Üçler, Yediler, Kırklar — Hımmml. — Ne o, Hasan Bey? Ne ho- Mmurdanıyorsun? — İyi saatte olsun'ar! Yime ayaklandılar. — Kimler? — Üçleri — Dikkat et, Hasan — Bey; kereste bahaya çıktı. Tahtaların eksiliyor, sonra karışmam. — Bende eksilen, filan yok. Sen aklını başına topla da biraz etrafına ibretle bakın. — Ne varki? — Ne olacak? görmüyor, İşite miyorsan kabahat bende değil, içler — toplantısından — haberin ı yok mu? — Var! Ne çıkar? — Ben böyle üçler, yediler, kırklar — toplantısından — Ürkerim. Bir araya geldiler mi, mutlaka birinin başına çorap örerler. — Bu zamanda öyle korku yok, Çorabın modası geçti. Gör- müyor musun? Bayanlar yalın- bacak geziyorlar. — İyi ya: Çorap ayağa giyli- meyeli, — başlar için —örülmeye başlandı. Bak hele, üçler toplan- sın, haklı miyim, değil miyim, © vakit anlarsın, © — Hiç de senin zannettiğin gibi değil, Hasan Bey! Ben nik- binim. — Nosin? İster iki bin, ister en bin ol. Benim dediğim, de- diktiri Üç devlet bir araya gelip de kumpas kurdular mı, iLyı haritasından — silinecek birl var demektir. Bunun da kim olduğunu -i- Dünya güya barıştı, Bugün gene karıştı. Silâhlanma - işinde Hap devletler yarıştı. anlamak istersen, güç bir şey değil. Kör köre, — parmağım gözüne! — Yani ya? — Ne kalın kafalı adamsın, be?! Üçler ne maksatla toplandı? — Habeş ile Italyanın arasını bulmak için. — Tamaaam! Şimdi, bir ta- raf zayıf, bir taraf da kavl olur« sa, ara nasıl bulunur? — Ne bileyim ben? — Ben sana söyliyeyim: Zayıf ortadan yok edilir, mesele kâl- Mmaz! — Ya, zayıf taraf direnirse? — Ara bulucuların ekmeğine yağ sürülür. Onlar da, paya gi- rerler. — Allah, allah! — Ya, sepet kafalı dostum! NAZIM HİKMET , GİBİ Hasayt! Aç, insanlık, gözün! Dinle Pazarola 4 Hasan Beyin sözünü: Gel yola! Havada, denizde, karada, Tecimde, tarımda, parada, Yarış. Bugün Çin, yarın Habaş.. Gene milyonlarla leş.. Gene kan kokuyor! Soğutma pişmiş aşı, Koy bir yana savaşı, Dünya, barış İştiyorl. Usandı didinmekten, Koca acun.. Ona, yeniden, kanla kemikten Macun Gerekmez.. Sulh istiyor ol. — Bizler çok uzun yaşarır, Hasan B. Benim dedem yüz yirmi yaşında, babam yüz on yedi ya- şihda Ööldü. Hasan B, — Buda bir şey mi? Benim sülâlemde henuz hiç kimsenin öldüğü vaki değildir ! Buna siyasa derler.. Senin aklın ermez! Anladın mı, şimdi? Üçler, yediler, kırklar netamelidir. dedi- ğim zaman, hana iİnanl - dim, sen büyük adamsın!, Beyciğim! kalarından ya: SON POSTA Hasan B. — Işte.. Eninde sonurda şınu paylaşmıyacak mısınız? Alın da yeyial. ğ Capon işi, Çin işi, Sulh kopardı kirişi, Üç devlet birlik olup, Bölecekler Habeşi! Olabilir | Hasan — Beyin — dostlarından Âşır Efendi' hiddetli bir tavurla: — Bak, Hasan Baey, başıma gelenel dedi. — Hayrola ? — Şu baston sapını fil dişl diye aldım, porsilen çıktı. Hasan Bey başını salladı. Hasan Bey başızı salladı. — Ey! dedi. Kimbilir? Felki de filin dişleri takma idi ise? En Büyük Delil Pazar ola Hasan Bey, Geçen kış, ağır ve tehlikeli bir hastadık geçirmişti. Hattâ bir