10 Temmuz 1935 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12

10 Temmuz 1935 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Hint Denizlerinde Türkler Piri Reis - Yazan: M. Turhan Murat Reis - Hadım Söleymi Safer Bir Hamlede Güzel Portekizliyi Yakaladı, Çıplak Taşın Üzerine Oturttu Gerçekten de öyle idi Porta- kal çiçeğinin kayalıkta © seçtiği bir sivri ve keskin taş kümeleri arasında işlenmiş mermer beyaz- lığile upuzun yatan, pürüzeliz bir taş parçasıydı. Enikonu mermer bir yatağı andınyordu. (Bir iki değil, dört adam onun Üstünde, boylu boyuna yatabilirdi ve ya- rım düzüne İnsan o orada geniş geniş oturmıya imkân bulurdu. Bu düz ve pürüzsüz taşın dört yanı sivri ve şekilsiz (kayalarla çevrili idi. o Sanki tabiat, oraya serdiği bu taştan halıyı korumak için etrafına yine taştan yapılma süngüler sıralamıştı. Matmazel Jan, o çılgın bir iç dileğinin zorile (o şu taş yatağına kadar getirdiği arslan yapılı er- keğin yeri beğendiğini görünce sevindi: — Çok bahtiyarım, dedi, be- nim beyendiğim yeri beyenmek biraz da beni (Obeyenmek de- ektir. Safer reis, bir (yıldızı bile yerinden ayırıp (yere indirecek kadar yaman bir hamle ile gir zel Portekizliyi yakaladı, çıplak taşın üzerine oturttu, kendi de yanına bağdaş kurup (şu sözle karşılık verdi. — Seni beyenmesem burda Işim ne?, Beğendim ki O geldim. Sen de beni beğenmesen karda- şanı uyutup, kayıkla boğazı aşıp, kayalara tırmanıp bu taş yatağa kadar çıkmazdın. Onun için dil dökmeye lüzum yok. Yürekleri miz — anlaşmıştır, £ kaynaşmıştır. Yalnız öğrenmek İstediğim şeyler var. Benimle doğru konuşur mu- sun çocuk? Diz çökmeyip (diz çöktürten emir beklemeyip emir veren, aşk bahsını bir çırpıda (Okesip atan tek bir püse almadan her şey olup bitmiş gibi hâkim davranan bu erkeğin duruşu, bakışı, konu- şuşu gözel (o Portekizliyi çileden çıkarıyordu, deliye çeviriyordu. O, erkeklerin yalvarır gibi konuşmasına alışıktı. Onun yaşa- dığı yerde sesinden göz yaşı ıslaklığı sezilen erkeklere zarif diyorlardı. Aşk, o diyar erkek- leri ağzında her vakit bir yalva- | rış oluyordu. Şimdi ilk olarak bir erkegin bıkmadan uğuldayan bir rüzgâr gibi konuştuğunu, yine ilk olarak aşkın bir kudret, egemen bir kuvvet olduğunu gö- rüyordu, Kadın önünde kedileşen «rkele aslan tadı veren erkeğin farkı, işte bütün enginligile beli- riyordu ve Portekizli kız, beşige cüştüğü günden o dakikaya ka- dar tanıdığı bütün erkekleri unutarak yeryüzünde tek bir er- kek bulunduğuna inan beslemeye başlıyordu. Bu ruhi şaşkınlık ve iliklerine Tadar yayılan tatlı bir karışıklık içinde kekeledi: — Sor şövalyem, sor aslanım. Ne istersen sor, sesini duydukça bilmediğim şeyleri de anlayıp cevap vereceğime inanıyorum, — Öyle ise anlat bana bis kakayım, burayı nasıl buldun, öğrendin? Ateşli bir ihtiras buhranı ge- girmesine rağmen kızın gör ierinden bir tereddüt (titredi, Emanuel dö Suza bir az sıkılır gibi oldu, bu çok basit soru, sanki ağır sorgu imiş gibi onu duşünceye düşürmüştü. Fakat bu çekiniş, bu gizli düşü- nüş uzun sürmedi, güzel Porte kizli çabuk kendini