| Sınıf Farklarına Dair — Aferin! Gördünmü erkek- çe lâh? — Hayrola, Hasan B.? Kimin inı Övüyorsun böyle? — Kimin olacak? Bay Recep Pekerin.. Nah, gazeteyi alda bak, oku.. İçin açılaın. — Ben okudum, biliyorum. — Biliyorsan, sen de bana ka- hi da, birlikte öv. Mübarek yur- dumuzda, kaç milyon adam varsa, hepsl de — biribirinden — farksız. Ayrılık gayrılık yok. Ben ne isem, Sen de osun. — Elbette. Cümhuriyetin ma- nası budur zaten. — Yoook! Cümhuriyet vür, tümhuriyetçik var. Ben gazete- lerde kaç defa okudum: Meselâ Fransada hâlâ Kontlar, Prensler, Gaha bilmem ne karmağrıları var, buki —orusı da — Cümhuriyet. Bizde ise öyle şeyler yok, hamd- Olsun! Ne beyi kaldı, ne paşası.. Ne de hasır eskileri.. . — E, sana biz hâlâ neden Hasan Bey diyoruz? — Benim beyliğim, Kasım nin paşalığı gibi, Ben bu adla almışım. Yoksa, ben hiç kim- uı karşı Üstünlük Iddiasında — Bilirim.. Şaka söylüyorum, Bay ciğim! — Hal, Ne diyordum? Bunun Asıl iyi tarafı neresinde biliyor Busun ? — Neresinde, bakayım? — Kanun karşısında, mahke- Ma karşısında herkes bir! Senin Paran, mevkiin varmış, benim hiç | şeyim yokmuş.. Bundan ötürü, Atna ayrı bir İmtiyax veren, farla eden olmıyacak. Hepimizin Bamazımız — nasıl musallada er kişi niyetine kılınıyorsa, hüküme- “u'.ılıllelıık kurumlarında da, '.'Ü:Oholı. yurttaş kişi — niyetine | — Zaten öyle değil mi idi? — Öyle idi.. Cümburiyet ku- Tuldu kurulalı bu da vardı.. İnkâr Tüşraem / gözlerim önüme akar. bikı De de olsa, Recep Peker dı #özlü özüne uygun, dört yüz YT nn bir adamın ağrından bunu kere daha itmek hoşuma er şimdiye kadar k'bıı anlamamış olan birtakım :“ kafalılar varsa, bu sefer lara da dank der. ..— Hakkın var, Hasan B. Be- — Ne demezsin?. — Yaşasın « Cümhuriyetil! ererera AAA AA GA AAA AAA aai dd d Z Her Tarafta Harp Hazırlıkları Yapılırken Milletler Cemliyeti Uykuda!.. Hasan B. — Hazırlıklar bitinceye kadar tatlı tatlı uyumana bak Çelebi... Sen antak bu toplar gürlediği zaman uyanmaya niyet e ee Yar uyudu dizimde Eli benim elimde, Kendi, yanımda amma, Acaba gönlü kimde? — Hasan B. amcal Sivas mı bize yakın, ay mı? — Elbette ay daha yakın. — Neden? — Sivası buradan göremiyo- ruz amma, ayı görüyoruz da ondan! BİR GÜN Kaç yıldır elimle ektiğim tohum, Filizlenir, büyür, biçerim bir gün.. Refah çeşmesinden ben de bir yudum, Nasibimde varsa, içerim bir gün. * Nice yüksek olsa, dağlar aşarım, E'rafa sel gibi, akar, taşarım.. â Raslasam Hırzırı, tutup okşarım, Bu yolu, sırtında geçerim bir gün. * Bolluğa ermekten kesmem umudu, Yer etti boynumda, yokluk hamudu, Ahlatı bırakıp, tatlı armudu, Talih bahçesinden seçerim bir gün. * O, kısmet denllen güzel macundan, Alırım payımı belki ucundan, Yoksa g: vefasız, köhne acundan, Ben dahi elbette göçerim bir gün. sesesereakaacas etmişsin!.. Ö- A Vefasızdır yaramaz, Ne söylesem inanmaz, Yar uykudan uyandı Kara bahtım uyanmaz. | Hasan Boyle Kiracı * Yazlığa giden