- K kz u YA — YALNIZ GEN Emel Rıza 4-6- 935 KIZLAR iÇiN! Her Grosman, pek nazik —"lınıyoı, bir tüy gibi hafif irı, takdirle karşılıyor: — Akşamdanberi sizi tetkik İlyorum. Her hususta, cidden ifsiniz. Eğer her kadın size benze- teydi; dünya, mes'utlarla dolardı. Diye söyleniyorda. (Adâbımuaşeret) hocası; dans- larda erkeklerin böyle takdirkâ- cümleler fisıldayabilecekle- Fini töylemiş, bunlara karşı, sar Ütce bir tebessümle muakabele *tmek Tâzım olduğunu da ilâve işti. Maamafih, o söyleme- Teydi de böyle yapmak İâzımge- 'di. Fakat, dansın ikinci kssmın “— değişti. Gene, takdirkâr tümle ile fısıltıya başlıyan Grosman: — İster misiniz, frulayn! Bu Tes'ut gecenin - kıymettar — bir hatırasını ebediyen kalplerimizde Yaşatalım, Sormıya mecbur oldum: — Nasıil?.. — Nasıl mı?. Siz nasıl - ister- daz?, — Meselâ... — Nişanlanalım. — Fakat siz evli değil misiniz? Bina zevcenizin hasta olduğunu.. ;:Hdh" tebdili için Halyada bu- üğunu söylemişlerdi. — Evet.. — Vâkıa öyle gibl. t size doğrusunu söyliyeyim * Zevcom ile dargınız. Avukatım, hk_'— talâk muamelesine başlı- F — Sebep?.. — Buna, başlıca — bir sebep ermek mümkün değil.. Hırçın L“.'." bilhassa — kıskanç bir Birdenbire — kanım — başıma ;:::l. mektebimizin şerefine bu Mmasraf etmiş olan bu adama uh.l bellinetmemiye çalışarak Fi u’"- Çok rica ederim, böyle *ı“b'pkflı zevcenizden ay- yın, & — Evet amma, zevcem biraz İhtiyarladı. — Kaç senelik evlisiniz ? .—: Eh.. Aşağı yukarı on yedi Y basıyor. — On yedi sene öyle mi? S Evet, Azkalsın 1 A, efendil!. On yedi sene qi- Sen, açlık ve zaruüret 5.— İnim inim İnliyordun ve bu Gabin da Inletiyordun. Bu kadın, Müçoe kötü günlerinde, binlerce Mi.ıl k'ı,. meşekkate katlandı. halinden hiç şikâyet Kdi Kan içti, kızılcık şerbeti Sldun, $ dedi.. Şimdi, zengin Aklından ve hayalinden :ı_'"l bir refaha kavuştun. v n bu mühteşem hayatından h% da hlissedar olmıya Yok mu?. kıı.lb'ylcüüın. Fakat, » Derhal vazgeçtim. k,: Her Grosman .. ( İzdivaç SÜrni, tnda, saadet esasları ) der- buh':ı.': bir faslı vardır. Bu fasıl; Eder, 4 bu, yaş meselesine temas ir; Bze öğrettiklerine göre, l.."î hayatında geçen her sene, koca arasında daha kuvvetli bir rabıta husüle — getirirmiş. Hatta, aradaki bazı geçimsizlikleri de izale edermiş. Aklımda kal- dığına göre hocamız buna bir de misal göstermiş.. İzdivaç hayatı, şaraba benzer. Eskidikçe kıymeti artar; demişti. Her Grosman, birdenbire yü- zünü buruşturdu : — Çok yanlış bir nazariye., Kadınlar, yaşlandıkça ekşimiş şa- raba dönerle, Diye cevap verdi. Bu söz bana, pek acı geldi, Bir anda vücudum buz kesildi, Sanki o muhteşem tavan; yaldız- ları, avizeleri, ampullerile döndü, döndü.. Başıma geçti, — Hay, senin servetine de.. Haşmetine de.. Parlak mevkiine de lânen olsun. Meğer, ne kaba.. Ne ruhsuz.. Ne maskara adam- mışsın. Diye içimden bir ses yükseldi. Derhal sıçırıyacak, bu galiz ruhlu adamın kolları arasından sıyrı'a- caktım. Çok şikür ki dans bitti, O da