ŞEr YA g SON POSTA Hint Denizlerinde Türkler Yazan: M. Turhan Hadım Süleyman -Piri Rele- Murat Reis Safer Reisin Hulyalarile Açılan Hint Seferi, Yine Onun Ölümile Kapanmıştı — Ogün bâri son karan — verelim, elm x mı? İşin gidişine göre düşünürüz. Şimdilik size uğurlar nl S fer insemesin konuşulan ri Önemli bu' gen oradan ayrıldı, Süleyman vararak duyduklarını an'attı. Hadım vezir, Sultan Mahmudun hür kalmak #endişesile Portekizlilera İhanet etmeye karar verişini gayet tabli - buldu, Ja- nin da bu İşe burun sokmamını aykiri görmedi, neşelendi. — Safer, dedi, bu sana tut- kun: olan avrat dediğini yaparsa sen de bir Abdurrahman Alp olacaksın. — O da kim devletli? — Hiç duymadın mı be? Ay- dosu alan yeğit. Ikiyüz yıllık bir kıssa. Ona bir kız gönül verip kale kapısını açmıştı. Hint den- zinde de ayne iş oluyor. Allah sonunu İyb eyliye. Işte oyun böyle başladı, Sultan Mahmudun sinsi bir aşktan ilham alan haln zekâsile işlene işlene yürüdü, amiral kandı, Jan İnandı, Saler Rels aldandı ve en sonunda onun İstediği sahne belirdi. Bu mehtapsız bir gecede oldu. Jan Safer Reisle görüşüp buluşacağını umarak Sultan Mahmudun sara- yına gelmişti. Onun bu gelişinden kocasının haberl yoktu. Çünkü Amiral, kalenin boğaza dayanan cephesinde idi. Pusuda yatıyordu. Sultan Mahmut, Safer Roizle yüz 'Türkü oradaki kLir delikten içeri almaya söz vermişti. Saatini ve dakikasını da kararlaştırmıştı. Gücerat sultanından işl haber alan Amiral da oradaydı, deliğin ağzında bekliyordu. Sultan Mah- mut, Vis Ruvayı deliğin ağzına mıhladıktan — sonra bir bahane bulup sarayına — dönmüştü. Pok yakında oraya gelecek olan Safer Reisin kendisi hakkında eyi söz- ler söylemesi için güzel kadına ricalar yapıyordu, bir yandan da ona uyuşturucu şerbetler İçiri- yordu. Kız heyecan İiçindeydi, yüre- gindeki alevleri söndürmek Için boyuna şerbet İçiyordu. Jan'ın göz kapaklarına asılan ağır bir uykuyu — gideremeyorek kendinden geçtiği ve Behadir şah İle kocasından esirgeyip de Safer Reise sakladığı zevklerin hepsi ve hepsi Sultan Mahmudun ku- cağında kaldığı bir dakikada sev- gilisi de kayıklarla boğazı dolaş- mış, kale duvarının dibine yaklaş- mış, verilen işaret Üzerine delikten süzülüp içeri girmişti. Fakat yiğit adamın bir kadın ve bir hüküm- dar sözüne İnanarak, — vaktile Aydosta geçmiş olduğunu öğren- diği bir hâdiseden de gevke göle- rek gösterdiği bu güven onun hayatına mal oldu, çünkü eğilerek girdiği deliğin — önünde belini doğrultmiya zaman — bulmadan beynuna bir balta indi, başı yu- varlandı ve delik hemen tıkandı. O un ardından gelenler boş yere bekliyorlardı, değerli kılavuzdan bir iz arıyorlardı. Bunu bulama- dı'ar, deliği de zorlıyamadılar, yine kayıklara binip döndüler, başla- rına geleni Süleyman — Paşaya a latmıya koştu'lar. Halbuki haber d a önceden gelmişti, kaleden — Arabt 1354 Güneş Tefrikamızın İkinci Kımı . . Piri Reis Telrikamızın — birincl — kemt yanın — bitiyor. Onzdan — sonra Pirl Retsin aefori başlıyor. — Pirl Reis, Türk denizcilerinin en ünlü- lerinden ve Akdenizin bellibaslı hükimlerinden Kemal Reisin yeğe- nidir. nigrl denizine doğru yaptığı sefer, heyecanlı hâdiselerle