GÖRDÜKLERİMİZ Siyah Saçlılar Daha Çok Kadın saçlarının rengi memle- Yeni bir is- | Kot ve millet cine 'e tatistik yar | SNO göre S pildi İngilterede kadın- ların yüzde 70 1 sarı saçlı, lspan- Yada ise yüzde 73 siyah saçlıdır. Fakat bütün dünya kadınlarını Bözönüne alırsak siyah saçlıların Barı saçlılardan çok fazla olduğu görülmektedir. Meraklıların yap» tıkları bir Istatistiğe göre siyah Saçlıların nispeti yüzde 71 dir. * Sorı yapılan bir İstatistiğe göre dünyanın en kuvvetli adamları Yugor- lavyanın Tetor ck varında — oturan adamlarmış. Bun- ların en çoğu Belgratta hamallık Yapan Tetor hılar hergün 10000 ilo ağırlığında yük taşımakta Ve her biri 322 kilo ağirlığında Bandıkları kaldırabilmekte İmiş. * Bilinlnlı ki Isveç sahillerinde çok balık çıkar. Ve mem- leketin harlel ti Ünyanın en| kuvvetli adamları Balık yeme- caretinde — balık genler c& | bhyacatı çok mü- miyeti him bir yekün tutor, Fakat bazı İsveçliler balık yemekten bıkmış olacaklar kendi aralarında bir “balık yemeyenler cem'yeti,, kurmuşlar. Bu cemiyete ancak otuzunu bitirmiş erkekler irebilecek ve ölünceye kadar _'ç balık yemeyeceklerdir. D TAKVİM — TAKVİ Güa SALI Hımr 1 27 AĞUSTOS 9385 1Il4 Arabi 1354 ı Rumf 1851 —| — C-fıı.f Ağustos M Evkat (Ezan Binenen| Güneş Öğle adi # Edebt “ıy Tefrika ) No: 70 27 /8 / 86 Ötele daha çok İngiliz, Ame- Tikalı seyyahlar — geldikleri için On'arın zevkine ve keyfine göre liste yapmak otelin Aadetl imiş. Beni de ecnebi gördükleri için.. Saat sekizde alt kat salondan derin derin ve çok güzel bir Musiki duyulmaya başladı. Bu dağ oteline gelenler ekse- Tİyetle #aporcu zenginler. Fakat Onların ne kadar teşrifat düşkünü Olduklarını bildiğim iİçin yemeğe n de tuvaletle indim. Isabet ttmişim, Geniş bir kiş bahçesine ben- Zöyen bu çiçek, ışık ve renk AYnaşan havasında nefis kokular öyulan yemek salonu bir. balo Sübnesine benziyor. j Metrdotelin bana — ayırdığı Züzel bir köşedeki masama yer- leştim, Etrafıma bakıyorum. Kimse Yevi gelen otel müşterisi ile .m"darg değil, Hırke': kendi öleminde gülüp eğleniyor. Ada- ü - Yat koülüpte - değll ilk gö- y Nen bir çehre, bir akşam yoni ;::"“ ile gelen eski bir ahbaba Ve herkes dikkatle, - alâka İle - 10 28|5 21 )| Akışam (12 — Dig 55 $23|1316)| Yatsa |1 38 (20 51 9 08 | 16 00 | kntlk ANASININ ».. KIZI Yuğoslavya Başbakamı Stoyadinoviç ——— AAHOO0Ooe Felâketler Bir Çarpışma Sonunda 7 Kişt Öldü Viyana, 26 (A, A.) — Bir tren bir otokara çarpmış, 7 kişi ölmüş, 24 kişi yaralaamıştır. Bunlardan 181 çok ağır yaralıdır. Otokar yolcuları Viyana ormam tepesinde Ölen baş- bakan Dolfüs adına yapılan kiliseye gidiyorlardı. İtalyada Da Müthiş Bir Facla Avusturyada: Oldu Cenova, 26 (A. A.) — Son derece giddetli bir kasırga, limanı harap et- Mmiş, gemileri hasara uğratmış, vagon- larla vinçleri devirmiştir. Şehir karanlıkta kalmıştır. 