beni birakmak mecburiye- tini hissetti. — Büfeye gidelim, Diye koluma girmek istedi. Anladım ki, aramızda açılan mu- havereyl temadi ettirecekti. — Çok teşekkür ederim. Ba- na gösterdiğiniz bukadar lötuf- kârlıkla iktifa edeceğim. Başka misafirlerinizi.. ve bilhassa arka- daşlarımı da.. Bu iltifatlarımızdan mahrum etmek istemem. Dedim. Bana doğru gelen ( Muallime Anna )ya doğru iler- ledim. Bir anda etrafımı arkadaşlar sarmışlardı. Hepsi de kulağıma eğiliyorlar, birşeyler fısıldıyorlardı: — Ayol.. Her Grosman neler söylüyordu öyle? — Kızardın, bozardın, birgeyler oldun?.. — Anlaşılıyor Emel!.. Birinci sınıftan bir talliin var. — Herif bekâr olsaydı, mut- laka yarın nişan yüzüğünü “ta- kardın. Bütün bu sesler, bana derin- den geliyordu. Başım fena halde dönüyor, gözlerim kararıyordu. Beynimin içinde yalnız yu sözler * dönüyordu: — Demek ki, ben de yarın ekşimiş bir şaraba döneceğim; ben de böyle, frav Grosman gibi: istiskal edileceğim. Z Bu sözleri bir türlü harmedeme- dim, Bir aralık (Muallime Anna) yı bir köşeye çektim: — Sevimli hocam!.. On yedi sene evlilik hayatı geçiren bir kadının, artık ekşimiş bir garaba döneceğine İnanır mısın?. ( Arkası var ) ““Yeni Neşriyat: Yabancı Dil Bwuollon Kılavuz Yabancı dil öğreneceklerle, Öğren. mekte mlar bu kitabı. mutlaka oku, Yabancı dillerin neden öğrenilemediğini anlatır. Öğretme sırlarını ve ça ığloı. Soyadı Alanlardan Beşktoyşta Doktor Fazıl ve eşi Hamide; Eczacı Nail ve eşi Seniha, oğlu Nezih, diğer oğlu Melih, kımı oyadını almışlardır. aşında Turan Tiyatrosunda | ÜVEYİ BABAN Komedi 3 Perde #a Üi aa eli eee Hü yiğ SON POSTA TC Resmi Gazete Muvazenel Ummiye kanunu 1935 mali yılı muvazenel umu- miye kanunu metni resmi gaze- tede çıkmıştır. Resmi gazete; 30/5/935, sayı No. 3016, kanun No. 2730 * Posta Kanununa Ek 376 numaralı ve 26/11/1339 tarihli posta kanununa ek kanun resmi gazetede çıkmıştır. Rexmi Gazete; 28/5/935, sayı No. BOl4, kanun No, 2721 » P. T. T. İstikraz AkdiI Kanunu P. T. T. Umum müdürlüğü bütçe açığına karşılık 200 - bin liralık istikraz aktine dair yeni bir kanun çıkarmıştır. * Buhran Vergisini Değiştiren Kanun Iktısadi buhran vergisi kanu- nuna ek 2416 sayılı kanunu de- Kiştiren kanun çıkmıştır. x Bütçelerde Değişiklik 1934 mall yılı muvazene kanı- nuna bağlı bütçelerde değişiklik yapılmasına dar kanun çıkmıştır. Resmi Gazete; 29:5/035, No 8015, kanun No, Is İstanbul BORSASI 3 -6- 1935 ÇEK, 1.T.L. için Nev - yerk 0,795$ 14,06 9,6440 l 444979 Atlaa 8432 Peşte Cenevre ZANIT | Bükreş TB,TIS? Selya 62436 | Belgrat 35,2536 Amsterdam — ,1788 | Londa Kr. 617,)5 Prag 1840715 | Blvasova ,, 1047,15 ESHAM ve TAHVİLÂT Lira 1L için 4,235 9,8141 10778 42160 44970 | Viyana | Madrlt Berlin Varşova Lira İş Bank.