- sını bekliyordu. O elindeki belgee lere ve yapılan bombardıman kuvvetine göre kalenin on günden fazla dayanmasını imkânsız bulu- yordu. Dokuzuncu gün bütün levent- : Hint Denizlerinde Türkler Hadım Süleyman -Piri Role- Murat Reis Yazan: M. Turhan ler ayakta idi, görzlerini kaleye dikip açılacak deliğin - koyu bir karanlıkta ansızın doğan olgun bir ay gibi- yüz göstermesini bekliyorlardı. Gerçi hesapça bu doğuma, bu açılışa bir gün daha vardı. Fakat asker, sabırsızlana- rak o doğumu hızlandırmak kay- gusuna kapılmıştı. Ellerinden gel- $© yarını o günden dünyaya ge- tireceklerdi, o derece atılmak, çarpışmak özlemi taşıyorlardı. Işte o sırada ve gün batımına az kala kalenin dibinde bir ha- yalet belirdi. Topların ağzından yayılan duman bulutları, güllele- rin yarattığı toz kümeleri, batıya akan güneşten yavaş yavaş sızan hafif esmerlik arasında bu haya- let kıvrak ve oynak bir gece içinde birden boylanmış, kımılda- maya başlamış beyaz ve bembe- yaz bir mezar taşını andırıyordu, Onu ilk görenler kalenin o yanında Metrise girmiş olan as- kerlerdi. Hayaletin sendeleye sen- deleye yürümesi, Metrislere doğru ilerlemeğe başlaması üzerine daha gerilerdeki askerlerin de dikkatı oraya çevrildi ve bu görünüşün uyandırdığı hayret hızla yayılarak Pirl reise kadar vardı. Şimdi amiral ve bütün reisler, kalenin dibin- den çıkıvererek Türk - ordusuna doğru gelen bu mezar taşını seyre koşmuşlardı. i Onun bir insan, hattâ dişi bir İnsan olduğunu İlkin Piri Bey an- ladı, mırıldandı., <— Boyarzlar giyinmiş bir ha- tun kişi. Fakat neraden çıktı, ne- reye geliyor ve bu ateş İçinde ne arıyor? Recep rels kaşlarını çattır — Aman Bey dedi, dişi ev- liya olmaz derler amma görenler çok. Bu hatun kişi de buranın Veli dedesi olmasın. Veli dedeyi, okuyucularımız arasında hatırlamayanlar — belki bulunur, Bu, Cezayirde gömülü olan bir Türktür, “1542,, yılında henüz sağdı, Barbarosun Ceza- yirl alması Üzerine oraya gek mişti, Eski çağlardakl abdallar gibi Türk askerleri arasında ya- fyordu, savaşlarda onların tinel (manevi) kuvvetlerini çoğaltmıya çalışıyordu. Çok güçlü kuvvetli bir adamdı, ayai zamanda her- badal gibi - gayet akıllı idi. Alamanya İmparatoru ve İspan- ya kralı meşhur Şarlken, kendin: den Ünlü bir adam olan amiral Andiryanın kumandasındaki 370 parçadan mürekkep büyük bir donanmaya elli bin asker yükle- yerök Cezaylire geldiği vakit Bar- barosun oraya vekil olarak bırak- tığı Hadım Hasan Bey müşkül bir mevkie düşmüştü. (Arkası var) Türk - Yunan Tecim Andlaşması Bugün Imza Edilemiyor — Atina, 18 (Özel) — Son dald- kada baş gösteren zorluklar do- layısile Türkiye ile Yunanistan arasında yapılan yeni tecim and- laşması bugün imza edilememiş- tir. Bu zorlukların kısa bir müd- det içinde ortadan kaldırılarak andlaşmanın imza ıdilocı” mu- hakkak zayılmaktadır. A SUŞ ü Toktta Şarkt Karahisar, 17 (A.A) — şehrimize gelmiş olan bayındırlık bakanı Ali Çetinkaya bu gece Halkevinde ilçemiz halkı ile içtem konuşmalar yapmıştır. Bakana, Karahisarda bulunan şap, demir, kömür, altın, simli kurşun, karaboya, zır.ık, tebeşir Mmadenlerinden örnekler verilmiş- tir. Ali Çetinkaya konuşmalarda aldığı bilgelerden memnun kak mış, tabahleyin Suşehri üzerinden Tokat'a hareket etmiştir. Tarım Bakanı Rize'de Rize, 17 (A.A) — Tarım ba- kanı B. Muhlis Erkmen yanında- kilerle birlikte bu akşam Of'dan motorla Rize'ye gelmiştir. Kayseri Kombinası Müna- sebetile Teâti Edilen Telgraflar Ankara, 17 (Özel) — Kay- seri Dokuma kombinası'nın açılış töreni münasebelile Sovyet dış komiserliği ile Dış bakanımız ara- sında tebrik ve teşekkür telgraf- ları teâtl edilmiş ve iki derlet arasındaki dcst uğun devamlı ol ması hakkında — tahminde