topladı: — Yamansınız şövalye, dedi, aşk yuvasında iş düşünmek- ten geri kalmıyorsunuz. Benden bir şeyler öğrenmek İstiyorsunur. Bu, bir az yersiz amma sizi mem- nun etmek için İşte cevap veri- yorum: Duyduğunuz veya duy- duklarınız doğrudur. Biz bu ka yalığı kardeşimle gezdik, Safer reis, bilmeden bir sırrın Üstüne ba i sezdi, bütün zekâsını toplayarak kızı söylet- mek istedi: — Onu biliyorum. Lâkin kar- daşınla bu çıplak taş kümesine ne diye çıktınız onu söyle bana: — Kardeşim, karşı kıyıda bir şehir kurmak, bir kale yapmak istiyor. Buraya tırmanıp karşı yakayı gözden geçirdik. — İyi amma buraları karde- | şinin babadan kalma mülkü değil, Nasil olurda elin toprakları üstünde şar kurmıya kalkar? Jan, bir suç işlemiş gibi ter- ledi, rubunda taht kuran çelik adamın ellerine yapıştı, yalvardı; Haklısın o yeğitim, O haklısın, Lâkin bu düşünceyi taşıyan kar- deşimdir. O, bir yolunu bulursa böyle birşey yapmak ve kralımıza kendini beğendirmek İster, Sizin kralınız da elbet buna göz yum- maz. Demek ki iş o iki adam arasında. Sana da, bana da ilğisi yok. Safer reis başını salladı: — Öyle değil çocuk, öyle değil. Ben Gücerat Padişahının bugüne bugün veziriyim. Ona ziyan getirilmesini istemem, Kar- deşinin bu topraklara göz koydu- ğunu da çoktan sezdim. Fakat seni tzmemek için tınmıyordum. Sen de beni düşün, kardeşini densizlikten vaz geçir. (*| Kız, içten gelen bir atılışla aşıkını sarmak istedi ve atıldı: — Burada siyasal işler mi göreceğiz. Kulağım bu sözlerden inciniyor, dudaklarım bu kelime- lerden korkuyor. Bana sevgi söyle ve benden sevgi dinle. (9) Portekizliler birkaç yıl sonra Gücerat kıyılarında bir şehir kurmuş. lar ve &ilım Perse koymuşlardı. M.T. (Arkası var) Açı Göz San'atkâr ya Ressam, bedava model buld İstanbul BORSASI İLİ 1.T.L. işin 42004 58070 1,710 4,2004 ğ Viyana 12,035 | Madrit 9,6725 | Berlin 4,123 83,2590 | Peşe 244337. | Bükreş 645126 | Bal 1,1704 19,0423 ESHAM ve TAHVİLÂT Lira | İş Bank. (Namaj 0 (ümitle) S9 Brüksel Atina Varşova 1033 Catlkranı İstikram Dahlit 94,25 Düyanu Mu, o 00,— Bağlat tertip 14870 — . Ud Reji Tramvay Mali, 10,59 Anadol: W6GW, 78,65 00 P. 2ö,iş | Rıhtım 100V 42,50 | Üsküdar sw 00, | Terkos Jar, Tramvay 99, Üsküdar v4 Terkos Mavagasl Telefon MESKÜKAÂT /)| Kuruş | Yüce alim 009 | (Hal bak 1004 | Mezat) 3000 . Vahit) 460 İnoe beşibirik. altın (Cümhuriyet) Hama 0) armalı Kuruş 4725 Ni Mesldiye Buakrst(Os.B,. 2 Kal a beştbirlik ai KCümhriz 7 ÇAnin) M Rışat) Tül | Vahit) (30 | ©) Boran harlel Paris Borsası Paris, 9 (A.A) — 8 Temmuz te- İ rihli Bersa durumu: Ağır bir açılıştan sonra, değerler iyi bir istiksmet tut. Fransiz rantlarının şiddetli bir ilerleme göstermesi değerler de iyi bir durum göstermek- tedir. Tek, tük değerler henüz bu havaya uymamaktadır. Arsıulusal fondolar düzensiz gidi. yor. Royal Duleh sağlamdır. Rio Rinto tutuluyor. Süveyş önem- li bir sksüğlâmel yapmıştı —...