(Nama) 9,50 Bo mon't1 AU » Hüml! 9,50 | 1833 datlkranı — Bü— » (Mücasa) Güz— | İstlcramı Dahllt Oi 25 Osmazlı bank. 2330 | Düyunu Mu, — 00— Belünik — Ş Bçm | Bağcal lerlip T 4K0 Şiketi Hayılye 15,50 * » U 470 Heliş 10,50 | Reji 2418 Amadelu WGOV. 24,98 — Tramvay G » W GÖP. 2610 | Rihtim Üskildar ve Terkon | Hamltl (Reşat) (Vahli) 4625 İnce beşibirlik «'tan (Cümhurlyei) —10 YHem ) armalı li Reşat) —. SöSü Vahit) — , Sü) ) Bersa — harlel Bazlnet (Os. B.) 230 Kal n beşibirlir aliza TCümhariyei — dözs yARIN) 4600 Son Vaziyet Borsada normal vaziyet avdet etmiştir. Fransız — frangı sabit kıymetini muhafaza etmektedir. Yeni kabinenin frangın kıymetini muhafaza — hi ki — kararı borsamızda çok iyl tesirler yap- mıştır. İsviçre hükümetinin lsviçre frangının sabit kaymetli kalması bakkındal kararı da borsada iyi tesirler hasıl etmiş, bir iki gün evvel hafif bir düşüklük üni Türk ve Anadolu tahvilleri ile diğer Türk eshamı yükselmiş, ıık:' latlarını bulmaya başlamış- lardır. TAKVİM Vakit Exant |V ( Baştarafı 12 inci yüzde ) beni acele acele çağırdılar. Feci bit kaza olduğunu - söylediler. Derhal gittim. Kızcağız on yedi yaşında ya vardı, ya yoktu. Son derece gü- zeldi. Nasıl olup ta ayağının kırıl- dığına gelince, bunu şimdiye kadar kimseye söylemedim. Onu benden ve bu kasabayı uzun senelerdenberi terketmiş olan bir adamdan başka bilen yoktur. Fakat zavallı, şimdi öldüğü için bunu anlatmakta — bir. mahzur görmeyorum. Ben kasabaya gelmezden evvel, buradaki mektepte genç bir. mu- allim varmış. Boylu, boslu veo kadar yakışıklıymış ki kasabanın bülün genç kızları onun peşinden koşuyormuş. Fakat o, bu kadar çokluk karşısında müşkülpesent- lik ve lâkaydi gösteriyormuş. Za- te : ayağını denk alması da lâzım- dı. Çünkü mektep müdürü — ihti- yar Grabu gayet sert ve gencin hatalar.ım kolay kolay bağışlıya- cak adamlardan değildi. Şimdi yukarda ölü yatan o zamanki güzel Hortense işte bu Garbunun yanında dikişçi kızı olarak çalışıyordu. Clochette ismi- ni ona sonradan, şimdi anlataca- ğım kazadan sonra taktılar. Genç muallim kızın güzelliği- ne hayran olmuş ve ona kur yap- mıya başlamış. Kızcağız da bütün kızların arkasından koştuklari bu adamın kendisine gösterdiği ilti- fattan mütehassis olmuş, büyük bir Ktihar ve sevinç duymuştu. * Uzun sözün kısası, gitğide za- vallı kızcağız mual'ime © kadar derin bir aşk bağlar ki, genç adam onu bir gün mektebin en Üstün- deki samanlıgğa gelmiye kandıt- müâkta güçlük çekmez, bir akşam mektep İşleri bittikten sonra ora- da buluşmayi kararlaştırırlar. Hortense oakşam eve gide- cekmiş gibi mektepten çıkar, doğruca samanlığa gider ve sa- manların arasına saklanarak bek- lemiye başlar. Çok geçmeden muallim de “gelir ve genç erkeklerin, genç kızlara her zaman söyledikleri o ebedi, aşk masallarını anlatmıya başlar. Fakat birdenbire saman- lığın kapısı açılır ve mektep mü- dürünün sert sesi duyulur : — Burada ne arıyorsun Sigis- bert ? Yakalandıklarıni zanneden genç, telâşa düşer, şaşırır ve dü- şünmeden, budalaca bir cevap verir : — Sâmanların Üzerine uzanıp biraz lstirahat etmek İstedim de.. Der. Halbuki koca samanlık istira- hat edilecek bir yer değil... Zifiri