t Hint Denizlerinde Y z A Türkler — <a A ğ — Hadım Süleyman -Piri Rels- Morat Rela Piri Reis, Bir An Evvel Portekiz Do- nanmasını Bulup Yenmek İstiyordu Se'man Reis bu bule titiz olan yoldaşımı okşımaktan — geri kalmadı! gın'ığa kapılıp da hesapsız davranırsa kendisini uyandı- mrız. O da doğru #özü dinler, donan« mayı göz göre göre kayalıklara gözür mez. — aşallah diye- lim de Tanrıya sığı- nalım, Fakat ben, kandinden — üÜstün l nelerler onun ölmeyip (Diu) adasın- olanlara dil uzatan daki kayalıklarda bir hayalet gibi yaşadığını lardan korkarım, — Söylüyor! — Korkma yoldaş, ortada birşey yok. Piri Rois önce elddeye uğradı. Ll- monda iskandiller, araştırmalar yaptı. Ka ada dolaşarak krokiler çizdi. O, önemli bir sefer yürüyüşünde bile ha- rita merakından kurtulamiyordu, Ak- denizi nasıl — kitap haline koy- muşsa Kızildenizi de, Hintdenizini de herkesin okuyup anlıyacağı bir biçim- de kaleme almak istiyordu. Bundan ötürü gemide sabahtan akgama kadar yazı çiziktirir resim çizerdi. Kendi- sile konuşanlar onun hep dalgın ve htp düşünceli olduğunu görürlerdi. Ciddeye uğraması bir yandan ora halkına Türk kudretini, Türk gücünü göstermek, bir yandan da vücude ge- tirmek istediği yöni harita için İnces lemeler yapmak emeline dayamıyorda. Fakat birçok süvariler, onun bu ilmi düşüncelerindeki inceliği kavrayama- dıklarından Ciddede - günlerce du- ruşu sız — buluyorlardı. — On- lar, birayak Önce Hint denizine çıkmayı düşmanla karşılağmayı, yarım kalan ilk gidiş'n öcünü aolmayı düşü. nüyorlardı. Bundan Öötürü sabırsızla- nıyorlerdi. Hele Recep rels için için ken- dini yeyip bitiriyordu, Pirt beyin sefer düşüncesini bir yana koyup dayısına destan düzmekle ve bu destana kendi adımı — sokmaya çalışmakla uğraştığını — sanarak homurdanip — durüuyordu. Fakat kılıç kadar kaleme de sevgi taşı yan Piri veis, — yoldaşlarının bu sabırsızlanışlarile, bu homurda- nışlarile hiç iİlgilenmiyordu, ken- di işile meşgul oluyordu. Cidde- den sonra sağlı sollu birçok is- kelelere, Hmanlara, koylara uğ- ramıştı, derin ve pek derin İnce- lemeler — yapmıştı, birçok notlar alıp sıralamıştı. Dönüşte, Türk ve frenk henüz kimsenin yapma- dığı, yapamadığı biçimde büyük bir harita çizecekti, bahriye adlı kitabından daha önemli bir eser yazacaktı. Bu büyük işin hazzile şimdiden seviniyordu, dalgın dak gin düşünürken bile o sevincin ozoruna kapılıp arasıra gülümsü- yordu, ellerini oğuşturmıya girlk- Şiyordu. Filo işte böyle zikzaklı bir yü- rüyüşle nihayet Kızıl denizi bitir« di, Babülmendepten çıktı, Adene uğradı, orada top talimleri ve harp manevraları yaparak zekâla- ri ancak gözlerinde yaşayan, dü- Şünüp gerçeği bulmaktan ziyade gördüklerine İnanan ve bel bağ- hyan Adenlileri bir kerre daha Türk satvetine inandırdı, Mas- kat'a doğru dümen kırdı. Maskat, Umman hükümetinin merkezi idi ve hâlâ da merkezl- dir, kalabahk bir yerdir, önemli tecim limanlarındandır. Hurma, kuru balık, helva gibi şeylerle beraber her yıl binlerce eşek ve katır çıkarır, frenk illerine gö derir. Afrikanın üst ve gün doğu yanlarile İran va Hint arasında bulunduğu İçin askerlik