l Hoş Sözler v İ Tabak İçinde Bay, yeni hizmelçiye emretti : — Bana biraz tuz getir. Hizmetçi gitti, avucunda biraz tuzla geri geldi. — Bir daha bir şey İstedim mi tabağa koy da getlr. Akşam o'muştu. bizmetçiye emretti: Bay yine — Terliklerimi getir. Hizmetçi gitti, elinde bir ta- bak geri döndü. Tabağın içinde Ba w terlikleri vardı. seseserese A vALAA AAA AAA AAA AAA AAA AAA SAA SA AAA ŞAĞA AAAAA AA | — Sizinle evlenmek istiyorum. — Annemi gördünüz mü? — Annenizi de gördüm am- ma, szi tercih ediyorum. Yok Mu Bizim İmset diş macumu ala- caktı, bir. kokucu — dükkânma girdi; kokucu cins cina macunları tezgâhın üzerine dizdi: — Bu ağza güzel bir koku verir, bu diş etlerini kuvvetlendi- rir, bu diş etlerini kırmızılaştırır. Imaet sordu: — Dişleri temizleyen macunu- nuz yok mu? Tecrübe Avcuya sordular: — İlk kurşunda tavgan yere düştü de neden birkaç kurşun daha attın? — Ötekl — kurşunları da — ilk kurşunun geçtiği delikten geçirip geçiremiyeceğimi tecrübe ettimi Beklediğim — Ben bir ka- dinı bir. saat- tan fazla bekle- mem. — Bir buçuk saatten beri bu- rada bekliyorsun yal — Beklediğim bir değil, iki ka- dın! Sürmez Ya Batakçı, terzi- ye sordu: — Diktiğin el- biseyi ne vakit vereceksin ? — Sirz, geçen sefer diktiğimla son taksilini ve- rincel! — Amma tu- haf adamsın, bir elbisenin dikilmesi üç dürt sene sü- rmez yal — Çalışırken Teşekkür Arabaya — bir eşek koşulmuş!tu, araba — yokuşu tırmana mıyordu; geçen bir yolcu arabayı İtti. Aras ba yokuşu çıktı, arabanın — sahibi teşekkür etti: — Allah sen- den rezi olaun bir. tek eşkle bu araba yoksa bu yokuşu çıka- mazdı. GÜLD Belki Konuşuyorlardı : — Bilgi, — dediler, daha faydalıdır. — Belki, diye cevap verdiler. Arma şu var ki para ile bir darülfünu yapılabilir, fakat bi'gi ile bir banka açmıya İmkân yoktur. paradan Pazarlık Bayan çorap alıyordur — Bir lira diyorsun, dedi, bir tane sağ âyağım, bir tane de sol ayağım için alacağım, iki lira edecek değil mi? — Güzel hatırınız. için elli kuruş indirir, yüz elliye veririm. Peki Mağaza sahibinin uzun bir sakalı — vardı. Sakalını — sallaya sallaya güzel satıcı kızın yanına sokuldu: — Ben size kaç defa tenbih ettim, dedi, müşteriler ne söylerse peki deyiniz. Güzel — satıcı büktü: — Nasıl peki — diyebilirdim. Müşteri, makası al da şu mağaza sahibinin sakalını kesiver, diyordu. Değilim Çok borçluya nasihat verdiler: — Eorcunu veren zengin olur. — Ben öyle zenginlik budalası kızı -boynunu değilim! . bir fotoğrafımı aldırdım, — Enstantane aldılar değil mi ? SON POSTA ÜREN İşitiyor Kızı piyano çalıyordu. Annesi söyledi: — Haberin var mı, karşımız- daki apartımana büyük bir mu- sikişinas taşınmış! — Acaba benim piyano çal- dığımı işidiyor mu? — İşidiyor ya, pencereleri kapadı. biraz — evvel O Ve Ben Yanımda o Canımda o Onunla can canayız Onunla yan yanayız. O ve ben İkimiz Biribirinden Ayrılmayan bir çift gibiyiz. * Sokuluyorum yakın Çapkın Bir gözle süzüyor beni Üzüyor beni Bakışındaki ılık Aydınlık Sokuluyorum yakın Yine çapkın Bir gülüş var dudaklarında Göz kapaklarında | * ©O yanımda O Canımda Yakınız biribirimize Bize Bakıyor gökten || Beliren Bir iki gıldız Biz biribirimize okadaryakınız Okadar yakınız Kıskanıyorlar bizi, İkimizi. Yakınız amma biz Hissiz bir hisle susuyoruz Duruyoruz Oturuyoruz Çünkü, Çünkü bilmiyorum © kim bilmiyorum ben kimim * O ve ben Aynı yere giden Kalabalık bir vapurda | Yanyana düşmüş iki yolcuyuz Mizahçı K e SA n el | mur başka Bayan değnek gibi hafifti, yeni gelen hizmetçi- de duba gibi şişman... Bayan hizmetçiye ten- bih etti: — Sakın ha sokağa çıkarken benim — elbisele- rimi giyeyim deme, — hemen kapı dışarı olur- sun! Güzel Fıkralar Doğru Yekün Muhasebe — âmiri, muhasebe memuruna sorduü: Verdiğim yekünu “* yap* tın a? — Yaptım Bayım! — Doğru mu? — Doğru olsun diye sekix defa tekrar ettim. — Ver bakayım! — Buyrun sekizinin de netle cesi ayrı ayrı çıktı. Hepsini bire den alın! sesersesasse AAA AAA AA YAZILAR Anladım Çocuk söyledi: — Bana haber vermediler am- ma ben anladım, yakında otur- duğumuz apartımandan çıkıyoruz. — Nasıil anladın? — Dün bir cam kırdım, an- nem, ne dövdü, ne de darıldı. Ziyaret Hirsiz. eve girdi, Bay elinde tabanca, karşıladı; hirsiz şaşırdı : | — Ben de sizi sayfiyedesiniz biliyordum, Bay güldü; — Ziyaret edeceğinizi haber alır almaz geri döundüm. Mevzu Romancılar arasında: — Ikinci romanının mevzuunu nereden aldın? — Birinci romanımı intihal | etmişlerdi yal — Evet, — İşte, aldım. © intihal romandan Açıkgöz Küçük oğlunu çağırdı: — Şu mektubu al şu altı ku- ruşu da al, postaya ver. Çocuk gitti, geldi. — Mektubu ne yaptın? — Kutuya attım. — Pulu iyi yapıştırsaydın. — Pul yapıştırmadım ki, me- tarafa — bakıyordu. Mektubu pul yapışlırmadan ku- | toya ativerdim. — Öyle şeyler söyledi ki yüzümdeki podra az olsaydı, kıpkırmızı olduğumun farkına varacaktı. — Bu ay büyük ikramiye çı« karsa sevincimden yüreğime İner ölürüm. — Bileti bana versene, sak- ayayım, Geri Getirin Mantar alıyorlardı; sorduları — Ya bu mantarlar zehirli kseler! — geri getirin paranızı iade ederim. Yazık Boyan söyledi; — Bu akşam misafirler gele- cek, bir hindi kızarteam, — Yazık, herkes için kendini ateşe atıyorsun! Hayran Sarı bıyıklı erkek, siyah saçlı kadına söyledi: — Sizi bu mayo görmez hayran oldum. — Vücudümün değil mi? — Hayır, mayonuzun güzelli« lle görür güzelliğine Doğru Yeni — doğan çocuk için: — Büyük bas basına ne kadar çok benziyor. Dediler, hak- ları vardı; cocu- ğun başı saçsız, ağrı dişsizdi. Misal Muallim - tale- beye dedi: — Şeffaf elsim için bir misal bull — Ağabeyim. — Ağabeynin nasıl misal olur. Annem, ken-« dine misal olarak daima ağabeyini gözünün — önüne getir, dedi de..