karanlık... Muallim bir taraftan bu cevabı verirken, diğer taraftan kızcağızı da köşeye doğru iterek : — Saklan... Çabuk saklan, yoksa İşimden olacağım... Kaç, çabuk... Diye fısıldar. Mektep müdürü bu telâşlı fısıltıyı işidir: — Sen burada yalnız değilsin galiba. Yanındaki kim ? — Kimse yok efendim, yalk- nızım. — Hem birşeyler fısıldıyorsun hem de yalnızım diyorsun. Böyle şey olur mu ? t — Namusum üÜzerine yemin ederim ki yalmzım Mösyö Grabu. — Pekâlâ.. Şimdi anlarız. Grabu —samanlığın — kapısını dışlrıdan kilitler — ve bir. mum getirmek İçin aşağıya iner. Bu defa, biraz da alçak ruhlu olan genç, — büsbütün — şaşırıp, kendinden geçer ve saçma sapan söylemeye başlar: — Niçin saklan miyorsun ? Kabahat hep senin... Senin yü- zünden ekmeğimden — olacağım. Ömrümün sonuna kadar sürüne- ceğim... Bütün istikbalimi mah- vettin... Ne olur? Benim hatırım için olsun, bir tarafa saklanamaz mısın? Saklanacak, kaçacak bir yer bulamaz mısın? Diye yal- vorır. Bu aralık samanlığın kapusu- nun — anahtarınım — döndüğünü işitirler. Hortense sokağa bakan küçük yuvarlak pencereye yak- laşır, açar ve âşıkına — dönerek yavaş ve sert bir sesle: — Müdür — gittikten — sonra gellr parçalarımı sokaktan top- Tarsın olmaz mı?| der ve kendini pencereden aşağı atar. Grabu samanlığı arar, araştı- rır, muallimden — başka kimseyl bulamaz ve hayretler içinde kalır. Kendi kendine mırıldanarak aşa- ğı İner, * Vak'adan on beş dakika son- ra bizzat Sigisbert bana — geldi. Her şeyi anlattı. Derhal koştum. Zavallı kızcağız duvarın dibinde, düştüğü yerde yatıyordu. Kalka- cak halde değildi. Kendini ikinci kattan aşağı atmıştı. Kızcağızı kaldırıp evine getir- dik. Sağ ayağı Üüç yerinden kırılmış, kemik parçaları etlere karışmıştı. Zavallı hiç şikâyet etmiyordu. Şayanı hayret bir tevekkül ile: — Kabahat benim. Cezamı çekiyorum, diyordu. Tabli, soranlara doğruyu söy- lemedim. Söyliyemedim. Jandar- malar bir ay uğraştılar, aradılar, kazanın sebebini bir türlü anlıya- madılar, Işte bu kadar. Ondan sonra başka hiçbir aşıkı olmadı. Doğduğu gibi kız olarak öldü, ve bence ©o tertemiz ruh'u, ilk ve son aşkma sadık kalmış bir —mazlum, bir kahra- mandır. Kendisine derin bir hür- metim olmasadi bunları size an- latmazdım. Bunu kimseye söyle- mediğimin sebebini de anlarsınız değil mi ? Doktor — susmuştu. Annem hıçkırarak ağlıyordu. Babam bir- geyler söyledi, fakat anlıyama- dım. Sonra hep beraber kalkıp odadan çıktılar. ——— — Ben hâlâ kocaman koltuğun köşesinde dizçökmüş ağlıyordum. Merdivenlerden ağır ayak - sesleri, garip patırdılar işitiliyordu. Floşet ninenin cesedini aşağı indiriyorlardı. SMANLI BANKASI TÜRK ANONİM ŞİRKETI TESİS TARİHİ: 1868 ermayesi: 10.000,000 İngiliz lirası Türkiyenin başlıca şehirlerile Paria, Marsilya, Nis,Londra ve Mançester'de Misir, Kıbna, İrak, İran, Filistin ve Yunanistan'da Şubeleri, Yugoslavya, Romanya, Suriye ve Yunanistan'da Filyalleri vardır. Her tüclü banka muameleleri yapar