5 öla, S0 kadar yaralı vardır. Kısa Kaberler: Brüksel, 26 — Genç — katolikler senelik — kongresine, 100,000 — genç iştirak etmiştir. $ Berlin, 26 — Alman Finans Ba- kanı, Alman parasının değerindön düşürülmiyeceğin! söylemiştir. $ Lozan, 28 — Bağ ve garap arsıulusal dördüncü kongresi yarın açılacaktır. $ Varşova, 26 (A. A.) — Manev- ralara gitmekte olan bir. piyad kası ile diğer müfrezeler ve Cahit ; merakla bakar ve ondan sonra başlar birbirine yaklaşır, fısıltılar başlar. Insan giydiğine, giyeceğine Pişman eden bir dedikodu ku- laklarına kadar geirdi. Burada yalnız erkeklerin ara sıra * belli etmeden « çok mahi- rane manavralarla bakmalarından başka bistsedilecek hareket yok. Servis fevkalâde.. Yemekler, Pariste, Ritehdekilerden belki de GÜstün, Yeşil yapraklar arkasında ke- manların yalnız arşeleri görünüyor. Yemek uzun sürdü. Saat dokuz buçuğa doğru caz başladı. Kart, uzun, kırmızı yüzlü Ingiliz kadınlar boyunlarını, parmakları nt kollarını dolduran pırlantaların piril piril — titreyişleri arasında dansetmiye başladılar. Buradaki kadar pırlanta bol- luğuna bir yerde tesadlif etmedim. Hele böyle çirkin ve yaşlı kadın- ların bu kadar süs ve servet içinde kendilerinden çok genç erkeklerden iltifat, takdir görme- leri beni adeta sinirlendirdi. Kıskançlık, baset değil, daha SON POSTA Yugoslavyada: Başbakan Dedi Ki: “Fransa İle Dostluğumuz Çok Sıkıdır Ve Hiç Sarsılmıyacaktır,, Ayrışıkların Başkanı Da Bulgaristanla Ya- kınlaşma İstiyor Belgrad, 26 (A.A) — Kraguyevaçta birleşik ayrışık partileri tarafından yapılan bir mitingde 60,000 kişi top- Tanmıştır. Eskl Sırp dömokrat partisl başkanı Davidoviç, Sırplarla Hirvat- lar arasında bir anlaşma yapmak ka- bil olduğunu söyliyerek demiştir ki; *— Zagreb'de olduğu gibi Belgrat- da da her kes bu memleketin saade- tinl istiyor., ak ve Bulgarlatanla bir ya- vücuda getirmek lehinde sözler söylemiş ve Sovyet cumurlye- tinin tanınmasını da mevzuubahe et- miştir. Fransaya Karşı Parla, 26 ( A. A, ) — Yugoslavya Başbakanı B. Stoyndinoviç, Petit Pa- rislen gazdtesine verdiği bir diyevde ezcümle demiştir kir “ Fransa ilâ olan siyaı silmaz. Fransa ile Yugoalayyı ancak dostluk ve birlik vardıı Filistinde : İşler Bozukmuş Yabancı Unsurlar Tehlike Teşkil Ediyormuş Lücern, 286 (A.A) — Slonlet kong- resl sırasında, eski Alman delegesi Kurt Blumonfeld, Filistindeki yeni Uyaşayış tarzları ve Sionlst Yahudi li hakkında bir #öylev vermiştir. ziyade hayretle onları seyreder- ken şuurumun yendiği bir hisle kendimi düşünmiye başladim. Bu dağ otelinde yalnız başıma konuşacak — bir arkadaştan bile mahrum olarak bu âlemi seyret- mek on dokuz yaşında yüzüne bakılır bir genç kadın için muka- vemet edilmesi güç bir ıstırap. Ne garip bir talihim var ki hayatım bana her İstediğimi ya- pabilecek