ve tica ret bakımından çok yüksek de- ğer taşır. Bu değeri yine mahut Albükerk lk Öönce anlamış ve Maskat'ı Portekiz bayrağı altına sokmuştu. Limanı, eşi seyrek bu- lunur bir biçimde idi, bir sürü ada« lar ve kayalıklarla çevrelendiği için tabil surette örtülü ve korumlu bulunuyordu. Sankl tablat, bu Timanın ağzını bütün taarruzlara, hücumlara karşı kapamıştı. Fakat halk, tabiatin bu yardımını da kıymetten düşürecek kadar ka- yıtsız -olduğundan — Portekizliler, küçük bir ziyana dahl uğramadan © kayalıkların ve adaların ara- sından süzülmüşlerdi, bayraklarını Maakatın tepesine dikmişlerdi. Nitekim Ingilizler de üç asır sonra ayni gşeyi yapmışlar ve Maskatı - kan dökmeden - hlma- yeleri altına almışlardır. İşte Piri Rels, Portekizliler elinde gerçekten geçilmez bir biçime giren bu limana girmek, arkadakl kalayl düşürüp şebhri almak ve bu sonuca ermek için de Portekiz donanmasını bulup yenmek İstiyordu, Başta Recep Reis olmak üze- re bütün süvariler, leventler ve Mısırdan filoya yüklenmiş olan kara askeri artık sevinç - içinde bulunuyordu. Iskandilleri, ölçüleri, kalem İşlerini bırakarak donan- maya savaş yeri gösteren, savaş Imkânımı veren Pirt Beye her yürek minnettardı ve herkes, rTüyasında kanlı harpler yapıldığını görüp heyecanlanıyordu. Bu heyecan Maskat İlmanının ağzına varılınca büsbütün ziyade- leştl Çünkü Portekizliler kara bataryalarile ateş açarak Türk filosunu düşmanca solâmlamışlar- dı. Şimdi bütün İeventler, bu ateş altında denize atılmak, yü- ze yüze karaya çıkmak, kendk- lerine — gülle :lı:rl;l'“ k:oplıı-ı: le mal Bücerl, yit hç möazall içinde kaynaşıyorlardı. Piri Rels bu durumda Selman ve Recep gibi —ünlü yanına ı W Arkası ver ) SON POSTA Beykoz Civarındaki Or- manlar Dört Gündenberi Yanıyor ZACAMEA Patf ÖUCrEMRA < # . S Doti HEdE, Almanyada mektupların Üstle- rine vurulan damgalarından biri ( Baştaralfı 1 inci yüzde) Sütlüce ve Beykoza bir ateş yağ- muru balinde dökülmüştür. Du- manla ve küller Altınkum, Ru- melikavağı, Yeniköy ve Büyük- dereye kadar gelmiş, tatil gü- nü denize girenler kül fırtınası altında kalmışlardır. Yangın ko- kusu bir aralık Istanbulda - bile duyulmuş ve duman sütunları görülmüştür. Yangın yerine 60 kişilik bir jandarma müfrezesi, 45 asker ve 25 kişllik bir itfaiye grupu, ay- rıca tahlisiye gropları da gelmiştir. Bir Rapor Tahlisiye grup amirinin 16-9- 935 saat 21 de verdiği rapora göre yangının vaziyeti şudur: «Yangın yerindeki gruplar dün gece çok fazla çalışarak — saat beşte yangın alanmının Karadeniz sahilini takip eden kolu Irva de- resi kenarında kendi kendine sön- müştür. Şimalden çiftlik merkezine göğru uzanan büyük kol, Soğuksu, Beylikkoru Istikametinde dağlar- da ormanlar arasında ağaçlar ke- silmek suretile çemberler açılmış ve bu suretle sömdürülmüştür. Şimdi yangın Ömerli çiftliği İsti- kametinde biltün şiddetile devam #etmektedir. Celâlede (150) metre aralıkla tertibat alınarak çalışilmaktadır. Tsmailin kumandası altında (10) kişilik yeni bir itfalye grupu da- ha muavenete gelmiştir. Celâle- ee eski ve yeni kuvvetler yans ginla mücadele etmektedir. Sön- dürme