—. Deli Aslan SON POSTA İ"'ııirıı 9 Telrika No— sır Sonra delikanlıyı gclııııı ne- ferlere döndü: — Siz. (Nadolni ) yi — bizim .ıbbelçi zincirlerinden geçirecek ve ovanın ortasına kadar götür- dükten sonra boş bırakacaksınız! Dedi ve birdenbire sağdan geri ederek yarı açık kale kapı- sına doğru yürüdü... Fakat birkaç saniya sonra arkasından birisinin hızlı adım- larla yaklaştığını duymuştu. Bu gelen, Macar beyzadesi (Nadolni) idi. Tutsak Macar coşkunluktan titreyon ellerini Aslan Beye uzat- mıştı : — Aslan Bey, bana elini dost- ça verir misin? Bu ana kadar duyduğum ve gördüğüm en kah- raman ve en mert Türk #sensin | Beni kurtaran melek tabiatli ka- dını, dalma anneme sakladığım hürmetle hatırlayacağım ! Tanrı beni bu iyiliğin karşılığını yap- miya müvaffak etsin; Allahaıs- marladık |.. Dedi ve Aslan Beyin sessizce uzattığı eli kuvvetle - sıktıktan sonra, ikl neferin arasında başı önüne eğilmiş olarak, gecenin esrarlı — karanlığı — içinde kay- boldu. * Şimdi Subuska kalesi etrafını kudurmuş avcı köpeklerile sarmış yaralı bir aslan gibi, Macaristan ovasının bir köşesine yaslanmış duruyordu. Türklerin kazandığı we anlattığımız — şanlı zaferden sonra bir ay kadar zaman geç- mişti. Bu müddet içinde Macar ve nemse ordusu Macaristanın her köşesinden, ve Viyanadan gönderilen süvari ve piyade kıt'a- ları ve bilhassa ağır topçu İle takviye odilmişti. Artık acımaz, amansık muhasara en — faal, en mühlik devresine girmiş bulunu- yordu. Tüyler Ürpertlel boğuş- maların, hücumların, huruç hare- ketlerinin? gece baskınlarının ardı arası kesilmiyordu. Türkler artık hiçbir taraftan yardım alamayacaklarını - biliyor» lar, canla başla, tırnakla, taşla döğüşüyorlardı. Düşman ateşi ve saldırışları çok kere sabah karan- lığında başlayarak akşam karan- lığına kadar sürüyor, bütün kale siperleri yıkılıyor, kale müdafileri on iki, on beş saat süren bir boğuşmadan sonra da bir dakika rahat görmeyerek sabaha kadar yıkılmış siperleri tamir etmeye, tamir yolu olmayanların arkasına ağır ağaçlarla ikinci müdafaa perdeleri çekmeye çalışıyorlardı; iki büyük hücum sırasında kalenin düşman eline geçmesine dikiş kalmıştı, o zaman kadınlar, genç kızlar, çocuklar hep birden siper- lere koşmuşlar kocaları, kardeş- leri, babaları ile yan yana ve düşmanla karma karışık boğuş- muşlardı. Artık kaleyi tutan siper- lor değil, içindekilerin coşmuş, kudurmuş, yükselmiş son korkunç yaşama hamleleri idi! Düşman bu hücumlarda büyük kuvvetler kaybederek karşılığında bir şey kazanamayınca tabiyesini bir daha değiştirdi. Kale etrafına demir gibi bir muhasara hattı çekerek müdafilerin ergeç açlıkla teslim olma'arını beklemeye baş- ladı. Bu yol düşman kumandan- ları için en ucuz ve kolay yoldu. Onalar serhaddin bu küçük, unu- Şanlı Zafer Üstunden Bir Ay Geçmişti tulınuı palangasına hiçbir yan- dan ne yardım, ne yiyecek gele- miyeceğini şimdi pekâlâ — biliyor- lardı. O halde nafile can