doludur. Tefrikamızı başındanberi oku- yamıyanlar ikinci kısmı takip ede- bilirler. Çünkü bu kisım başlı başına bir tarih sayfamı, bir destan parçasıdır. ve çok heyaecanlıdır. yakılan meşalelerle aydınlatıla aydınlatıla hendeğe atılan cesetsir başla, başsız ceset faciayı herkese ve Süleyman Paşaya öğretmişti. Amiral, aşkının düşmanı olan Safer relsten kurtulmak neş'esile evine döndüğü vakit — karısını yatakta ve hasta buldu, Kazan- dıiğı çirkin zaferi sakladı ve Janın sıhhatile ilgilendi. Kadın, anlaşılmaz birşeyler sayıklıyordu, ateşler İçinde kıvranıyordu. Bu sayıklamalar gitgide hezeyan har linl aldı, kadın gerçekten çıldırdı, saçını başını yolarak sofalara atıldı, haykırmıya başladı: — Safer, Saferi Sen beni böyle mi bırakacaktın, düşümde mi benim kocam olacaktın? Yine o gecenin ertesi gün Süleyman Paşa, ordusunu gemi- lere çekerek harekete hazırlanı- yordu. Çünkü asker, yiyecek az- hğından homurdanınıya başlamış- tı, Safer reisin ölümünden de uğur- suzluk sezinsiyerek dedikodu yapı- yordu. Hadım Vezir de bu hâdi- seden son derece mütecssirdi, kendi kendine söyleniyordu. — Onun Ööcü bir gün olur almır. Lâkin öldüğü yerde du- rup ta üzülmek doğru değil (*) Işte Hint denizine yapılan ilk sefer böyle bitti. Onu açan veya açtıran Safer reisin hülya- ları idi, kapayan da onun ölümü oldu. Birinci kısmın sonu V) Süleyman Paşanın Diu adası! na kadar gidip orada yaptığı muhare- beler ve dönüşünü icap ettiren webabi hakkında Hacı kalfanın “Eafxrülbihar, ı ile Peçevi, Ferdi, Celâül zade, Solak zade ve Lütli Paşa tarihlerinde, Ber. külyemanide —baylı tafsilât — vardır. Hammer, Diu harplerini ve Süleyman Paşanın dönüşünü şu satırlarla hikâye eder: “Muhasara yirmi gün — sürdü, Portekiz kumandam — Antuvan dö Sil- veyra mevkli şeocaatle müdalan — etti. Bütün mubalızlar, hattâ Portekiz ka- dınları bu şecaate iştirak ettiler, Sü- leyman Paşa ordusunda kitlık — çıktı. Hükümdar — Mahmut, — Portekizlerin menfaatine hizmetle Osmanlılara yiya- cek tedarikine yanaşmadığından askor gemilere çekilmeye mecbür oldu. ,, M.T.T. Gün 30 PAZARTESİ — Hızır 9 EYLÜL 938 127 Rumf 1351 — 9 Cem.ühar Ağustos 27 Evkat — Esant |Vasat! H orls 4 4o |jıd l sızlise? Öğle lidtadi Okuyanlar Ve Okumayanlar Arasında Bir Mukayese! ( Baştarafı 1 inol yüzde ) vardır ve buralardaki kitap mev- cudunun yekünu da 400 bin ka- dardır. Bu 102 kütüphaneye ge- çen yıl 980 bin kişi devam CSr rek muhtelif kitaplar okumuştur. Bu miktarın İse ancak 46 binl kadındır. Fakat şunu da söyleye- lim ki bu umumi kütüphanelere devam edezalerin yarıdan fazlası mektep talebesi, dörtte birl de muallimdir. Demek ki kütüpha- nelere devam edenler, kitap oku- mak mecburiyetinde bulunanlar- dır, Şu rakamlar bize, 17 milyon nüfusa sahip olan yurdumuzda okuma İhtiyacını duyanların pek az olduğunu, yahut halkın okuma ihtiyacını tatmin için vakit bula- madığını gösteriyor. Şu halde bir daha sabit —olmuştur ki halkta okuma ihtiyacinı doğurup şiddet- lendirmek, yahut ;fıuk.p .okuıııı kolaylığı vermek için uğraşmak ve hele devamlı âzımdır. Güzel İzmirimiz Büyük Bayra- mını Kutlulayor ( Baştarafı 1 inci yüzde ) Bandırma ve Afyondan gelen