SON POSTA > Büyük resimil roman smmm; 73 «mmm Yazan: Sermed Muhtar Alus İKİ GÖNÜL BİR OLUNCA.. Samanlık Seyren Olur ! Yekta, Nihayet Sevdiğine Kavuşmuştu Mis 935 Olur a, belki Okaynatasına tesadüf edeceği tutar; kaynana” sına yahud ortancaya rasllar... aldırış lâzım değil. Görmemez- liğe gelmek... Ha bostan korku- luğunu görmüş, ba onları. Yukarı çıkınca karısına bed muamele de yok; yüz vermek, yı- lışmak da yok. Mümkün olduğu kadar ciddilik, Odadan kaçırmadan, biraz ra- hatsızlığından, dizlerinin ağrıd- ğından tutturmak ve hemen 608- lenmek, Kime?... Konakta en akça pakça (Obhalayık Okimse ona, bir, bahane: — Bu sabah çıkarken kapı tumu sen mi tuttundu?, İç cebim- de mühim bir kâğıt vardı; acaba düşürdüm mü? Arkadan, çapkınca gülümse- yerek, yapıştırmış: — Bu ev halkının içinde en mbbatlısı, güçlü kuvvetlisi sensin. Oğ bakalım şu dizlerimil Bu sözü duyunca (Yekta da çıldırmazsa artık dünyada kimse çıldırmaz; Toptaşı adamsız kalır. Yaşar, o akşam bu plânı zihninde evire çevire, Içi rahat memnun, erkenden damlamıştı. Yekta meydanlarda yoktu. Çiçek bozuğu, şaşı gözlü çe- yiz halayıklarını çağırdı, sordu, soruşturdu... Hepsi kem kümde. İçki ile başı biç hoş değilken son zamanlarda Yaşar da enk konu bekr!i olmuştu. o Cebinde konyak bile taşıyordu. o Şişenin dibine avucile vurdu, vurdu. Bir türlü mantar çıkmıyor. Şişenin başını lavabonun mermerine ya- pıştırdı. Yarısını dikti, Yekta nerede? Avaz avaz bağırıyordu? — Yektal., (o Karıcığım, baş | tacım, hayatım !., Atâ Paşa keri- mesi neredesin? Çık (meydana yahul. Bir defu görün, yüzünü göster, istediğin kadar somurt dargın dur razıyım. Ses, seda yok. Konyak şişesini tamamladı. Yüzünden ateş fışkırıyor, İçi cayır cayır yanıyordu. Asıl kebap olan kalbiydi. Bir çılgın gibi kendini aşağı attı, Kaynanasının odasına girdi, Ecinniler top oynıyor. Ortancanın odasına girdi; sinekler uçuşuyor. Kaynatasının odasına girdi. Kanapenin üzerinde bir ceset. içmiş içmiş; ağzında, göğsünde, yerlerde tavus kuyrukları, Çat burada, çat kapı arasında, ortalıkta dört dönen harem ağaları da kayıplarda. Kalfalar, halayık- lar da yok olmuş. Mabeyin kapısından selâmlığa fırladı. Kâhya Mahmut ağa, mırınkı- rına hacet görmeden, Yaşarı kalb- güâhından vurdu: — Yektanım kaçmış! Pandomimanın Sonu Yektanın Zişanla sıkı fıkılığını söyledik. Bu, bedavasına değilmiş meğerse iş içinde İş varmış. Gürcü Osman malümya, Zişa- nın kocasının yeğeni; Yektenın da kızlığında, resmini görür görmez aklının çivisini oynatan genç. Meğerse bir müddettir Istan- bulda imiş... Arada resim getirip götürme, “haber < taşıyıp durma derken neticede Zişanın işgüzarlı- ğile bu iş pişirilmiş, kotarılmış Zişan, kapıcıların, uşakların yüz- lerine gülerek, hepsini kendine bendetmiş. Osman, gizliden gizli- ye, kaç kere Atâ paşa konagına girmiş. Harem bahçesinde Yekta İle konuşmuş; anlaşmışlar, ısınmış” lar, biribirlerini sevmişler. Yekta nereye mi kaçmış? Ne siz sorun, nede biz söyle- yelim... Pek mi merak ettiniz?.. Hakkınızdır, deyiverelim