ÜDK Kİti Böranr ti Tefrika No: 64 Stecla şimdi buharların da karıştığı bu karanlıklar - içinde sesin geldiği tarafa doğru ilerle- di ve kadının yanına geldi. Genç kadın ellerini uzatmış ona telAşlı tolüşli yalvarıyor: — “İçeride ayağı sakat bir çocuk var... Bebekler de var...,, diye kekeliyordu. Çocuklar Steele: — “Çabuk ol, karanlıkta gö- #emiyorum. Bana yolu göster,, dedi. Kadın elini uzatarak Steele'in elini tuttu ve evin içine doğru çekti. Bir müddet sonra tekrar kapı- da görüştüler, Steele topal çocu- ğu taşıyordu. Kadının kucağında da ikl küçük yavru vardı. Kadın çabuk yürüyemiyordu. Bu yüzden, bir müddet sonra bu gaz bulutları arasında boğulup kalmak tehlikesi vardı. Bereket versin kadın canavar düdüğünün bu işareti üzerine ne yapılacağını biliyordu. Fakat vakit var mıydı? Kadın soluyan bir sesle: — “Evet, evet şimajdeki ka« pıya doğru gideceğiz. Her halde rüzgâra karşı gitmeliyiz... Allah sizden razı olsun. iydu- nuzda geldiniz... Bilseniz birisi kapıdan geçsin diye ne kadar dua ettimi..,, dedi. İleriledikçe, buhar da azalıyor- du, Sokaklarda akan ve ayakla- rını kızlıyın sular da b&mkço soğumakta idi. Ay tların arasından kurtulmağa çalışıyor ve neşrettiği hafif aydınlık altında sokağın iki tarafındaki binalar seçilebiliyordu. Yangın #sönmüş, ortada yalnız kızıl ateşler kalmıştı. Steele İle kadın, kapiya gel- dikleri zaman iki nöbetçi ile karşılaştılar. Bunlar — çıkanların isimlerini kontrol ediyorlardı. Bunlardan biri kadını görünce: — “O.. Marta... Doğrusu bir yardımcı bulabildiğine —memnun oldum. Galiba bu kapıdan en son çıkacak olanlar da sizlersiniz! dedi. Kadınt “— Demek ötekilerin hepsi bizden evvel çıktılar öyle mi?,, Diye sordu. . — * Eh, bu tarafta hemen hemen kimse kalmadı gibi.. fakat gazlar kaçmaya başla: vakit öte tarafta rüygâr altında iki üç kişi vardı. Tabil onlardan Ümidi- mizl kestik. ,, & Bu sırada diğer nöbetçi de Steele,yi —tanımadığı İçin onu sorguya çekmişti. Fakat üzerindeki üniforma ve verdiği izahatı kâfi gördü ve onun da kapıdan geç mesine müsaade etti. Her halde Steele'in kucağında taşıdığı sakat çocuk da nöbetçinin .::g.ı..ını teskine çok yardım etmişti. Ka- pıdan geçerken nöbetçi — “ Biraz acele ediniz.. eğer rüzgâr duruverirse hepimiz de öteki dünyayı boylarız. Bereket - versin bu zehirli —gaz uzun müddet dayanmıyor,, dedi ve gözlerile | karanlıkları araştırarak İlâve etti: —*“ Nerede ise yol | ağzına kamyonlar gelecek... Belki gelmişlerdir bile.. ,, Nâöbe'çilerin baş — uçlarında fener.er emli idi. Her halde bun- ların ziyası altında kadın Steele'in | çehresini görmüş — olacaktı ki; kapıdan çıkıp biraz İlerledikten sonra ona döndü ve: | — * Siz bizden değilsiniz. Ben #İzi burada h'ç görmedim ,, dedi. Steele: “Hayır.... Buradan geçiyor- dum da..., ,, dedi ve sustu. Kadının bu tecessüsünü teh- likeli bulan Steele kendisi hakkın- da fazla birşey söylemedi. Gerçi üzerindeki elbise onun çok işine yarıyordu. Fakat Gumpert'in ve- yahut Adolf Zveiss'in, — bilbassa böyle bir zamanda Leuna fabri- kalarında bulunduğu — Berlindeki istihbarat bürosuna — bildirilirse, Şüpheler daha ziyade artar, hangi tarafın casus olduğu tamik edilir, velhâsıl onun için büyük bir felâ- Lot olurdu. Steele hem bunları düşünü- yor, hem de —kadının yanında yürüyordu. Nihayet dört yolağazı- na geldiler. Hakikaten kamyonlar gelmişti. Fabrikalardan kaçabk- lenler süratle, fakat büyük bir intizamla bu kamyonlara yerleş- tiriliyorlardı. Steele sakat çocuğu kamyon- lardan birine koydu ve kadının da kucağındaki çocuklarla binmesine yardım etti. Tam dönüp gideceği sırada kadın onun elini yakaladı ve: SON POSTA — “Gidiyor musunuz ?... Bana isminizi, nerede — oturduğuğuzu bile söylemediniz. Halbuki ben daha münasip bir zamanda size kana kana teşekkür etmek İstk yorum,, dedi. Steele şaşaladı: — “ Ismim mi? ,, ded.. Ne hacet var?... Siz Allaha size yar- dim edecek - birisini göndermesi için dua etmiştiniz... İşte bana © adam dersiniz olur biter. — *“ Zaten öyle biliyorum ve ömrüm oldukça Allaha şükrede- ceğim, Fakat size tekrar tekrar teşekkür etmek isterdim. ,, — * Hayır. Buna lüzum yok. Zaten bana olan teşekkür borcu- nuzu fazlasile bile ödediniz. Işin içyüzünü bilmiş olsanız bunu siz de anlardınız. ,, Elini kadının elinden çekti, Bir- denbire bu son sözlerinin ne kadar ihtiyatsızca söylenmiş olduğunu anladı. Sür'atle oradan uzaklaştı. Ka- dın hayretle arkasından bakıyordu. ( Arkası var) Istanbul Limanı Çok Fena ! ( Baştarafı 1 inci yüzde | medeniyet denirden girer, denİz- den çıkar!,, derlermiş. İstanbul Hmanı için bunun doğruluğuna inanırsak, endişeye — düşmemiz lâzımdır. Çünkü manlesef, ticareti bah- riye Leşkilâtımız, birçok bakım- lardan, yıllarca metruk kalmış bir makine kadar bozuktur. Vakın bu cihetle alâkadar olunmiyor değil. Fakat henüz bu alâkanın tatbikat sahasına geçi- rilmiş eserleri görülmemiştir. Meselâ bu güne kadar, gelişi- güzel kurulmuş olan İstanbul lima- nınin talahı. yolunda bir hareket görülmemiştir. Kulağımıza sık sık gelen faa- liyet, henüz lâfta kalmaktadır. Bugün Üç gemi gelince, elle- rimizi şakağımıza dayıyor ve dör- düncü geminin barınacağı yerl düşünüyoruz. Bu itibar e. Timanı bu dar- hktan kurtarmak, hayret edilecek derecede Iİhmale uğramış elzem bir harekettir. Bu işin güçlüğü, ehemmiyetine nisbeten hiç de büyük sayılamaz. Fakat bazı kimselerin düşündügü gibi, limanı Boğaza doğru uzat- mak çok yanlıştır. Çünkü © takd'rde lodos ha- valarda; Boğazdaki gemiler, rüz- gârın limana gelireceği dalgalar- dan çok müteessir olacaklardır. Hattâ bugün lodos, Tophaneye yanaşan gemileri bile rahat bırak- miyor. Oraya yanaşanlardan birçok- ları, yegâne kurtulmak çaresini, açılıpta, ortalarda demir atmakta buluyorlar, Bunun önüne geçmek İçin, köprüyü kaldırmak, ve limanı ha- lice doğru uzatmak gerektir. Vâkıa Istanbul köprüsünün yerine Taymisteki gibi bir asma köprü kurmak muazzam bir iştir. fakat muhakkak ki Süveyş kana- hai açmak kadar zor değildir... Limanın ihtiyacı, Nevyorktaki gibi. Doklar, yani denize doğru çıkmış rıhtımlarla da giderilebilir. Fakat buna da maalesef, lima- nın derinliği engeldir. Çünkü, mütehassıs değilim amma, öyle tahmin ediyorum ki, Hmanı lâzım olduğu kadar dol- durmak, asmaköprü kurmaktan çok daha iyi pahalıya mal olur. Limanda, parasız yapılacak işlerden biri de — şamandıraları kaldırmaktır. Muhtelif tabii cereyanlarla çar- pişan gemilerin bir de sıra sıra şamandıralardan sakınmıya mec- bur kalışındaki zorluğu düşünün. Bunu — düşününce, — Istanbul limanında seyrüseferin, bir torpil tarlasında dolaşmaktan zor oldu- ğgunu anlamakta zorluk çekmez- sİniz.,, Vergi Kanunları Değişiyor ( Baştarafı 1 inlei sayfada ) Veraset ve intikal vergisi, Tatbikinde en çok müşkülâta tesadüf edilen bu verginin, baş- tanbaşa — değiştirilmesi lüzumu hasıl olmuştur. Vergiyi vermemek için yap- lacak yolsuz. muamelelerin önü alınmak, vergi —matrahına * esas teşkil öden menkul ve gayrımen- kul malların tesbiti verginin tarz ve tahakkukunun — gecikmesinin önünü almak için tedbirler, bu kanunda yapılacak tadilâtın esas- larını teşkil etmektedir. Kanunda — vergi nisbeti de ğiştirilecektir. Kanuna bir tay- yare hissesi konulması mevzuuba- histir. |Tabancasız, Hariran Saldırmasız 24 Haydutlar ! Kapi kapı dolaşıp dilenenler ( Baştarafı 1 inel yüzde ) kendilerine meslek yapmışlardır. Bu gibiler, vücutları sapasağlam oldukları halde hiç utanmadan bizlere yalvarırlar; ayaklarımızın altını öpmeğe yeltenirler ve biz- den güya (ekmek parası) dile- nirler. . Halbuki ister muhtaç — olsun ister olmasın, dilencilik yapmak herkes için yasaktır. Ve hele bu- gün medeni bir