servette İnsanlara bağ- landığı halde günlerim böyle eşsiz sevgisiz, hareketsiz geçiyor. Onun için değilmiki bu yük- sek hayata, bu göz kamaştırıcı yaşayışa düşman oldum, Ben bu dağ otelini şöyle sa- de bir cure yeri Sanıyordum Halbuki dağ sporları için buraya gelenler — gündüz karlar içinde düşüp kalktıkları halde geceleri tam manası İle mükellef bir salon hayatı yaşiyordu. Bu eğlenen, gülen, şampanya içen mes'ut İnsanlar — arasında benim ne işim var, Bu manzarayı daha ziyade seyredemedim. Odama çıktım” Yalnızlık kendimi — yabancı toprak;arda ilk zavallı bulduğum gece bu gece oldu. Bu muhteşem atelin mukellef odası bana zından kesildi. Zap- tedemediğim bir heyecan içinde ı TAmerikada Rusyaya Bir Nota Verildi... Vaşington, 26 (A. A.) — Dış Ba- kanlığı, arsıulusal komünist kongresi #anasındaki bazı — faaliyetleri ve o köngrede bazı delegoler tarafından, komünlet teşekküllerinin gütmeleri icap ettiği İleri sürülen programı protesto etmek Özere, Sovyet cumu- riyetine bir nota vermiştir. Vaşington, bu hareketin, diplomatik — ilgilerin iİhyâsı sırasında Sovyet cumuriyeti tarafından nlınan yükenleri bozmak demek olduğu kanaatini beslemekte- dir. Bu nota, çok önemlidir. Uzak Şarkta: Çin - Japon Siyasal Ve Ekonomik An- laşma Yapacaklar Tokyo, 26 (A. A.) — tesi, diploması çevenlerinin in İl K abip seder Tz a nslpler şunlardı in — Mauçurl 2 — Komünizmin Uzak — Şarka girmesine engel olmak — için bir Çin - Japon - Mançurl eöphesi vücu- de getirilmesi. Hindistanda: Yine Kavga Müslümanlarla Hintliler Tekrar Çarpıştılar Londra, 97(A.A)— Haydarâbat'daki Durum etmektedir. hıçkıra hıçkıra kendimi yatağa attır, | gerginliğli * Balkonumun — kapısını açan oda hizmetçisi haber verdi: — Çok kar var. Madam yü- rüyüşe çıkmak İstiyor mu? Dağda oturmak için bir çok vasıtalar lâzım. Bunları düşünerek Geenöve'den tedarikli gelmiştim. Kızıl saçlı geç Alman kadı- nına: — Kahvaltımı buraya getirk niz! dedim. Gece kar yağmış. Şimdi yok, Mat, kurşunt! bir gök. Yerde bir siyah nokta bile yok. Rüzgâr da kesilmiş. Tam yürüyüş havası, Banyoya geçerken balkon kapısını örttüm. Içerideki dereceye bakıyorum. Yi, dışarıda sıfırin kimbilir. kaç derece altında... Odama geldiğim zaman kah- valtımı hazır buldum. Isviçrenin, Parls'n aşağı yukarı en güzel ve pahalı otellernde bulundum, £ ikle meydana gelmiş te- mizini görmedim. Bir misafıri memaun etmek için işleyen zekâların neler yara: tabileceğini ancak Isviçrenin bu lüks dağ otellerinde görmek ve anlamak mümkündür. Kuvvetli bir kahvaltıdan sonra hemen giyindim. i aN BUGCGÜN Biraz Da Göğe Bakalım ! Geçen aali yapılan - bir p yorulan — gözlerin göke — çevrilmdsi yorgunluk gideren bir durum olsa gerek. Hele bu durumda bir de geçit alayı seyredilirse udamda ne yorgun- luk kalır, ne kuzgınlık. Parlslilerin gördükleri geçit Hace- ri