bari, Osmanın hemşerilerinden biri, Silivri kapısı o dışarısında, Seyit Nizam taraflarında sütcülük yapı- yormuş, Orada koyunları, inekleri, mandaları varmış. Bir de kulübe- leri; yarısı samanlık. Yektanım kaça kaça oraya kaçmış. Bunca yıllık mesel edecek değiliz al “İki gönül bir olursa samanlık seyran olur,,. inkâr SON Sermet İvgilterede Demir ve Çelik Kanunu Londra, 13 (A. A.) — Avam Kamarası, demir ve çelik ithalâtı hakkındaki yeni vergileri tasdik etmiştir. Ticaret Bakanı, ecneb! demir ve çelik ithalâtının geçen sene zarfında yüzde 36 nisbetinde artmış olduğunu söylemiştir. İngiltereye ithalâtın azaltılması ve İngiliz ihracatcılarına Avrupa karteli altında bulunan piyasaların temini için müzakereler başlamış- tır. İçinde 800 Yolcu Bulunan Bir Gemi Oturdu Mesina, 13 (A, A.) — Salva- tor ismindeki tahlisiye romorkörü Yunan sabillerine doğru hareket etmiştir. Romorkör, karaya otu- ran, İçinde 800 seyyah bulunan ve denizin çok dalgalı olmasından yüzdürülememiş olan bir gemi ta- rafından imdada çağrılmıştır. Nü- fusça zaylat yoktur. Zelzele (Baştarafı 1 imci yüzde ) Nisan 14 Habeş Hududunü da 20 Bin ftaiyan “ — Esasen büyük zelzeleleri iAskeri Var müteakip, o havalide zelzelelerin devamı ötedenberi görülegelen bir keyfiyettir. Bu küçük zelze- leler, üç, beş, on günde bir olmak üzere biribirini kovalar ve bu, bazı yerlerde iki sene kadar devam eder. Fakat artık zelzelelerin mem- leketimiz havalisinde devamı ih- timalleri çok azalmıştır. Şimdi İran, Hindistan civarında sık sik zelzeleler kaydediliyor. ,, Libertas - Güneş Bugün Karşılaşıyor Cuma günü Galatasaray ile golsüz berabere kalan Viyananın Libertas takımı bugün taksim statyomunda sant 17 de Güneş takımile ikinci maçını yapıyor. İlk maçlarında yol yorğunler ğundan dolayı tam Randımanını veremeyen Viyanalılar bugün Gü- neş kulubünün karşısına dinleu- miş olark çıkacaklardır, bu sebep ten Güneş kulübünün bugün kar- gısında cuma günkü Libertasdan daha canlı birtakım göreceği mu- hakkaktır. Binaenaleyh Libertas » Güneş maçı cumadan çok daha çetin ve ayni zamanda alakayı celp eden bir şekil alacaktır. Aynizamanda Güneş takımının İstanbuleporun başlıca oyuncularını aralarına ala- rak sahaya çıkacakları muhakkak görülmektedir. ( Beştarafı Jinci yüzde ) vakite kadar askeri harekât yap" mak mümkün değildir. Fakat diğer taraftan Habef Kralı da Japonyadan mühimmat ve top satın almaktadır. Yalaı$ kralın parası yoktur. Fakat Ja ponya şimdilik kredi ile vermek” tedir. Habeş Kral da bu defâ bu meseleyi kati surette (halle karar vermiş görünmektedir. Büyükdere Gençleri Arasında Dün Büyükdere Halk Fırkası bi masında Gençler mahfili tarafındas güzel bir müsamere verilmiştir. Mi samereda Resalala yazdığı iki piyosle bir fasa oynanmıştır. e Başrollere çıkan Münir ile Hayrullah muvaffak olmuşlar ve fevkalâde alkışlanmış” lardır. Gene kendi aralarından teşkil ettikleri bir caz dâvetlilere güzel bir gün geçirtmiştir. Kendi kendilerine çalışan bu gençleri