Hasan B. ls- tanbuldaki evine kiracı arıyordu. Ev biraz viranca olduğu İçin, gelenler pek beğenmiyorlar, dö- nüp gidiyorlardı. Bir gün, züppenin biri evi gezmeye geldi. Her tarafını de- laştıktan sonra, kapının dışına gelince, dudak bükerek sordu: — Ne kadar bu ahırın kirası? Hasan B içerlediğini - belli etmemeye çalışarak : — Tutacak hergeleye göre.. cevabını verdi. kurabiyeci başı! — Fena olur mu Hasan B.! Sen doğmazdan evvel ben kura- biye yapardım.. Hasan B. — Öyle işe, bu bana verdiğin de ©o zamandan serereaaaa Kdi l Tareciksin, civansın, , Yeni sürmüş fidansın, Senl böyle görünce Mümkün mü can dayansın? — Sizin bacı hasıl, iyi mi, Hasan B.? İ — Sorma dostum; onun ro- matizmaları kabardı, — ıstırabını ben çekiyorum. HeeseAAAAA AAA ASAA AAA AYA LA RAS Tembellik Pazar ola Hasan Beyin ge- vimli bir yeğeni vardır. Bir gün mektepte hoca, tale- beye ruhi hastalıklara dair basit izahat — veriyordu. Kondilerine, bazı Insanlardakl türlü kabili- yetlerin — istidatların sebeplerini bir bir söyledikten sonra, Hasan Beyin yeğenine sordu: — Söyle bakayım: Tembellik nedir, biliyor musun? — Mektebe gelinceye kadar bilmiyordum, bayım.. Dedi; lâkin burada öğrendim! Ağaçlar Hasan Bey, bir az nefes almak için, yeni yaptırdığı yazlık evine taşınmıştı. Lâkin bir türlü, misa- firden baş alamıyordu. Her cuma erkenden geliyorlar, akşama ka- dar zavallı adama gününü heder ettiriyorlardı. Yine bir cuma, böyle muac- cizlerden birl, bahçeyi gezerken: — Hasan Beyl dedi. Bahçen güzel amma, ağaçların pek cılız.. Pek ufacık. Hasan Bey şu karşılığı verdi: — Yeni dikildiler de, ondan | bayım. Inşallah bir daha sefer gelişinizde burasını orman haline girmiş bulursunuz. R Bir Dirhem Akıl l Hasan B. kahvede, bir tanıdığı — Ile münakaşaya tutuşmuştu. ( İnsanlık bu ya? Pazarolamız noktalnazarında israr - ediyordu. | Karşısındaki kızdı: — Hasan B.| dedi, sen yarın bizim eve gel de, sana bir dirhem akıl vereyim, Hasan B. güldü. — Bu kadar cömert davran- ma.. Sonra sana bir şey kalmaz! cevabını - verdi. Bodosun Çırağı Ahbaplarından biri, yanına yeni aldığı çırağı Hasan B. den te:kiye etmek istiyordu: — Bu çocuğu Sen tanıyor- muşsun.. Nasıldır? diye sordu. Hasan B.: — O, biz'm bakkal Bodosun yanında idi.. dedi. Hilekâr, hırsz oğlanın biridir.. Hem ne ki öğ- renmiş ise, ustasından öğrenmiştir! BAHAR Hasan B. — Bu kurabiye fena, | slıı::r .l;wıı kırlara aktım.. — - er yeşermiş, çiçekler açmış.. Ovalar süslenmiş, çıldıracaktım, Yoncalar ne baygın kokular saçmış! * Yayılmış kuzular çimen'iklerde, Başka canlılık var gimdi her yerde, Önümde açılmış yeni bir perde, Kışın vahşiliği kaybolmuş kaçmış. * Yavru kuşlar dalda atar perende, Bin heves uyanır buau görende, Nideyim kalmamış o heves bende, Sevmek, o gençliğe mahsus amaçımış! » Zorlama, nafile, uyanmaz gö Ül, Dinleme, arsızdır, utanmaz gönül, Bu kadar hasrete dayanmaz gönül, “Hayalin denizi kulaç kulaçmış!