aralık, he- kimler bile Ümit kesmişlerdi. Derken, bir gün Hasaın Bey, kendisini yoklamıya gelen doktora: — Artık, büsbütün iyiyim galibz.. Kefeni yırtlım; dedi, Doktor sordu: — Nereden anladın Hasan Pey? — Iki gündür kaynanamın su- ratı asık da, ondan anlıyorum! — Bana iyi bak, Hasan B. ! Ben nâmerde muhtaç olmak İste- mem! Kazanırsam zekâm ve ik- tidarımla kazanmalıyım ! — Anladım, dostum.. Sen baş- rdim gözmektense, ART ĞN « dd Bd Aksi Sada Hasan Bey, misafirlerine, Göz- tepede yeni satın aldığı köşkü gezdiriyordu. Bahçede dolaşıyor- larken, mlsafirlerden biri: — Hasan Beyl! dedi. Bahçen, maşallah çok geniş, burada kuv- vetli bir aksisada da olacak. Hasan Bey cevap verdi: — No söylüyorsun? Fevkalâdel! Öyle ki, akşamdan, penceremi açıp bağiriyorum.. Ertesi sabah, aksisada beni yine kendi sesimle uyandırıyor! Yanlış Anlamış Pazar ola Hasan Bey, geçen Pazar günü hizmetçisine şöyle bir tenbih geçti: — Kızım! Bugün yemeği erken ver, zira yer yemer Boğaziçine gideceğiz.. Biraz bönce olan hizmetçi kız sordu : — Pekil Öyle ise bulaşıkları bırakırım da dönüşümüzde yıka- çi rım, olmaz mı? Komşudan Şikâyet Pazarola Hasan Beyin ahbap- farındanbiri dert yanıyordu: — Üstümüzde oturan komşu- lardan illâlah Hasan Beyl! Saba- bın birine, ikisine kadar gramo- fon çalıyor, tepinerek — danse- diyorlar. Hasan Bey: — Uykunu mu dağtıyorlar? Diye sordu. Dostu: — Hayır! dedi. Radyo çalma- ma mani oluyorlar! Herkes Bir Türlü Pazarola Hasan Bey, bir yaz, Büyükadaya — gitmiş, — oradaki otellerden birinde misafir kalmıştı. Giderken, hesabını istedi, baktı ve tuzlu olduğunu görünce: aa Sıcaklardan aşındım, Erenköye taşındım, Sivrisinekler üştü, Bütün bu yaz kaşındım! Hasan B. — Bizim damadına hem kızını hem de 1000 lira ödünç vermişti. — Yahul bu otel ne kadar — Ey sonra ne oldu ? bahalı!.. Diye söylendi. Otelel: komşu, — Damat kızı geriye verip, — Hakkınız var| dedi. Fakat pırıhnf Üstüne oturdu ! düşününüz ki biz senede ancak MÜĞ SA aa DL L g lerort Herkes Şahit' 'H..uyn., İçini çekti, cevap Karısı Hasan B. yi meyhanede | verdi: rakı içerken gördü, kızdı: — Sen de haklısın!.. Fakat — Hani söz vermiştin, rakının kadeh'ni bile ağzına dokurdur- mıyacaktın. — Valahi billâhi karıcığım, kadehi ağzıma dokundurmadım. BÖYLE GÖRDÜM Şu cihan bağına düştüm habersiz, Etrafa bakındım, virâne gördüm. Raslamadım bir tek kimse kedorsiz, Herkesi dert ile divüne gördüm. biz de burada bir ay geçirmek için on bir ay çalışmaya mecburuz. TBak herkes şabittir. Tek kadeh' ağzıma dokunmasın diye, râakıyı sazla İçtim ! Aradım elli yıl neşeden — eser, Dediler; “böyle şey burda ne gezer?,, İşaret edince Uünyayı eller: İçi matem dolu kâşâne gördüm. Bir bahar gçirdim. Boğazlçinde, Birkaç ay misalir oldum bir rinde, Şarkılar dilinde, kadeh elinde, Çok şükür neşeden nişâne gördüm! O bahar mevsimi tez geldi, geçti.. Gönül ondan artık bep ağu İçti.. Zevki piç, hayali piç, hazzi piçti.. Hep rüya yaşadım, efsâne gördüm! NLtt t M 'A, DAİA NYU Da Kh0 Ala 00641 144 ht ündadeker ee DÜ