bu- lunmuştur. Sovyetler Endüstri Alanındaki Muvaffakıyetlerimizi Memnu- niyetle Görüyorlar Moskova, 17 (A.A) — Gaze- teler, Diş işleri Halk komiseri vekili B. Krestinski'nin şa diyevi- ni yazıyorlar: Türkiye Cumuriyetinin endüş- trileşme alanındaki — ilerlemesini devamlı ve dostça bir dikkatle takip ediyoruz. Her yeni fabrika Türkiyenin ekonomik — temelini kuvvetlendirirken dost ve komşu memleketin siyasal kuvvetini de arttırmaktadır. — Türkiye. lideri Kamâl Atatürkün idaresinde, 5- tiklâli için bir çok parlak utkular kazanmış ve mlüstakil ge.işme hakkını elde etmiştir. Şimdi eko- nomik alandaki zaferleri, Feodal ve tamamen yabancı kontrola bağlı *eski sultanlar imparatorluğu ile demokrat ve bayat ve faali- yet dolu yeni devlet arasında geçilmez bir durum yaratarak is- tiklâlini daha ziyade kuvvellen- dirmektedir. Çok önemli olan Kayseri kombinasının açılmasını pek büyük sevinçle karşılayoruz, Sevincimiz, Sovyet teknik ve en- jeniyörlerinin kombinanın kurul- ması İçin çalışmış olmaları dola- yısiyle de atamaktadır. Kayaeri kombinasiyle Nazillide kurulması- na başlanan kombinanın Ikl mem- leket arasındaki siyasal, ekono- mik ve kültürel ilgilerin bundan sonrakl genişlemesine daha çok yarayacağını kuvvetle umuyoruz, Litvinofun Lehistan Mümessiline Cevabı Cenevre, 17 (ALA) — B, Lit- vinof söylevinde demiştir ki: B. Bek'in diyevl bizi bir daha söz almaya mecbur etmiştir. Ar- sıulusal anlaşmalar hakkında mev- cut zihniyetlere dair burada aç lan bir. müzakerenin teşriki me- saiye zarar verebileceği hususun- da B. Bek'in mütaleasına İştirak edemiyeceğim. Böyle bir müza- kere için asamblemizden daha müsalt bir yer olmadığını söyle- meğe cesaret edeceğim. Barış meselelerini müzakere ederken şa veya bu siyasal zihniyetin fay- da veya kifayetsizlikleri üzerinde durmaklığımıza İmkân yoktur. MÜSABAKALI HİKÂYELER Filimor Teras'taki Hırsızlık we S Gesi Ptronu, Bay Ferdinan Knopf bekâr bir adamdı ve elmas tica- retile iştigal ediyordu. Robertson on beş yıldır onun hizmetinde idi. Evde, ortalık süpürmiye ge- len bir kadından başka da hiz- metçi yoktu. Bir gece — evel, Bay Knopf, ayni sokağın 26 nu- marasında oturan ve Ödley s0- kağında mağazası bulunan ku- yumcu Bay Şipman'ın evinde akşam yemeğinde Idi. Bu esnada Brayton postanesinin damgasını taşıyan ve Üzerinde iri yazı İle (Müstacel) işaretl bulunan bir mektup — getirdiler. — Robertson bunu 26 mumaraya götürmek üzere iken, Bay Knopf çıkageldi. Mektubu okudu, sonra da tren- lerin tarifesini getirtti, bavulunu hazırlattı ve bir de araba ısmar- ladı. Robertsen burada, sözlerine devam ederek, dedi ki: — Meselenin ne olduğunu ar çok keş'etmiştim. Eay Knopf'un, çok sevdiği ve sıhhati de zayıf olan, Bay Emil adında bir kardeşi vardır.. O plâjdan bu plâja, şifa bulmak Gmidile gezer, durur. Şimdiki halde Brayton'dadır. ve yine hastalanmıştır. Eğer, aşağı kata kadar inmek zahmetine kat- lanırsanız, mevzubaha mektubu avludaki masanın Üzerinde bulur- sunuz. Patronum gittikten sonra onu ben de okudum. Kardaşin- den doğil, fakat Kolins adında bir doktordan geliyordu. Doktor hemen hemen can çekişme rad- desinde bulunan ve kız kardeşini görmek iİsteyen Bay Emile bak- mak Üzere çağırıldığımı yazmak- tadır. Hareket etmezden önce, Bay Knopf, yanhanesinin çekmesinde çok değerli şeyler ve ezcümle elmaslar bulunduğunu söyliyerek kapıları dikkatle kapamamı ve ortalığı sıkı bir tarassut a!'tında bulundurmamı — tenbih etti. O, ekseriya, evini böyle bana emanet eder. Mağazası yoktur. Elmasları elden alıp sattığı için, malını şu bildiğiniz çekmenin Içinde saklar. alt tarafını billyorsunuz.. Komiserle sivil memur, bu mesele hakkındaki fezlekelerini yapıp vermek üzere karakola dön- meden