kaybet- mekte ne fayda vardı. Onların şimdi en kuvvetli, ve şaşmaz silâhi — kaledekilere — saldıracak açlık idi. Gerçek, kale ahalisi daha şimdiden açlığın pençesinde kıv- ranmaya başlamışlardı. Her Türk yiyeceği en aza indirilmiş, ahalide —ve beylik anbarlardaki bütün erzak - topla- narak günlere ayrılmıştı. Ancak yapılan en ince hesaplar bile bu erzakın ve at yemlerinin ilkbahara kadar yetişmeyeceğini göstermek- te idi. Eldeki atlarla köpekler yenildiği halde bile düşmanın ge- | tirmiş olduğu ağır muhasara top- ları önünde kalenin elde tutulması yolu yoktu. Bu açlık ve yoksuzluk sonunda Almanlar ile Macarlar sokaklara uzanmış binlerce canlı cenazeleri çiğneyerek Subuskaya | gireceklerdi. Kele kumandanı Şahin Bey Deli Aslan ile bütün bu şeyleri konuşimuş idi. Bundan başka ka- ledeki Yeniçeri müfrezesinin zabiti Şahin Beyin en güvendiği, en saydığı silâh yoldaşlarından biri idi. Onunla ve kale beylerinden birkaçile yaptığı uzun konuşmalar, ateşli danışıklar hep bir yerde toplanıyordu: Çok sürmlüş olan bu boğuşmanin en acıklı ve en korkunç günleri artık gelmişti! Bir gün öğleden ve düşmanın çok zorlu bir topa tutmasından sonra idik: Üç dört davulcu Subuska erkeklerinin kale beyl konağının büyük bahçesinde top- lanmasını sokak sokak haykırı- yordu. Kırk elli dakika sonra Subus- kanın orta meydanındaki büyük kumandan konağının geniş bah- çesi ve dört yana açılan çifte kapılarla bahçeyle birleşen alt divanhane serhaddin sert ve baha- dır. erkeklerile dolmuştu. Bütün bu fadamların ölümle eğlenen yüzlerinde, belâlara ve kazalara hayatlarının bayağı işleri diye bakan yılmaz gözlerinde hiçbir zaman görülmiyen bir dur- gönlük, hemen — görülmiyecek, patlıyacak bir fırtınanın karanlığı vardı. Kumandan, işi şimdiye kadar açık konuşmamış idi ; ancak her- kes, hattâ bu facianın talisiz kurbanı olacak — kadınlar - bile, önlerindeki derin uçurumu, Öde- | necek ©o tüyler Ürpertici borcu, insanlık tarihine yazmaları mu- kı:dıı' ı)lıııl odlıınlı destanı az ol orlardı. y Bu'.a::: daha eşlerini görmiye- cek olduğunu demir yürekli ka- dın veerkek bahadırların akılları, düşünceleri titretecek bir korkunç kararı idi ., Eli silâh tutanlar, şimdi düş- manlarını değil en sevdiklerini, gül yanaklarını soldururum diye öpmiye kıyamadıklarını öldüre- cekler, bu sevgililer ise ana, baba ve kardeşler, koca bıçaklarına memnun ve mütevekkil göğüsle- rini açacaklardı | Türk namusunun düşman ayağı altına düşmemesi için başka bir yol kalmamıştı. * Sarı Şahin Bey, yukarı kattan aşağı indi, geniş merdivenin alt- tan üçüncü basamağında durdu. ÇAârkan var ) İnsiyaki Hareketler TC &smî Gazete İstihlâk Vergisi Bazı maddelerden istihlâh vergisl alınması hakkındaki kanun — bütün teferrllatile Resmi Garzâtede çıkmıştır. Resmi Gazete: 1-6-935, Sayı Ne, 3017, Kanun No, 2731 * Türk Parasını Koruma Hakkında Zeyli Türk parası kıymetini hakkında üç maddelik yeni bir zeyl koruma | ilâve