İşlerini Beykoz Jandarma kumandanı Tevfik Özdemir ida- re etmektedir.» Dünkü vaziyet Yangın dün de bütün şidde- tiyle devam etmiştir. Tahlisiye« nin ve itfalyenin bütün çalısma- larına rağmen yangının söndürüle« mediği anlaşılınca dün saat (16) da vilâyet Jandarma kumandanı Izzet, Beykoy Kaymakamı Ihsan da hadise yerine gitmişler ve geç vakte kadar mücadele - işlerine nezaret etmişlerdir. Almanyada nasıl mücadele ediliyor? Dün Almanyadan gelen bir mektobun zarfı Üzerinde Almanca şa cümleleri okuduk: 1 Ormanda ve korada ateşle oynamayınız. J Dünyanın her yerinde yazın ormanları korumak için önemli tedbirler alınır. Çünkü yapraklar kuruyarak ağaçların diplerinde toplandığı için ufacık bir. kıvı- cımla derhal tutuşmaktadır. Bil: hassa eylül ve teşrin ayları rüz- gârı olduğu İçin ormanlarda yan- gin tertibatı alınmaktadır. Almanyada ormanların arası- na muayyen mesafelerle yollar açılmıştır. Bu yollarda itfalye ara- baları da vardır. Bizim ormanla- rımız çok az olduğu için mevcut- larımızı İyl korumaya mecburuz. Bu yangin son ders olmalıdır. Pırlanta Yüzük Gayet temiz $ kıratlık bir. tek taşlı pırlanta yözük 19 Eylâl Perşembe günü saat 14 te Sandal bedesteninda #satılacaktır. Si v MÜSABAKALI HİKÂYELER Filimor Teras'taki Hırsızlık -- O Cumartesi günü, benim ih- tiyarı yine aynı köşede bulurum mu sanıyordum, nedir? Her halde, pencerenin —Önünde her zaman oturduğu masaya yaklaşıp da, onun orada olmadığını görünce fena canım sıkıldı. Fakat tam o sırada, sakin bir ses kulağımın dibinde çınladı: — Geleceğinizi biliyordum! Hayretimden, az kaldı, yere yuvarlanıyordum. Bu ses nereden geliyordu ? Döndüm, baktım: ihtiyar ora» cıkta idi. Canlı gözlerini bana dikmiş, bakıyor ve bermütad elindeki kıymetli sicimi ile oy- nuyordu. bana, sade zerzevatla beslenmenin fezailinden bahsetti. Garson kendisine bir bardak süt ile peynir getirdi. O, sicim par- çasını, yanıbaşına, masanın Üze- rine bırakıp, bunları sossiz, sadasız yedi. Yemeği bitince, elini cebine soktu ve cüzdanını çıkardı. Önüme, küçük bir fotoğrafı koydu. — Bu, dedi, Filimor Teras evlerinin arka cepheden Ü- şüdür. Bu manzara, tıpkı le Havva çıkmazını andırır. Kensington — mahallesinin bu köşesini gösteren resme bir göz gezdirdim ; sonra bakışlarım me- rakla ihtiyarın yüzüne döndü. O, devam etti : — Dikkat ederseniz, bir sıraya dizili ve hepsi de biribirile eş olan bahçelerin yüzü yalnız bu çıkmaza açılır. Çıkmaz, majüskül bir F, yahut ki bir gönye şek- lindedir. Yukarı kısmındaki kısa- cık ufkt kısım Üst sokağa çıkar. Uzun ve amudt kısım - kapalıdır. Bunun bir kenarında bahçeler, öbür kenarında da abırlar vardır. 15 Kânunusani günü, sabahın karanlığında, Üst sokaktan gelip, (Ademle Havva çıkmazı) na sapan D. 37 No.lı polis memuru, bahçe duvarlarının — dibinden, çıkmaza doğru, sürtünerek ilerileyen şüp- heli bir şahıs gördü. Memur bunun, sessizce peşine takılarak, takip etti. Tam ona yetişeceği sırada, arkasında yalmız bir gecelik entarisi bulunan bir adam, en sön evlerden birlnin « 22 No, h evin - kapısmdan fırla- yarak — polisin — müdahalesine meydan — bırakmaksızın, — şüp- heli herifin —Üzerine atıldı, onu yere yatırdı, kendi de beraber yuvarlandı ve haykırmıya başladı: — Hırsız varl. Hirsiz. varl, Polis!, Polisl. Yetişinl. Memur, serseriyi bu adamın elinden güçbal ile kurtardı ve: — Haydi dedi; sus artık. Bu saatte, âlemi uyandırıp ta rahatsız etmeyin. Bu herifin de yakasını bırakın, Şüpheli şahıs yerden kalkmıştı ve bhiç te savuşmmya yeltenmiyor- du. Zira bunun boşusa olacağını pekâlâ idrak ediyordu. Entarili adam hâlâ öfkesini alamamıştı. Nefos nefese, anlat- mıya koyuldü: — Hırsız girdi.. bize.. yani patronumun evine.. yazıhaneyi açtı- lar.. bütün elmasları ça'ıp götür- düler.. hepsini., bana emanet edilmişti. İşte, çalan da budur. Vallahi, billâhi bu - adamdır! - Üç dakika var, yok, bir tıkırdı işit- | — tim; kendimi aşağıya attım. Kapi zorlanmıştı.. bahçeye koştum. herif süzülerek kaçmıya çalışıyor” du. Hırsız! Hırsızl. Polis!. Elmaslarl, Salıvermey'n bu adamı, sizi mes'i ettiririm! D. 37 numaralı memur: — Susun! Yeterl Dedi. Zaten, entarili adam da yavaâ$ yavaş sükün buluyordu. — Bu herifi tevkif edeceksi" niz, değil mi? diye sordu. — Tevkif mi? Ne diye? — Hıirazlık etti. Şu andâ: Üzerini ararsanız, elmasları bü” lacaksınız. — Patronunuz nerede? — Burada yok. Dün gece evi ni bana terkederek Brayton'a git” t. Bu gece de, işte bu hırsiZ geldi, va.. Serseri, omuzlarını slilkti ve bir tek kelime söylemeksizin, güzel ceketiyle yeleğini çıkarıP zabıta memuruna uzattı, Entarili adam bunları hemen kaptı v* ceplerini tersine çevirdi. Serseri, bu aralık, kemali « hemmiyetle pantalonunu çıkar” mağa hazırlanıyordu. D. 37 buna mani oldu: — Lüzumu yok!. Gecenin bu saatinde, burada ne işin yardı, senin? — Londra sokakları, her uı_k. herkese serbestçe açık değil midir? — Öyle amma, bu, çıkmaz bir sokaktır. — O halde, yanlış sapmışım demek ki.. Artık gidebilirim, de* ğil mi? Tam bu esnada, köşe başınm da Iki zabıta memuru daha gö- ründü. D. 37, serseriyi göz önün* den kaçırmak niyetinde dığl.ldl- Entarili adama gelince, serserinin serbest bırakılacağı — endişesile az kaldı yakasına sarılacaktı. Zabıta memurları aralarında şanu kararlaştırdıları Robertson adındaki entarili adam eve dönüp Üstünü başını giyecek ve bu müddet zarfında D. 14 numarali memurun çağırmıya gideceği ko: miserle sivil memuru, D. 3T ora” cıkta bekliyecekti. Zavallı Robertson'un, soğuk* tan çenesi atıyordu. Aksıra tıksi” ra eve girdl -D. 37 evi tarassat etmek Üzere ön kapıda, arkadaşi arka kapıda kaldılar, D. 14 de serseri ile birlikte karakola doğru 'yollandı. -2- Komiserle sivil memur, Filimor Teras'ın 22 numaralı evinin önüne geldikleri zaman, Robertson, y tağının içinde ve tirtir titirer bir halde buldular. Sıcak bir çay if miş ve başını yün bir atkı ile iyice sarmıştı. Gözlerinden yaşlar akıyor, sesi de fena halde kısıkti. D. 37, kırık yazıhane çekme” sinin bulunduğu yemek odasına erleşmişti. ğ lgıbl:ruoı iki aksırık arasındaâ ti mir tek (Arkası var) DOYÇE ORİENT. BANK Drosdner Bank Şubesi Merkezi: Berlin Türkiyedeki şubeleri: Galata - istanbul - izmir Deposu: İst, Lütün Gümrüğü * Her türlü banka işi *