23 Nisan — ———7 - Tamam CSiyaset Atami ) Bulgaristanın Dış Ve İç Zorlukları Son aylar içinde komşu Bulgarle- #anda ıık’ı:k :ıblıı buhranları olu- yor. Bir memlekette bu nevi buhran- İarın sıklaşması, iç siyasada sıkıntı mevcut bulunduğuna — delalet 4 Bulgaristanda, böyle bir sıkıntı mev- cut oluşunu bu buhranların sıklaş- Masından anlayoruz. * Bulgar komşumuz, ötedenberi güneş altında hisaesine düşen mevkie ka- Bant etmemekle göhret bulmuştur. Bul- gar siyasasının İstikametinene zamam bakılsa, onun, bümmalı bir İhtiraa ateşila yamıp — kavrulduğu görülür müdebbir bir idareyi mutedil bir man- tıkla telif edebilmiş olsa idi, ııııh;k— kak ki bugün içine düşmüş bulundu« gu lıovkld':.buluı-ııdı. Halbuki o, bir taraftan komşusu olan Romanya arazisi üzerinde Iddinlarda bulunmaya kalkıştı. Yugoslavya ile mütemadi su- rette münaforet halinde yaşadı. Bal- kan harbinde müttefiki Yunanisi vuruştu. Bize kurşı ise, ancak son za- manlarda, bir parça akıl ve muhaka- me dolresinde hareket etmek ister gibi. göründü. Bu, işin dış cephesi Idi ve iketidar mevkiine gelen hükümetlerin vaziyet- #rini mütemadi surette güçleşti. du. Dış cepi muvaffak olamayan bir hükümet nefes alması zorlukların akal tasirleri i den dahile de sirayet etmeye başladı. Fırkaların fazlalığı, birbirine yakın me« yilde bulunanların bile mütökabil mti- eadelelerde bulunmaktan vaç geçme- moleri, memleketin İç siyasa hav dahi teneffüs edilmez hale getirdi. Siyasi katiller, tehdit ve tedhişler al- di yürüdü, Bütün bunlâra munzam olarak, kıra- Tiyetçi olan bu memlekette cumhuri- yetci cereyanlar uyandırdı. Bu emeller orduya kadar aksetti. Bulgaristanın bugün içinde bulunduğu müşkülâtın ana hâtlarile umumi kısa tarihçesi bundan ibarettir. Şimdi Bulgarlatan, için için kaynayan bir kazan halinde- dir ve elgrattan akseden haberlerin kaydettiği gibi bu kazanın infilak etmesinden korkulabilir. Fakat bu infilak en fazla tesirini hangi istika- mette gösterecektir? Orası şimdilik pek kat'iyetle tesbit edilemez. Süreyya Edebi Tefrikamız Ötelci, ağır ağır söyledi : — Jandarma zabiti Cevat Beyle, Zihni — Efendi.. — Bir de Demir Ağa... Hacer, © dakikada sırtüstü düşüp bayılacaktı. Nihayet ge- mişlerdi! ; — Neredeler — Buradalar... Eğer giyinik İsen, girsinler de, kosıı:luıı...r ça Hacer, mıştı. Onları pija ü el Taabul. ederdi. Zihol Efendi, Haceri güzelce otelde, pljema ile görmüştü. Genç kadın jandarma mülâzimininden de çe“ kinmiyordu. Fakat ağırbaşlı köy ağasına karşı pijema ile görün mek biraz garip kaçar, hafiflik olurdu. Fakat onları, karanlık sofada- da — bekletemezdi ya.. Ayağına kadar gelen insanları, dakikalarca bekletmek, ayıptı. Hacer, ayaklarının da çıplak olduğunu hatırladı. Hemen döndü, Bırlına mantosunu aldı ve kapı aralığından: — Affedersiniz, bir dakika müsnnde ediniz! Bulgar Kıralının N Yerine Gelmiş ! Fakat, Çankot Partisi De Diriliyor Gibi ! Sofya, 22, (A. A) — kabinenin teşkilinde gösterilen sürat, den ıo,nı geç vakte kadar bııb:t::.