trenler İzmire on binlerce ziya- retçi gelirmiştir. Otellerde yer yoktur, Şehir baştan başa bay- raklarla süsienmiştir. Bu sabah saat 8,30 da Hala- pınardaki şehitlikte, meçhul asker abidesi önünde tören yapılmış, Halkevi adına öğretmen Abdül kadir Karaman bir söylev vermiş buna gehitler anıtı karşısında yer alan atlı müfreze komutanı cevap vermiştir. Bundan sonra atlı müf- reze, komutanın İşaretile havaya atış yapmıştır. Sonra yiğit erimiz Eşref paşa, Tepecik ve Halkapınar semtlerin- den tam yürüyüşle şehre girmiş ve bu sırada hükümet konağına atlı müfreze komutanı tarafından bayrağımız çekilmiştir. Bandonun çaldığı sancak marşı arasında parti başkanı Yozgat — saylavı Avni Doğan ateşli bir söylev vermiştir. Bu gece de foner - alayları tertip edilecektir. NASIRLAR Ayagınıza kundura giymek imkâ- nni #slbederler. Yürüyüşünüz — size azap verir. İşte; nasrleri kökünden sökecek pek kolay ve az maaraflı bir tedbiri Akgamlerı derununa kâfi mik- tarda RADIO SALTS i'â ıdecetl- nir suda ayak banyosunu yapınız Lir kaç gün zarfında bu azap veren na- ıırfııı kolayca çıkarabileceksiniz. < Hemen bu akşaim eczünenizden bir kutu RADİO SALTIS isteyiniz. Her eczanede satılır. TE UN HİKÂYE Ingilizceden : HıRSIZ KİM? Tablo Resimlerini yaya kaldırımı üÜze- piyasası — durgundu. rinde, duvara — dayayıp küçük minderinin Üzerinde oturan Hen- son sokaktan — gelip geçenleri seyrediyor, uzun uzun esneyordu. Bir nevi dilencilik olan seyyar resim sergiciliği, çok sıkıcı bir meslektir. Böyle zamanlarda İnsan arasıra köşebaşındaki meyhaneye dalıp birkaç kadeh yuvarlamak arzusuna pek te galebe edemez- di. İşte Hensonda da şimdi bu dayanılmaz arzu uyanmıştı. Bun- dan maada Henson'un, meybane köşesinde, ve bilhassa polislerin sezmemesi İâz:mgelen mühim bir işi de vardı. O, seyyar sergicilik perdesi altında bu gibi kârlı İş- leri de emniyetle görebiliyordu. Gerçi polis, Henson'den şüp- helenmiyor değildi. Fakat şimdi- ye kadar ona bir suç yükleyeme- mişlerdi. Bu da polisin asabiyetini artırıyordu. Ona küçücük bir suç yükleyip merkeze kadar götüre- bilseler, yapacaklarını biliyorlar- lardı. Fakat Henson, polisin tu- zaklarına düşmiyecek kadar kur- nazdı, Bir defa daha esnedi. Niha- yet kasketin içindeki paraları alıp, resimlerini orada bırakarak kö- şedeki meyhaneye daldı. ge » Para çantalarını erzak sepet- lerinde taşıyan ve böylece alış veriş eden koca karılar başlarına gelecek belâlara razı olmalıdırlar. Madam Porton'un peşl sıra yürü- yen Dippy de bu fikirde idl Ma- damın kolunda taşıdığı sepetin içinde şişkin bir para çantası ya- tıyor, Adeta «Beni aşırın» diyor- du, Dippy hiç böyle bir davete bigâne kalabilir miydi? Göz ka- patıp açıncaya kadar Dippy çan- tayı sepetten kendi cebine aşır- mış ve geri dönerek yavaş yavaş uzaklaşmaya başlamıştı. Bir dakika sonra başına gele- nln farkına varan madam Porton sokak ortasında durarak çığlığı bastı: — Yetişin! Polisl Imdatl... Polis kelimesi, Dippy'oin hiç hoşuna gitmiyordu. Onun niyeti kimsenin nazarıdikkatini celbet- meden, şüphe uyandırmadan, sal- lana srllana ortadan sıvışmaktı, Fakat pois kelimesini İşltir Işit- merz olduğu yerde bir defa