şehrin sokakla- rında dilenci dolaşması, o şehir için en büyük kusurlardan biri- dir. Hakikaten muhtaç ve alil vaziyette olanlara yardım — için devletin ve belediyelerin bir çok sosyal yardım müesseseleri var- dır, Ayrıca haketlerinin sosyal yardım kolları da bu gibilerin imdatlarına koşmak — vaz.fesini Üzerine almıştır. Gelelim, para için utanmadan ve sıkılmadan ayaklarımızın al- tında sürünenlere ; buonlardan ço- gu sizden, bizden daha zengindir. Bizim merhamet damarlarımızı ellerine geçirip bizden soyduk- ları paraları biriktirirler, pis h.r- kalarının kenarlarına — dikerler. Bunlar tabancasız, bıçaksız ara- mızda dolaşan haydutl ırdır. * Son Posta ,, fotoğraf muha- biri şehrin bir kaç sokağını şöyle bir göz yurdamile dolaştı ve ta- mam on sekiz profesyonel dilen- ci tesbit etti. Bunlardan bir kaçı- nın fotoğrafını bu yazı ile bera- ber basıyoruz. “Son Posta,, muharrirleri de bu dilencilere ait hayret verici bilgiler topladılar. Bakınız, bu herifler ne çeşit kişilerdir: Bir dilenci vardır, Kocamusta- fapaşa tarallarında oturur. — Bu adam her gün sabahleyia erken- den evinden çıkar Karaköye ka- dar gider, oralarda dilenir, akşam karanlığında da evine döner. Bu adamın her gün topladığı paranın yekünu tamam ( sekiz ) liradır. Başka bir dilenci, ki Divanyo- lunda eski bir medrese odasında kira ile oturur. Pehlivan gibi sağlam ve kuvvetli bir adamdır. Her gün Belediyenin önünden tramvaya, hem de birinci mevkie biner, Şişliye gider, orada dilenir ve günlük kazancı altı — liradan aşağıya düşmez. Sultanahmette Akbıyık taraf- larında oturan bir kadın da dilen- cilikte rekor kıranlar arasındadır. Bu kadın yanında küçük bir çocuk taşır ve kendisi bir köşeye sinerek bu çocuğu — dilendirir. Bunun da günlük kazancı yedi liradan aşağı değildir. Bu kadının beş odali bir evi vardır. Bunun bir - odasında olurur, diğze odalarını — kiraya verir. Du evi dilencilikten topla: dığı, yani sizden soyduğu — para- larla satın almıştır. ve — yakında bir ev daha alacakmış. Görüyorsunuz ya.. Hiç muhtaç olmadıkları halde — dilenen bu tufeyliler, bizim —merhamet ve şefkat hislerimizi —istismar edi- yor'ar. İstanbulu seyyah şehri yapmıya çalışırken, orta çağdan kalma | dicenciliğe müsamaha etmek, hem kanuna aykırı hareketlere göz yummak, hem de şehirliyi soy- durmak demektir. İstanbul polisinden rica ediyo- rur, Dilenciliğe ve dilencilere kar- şı sıkı bir mücadele açsın ve bu çirkin rezaleti ortadan kaldırsın. Bu iş, polisimiz için bir günlük değll, bir saatlik bir meseledir. Haydi.. Görelim sizi... Güzel Istanbulu şu yüzkarası rezaletten kurtarınız. M Bir Mürebbiye aranıyor “Yeni doğmuş bir çocuğa bak- mak ve annesi refakatinde onu büyütmek için bir mürebbiyeye ihtiyaç vardır. İsteyenler şartları- nı ve haklarındaki — malümatı Istanbul posta kutusu 176 adre: sine ( Mürebbiye ) ismile bildir melidirler. Halide ve Arkadaşları — 24 Hezlran Pazartesi günü akgamı 9,15 te Bostancı Aile Bahçesinde Bir Avuç Atoş Ayrıca: Monoloğ İstanbul Sıhhi Müesseseler Arttırma Eksiltme Komisyonundan : Şişli Çocuk hastanesinde yaptırılacak tadilât tamirat ve su deposu inşası açık eksiltmeye konmuştur. 1 — İhale günü & Temmuz 935 Pazartesi günü saat 16,30 dur, 2 — Eksiltme Cağaloğlunda Sağlık Direktörlüğü binasındaki ko- misyonda yapılacaktır. 3 — Keşif bedeli 1944 lira 52 kuruştur. 4 — Muvakkat garanti 147 liradır. 5 — Bu işe ait şartname proje fenni şerait vesaire 10 kuruş bedel mukabilinde Çocuk bastanesinden alınabilir. 6 — Eksiltmeye gireceklerin carl seneye ait ticaret odası vesikasile en az 2000 liralık betonarme imalâtı ihtiva eden bina işi yaptığını tevsik eden Nafıa Başmühendisliğinden tasdiketti- rilmiş ehliyet vesikası ve bu işe yetecek muvakkat garanti veya banka mektuplarile belli saatten önce komlsyona müracaat- ları *3460,,