ı b. ti Toşef'i sarayda alıkoyan vi siyasal vo resmi şahsiyetler Yenl kebinede ancak rütbeli zabit mevki almışlardır. Bu, politika ile alâkadar asker grubunun — siyasal hayat üzerindekl | tesirinin azaldığına bir delildir, Eski Dahiliye Bakanı Kolef'in çekllişi, bu delili kurvetlendirmektedir. Şimdiye kadar Sofya garnizonu kumandanlı- 'mı yapmış olan yeni harbiye bakamı Eııu Çanef, kırala çok dik blr seker olarak tanınmaktadır. Ça zabitler birliğinin, memleketin 4i BRİ atına karışmasına her zaman r olmuştur. İ et yeı.l kabineye itimadı ol- duğu söylenmektedir. Bu kabinenin, aabık iki hükümetin zaafa uğrattığı kırallık otoritesini Ihya edebileceği ümit edilmektedir. Çankofun — sayılı taraftarlarından olan Slovo gazetesl müdürü B. Ko- şukanof'un kabineye dahil olması, #eheammiyetle telâkeki edilmektedir. Bu zat, Çankofun tardı kara« rıni — İhtiva —eden — emirnamenin İlgası — gşartile münakalAt bakanlığını kabul etmiştir. B. Toşefin teyit etmiş olduğu gibi, yeni kabine, otoriter şeklini muhafaza edecektır. (8on Posta: Çankof, eski başve. killerden ve en kuvvetli Bulga fırka- aının İderidir. Bu zat, Bulgarlstanda idareyi kendi eline almak istiyordu ve bu yüzden son günlerde sürgün edilmişti.) Çinde Muharebe Nankin, 23 (A. A.) — Hükü- met ordusu komünistlerin ileri hareketini — durdurmuştur. Kızıl Ordunun büyük Peikang ve Kia: ling nehirleri arasında Nhl“"lm'!hî- Bi 45 Yzana: Mahmut Yesarl Mülâzim Cevat Bey, sofadan, ağır bir sesle cevap verdi: — Estağfurullah — hanımefen- di... Bekleriz. Hacer, çoraplarını aitdı, yata- ğın kenarına ilişti, hemon ayakla- rına geçirdi; dudaklarını öper gibi açıp kapıyordu: — Ah, evlâdım! Çoraplarını acele ginmeye yorganı çekerek yatağı düzeltir gibi yaptı. Ve kapıyı açarak: — Buyurunuz! dedi. Geri çekilmişti. Odaya evvelâ jandarma 'mülâzimi; arkasından irl boyu, geniş omuzları ile bir heyulâ gibi Demir Ağa; onden sonra da otel kâtibi Zihni Efendi girdi. Hacer, mantosunun önünü ka- vuşturmuş, utanarak gülümseyordu: — Affedersiniz, pek kılıksızım. Sizi, fazla bekletmek İstemedim, efendim. Kusura bakmazsınız... Hacer, Üçünün birde nasıl bu- luşup geldiklerine şaşıyordu; kendi odasına kadar geleceklerini hiç ummamıştı. Zihni Efendi, başını eymişti: SON POSTA ifuzu « b Yeni Bulgar Başbakunı 'Toşef LT A — — — e 3065 Kişi Öldü! Japon Zelzelesi Eşsiz Bir Fe- lâket Oldu Tokyo, 22 (A. A.) — Japon ajansının bildirdiğine göre, Formoz Adelarındaki zel- zele neticesinde 2750 kişi ölmüş, 7681 vahim olmak Üzore 5348 kişl yaralar- mış, 7165 ev yıkılmış vae 17,000 don fazia ev de hasara uğramışlır. Son Rakamlar Tokyo, 23 (A.A.,) — Formoz adasi zelzelesi hakkında neşredilen son rosml ra- pordaı 3065 ölü, 7889 ağır yaralı, 1490 hafif yaralı kaydedil- mektedir. Say'a 5 —— —emammaammamıı Gönül İşleri Annelerin /Zarar Veren Hodgâmlığ odgüâmlığı *İyi bir ailedensiniz. Yetlşmiş bir kızıdız var. Mevkii eyi, taheili yüksek, güzel bir genç kazınıza — bir arkadaşı vasılasile — talip oluyor. Siz kimsesi olup olmadığımı — soruyorsunuz. — Bir adnesi olduğunu öğreniyorsunuz. Onun- İs temas etmek — istiyorsunuz. Fakat annenin, oğlu tarafından — kendisine htber verilmeksizin böyle bir teşebbüs yapıldığından dolayı uwuğber olduğunu öğreniyorsunuz. Bu yüzden İş uzuyor. Genç işe bitmiş nazarile bakıyor. Fa- kat anne işe karışmaktan — çekiniyor. Kız ailesinin vaziyetini tahmin ede- biliesiniz. “Bu teşebbüse ciddi nazarile bakı- labilir mi? Bu anne ile geçinilebilir mi? Gencin annesine haber vermedeu t.- | şebbüsüne ne demeli? Şaşmış Iyi tahsil görmüş bir genç evleneceği zaman annesinla fikir ve mütaloasınmı almak İüzumunu hissetmez. Eğer bahsettiğiniz genç bu işe cidden talibe ve bitmiş Hitleri Tebrik nazarile bakıyorsa, — meselenin Berlin, 22 (ALA.) — Bulgar kıralı, | ğer — kısımları — artık — fer doğumunun 46 inci yılı münasebetile | Sayılır, — annenin nasıl — olsa Alman Başvekili Hitler'e samimi teb- | gönlü yapılır. Onun iğbirarına riklerini ihtiva eden bir tebrikname | fazla ehemmiyet verilmez. Bu göndermiş. B. Hitler mukabilinde kıral Boris'e teşekkürlerini bildiren bir ig!ıııflg cevap veriniştir. Fransa - lğıîa İttifakı Bunun İçin Lehistanın Müvafakati Lâzım! Çünkü Moskova Yolu| memnuniyetle karşılayacağımız bir Berlin Ve Varşo- vadan Geçiyor Paris 23 (A.A.) — Fransa - Rusya askeri ittifakının imzalan- masının teahhura uğraması üzerine mütalea beyan eden gazeteler nadirdir. Bunların arasında: Jar diyorki: “ — Ajans Tas'ın ilân ettiği şekilde teahhur, bize istenllen şey üzerinde düşünme İmkânını veren — Kabahat bende — oldu, hammefendi... Size, haber vere- medim, Anlatırım möseleyi.. Genç kadın utangaş utangaç ellerini uğuşturuyordu: — Odanın içide pek alan talan.. Vallahi mahcup oldum. Jandarma zabiti, hiç ciddiyetini bozmuyordu: — Evvelden haber veremedik. Yoksa, böyle vakitsiz taciz etmek istemezdik, Siz, bizim kusurumuzu affetmelisiniz! — Estagfurullah, beyefendi.. Demir Ağa, önüne bakıyor, birşey söylemiyordu. Cevat Bey, takdim etti: — Çepkenli ağalarından Sırma Keselerin Demir Ağa... Hacer, başile selâm verdi: — Tanıştığımıza çok memnun oldum, efendim.. Otelci Ömer Ağa, üç sandalye gelirmişti. Hacor, bir ev sahibi gibi, oturmalarını İşaret ettir — — Ayakta rahatsız olmayınız, efendim... Hacer, cumbadaki — Iskemleye oturmuştu. — Jandarma mülâzimi cumbaya — yakın; Zihni Efendi, kapıya hemen hemen — bitişik; Demir Ağada, — ikisinin arasına oturdu. Kapıda, emir bekler gibi duran etelci Ömer Ağa, sordu: — Kahve mi? Çay mı? fırsattır.,, L'Om Libr diyor ki: *“Paristen Moskovaya giden yol Üzerinde Berlin gibi iki durak vardır. Ne denllirse denllsin, ne yapılırsa yapılsın, bu iki durak nazarı ci ate alınmak | Sovyetler suretle geçimsizliğze de meydan kalmaz.Binaenaleyh meseleyi halle- decek olan — kimdir. — Siz onun karar ve hareketlerine ebemmiyet veriniz. Anneye aldırış etmeyiniz. Perihan! Melenkolik adamlar kuruntulu olurlar. Onun bütün gayritabii hareketleri bundan — mütevellit- tir. Askore gitmek istemesine husust bir mana vermeyiniz. Yalnız onun bu zâfinı bilerek hareket eder, ve gönlünü kırma- mağa çalışırsanız İyi olur. TEYZE ve Varşova | kıymeti kalır?,, Eko dö Pari, mzsuniyet muahede- n lmak — istenildiği takdirda anlaşmak zarur?tine işaret lâzımdır.Belki nazarıdikkate alındığı| ederek diyor ki: içindir ki Fransa, Rusya munahe- desitin imzalanması gecikmiştir. Eğer Lehistan, tatbikini güçleşti- recek olursa bu mukavelenin ne Jandarma zabiti, arkadaşlarına baktı: — Birşey içelim mi? Hacer, telâşla doğrulmuştu: — Aman efendim, vasıl olur? Bir. acı kahvemi — İçirmeden bırakmam. Jandarma mülâzimi; — Bana, bir şekerli, dedi. Otel kâtibi, Ömer Ağaya h- sıldamıştı: — Bana, bir ağır çay.. Demir Ağa, başını kaldırmıştı; ağır bir sesle söyledi: — Bana da bir sade., Otelci — Ömer Ağa çekildi, Zihni Efendi, Hacere suçlu suçlu bakıyordu. Hacer, — misafirlerini tekrar selâmladı, — hal ve hatır sordu ve Zihni Efendiye döndü: — Kaç gündür, nerelerde idiniz? Benl beklettiniz! Genç kadının sitemi, yerinde idi. Otel kâtibi, içini çekmişti: — Ne deseniz, haklısınız hanım- efendi.. Amma, bir de, ben anla- tayım... Evvelâ, nüfus - dairesine gittim, — eyice baktım. —Orada konuşamardınız. Tapuya da gittim; orasınmı da gözüm tutmadı... Hele o nalbant Şumnulunun — tapudan çıktığı yok... Kahveye uğrayamı- yöor; hıncını tapudan alıyor galba, Sonra, Cevat Beyi bekledim. Hacer) merakla genç mülâzime baktı: “ Zira küçük — itilâf — devletleri, Fransa- Rusya muahedesi imzalanma- dıkça Tuna misakını kabul etmemek- tedir.,, — Beyefendi, nerede idiler? Jandarma rabiti, biraz sıkıla- rak cevap verdi: — Bir (ş için, vilâyete kadar gitmiştim, hanımefendi. Dün sa- bah geldim, Zihni Efendi ile gös rüştüm. Hacer, tekrar Zihni Efendiya dönmüştü : — Bir ara, gelip, bana ha- ber verebilirdiniz. Belki siz, ge- lirsiniz, diye otelden biç çıkmadım. Otel kâtibi, mosmor olmuştu: — Size karşı yüzüm yok, ha- nımefendi... Rahatsız etmekten korktum,.. — İstağfurullah, neye rahatsız edeceksiniz... - Bilâkis, memnun olurdum. Hacer, bu iltifatı fazla buk muştu, hemen düzeltti: — Haber getirecektiniz, sizl bekliyordum. Zihni Efendi, omuzlarını kus- mıştı: — Çekladim işte, hanımefendi. Dün sabah, Cevat Beyi gördüm. Demir Ağayı gösteriyordu: — Ağa, Cevat Beye gitmiş, konuşmuş... Cevat Bey, hep bera- berce buraya gelip sizi görmemize karar verdi. Gelip bunu söyleye- cektim. Amma, vakit çok geçti, gelemedim. Demir ağa da acelc, çepkenliye gidecekmiş.. Hemen sizi görelim, dedik. * — ÇArkâsı var )