evvel, meşhur kuyumcu Şipmanın, 26 numaralı — evine gitliler. Ihtiyar, elindekl #slclme bir düğüm daha yaparakı — Meselenin o zaman almış olduğu ehemmiyeti tabil hatırlar» sınız, dedi. Bay Şipman, meşhur (Şipman ve ortakları) mücevherat ticarethanesinin direktörüdür. Bu derece zengin bir firmayı sosyete içerisinde temsil etmek — ödevini iki oğluyle gelinlerine bırakarak, Kensingtondakl evinde yalnız ba- şına oturur. Bay Şipman, zabıta memurla- rına şu cevabı verdi: — Ben Bay Knopfu pek az zamandır. tanırım, Bana birkaç defa taşlar sattı. O da, ben de bekâr olduğumuzdan, sık — sık, akşam yemeklerini birlikte yeriz. Ezcümle, dün akşam da, yemeğini burada yedi. Gündüzün, kendisine çok güzel bazı Brezilya pırlantaları göndermişlerdi. Mağa- zamda ne kadar meşgul olduğumu bildiği için, burada, İlıdlğ!ıı gibi bu taşları muayene edebile- yim diye, beraberinde getirdl. Boen bunları kendisinden 25,000 İngiliz Hrası mukabilinde satın aldım. Ve hattâ bu paraya ait çeki yemek sofrasının Üstünde imzaladım. Bu alışveriş her ikimizi de memnun - ediyordu. Bunun gerefine karşılıklı bir şişe eski Porto şarabı içtik. Bay Knopf buradan saat 9,30 sularında çiktı, gltti. Zira benim erken yatmak âdetim olduğunu bilir. Ben, satın aldığım taşları kasama kilitledim. Sokakta, bütün gece hiçbir anomal gürültü duymadım. Yatak odam evin ikinci katında ve sokağa nazırdır. Başka hiç bir şey bilmi- yorum. Zavallı Bay Knopfun evine bu gece hırsız girmiş olduğunu da, şimdi sizlerden işittim. Hfadesinin bu noktasında, Bay Şipman birdenbire sustu ve yüzü- nün rengi uçtu. Kisaca özlür dile- yip odadam çıktı ve memurlar, onün acele acele merdivenlere tırmandığını duydular, Biraz sonra avdet etmişti. — Pırlantalar.. Çalınmış.. Yok! diyebildi. GÇU — Bu çifte hu tafsilâ- tını akşam gazetel le okudum ve derin derin düşünceye daldım. Ve elindeki siciml gösterip, gü- lümseyerek ihtiyar, ilâve etti: — Bunun, bu küçücük dos- tün yardımı. ile, bir gecenin İçerininde Önemlice bir servet edinmenin yolunu — bulan hir- Bsızı meydana usulü hakkında bir plân vücude getir- dim. Bittabi, benim metodumla, Londra zabıtasının mutat usulleri arasında dağlar kadar fark vardı! Bu mesole İle uğraşan memur, herşeyden önce, zavallı kuyamcu ile maiyyetinde çalışanları sıkı bir sorguya çekti. Bay Şipman : —'Slçtııı müstahdemim var- dır, dedi, Ikisi, çok eskidenberi yanımdadırlar. Lâkin, evin agır hizmetlerine bakan kadın yanıma geleli ancak altı. ay oluyor. Kendislai bana, dostlarımdan biri hararetle tavsiye etmiştir. Elinde de fovkalâde — şehadetnameleri vardır. Bu kadın oda hizmetçisile bir arada yatar. Çocukluğumdan beridir bana hizmet etmekte olan aşçı kadına gelince, onun odası ayrı ve bitişiktedir. Bu suretle, üçü de, benim Üzerimdeki - katta beytutet ediyorlar demek olur. Dün gece, ben, çalınan pırlanta- ları, yatak odamdaki — kasaya bizzat kilitledim onut İçin, bırsız- ların — nasıl olup da.. — Fakat, lütfen gelin, görün! Anahtarlar bqumsdıı alınmış ve kasa açı- dıktan Bsonra, tekrar yerlerine konulmuş olduğu ııılııııynı. Ve bütün bu iİşler, ben uykuda iken görülmüş! Şunu nazarıdikkatinize arzederim ki, uykum hafiftir. Bir # çıt1,, olsa uyanırım. Hırsızlığın vukuunu, mağazama gitmeden önce herhalde keşfedecektim; çünkü taşları alıp götürmek nliyetinde Idim. Komiserle slvil memur kosayı muayene ettiler. Bu, kat'iyen zor- lanmamış, fakat, sahibinin dediği gibi yine kendi asnahtarile açıl- mıştı. Sivil memur, kloroform lâfı etti ise de, Bay Şipman sabahle-« yin saat yedi buçuğa doğru göz- İerini Aaçtığında, odada hiçbir şüphe uyandırıcı koku duymadı- ğını ve kloroform koklayanlarda daima olduğu gibi hiç bir bulantı hissetmediğini #öyledi. HN v