ğ. üzerine yerli C.H. P. GENELİ Sekreterliğinden: Dağılan Türk Ocaklarında alacağı kalanlara ödeme yapıl- mak için yeni bir karar verildi. Bu karara göre: ın, kitap parasından alacaklı olanların bu ala- caklarının tamı, B — Alacaklarının tutarı 500 li- rayı geçmiyenlerin bu mik- Görükle olan alacakları, C — Alacakları “2.000, lirayı geçmiyen sosyetelerin bu miktora kadar olan ala- cakları, ödenecektir. İlgililerin bek geleri ile C. H. P. Merke- zindeki Türk Ocakları he- saplarını artma komisyo- nuna baş vurmaları ilân olunur. “3819,, 442170) 70,634)! İ halde HİKÂYE ——— ingilizceden : KÖTÜ MERAK Barnaby ölmüş, küçük kasaba İyi kalpli, sevimli bir adamını kaybetmiş, fakat iki kızkardeşi Rachel ile Mirian büyücek bir giftliğe ve altı bin lira da paraya konmuştu. Barnaby bekâr ölmüş- ! tü. Kızkardeşleri, bütün hayatı müddetince ona tahakküm etmiş- ler, bir dakika rahat bırakma: mışlar, mülemadi vırvırları ile dünyayı ona zindan etmişler ve ! bilhassa kadınlarla münasebette bulunmamasını ve evlenmemesini temin etmek için ellerinden geleni yapmışlardı. Ayri ayrı evlerde oturdukları halde bile sık sık kardeşlerinin i evine gelirler, öteyi beriyi karış- tırır, onun her işine burunlarını sokarlardı. Babalarından kalan para ile kendileri evlendikleri halde, kar- deşlerinin mirasına konmak için onun evlenmesine -mâni olmuş lar, hattâ zavallıya, bütün serve- tini kendilerine birakan bir de vasiyetname tanzim ettirmişlerdi. Buna rağmen yine onu kendi başına birakmamışlar, sik sık dolaplarını, kâğıtlarını karıştır maktan vazgeçememişlerdi. Hatta bu araştırmaladan bi- rinde Suzan Vilner isminde bir kadının o kardeşlerine yazmış olduğu bazı mektupları ele ge çirmişler, bu yüzden onu fena haşlamışlar, (o kıyametleri koparmışlardı. Dünyada biricik bhulyasının, biricik aşkının da böyle mahve- dildiğini gören Barinaby fena halde kızmış ve ilk defa kız kar- deşlerine çıkışmış: — Nedir artık bu sizin eliniz- den çektiklerim?, Bir dakika rahat vermiyorsunuz bu, yetmiyormuş gibi herşeyimi karıştırıyor, par- maklarınızı kalbime kadar soku- yorsunuz... Ben sizin ne fitne olduğunuzu biliyorum, fakat ne yapayıml.. Allaha bırakıyoruml!., O sizin müstakınızı versin! ,, diye bağırabilmişti, Fakat aradan bir müddet geç- tikten sonra Bornaly yine boynu- nu eğmiş, kalbinin yarasını kendi kendine iyi etmek için eskisinden daha sakin bir hal peyda mişti. Bu vak'a üç sene evvel cere- yan etmişti. Şimdi artık Bornaly ölmüş, bıraktığı vasiyetname ile bütün servetini ve emlâkini iki kız kardeşine bağışlamış, hatta komşusu Simon Tonley'i de bu vasiyetnameyi icraya memur el- mişti. Kasaba halkı bu vasiyet- nameyi haber almca fena halde köpürmüş, iki kız kardeş hak- kında demediğini bırakmamıştı. Fakat iş işten geçmişti. Vasiyet- nameyi değiştirmek kabil değildi. Bornaby'nin vefatından tam yedi gün sora komşusu Simon Tansley iki hemşirenin oturduk- ları eve giderek masanın Üzerine büyük ve mühürlü bir zarf koy- du. Bu zarfın Üzerinde EPorna- by'nin kendi el yazısle: “Ben öldükten bir hafta sonra bu zari açılıp okunmadan, iki kız küarde- şimle komşum Simon Tansley'in mu- vacehelerinde yakılıp imha edilecektir.,, Diye yazılı idi. Bunu gören kadınların derhal