semâ! denilegelen gezginel küme- lerin ağışıdır. Bu parlak ve piırildak kümeler ya teker teker, ya yığın yı- ğin dolaşırlar, yere —düşeceklermiş gibi görünürler, heyecan veren bir uğışla sürülüp giderler. Onlardan veya göze görünmez kürelerden ara sıra yere parçalar da düşer. Bunlara Ha- cerölcev derler, 1303 Yılında Bosna vilayetindeki Behke kalesine iki saat uzak bir ye- re havadan büyük bir şey düşmüştü. llkin bunun bir taş olduğu sanıldı, üÜrküntü duyuldu. Kimse, düşen nosz- nönin ne olduğunu anlamıya yanaşa- mıyordu, korkuyordu. Nihayet birkaç babayiğit elele verdiler. Uzaktan görünüp de ne idüği anlaşılmıyan gökten İnme şeyin a kadar gittiler. Bu, bir çadırdı. Halk, hakikati anlayınca korkuyu bir yâma lıoyııucıı, çadırı. görmeye koşmuştu. Fakat dedikodu da başlamıştı. Kiml gökten atılan şu çadırın. kiyamet alâmeti olduğunu, kimi de gökte dolaşan ordularda kullanılan — bir. naesme idüğini söylüyordu. Bosna valisi hemen — İstanbula Tatar çıkardı, meseleyi Ba bil« dirdi. Oradan da dört yanı berler uçuruldu. Uzun bir inceleme yapıldı, sonunda o çadırın İtalyadan uçurulup da sepetl denize düşen bir balon ol duğu anlaşıldı. Bu; balon — ve — tayparo, arabadan daha İyi tanınmış şeylerdir. Eskiden — geçişlerinde — uğursuzluk sezinsilen kuyruklu yıldızlar, haceri semdiler de, Pariste olduğu gibi bir eğlenme, bir neş'elenme vesilesi o « luyor. Yer yüzündeki birbirini tutmaz, barış ve savaş dedikodularından, şu veya bu kriz bikâyelerinden bıkıp usandıkça biz de yözümüzü göğe dik- sek hoş olacak. Çünkü Pariste görü- len alayı dönüp dolaşıp elbette hin':ıd. görünecektir. Habeş illerinde alınacak filimlerden bu gök filmi bence daha alımlıdır, güzeldir. Nasıl öyle olmasın ki kanı, yarası, İniltisi yok. Temirz, tertemiz bir filiml. M. T. Tan Kısa deri bir ceket. Kalın yün etek, yün bir bere konçları diz- kapaklarıma yaklaşan şinay botlar. Ucu demirli bastonum holde beni bekliyor. Yeni kıyafetimi aynada gözden geçirlyordum. Kapı vuruldu. Oda hizmetçisi, Elinde bir kart var, — Madam, s#alonda bir mösyö sizl bekliyor. Baktım. Iki kelime: — Eşref (Erol! Garip şey, bu kadar erken. Nasıl gelebilir. — İnlyorum, Bunu söylerkon neden sesim titredi. Onun — geleceğini — bilmiyor miyım. O bir ahbap, bir dost ve nihayet bir arkadaş değil mi? Gözlerim yerdeki halının çi- çeklerine saplanmış, fakat gördü- güm şeyler kafamın içinde.. Bu dakikada bütün bir yıllık hayatın çerçeyesi gözlerimin önüne çizildi. Genç kız'ığımdan başlayarak bir çürük sicim gibi kopuveren ilk eviliğime kadar ve onu takip eden bugünkü yaşayışım en kü- çük köşelerine kadar hayalimde tazele di. Bu ne garip, ne bantal ne kaba bir yaşayıştı. Beslenmek süslenmek, uyumak ve birtakım maddi zevkleri para kuvveti ile arayıp bulan insanların hayatına ortaklık etmek. bilmiyorum (Arkası var)