edilmiştir. Resmi Gazeter 3-6-333, Sayı No, 3017, mesi başyazganlığından: 1 — Refika Aki'e ila Nazlı Kori- naldinila müştereken mutasarrıf ol- dukları ( 3500 ) lüra muhammen kıy- metli Beyoğlunda cski Kamerhatun yeni Hüseyinağa mahallesinde Saksı sokağında ceki 21 yenl 9 sayılı hane tamamı mahkemece fÜzerine şuyuun İza'esi zınnında açık arttırmaya konulduğundan 11/7/935 perşembe günü saat 15 ten 16 ya kadar Beyoğlu Sulh mahkemesi baş- yazganlığınca müzayede ile satıla- caktır. Arttırma bedeli uranlanan bedelin & 75 ini bulursa o gün ihale edilecektir. Bulmadığı takdirde on beşinci güne gelen 26/7/935 cuma günü #saat 15 ten 16 ya kadar icra olunacak ve en çok arttırana ihale edilecektir. £2 — İhaleye kadar birikmiş maliye, Belediye vergileri vakıf icarcal tellâ- Tiyo alıcıya mittir. $ — Arttırmaya girmek isteyenler uranlanmış bedelin » 7,5 gı nisbe- tinde teminat akçesi veya u'usal bir Bankanın teminat mektubunu getir- meleri şarltır. 4 — Arttırma bedeli ihaleden beş gün içinde mahkeme kasasına yatırın lacaktır. Aksi takdirde ihale bozula- tak farkı fiat zsrar ve ziyan faiz bilâ hüküm kendisinden alınacaktır. 5 — 2004 sayılı icra ve ifâs K.nun 126 cı möddesine terfiksn gayrımen- kul üzerindeki ipote hlar ile diğer alâkada menkul üzerindeki hak dair olan iddiaları gününden itibaren 20 gün İçinde ispat belgeleri ile birlikte #atş memuruna müracaat elmelidir. Aksi tekdirde hak'arı Taepu kütüğü ile sabit omayanlar satış parasının piylaşmasından hariç kalırlar, 6 — Refika Aki'e hissesi (1200 ) lira mukabilinde Emniyet Sandığına birinci derecede ipoteklidir. 7 — Şartname mahkeme divanha- nesinde herkesin görebileceği yere &| ştar. Fazla malümat almak iste- yenlerin 930/14 say'sile Başyazganlığa (12248) verilen karar müracaatları ilân olunur, 9 HAZİRAN 935 35 TTARSE Z EK 7 Rebilllevvel 1554 l Yakit JEnan! (|Vasa! Güneş 30 Rumi — 27 Mayie — 1851 Vakit (Ezanl Vasati 830 | © 28 | Akçam I2 — | 19 39 Öğle | 4as|izıs| Yatsı | 201 21 39 631 2 10 ikdadi |8 34 116 18 | imatk | K eeei lçkı Ve Tal&be -— ——— >...— ğ Bir Tetkik, Lehistanda Hazın Bir Vaziyeti Meydana Çıkardı Varşovada yapılan bir tet- kik neticesin: de Lehli mek- tep — talebesi arasında alko- Iân pek fazla mıktarda kul- lanılmakta ol- duğu meydana çıkarılmıştır. Bütün Varşo- valı talebeler- den yalnız yüzde (32) si- nin İçki içme- diği, — gerlye kalan — yüzde (68) ain aşkın bir içki düş- künü olduğu tesbit edilmiş ve halk arasında büyük bir hayret uyandırmıştır. Bu neticeyi elde eden tetkik- çiler, Lehistanın diğer şehirlerinde de araştırma yapmışlar, oralarda da ayni neticoya varmışlardır. Lonzdaki talebenin yüzde 13tnlin alkolik, yüzde 30 unun haftada iki defa Mmuayyen bir sistem dahilinde işret etmekte oldukları anlaşılmıştır. Ayrıca birçok şe- hirlerde talebenin ıırlıny olarak Hocalarından gizli bir surette konuşan haşarı mektepliler mektebe gitmeleri de itiyat halini almıştır. Bazı talebeler