tebrik ederiz. Bir Konferans İstanbul deri ve zührevi hastalıklar kurumu tarafından açılan kurslarıs İkincisi yarın saat 18,5 te Halkeri salonunda yapılacak, doktor Bay Saim bir konferans verecektir. Çay Beynelmilel Kadınlar Birliği tara" fından yarın sast 6 da Perapalâf otelinde Reis Madam Corbett Ashby'is derefine bir çay ziyafeti verilecektir. Gülhans Müsamereleri Gülhane, mutad tıbbi müsamelerine bugün saat 16,5 te devam edilecektir. Arzu eden doktorların hazır bulun maları rica edilmektedir. Yarından itibaren MiLLi sinemada mevsimin son galası Dünya sinemacılığının en büyük eseri KARIOKA Osmanlıcadan Türkçeye Karşılıklar Kılavuzu 1—Öz türkçe köklerden gelen sözlerin karşımna (T. Kö.) beldeği (alâmeti) konmuştur. Bunların her bir hakkında (sıram ile uzmanlarımızın (mütehassıs) yarılarını gazetelere vo- reoeğiz, 2 — Yeni konan karşılıkların iyi ayırt edilmesi için, geregine göre, Fran- mzcaları yazılmış, ayrıca örnekler de konulmuştur. 3 — Kökü Türkçe olan kelimelerin bugünkü işlenilmiş ve kullamlan çe- killeri alınmıştır. Ash ek Olan hak, aslı üğcüm olan hüküm, Türkçe “çek, kökünden geleri şekli gibi. Himaye etmek — Korumak Örnek: Beni himaye etmesi için kendisine bir telgraf çektim — Beni koruması için kendisine bir tel yazısı çektim. Himayeci — Koruycu Hima) ecilik — Koruyculuk Hâmi — Korur, koruyan Mahmi — Korunuk - fr. Protögâ Örnek: Mahmi devletler —Ko- runuk devletler Himaye altında olan yer — Ko- | runacak - fr, Prctectorat Vaki (Vikayeden) — Korur, ko- ruyucu - fr. Prövent'f Örnek: Çiçek aşısı yüzde dok- san beş vakidir — Çiçek aşısı yüzde doksan beş koruyucudur. Himmet (Bak; cehc, gayret, lütf) Hin — Vakit Hiram — Salmış Hiraman — Salımlı Hiram etmek — Salınmak Hire — Bu'anıklık, donukluk # Hirelenmek — Bulanmak Hired — Akıl Hiredmend — Akıl Hirre — Kedi Hirzicin — Can tılsımı His — His, sans (T, Kö.) - fr. Sentiment, sens Ibsas — 1 Duyurum (Hissettirmek anlamına) » Action de faire sentir 2 — Duygu < fr. Sensatlon Hissetmek — Hissetmek, duymak- Fr. Sentir Örnek: Elinde bir-acı hissetti - Elinde bir acı duydu. Gönlünde büyük bir yels hisstti- wWönlünde büyük bir umutsuz'uk duydu. Hissi — 1 - Hissiğ, 2s Duyal - Fr. Sentimental, sensoriel Örnek: Kulak azayı hissiyemiz- den biridir - Kulak duyal üye- lerimizden biridir Hasse — Duyu < Fr. Sens Örnek! Insanda beş hasse var- dır. İnsanda beş duyu vardır. duygulu - Fr. tır - Arkadaşım çok duyguludur (bislidir) Hassasiyet — Hislilik, duyarlık, duyganlık - Fr. Sensilibilite Örnek: Hastalık ondaki hassa- siyeti — arttırmıştır - Hastalık ondaki duyarlığı ( duyganlığı, bissilhği) arttırmıştır. Hiss yatperesti — Duyguculuk Hissi kablelvuku (His kablelvuku)- Önsezi - Fr, Pressentiment Örnek: Bir hissikablelvuku ile orsya gitmek istemedim- Bir önsezi İle oraya (o gitmek iste- medim, Mütehassis olmak — Duygulan- mak - Fr. Etre touchâö ötre affect Örnek; Yıllar geçtikten sonra beni hatırlamasından çok müte- bassıs oldum » Yıllar geçtikten sonra beni batırlamasından