eski tahassüs hisleri uyandı, he- men: — Acaba içinde nevar? Diye birbirine bakıştılar. Tansley: — Ben ne bileyim? Bornaby bunu bana bir sene evvel getirdi ve öldükten sonra açılmadan her üçümüzün muvacehesinde yakıl masını söyledi. İçinde ne olduğunu bilmiyorum, dedi. Rochel, masaya yaklaştı. Zerfı eline aldı, evirdi, çevirdi, mühür“ İerini muayene etti ve tekrar: — Acaba içinde ne var ki? Diye sordu. Tansley: — Her halde sizlerin de ben de bildiğimizi istemediği bir #f vardır ki vasiyet etmiş. Bizi yapacağımız şey de onu di yakmaktan ibarettir! dedi. Miryam ileri atıldı: — Nasıl olur? Onun bizd hiçbir saklısı, gizlisi yoktu b leceği ne olabilif Her halde açıp bakmalıyız! di Rachel de bü fikre iştirs” edince Tausley kızmaya başlad? — Ayıptır.. Herife dünyağ rahat vermediniz. Herşeye bi nunuzu soktnnuz. (Kardeşini: son arzusunu olsun yerine remez misiniz? dedi. Roehel kaşlarının çattı: — O hayatta iken bazı seler kendisinden ödünç para temişlerdi. (Bereket versin b mani olduk... Kimbilir belki © gizli olarak şuna buna borç p vermiştir. Ve bu zarfın içinde belki bu borçluların ismi yazi mıştır! Miriyan da söze karıştı: Ya... Öyle bir İlsteyi yak mak kadar abdallık olur mu? — Mamafih belki de o Vilmen olacak haspanın m tuplarıdır... Rachel artık Parmağını zarfın ken soktu. o Tansleyin (| itirazları0f kulak asmıyarak zarfı açtı içindeki kâğıdı çıkardı. Miriam kardeşinin ya yaklaştı ve merakını yenemi; Tansley de onların Ooarka geçti. Fakat Rachel heniz beş satır okumamıştı ki müthiş b feryat kopardı ve kâğıdı yırtmı teşebbüs etti. Fakat o Tau ondan evvel da kâ; onun elinden kaptı. Rachel şimdi durmadan, çılg” bir sesle: — Çabuk!.. Yakalım bu K ğıdı... Okumayınız... ok*” masın... Kardeşimin hakkı mış... Zaten okunmadan yali” masını kendisi yazmıyor mu?.. D bağrıyordu. Gözleri iyi görmeyen ve ki kardeşinin omuzundan kâğıtt okumağa muvaffak ol# n Miriyam. l — Ne olmuş.. ne olmuş? B# iyice okuyamadım! diye tepifi yordu. Rachel hâlâ telâşlı teli çırpınıyor. i — Hiç bir şey değil. Yali diyorum size o kâğıdı, yi diye inliyordu. Tonsley kâğıdı açtı ve başi aşağı okuduktan sonra: : — Ahi Barnaly sirin ne m olduğunuzu me de iyi anl O sizin her şeye burnunuzu #0. madan (rahat edemiyeceğini” pek âlâ biliyordu. İşte (Ob tön yaptıklarınızın acısını sizd şimdi çıkarıyor. Bu, bir evvel (o yapılmış ve usulünü tasdik ettirilmiş bir vasiyetn. dir ve eski vasiyetnameyi tam” men İptal etmektedir. Siz, ç o pis huyunuzdan vaz geçip ud bu zarfı açmamış olsa idiniz, © yasiyetnamede yakılacak ve İl senin bundan haberi olmıyacakt” Fakat buna artık imkân yok Çünkü açıldığı takdirde mer” olacağı şartı vardır. Çekin cer nızı... Dedi, il Miriyam hâlâ şaşkın şaş” bakıyordu. Titriyen bir sesle: J — Yeni bir vasiyetname dedin? Diye sordu. Tansley — Evet, yeni bir vasiyeti me... Bötün malını, o mülkü” Suzan Vilmer'e bağışlayan ” vasiyetnamel Dedi. yö Kâğıdı katladı, cebine ko; oi ve iki kız kardeşin yüzleri bile bakmadan kapıdan çıkıp zan Vilmer'in evinin yolunu tv” çi dayanamağ

Bu sayıdan diğer sayfalar: