22 Temmuz 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9

22 Temmuz 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

OSMANLISALTANATI GÖÇERKEN (Mütareke devrinin tarihi ) Cu Her hakkı mahfurdur. aeaa> Yazan: Ziya Şakir Pastırmacıyan Şark Vilâyetlerini Kana Boğacak Bu iki hayalperest Ermeni poll- tikacısının hazarı dikkati celbetmişler; eski Ermenistanın — efsanevi —masalını anlattıktan gonra: — Biz, fazla bir. gey istemi- Yoruz. Tarihi malımız olan Tif- İls'in cenubuna ve Kars'la Ger- tenin cenubu — garbisine kadar olan Rus topraklarını; ve Tür- ye —arazisinden de — Erzurum, Bitlis, Van, Diyarıbekir, Harput, Sivaş vilâyatlerila Trabzon vilâ- Yetinin bir kısmını; bir de, (Kilik- Ya ) yı ÇI) istiyoruz. Vaktile Erme- Bilerin malları olan bu topraklar Türklerden — kurtarılsın. Büyük devletlerin müşterek himayeleri altında yirmi sene kadar kalsın. Bu müddet zarfında imar edilsin; Yollar, şimendiferler — yapılsın. 'mrada, bize verilsin. Demişlerdi. Rum komitecilerinin ( megalo İdea)anı solda mfır derecesinde bırakacak kadar gülünç olan bu (Ayalperestâne talep, yalnız kon- *ransta söylenmek; akıl ve şuura Malik olan bitaraf diplomatları güldürmekle aydı, bir şey değildi. Fakat Pariste bu gülünç tahne cereyan ederken, bütün bu tayılan yerlerdeki Ermeni komite- tileri tarafından kanlı ihtilâl ha- Trlıkları da görülmekte İdi. bir tdl bütün o nazenin Türk yurt- 1 ateşe — verilecek, oralarda Meskün olan bütün Türk unsuru birkaç gün zarfında ( katliâm ) tdilecek ve sonra da bütün cihan lomatlarına karşiı — İşte, efendiler!. Istediğimiz Yerlerde, bir tek Türk kalmamış- tır. Buraların yegâne sahip ve Maliki, biziz. Haydi — bakalım, ııqk'“llluı tasdik ediniz. diyecek- 'erdi, Bu kanli davanın silâhli avu- '““'iuîı da, — ( Pastırmaciyan ) deruhte etmişti. O Pastırmacıyan İ vaktile (çarlık Rusyası) tara- ndan idama mahküm edilmiş, ııa!ı!mı kurtarmak için Türklerin Mertlik ve merhametine — iltica #tmiş; senelerce hayatımı Türkler Srasınd abarındırdıktan sonra, Os- Tanlı Meb'usan Meclisinde (Türk Milletinin de vekili) sıfatile meb'us- 'ük etmişti. Türklerden gördüğü — büyük 'mıın.n karşı, daha umumi harp İçinde kanlı ihanetlerle mukabele *den Pastırmaciyan; şimdi bütün tark vilâyetlerini kan ve ateşe Boğacak teşebblslere girişmişti. Vaktile Rusyaya kaçan Ermeniler Srasında teşkilât yaparak -müta- Tekenin aldığı vaziyetten ve ilân *dilen umumi aftan bilistifade bunları tekrar Türk topraklarına Söndermişti. Tehcirden — avdet tden ve artık yerlerine yerleşen eniler arasında da, — bunlar Yasıtaslle (ihtilâl ve katllâm) şe- ekesini genişletmişti. Bu suretle, tarlardanberi Türklerle — birer öz kardeş gibi yaşıyan — zavallı #afdil Türk Ermenileri, yine serseri rmeni komitecilerinin tesir ve kanlı tehditleri altına girmişlerdi. Şark vilâyetlerinin zeki Türk- H) Yani, ( Meraş, Cebalibereket, hakenderon ve havalisi ). verdikleri izahat ile | leri, Ermeni komitecilerinin hazır« lıklarını keşfetmekte gecikmemiş- lerdi. Bunlar da millt haklarını müdafana etmek için derhal İişe girişmişlerdi. Fakat, bütün bu taraflarda umumi! harbin döktür- düğü kanlar henliz kurumadığı için bu milif davalarını silâhtan daha evvel, ilmi esaslara istinat ettirmek istemiş'er; medeni dünya karşısında, Türklüğün asâletini bir daba ispat etmek için medeni bir müdafaa şekline müracaat etmişlerdi. Istanbulda (Millt kongre) nin, İzmirde ( Müdafani Hukuk Cemi- yeti) nin yaptığı gibl Şark vilâye- tinin lstanbuldaki münevverleri de toplanmışlar; ( Vilâyeti “Şarkiye Müdafaai Hukuku Milliye Ceml- yeti ) namile bir cemiyet teşkil ederek işe başlamışlardı. Bu cemi- yet de - diğer teşekküller gibi - tehdit ve tehlike altında bulunan | yurtlarının tariht ve milli haklarını ispat eden vesikaları hazırlamıya girişmişler, bu maksadın temini için de ovvelâ, ( 3 Mart 335- 1919 günü | ( Erzurum ) da ve sonra da Teşebbüslere Girişiyordu bütün Şark vilâyetlerinde şubeler teşkil etmişlerdi. Erzurum halkı, büyük harptae, düşman istilâsının * ve bilhassa Ermeni — komitecileri tarafından yapılan zulüm ve gcinayetin - en acı ıstiraplarını çekmiş - oldukları için, bu teşekküle biüyük bir ehemmiyet vermişler; maddi ve manevi alâkası dalma Erzurumla müşterek olan Trabronu da, bu faaliyete Iştirak ettirmek İstemiş- lerdi. Bu sırada Trabzon, büyük bir buhran geçirmekte idi. Fırkacılık, yalnız memleketin sükün ve asa- yişi değil; adeta hayat ve istik- balini de tehdit etmekte idi. ( Ittihatçılar ) dan memnun olmt- yanlar, Intikam gütmekle meşgul- düler. Hergün, şahsi münazaalar- dan çıkan hâdiseler, memlekotin ağır başlı zümresine derin bir endişe vermekte idi. Aynı xa- manda, Prens Sabahaddin Boye meclüp olanlar tarafından da (Trabzon Ademi Merkeziyet Ce- miyeti ) İsminde garip bir teşek- kül vücude getirilmişti. (Arkası — var) ==bı'r Sahtçrîsrdikname Meselesi (Baştarafı 4 üncü yüzde) — — Niçin ağlayorsun kardeşim ? Dedi. Ben önce: — Hiç!, Dedim. Fakat 1arar edince söylemiye mecbur oldum. derdimi anlattım. O: — Üzülecek bir mesele değil! dedi; boşuna — gözyaşı dökme, Ben bu İşi sana başarırım. Denize düşen yılana - sarılır derlor. Ben: Acaba bir yardımı dokunabi- lir mi diye düşündüm ve heye- canla sordum : — Nasıl başaracaksın? — Mektep müdür ve muallim- leri benim tanıdıklarımdır. Sö- zümü kırmazlar. Sana İstediğin sınıfa geçtiğini bildiren bir tas dikname alabilirim. J — Bu kabil mi? — Kabil; yalnız tabil biraz şey harcamak İâzımı 16 lira kadar... Ben on beş İira veremiyece- gimi bildirdim. Beş liraya sulh olduk. Yarısını peşin verdim. O, bir hafta sonra tasdiknameyi etirdi... $ Hâkim dosya arasından iki tasdikname alarak Ekreme gör dk “'— Oğlum bunların — hangisi mektepten aldığın, hangisi o T .dğ:lil:ı tasdikname; suçlu Ekrem namına yapılmış ve mektebin mührüne uyar bir mühürle dam galanmış bir kâğıttı. Üzerinde dersler ve karşılarında da bol bol verilmiş numaralar yazılıydı. Mek- tepten verilen tasdiknamenin İse Üzerinde oynanmış; sınıf ve notlar değiştirilmişti. Ekrem ellerile kaldırarak göz- terdi: — Bu mektepten aldığım; bu- da o adamdan... — Kim bu adam biliyor mw- n oğlum? N — Hayır! İsmini bile bilm- yorum. — Pekl böyle tanımadığın bir adamım sana doğru İş yapacağı- na natıl İnandın? — Kederimden ne yapacağımı bilmedim ki.. Belki muallimleri kandırır, dedim; aldandım; Mahkeme Senbeniva mektebi müdürünün, şahlt olarak dinlem- mesi için duruşmayı başka güne bıraktı. Biraz Da Papas Hikâyesi... | Baştarafı 5 inci yüzde J Yaşlılık — dolayısile — olacak, bafızanızın gittikçe zayiflamakta olduğunu görerek mütcessif aol- maktayım. Bunun içindir ki, ter- fiim hakkında evvelce yaptığım talepleri bir defa daha tekrar edeceğim.,, * Yine bu muharririn anlattı: ğına göre: Hafızası zayıf bir. Pisko- pos bir - şimendifer yolculuğu yapıyor muş, kontrol memuru ge- lince elini cebine sokarak biletini aramaya — koyulmuş, bulamamış, kontrol memuru da: — Zararı yok efendim, gele- cek İstasyona Radar bulursunuz, deyüp gitmiş, fakat öbür Istas- yonda görmüş ki, plskopos el'an bilet aramakla meşguldür. Üzülmeyiniz efendim, ehemmi- yeti yok! demiş, Plskopos da yu cevabı vermiş! — Nasıl ehemmiyeti yokl! Bi- letiml mutlaka bulmalıyım, hangi istasyona- ineceğim Üzerinde ya- ziliydi. Bir Saylavımız Nişanlandı izmirden son seçimde saylav çıkan Bayan Nevrat Benal Singer dikiş kumpanyası umum