pek duygulandım. Mahsüs surette — Duyulurcasr na - Fr. Sensiblement Örnek: Pahalılık mahsüs bir surette arttı — Pahalılık du yulurcasına arttı. Gayrı mahsus (surette) — Duyul maz, belli belirsiz - Fr. İnsem siblement Sahte hissiyat — Duymacık Havassı hamse — Feşduyu - Fr. Les cing sens Uzvu his — Duyak Örnek: ODimağda bütün his uzuvları toplanır — Dimağda bütün duyaklar toplanır. lotiba — Duyuş - Fr. İmpression Kabiliyeti intiba sahibi — Duyuş- lu - Fr. İmpressionnable Hisar — Baru (T.Kö.) Hiza — Hiza (T.Kö.) Hod — Kendi Hodbin — Bencil - Fr. Egoiöte Örnek: Hodbin insan; gönül fıkarası olandır — Bencil Insan, gönül yoksulu olandır. Hodbini — bencilik - Fr. Egolsme Örnek: içtimai hastalıkların en korkuncu Ohodbinidir & Soysal hastalıkların en korkuncu ben- cilliktir. Hodbehod — Kendi başına, kem di kendine Örnek: Hodbehod bu işe te- şebbüsü yanlış oldu — Kendi başına bu işe girişmesi yanlış oldu. Hoşâmedi — Hoşgeldin Örnek: Hoşamediye gittiler — a Hoşgeldine gittiler. Hububat — Tahıl Huccet — Kanıt ( Bak: Delil, burhan ) Hucre — Odacık, göz — Fr. cellule (Fen anlamı terim koluna bırar kılmıştır ) Huceyre — Göze - Fr. cellule Hucrevi — Gözül - Fr. cellulaire Hudâ — Tanrı, kuday Hudâyi nabit — Kendibiten - Fr. Out pousse sans ötre cultive Örnek: Hudayi nabit ağaçlar— Kendi biten ağaçlar. Hudut — ( Bak: Hadd ) — Buç, sınır Hudus etmek — Baş göstermek, çıkmak, olmak - Fr, surgir Örnek: Aralarında bir ihtilâf hudus etti — Aralarında bir anlaşmazlık baş gösterdi (çıktı) Hufre — Çukur Örnek: Yolda bir hufreye düş- ti — Yolda bir çukura düştü, Hu'âsa — Çıkarma - Fr, Extrai rnek; Kına kına bulâsası — Kına kına çıkarması, Hulâsa ( icmal ) — Özet - Fr. Rösumö Örnek: Bir yazının bulâsası — Bir yazının özeti, Hulâsa etmek — Kısımlamak, özetmek Örnek: Bu yazıyı yazaken çek- tiğim müşkilâtı, hulâsa edere- ken çekmemiştim — Bu yazıyı yazarken çektiğim güçlüğü kısa- larken çekmemiştim. Hulâsaten — Kısaca Örnek: Size hulâsatan söyliye- yim — Size kısaca söyliyeyim. Hulfetmek — Dönmek Örnek; Sözlinüzde kulfettinir. sözünüzden döndünüz. Hulkum — Boğaz Hulül etmek — Girmek, geçmek, yanaşmak Örnek; vee hulül et mişti - girmi m hulül etmesini bilen bir adam - Zenginlere yana” masını bilen bir adam Hulüs — 1 Yaranma, 2 - ( bakı samimiyet ) Örnek; Ona arzı hulüs etmek istemedi - Ona yaranma gör termek istemedi. Hulüskârlık — Yaranmalık i Örnek; Hulüskârliktan hiç te | hoşlanmaz - Yaranmalıktan hiç te hoşlanmaz. ' Humma — Sıtma, nöbet, ateş * Fr. Fievre Hunnak — Boğaz Hünin — Kanlı Örnek; Hünim bir cidal - kanl bir kavga Hanriz — Kandökücü Örnek; ... bunriz bir adamd! - ..: kandökücü bir adamdı. Hurafe — Sanıka, urasa 3 ğ Örnek; Türk çocu: burafey# kulak pe - ga sanıkaya (urasaya) asm. Hurde m Kırıntı, küçürek, ufak, ufarak Örnek; Hurde demir parçalar! » Kırıntı demir parçaları. En hurde mana farklarını bile sezdi - En ufak anlam ayi” malarını bile sezdi. Hurdehaş olmak — Paramparç# olmak, kırılıp dökülmek ( Devamı 9 uncu yüzde )