beraberine ak dıkları bir şişe rakıya ekmekleri- ni batırıp yemekteymişler. Müfettişler Opatof eyaletinde 8 bin talebeden yalnız bininin İşret etmediğini tesbit etmiştir. Bunlardan 3 bini her gün rakı ile sarhoş olmakta, diğer 4 bini de muntazam surette içmekte ımıqlırl Ninelik Kopeklıkmış Derler; Çok Doğru!.. ( Beştarafı 1 inci ytıı.dı ) yenmek 'stedim. Ve ihtiyarı din- ledikten sonra da, bu isteği göste- rişime pişman olmadım. İhtiyar kadının şikâyeti, 30 yaşındaki torunu "Mustafa,, dandır: — Benim, diyor, darü dünyada Mustafadan başka kimsem kalma- mıştır. Ona ak saçlarımı süpürge ettim, Onu kızımın karnından ellerimle aldım. O, benim için, ekmek gibi, su gibi bir şey oldu. Öyle ki yüzünü bir gün görmesem yüre- ğim durur. Mustafam geçenlerde, bir kızla tanışmış. Kızı getirdi bana da göslerdi. Evleneceklerini söyledi. Dilimin döndüğü kadar hayır dua ettim, çıkıp gittiler. Kızın yözünü bir daha görme- dim. Bir hafta kadar ya oldu ya olmadı. Bir gün kapı çalındı. Karşıma — Mustafanın — arkadaşı Kemal dikildi: — Nine, dedi, Mustafaya o!o- mobil çarptı. Hastaneye kaldır- dılar. Seni bekliyor. Çarşafını örtün de götüreyim! Bu haberi alınca beynime “Siperisaika,, (!? ) çarpmış gibi oldum ve olduğum kılıkta sokağa fırladım, Fakat otomobilde Ke- malin anlattıkları, yüreğimi bu haberden fazla sızlattı. Kemal halimi görünce dayanamamış: — Nine, dedi, ben yapamı- yacağım Mustafanın dediğini. İşi sana an'atayım da, başının çaresine bakalım: Mustafanın ya- vuklusu senden hoşnut olmamış. — Onun buruşuk suratına baka baka gönlüm kararır. Hem ben evime gelenlere onu “kayın- ninem ,, diye göstermeye utanı- rıml| demiş. Mıııtıfı. ne kızı seninle otur- mıya razı edebilmiş, ne de ondan vazgeçirebilmiş. Bunak, fakir, kimsesiz diye kâğıtlar uydurup seni Darlilâczeye yatırmıya karar vermiş. Seni götürmeyi de bana yükledi. Hikâyesine duygularını İylce kaptıran biçare ihtiyarın gözleri sirsıklam olmuştu. Tıpkı bir ço- cuk gibi ağlıyordu, devam etti: — Kemal iyi yürekli oğlanmış yine... Dediği kâğıtları bana ver- di, beni de bir bildiğin evine indirdi. “Şimdi yeniden kâğıtlar uydu- rup beni Darülâczeye sokar diye korkuyorum. Ben evimden, bar- kımdan vazgeçlim. İyiliğimi gören- ler sağ olsunlar. Şurada kalan Uç günüm de beni aç bırakmazlar elbet. Zaten yumurta — kadar midem, (30) dirhem kuru ekmeğe bile oluyor. — O halde ne diye mahke- meye başvuruyorsuan nine? Eve gitmedikten sonra, Mustafa da sana ilişmez ! Ihtıyar, bilâ mübalağa peygam” berane denilebilecek bir feragatla cevap verdi : — Eve gitmesem öyle... Fakat ben arada bir Mustafamı göre- mezsem edemem! Çünkü onâ günah bulmuyorum bu — işler. Kabahat o zamane yosmasında: Bana: —Makeme, — Darülâczeyt girmeden Mustafanı görmenin yo” lunu bulur ! Dediler. Ihtiyar, gösterdiğim kapıy& doğru uzaklaşırken içini çekti: — Mahkemede işler uzarmıf derler. Onu görmeden göçersem: gözlerim açık kalacak ! Selim Tevfik