sıçı- radı ve adımlarını açmıya başladı. Bunu gören birkaç yolcu ve bak-« kal çırağı da hep bir ağızdan: — Nah! Işte... Kaçıyor, diye avaz avaz bağırmıya başlayınca Difpy için tabanları kaldırıp kaç- maktan başka çare kalmamıştı. Bu sırada vak'a maballine ye- tişen Zi numaralı polis memuru bir bakışta meseleyi anladı. Dippy köşeyi dönmek üzere idi. Orada- kileri istlevap etmiye lüzüm gör- meden polis memuru da koşmya başladı. Bunu işiden Dippy köşeyi dönüp daha hızlı koşmuya koyuldu. Fakat bir müddet sonra ayağı seyyar resim sergisinin kenarına çarparak yere düştü. Duvara da- yalı resimleri görünce, derhal sahipsiz kalan bu sergiütin önüne çöktü ve kasketini iyice gözleri- nin Üzerine İndirdi. Pol'e zaten Dippy'yaln yüzlünü görmemişti. Köşeyi dönüpte önü- ne gelince soluk soluğa: , — Nereye kaçtı? diye sordu: & -« W l — Aşağı doğru gitti efendim. Polis yine koşmasına devam ederek uzaklaştı. Dippy derin bir nefes aldı fakat şüphe uyandır- mamak için bir müddet daha orada kalmiya karar verdi. Biraz sonra 21 numaralı polis memuru eli boş olarak avdet etti. Hırsızı yakalayamadığı İçin fena halde hiddetli idi. Tik rast- geldiği kimseden acısını çıkar« mak istiyordu. Dippy'nin karşısına gelince durdu ve sert bir sı — Baksana buraya! Burada duramazsın artık. Çek arabanı bakalım, dedi. Dippy ezildi, büzüldü: — Gidemem efendim... Mü- sade ediniz... Yalvarırım — sizel na olur?.. Diye mırildanmıya başladı. Küçük bir para çantasını ne kadar şişkin olursa olsun sakla- mak kabildi, fakat başkasına ait resimleri güpegündüz nasıl çalıp götürürdü. Polis büsbütün kızdı. — Çok lâf istemem. Haydi bakalım çek arabanı diyorum sanal.. Dippy hemen oradan sıvışmı- ya kalkıştı. Fakat Pollso memuru arkasından bağırdı: — Resimlerini ne diye bıra- kıyorsun. Haydi onları da topla götür.... Dedi. Dippy polis memurile müna- kaşa etmek İsteyordu. Çar naçar resimleri topladı, koltuğunun altı- na sıkıştırdı ve uzaklaşmıya baş- ladı. l Bu sırada meyhaneden çıkan ve resimlerini başka birinin top- layıp götürdüğünü gören Henson koşarak Dippy'ye yetişti ve: — Ey arkadaş, benim resim-. leri nereye götürüyorsunuz? Diye bağırdı. Dippy dişlerini sıkarakı — Sus bel Diye mırıldandı. Bu sırada 21 numaralı polis memuruna yaklaştı ve ellerini kalçasına dayayarakı — Yine ne oluyor? Diye sordu: Henson, başka zamanlarda, polislerden, şeytandan kaçar gibi kaçardı. Fakat bu defa kendisini haklı görüyordu. Bu defa şiküâ- yetçi kendisli idi. Onun için tered- dütsüz: — Polis efendi.. Bu adamı hırsızlıkla ittiham ediyorum, Va- zifenizi yapınız İ, diye aktörvari bir tavır aldı. Dippy itlraz etti. ( Sonu var) ) — | Denizyolları İŞLETMESİ Acenteleri » Karaköy — Köprübaş! Tel. 42862 - Birkecl Mühürdarzade Han Tel, 22740 iskenderiye Yolu EGE vapuru 3 Eylül SALI günü saat 11 de İskenderiye'ye kadar. 45367.. Trabzon Yolu ERZURUM vapuru 10 Eylül SALI günü saat 20 de Ri zeye kadar. *5368,. g— Arsa Fiatına Üzküdar'ın hava ve manzarası en güzel yeri olan İhsaniye eaddesinde görünüşü sakl, İçi sağlam, yedi odâ, terkos, havagazı olan iki bölüklü ve (75) No, lu ev, beraber ve ayrı ayrı acele — satılıktır. İçindekilere müracaat.