müdürü Neşet ile pişanlanmıştır, — — B ü ea d oe eĞi ğğ ( Baştarafı 1 inol yüzde ) Eğer mektebla ağzı dili o- saydı, on binlerce insan tarafından çiğnenmesine sebep olan * Yerli mallar — sergisi,, nden yana yana şikâyet edeceği muhakkaktı, Fakat bütün kalabalığı içinde tabloları olan ressamlardan ibaret kalan resim sergisinden de aynı şikâyetle yaka silkmeyeceği de muhakkaktı. * * * Sergide 32 yessamın fırça- sından çıkmış 105 eser var. Ben, mütahassıs sayılamıya- cağım bu işte, isabetli bir tenkit yapabilmenla yolunu düşündüm. Ve bu düşünceyi tahakkuk ettirebilmenin yolunu, orada rast- ladığım mütahassısların fikirlerine danışmakta buldum. Evvelâ, Konya saylavı Üüstat ressam Şevkete sokuldum güldü: — Beni söyletmeseniz daha Iyl.. Çünkü meselâ evelisi gün, muharrir Peyami Safa, resimden bahsetmiş ve bu sergiyi daha açılmadan önce tenkide kalkışmış. Şimdi ağır açınca, o keramete takla al ra cevap ver- mek lJâzım! Halbuki bunu yapmak, kim bilir nerelere vardırılacak olan lüzumsuz bir münakaşa do- gurmaktan başka hiçbir şeye yaramıyacak! Ondan sadece, sergideki eser- ler hakkındaki intibalarını söyle- mesini rica ettim: — Sergide dedi, geçen sene- nin en iyi eserlerinden Üstün eserlerde, geçen senenin en kötü eserlerinden kötü & rde var. Bu mücerret cevapla kalma- mak isteğiyle! — Sizce dedim, burada teşhir edilen eserlerin içinde en parlak istidadı müjdeleyen hangi tab- lodur! Üstat yine güldü, ve kısa bir tereddütten sonra sükütun baha- nesini buldu: — Sergiyi bu sorgunuza ce- vap verebilecek kadar — tetkik edebilmiş değilim! Aymı sorgumla karşılaşan say- lav Selâh Cimcoz bir san'at şu- besindeki mevklini ileriye sürdü, ve cevaptan kaçındı. Fakat ya- nından ayrıldıktan sonra, zdir- meden peşini, ve dolayısiyle zev- kinl kolladım. KERRee Teessürlü Intiba bir köşe Önünde urun uzun durduğu, ve aşikâr hayranlığını yanında$ kilere de söylediği tabloların nut maralarını not ettim * 67, 69, 71, Si; 8T... Âz şonra yine aymı suali, ya- mıma gelen değerli kadın ressa- mımız Melek Cânana da sordumt Bir saattir sergide bulunduğunu söyleyen sevimli san'atkâr, eline deki kataloğdan beğenip de İşa« retlediği tabloların numaralarını sıraladı : — 67, 69, TI, Sı, 87... Sergiden benimle beraber çık« maya hazırlanan ressam Müberra Osman da sorguma adeta Salâh Cimcozla, ve Melek Cânanla söz« Teşmiş gibi cevap verdi : — 67, 69, TI, Sı, maralı — tablolar, — san'at ve renklerin armonisi — bakımından yanlarındakilerden çok Üstün... Zenciler arasına düşmüş ak ka« dınlar gibi, derhal göze çarpı« yorlar. 87 m- * Ben bu sergiden ressamları« mıza düşen — iftihar — hissesinla derecesini en kısa yoldan anlate manın çaresini, umumi sayılabis lecek bir. takdir kazanan bu tabloların kalaloğda yazılı olan sahiplerini bildirmekte buluyorum: — 61, 69 ve 71 Numaralı tablolar N. Kalmikof'a, Bi No. l1 tablo N. Perofa ve 8T No, tab- lo da Seferofa aittir, Naci Sadullah Bile Bile Lâdesin Ne Tadı Var? ( Baştarafı 5 inei yüzde ) 3 — Şimdi yürüyorduk güle güle ve konuşuyorduk. Türk grameri bakımından bun« lar ve bunlara benzer sözler sakattır, hepimizin — içine — sızı verecek kadar sakattır, Sen Gres güvar Allaha hoş görünmek için Lâtin gramerini baltalamış ola- bilir.. Fakat biz, halka hoş görünmek mecburiyetindeyiz, dille mizin güzelliğini bozamayırz. Bile bile lâdesin ne tadı var9. M. T. Tan Türk Hava kurumu BÜYÜK PİYANGOSU Şimdiye kadar binlerce kişiyi zengin etmiştir. 19.cu Tertip 4. cü Koeşide 11 Ağustos 935 dedir. Büyük Ikramiyo: 35 & 0 0 0 Liradır. Ayrıca : 15.000, 12.000, 10.000 Ulralık ikramiyelerle (20.000 ) liralık mükâfat vardır... Resim Sergisinde Edindi- ğim |

Bu sayıdan diğer sayfalar: