Muharririt A. R. Büyük tarihf roman 19 - 3 - 835 l Tefrika No : 64 Giz_!i Mülakat!.. Yirmı Dört Saat H.ı:ı:'z—'_dnlü Bulunan İbrahim Paşa Şimdi Fatma Sultanla Karşı Karşıya Oturuyordu.. Deye sazının tellerine acı bir darbe vuruyor.. bir ânda, halkı susturuyor.. — yanık sesine — bir huzün ve Ağla ey gözlerim ağla, Ağlıyacak gün bugün. Kanlı yaşlar akıtacak, Çağlıyacak gün bugün. z Sabi, subyan.. âhüleryat ediyor. İrzınamus kan içinde yüzüyor. Bınır boyu (Kerbelâ) ya dönüyor. Şehit kamı toprakları bürüyor. Ağla ey gözlerim ağla, Ağlıyacak, gün bugün... Deye hem kendi — ağlıyor.. hem de yüreği yaralı halki, hün- gür hüngür ağlatıyordu. * Uçurum Ibrahim Paşanın gözleri bir- denbire açılmış.. Önündeki uçur rumun derinliğini anlamıştı. Her- gün manevi ıstırabı bir kat daha artan halkın yavaş yavaş yükse- len homurtusu, artık sarayın du- varlarına kadar çarpıyor.. ÂAsır« lardanberi sarayı ve hükümet ricalini korkutan bu sinsi ve teh- ditkâr uğultu, Ibrahim Paşayı da fitretiyordu. Bir gün saray ağalarından biri telâş ile gelmiş : — Kendilerine mahremce ma- ruzatim vardır. Diye Ibrahim Paşaya haber göndermişti. Yirmi dört saatten- beri çehresine hüzün çöken İb- rahim Paşa, o sırada Fatma Sultan — ile karşı — karşıya eturuyor; — genç ve — sevgili zevcesinin suallerine cevap ver- mekle meşgul oluyordu. Fatma Sultan soruyordu : — Devletlü paşam.. Dikkat ederim, dün akşamdanberi yemez Osmanlıcadan içmezsin, Derunundan firaklı firaklı ah çekersin. Dünya mihnetin hiçe saymak evlâdır, diye daim bana at verirdi.. Amma görürüm ki, kalbinde gizlice bir meşakkatin vardır. Derdin ne ise söyle de biz de bilelim. Elimizden gelirse mabzun gönlüne şifa verelim. Bu sual, Ibrahim Paşanın kal- bine dokunmuştu... Karşısında, iri elâ gözlerinin kıvırcık kipikleri, gül rengi yanaklarına değen Fat- ma Sultanın yüzüne baktıktan sonra, tekrar derin derin içini çekmiş.. Elemle dolu bir sesle cevap vermişti: — Sultanım!.. Bu aciz kulunu, iltifata — garkedersin. Şu — tat- hca sözlerin, kalbimin yaresine merhem oldu. Sayende.. şevketlâ efendimin sayesinde, hiçbir nes- neye müzayıka çekmem. Bütün endişem hükümet umuruna alddir. — Allah, Allah.. yoksa yine küffar başını mı kaldırdı?.. — Eh, onun gibi bir şey.. — Eh buna karşı ne tedbir İşleyeceksin?.. — Henliz bir karar vermedim. Sultanım. elbet bir çareresi görü- lecektir. Ancak endişem, şevketlü efendimin harptan İçtinap etmesi ve bu cihetlere temayül etme- mesidir. — Hüdaya — ayandır ki kendi reyim olsa, hemen kıl- cmı kuşanır, orduyu hümayunu alur, dinl bir. uğruna düşman korşusuna varırım, Fatma Sultan, melül nazarlarla ihtiyar zevcinin yüzüne bakmış.. Bu sözleri söylerken ak sakalları titreyen bu necip ruhlu adamın gözlerindeki manânın bu kadar acı olduğunu anlamıştı. | ( Arkası var ) | SON POSTA t Zayıflık Yazısız hikâye Galata Yolcu Salonu Genişletildi Galatadaki — yolcu salonuna ilâve edilen yeni kısım yarından itibaren açılacaktır. Salon, bu suretle bugünkünün ” ikl — misli genişlemiş olmaktadır. Galata rıhtımı Üzerinde ikinci bir salon tesisi fikri, alâkadar makamlara bildirilmiştir. Nöbetçi Eczaneler Bu gece nöbetçi eczanel erşunlardır İstanbul tarafı; Şoehzade başında (İsmail Hakkı), Yeni kapuda (Sarim), Hafız Paşada (M. Fuat), Şehreminin: de (A. Hamdi), Unkapanında (Yorgi), Samatyada (Erofilos), Eyüpte (Hikmet) Balatta — (üsameddini, — Bayazıtta (Cemil), Sirkecide — (Eşref — Neş'el), Bahçekapıda (Agop Minasyao), Bakır köyünde (Merkez), Beyoğlu tarafı; Kalyoncu kullu- gunda (Beyoğlu), Taksimde (Taksim), Galatada (Mişel), — Şişlide — (Halk), Kakıköy tarafı; İskele onddesinde (Sotriyadis) Yeldeğirmeninde - (Üçler), Büyükadada (Şinasi Rıza) eczahaneleri. İ Türkçeye — Karşılıklar Mart 29 HİKÂYE Bu Sütunda Hergün Çeviren: Selim Tiynet USTA KÖPEK Bu hikâyeyi bana Refik an- lattı. Doğrudur. Çünkü başından geçmiş. Bakınız nasıl: Bir kahveye oturmuşluk. İki nefls nargile 1smarladı. Bir taraf- tan göksünü şişirip nargileyi to- kurdatırken, bir taraftan da an- latmıya koyuldu. — Yalan söylemediğimi bilir- sin. Avı çok severim. Fakat buna rağmen avlanamam. Çünkü mes- leğim beni, kırlarda, ormanlarda geçirilecek saatleri tiyatrolarda, sinemalarda geçirmeğe — mecbur eder. Geçen sene, on beş gün izin alınca, çiftemi omuzladığım gibi Çekmeceye gittim. Otelciyi tanıyordum. Bana en iyi odasını verdi. Ikram gösterdi. Konuşmıya başladık. — Tavşan ve keklik ardır, dedi. Birkaç gündür Toygar kuş- ları fazlalaştı. — Toygar kuşu mu? Fakat ben biç avlamadım bu hayvanı. — Kurşununuz. ve köpeginiz varsa mesele yoktur. — Şüphesizki kurşunum var, Yalnır, her zaman sizin köpeği- nizle avlandığım için köpek ge- tirmedim. — Köpeğlmi yine size vermek isterdim amma öldü biçare, dedi, Geçende hayvan sergisine gör dermiştim, — orada maymundan korkmuş, bir daha kendine gele- medi. — Ohalde, dedim, köyden bana bir başka köpek bulacak- sınız. Ötelci düşündü. — Köyde başka av köpeği yoktur. Yalnız, gu meydanlıkta sepet yapan bir Çingene var. Dostlar arasıra onun — köpeğile avlanırlar. İsteyin bir kere, belki verir, dedi. Hemen Çingeneyi — buldum. sepet örüyordu, Köpek de yanı başında İdi. — Ben, dedim, avcıyım, Toy- gör avlıyacağım. Köpeğinizi ve- Fir misiniz biraz? — Hay, hay, dedi. Veririm. Bu zamanda, beş on kuruş da olsa kür kârdir. — Ehi! Nasıl bari köpek ? ava İyi saldırıyor mu? Çingene “tecröbesi bedaval ,, diyerek köpeğin tasmasını çıkar- dı. Yanımızda oynayan — çocukla» rın topunu alarak “aporti,, diye fırlatıp attı. Köpek bir solukta topu kapıp getirdi. Sonra salta durdu. — Hakikator terbiyöli bir kayf van, dedim. Ne istersiniz kirasır na ? — İki lira, Iki lirayı verdim. — Köpekle beraber döndüğümü gören otelci güldü. “Işler yolunda,, dedi. — Evet, dedim. Işler yolunda Şimdi yalnız toygarın nasıl avlar nacağını öğrenmek kaldı. Galiba birde ayaklı ayna lâzım. — Doğru, aynada lâzımdır, dedi. Fakat talim varmış. Avcr lardan birl aynasını bana bırak- mıştı. Bu aynayı yere dikeceksk niz. İşıği gören toygarlar aynanın başına Üşüşecek. Sonra, onları Ürkütmeden ya- vaş, yavaş ilerliyeceksiniz. Çiftenin tetiğini çektiğiniz gibi toygarlar vurulmuş — olacak. Köpeğe de, gidip bunları toplamak kalır. enecek başka birşey yoktu. ğ“' gün, ;::q doğarken yola çıktım. Aynayı blr çayırlığa dikerek geridekl ağacın arkasına çekildim. Bekledim, biraz sonra toygarlar gelerek aynanın etra- fında uçuşmağa başladılar. Köpek te yanımda idi. Silâhımı doldura” rak yavaş, yavaş İlerlemeğe ko* ( Devamı 11 inci yüzde ) Kılavuzu 1 — Öz türkçe köklerden gelen sözlerin karşısına (T. Kö.) beldeği (alâmeti) konmuştur. Bunların her bir; hakkında sırası ile uzmanlarımızın (mütehassıs) yazılarını gazetelere vereceğiz. 2 — Yeni konan karşılıkların iyi ayırd edilmesi için, gereğine göre, Fransızcaları yazılmış, ayrıca örnekler de konulmuştur. 3 — Kökü Türkçe olan kelimelerin bugünkü işlenmiş ve kullanılan şekilleri alınmıştır : Aslı ak olan hak, aslı ügüm olan hüküm, Türkçe “çek,, kökünden golen şekli gibi. Arazl — Yer « (ir,) T Arbede — Patırdı - fr. multe, dispute Ardiye bedeli — Yer kirası -fr. Droit d'entrepöt Arıza — Aksa - fr. Entrave Arızaya uğramak — Aksaya uğramak- fr. S'entrave, ötre entrav& rmek: İsşimiz bir aksaya uğradı « İşimiz b'r arızaya uğradı. Anza — Engebe - ir. Aecident du terrain Örnek, Bu yol üzerinde arazi Arı- zaları pek çoktur - Bu yol üzerinde #ngebeler pek çoktur. Arızalı — Da!'galı - fr. Aceldente Örnek; Dalgalı araz! üzerinde yapı- lan tecrübeler « Dalgah topraklar #zerinde yapılan denemeler Arize, takdime — Sunu Örnek; Makamatı üliyeye bie ariza verdim - Yüksek orunları bir sumu verdim, Âri — An (T. Kö.) yok,az « f Exempt, sana, affranchi Örnek: Şeki'siz — şekilden Âri - Sana forme, Her türlü kötülükten armdır - Her türlü mesaviden Aridir. Arifane (harifane) — Ortaklağa - Fr. Par catisation Ariyet — Eğreti Ariz ve amik — Enine toyuna Arus — in Arz — En, gen, genişlik - fr. Largeur Arz — Dünya (, Kö) - La terre Örnmek: Dünya güneşin çevresinde dönör - La terrt tourne autour du ek (takdim anlamına) — Sun- fz. Offrir ekr Hürmetlerimi arzederim — Saygılarımı sunarım, Arzetmek — Söylemek, demek, bil- dirmek (söz veya yazı ile ) yazmak - En. Soumettre, piâsenter, prsem- ter par Gerit Örneki 1 — Müsaade buyurursanız arzedeyim — İzim verirseniz — söyli- yeyim $ — Arzettiğim veçhile — Dediğim gibi B — Arzetliğim noktai nazardan — Bildirdiğim bakımdan 4 — Geçen erde de arzetmiştim — Geçenlerde de yazı rok Arza — Arzu (yarsu'dan ) - fr. Dösir Artuhal (i li ç ubal Çistida) — Dilekçe - fr. Re- Örnek: Arzulalimde yazdığım veç- hile — Dilekçemde yazdığım gibi. Arzu talep — Sunum ve istem - fr. Otffe et demande Örnek: Aarz ve taleb, iktısadiyatın bir. kanunudur. Su- num istem, — ökonomininin önemli bir kanunudur. — (Kantın 2 'RK3) | Âsâ — Gibi * &, Comme Âsan — Kolay - fr. Ais&, facile mühim ve viğef Sit Asab — Sinir - fr. Nerf Âsüb - Sinirler - fr. Les merfe Asabi - Sinirli - fr. Nerveux Asabiyet — Sinirlilik - fr. Nervositi Asebileşme — Sinirlenme - fr. Ener- vement Asebileşmek, » Sinirlenmek - (Pr) S'önerver Azabileştirmek - fr. Enerver tika — Öntükler fr. Antigultâ k İstanbul Öntükler müzesi Asayiş (emniyet anlamına) Güvenlik « fr. Söcurite Örnek: Memleketin Asâyişl yerinde- dedir - Ülkenin güvenliği yerin- dedir. Asayiş ( huzur. ve sükün anlamına )— Baysallık - fr. Trangvilit& zlik ( ademi emniyet anla- moa) — Güvensizlik - fr. İnatcuritö Asel — Bal - fr. Miel Asgart — Azay, z; ea küçük, en aşağı - fr. Minimum Örnek: Bu İşi bitirmek için en ar (en aşağı ) Iİki ay — çalışmalıyız — Bu işi Ikmal etmek için segari iki ay çalışmalıyız. Âsl — Azıyon - fr. Rebelle, rövolti Örnek: Âsileri târümür etlik— Azı- n hlayan — An Örnek:Yunanistan'daki son azı h keti bastırıldı — Yunani von la hareketi baatırıldı. İsyana müteallik — Acı; Örnekı İsyana müteallik hareketleri Sinirlendirmek kanun tecriye ede: Azığ hare- ketleri kanun eceralalanırır. ( Ceza- T. Kö) Asitan — Eşik - İr. Seull Asiyap — Değirmen - fr. Moulla Asker — Asker (T. Kö) - fr. Soldat Asl — Asıl (T. Kö) - Ir. Fondemont, öriglae, racine, priacipal Asla — Hiçbir vakit, cuda - fr. Jamais Aslen — Aslın - fr. D'origine Asli (Mümtaz) — Özgül - fr. Original Örnek : Mesaili asliye - Özgül «0- rumlar. Asliyet ( mlimtaziyet ) — Özgünlük - fr. Originalitt Örnek:; Bu eserin asliyeti azdır - Bu izerin özgüllüğü azdır. Asr — Anır (2) - fr. Sidole Asude — Rahat (T. Kö) Astiman — Gök - fr, Cisl Asllmani — Göksel - fr, CEleste Örneki ma bir. beldi; mani gibi nazil oldu - ba, gökseel bir belâ gibi indi ( Belâ T. Kö.) Âşâm — İçen Örnek: Hunlşüm - Kan içen Âşar — Ondalık - fr. Dimes Âşık — Aşık (Aşukmak - aşıkmak'tan) (2) Kamus'ta “asr 1ar, uar, usur, şekillerindi terilen bu #Öz “za- teriliyor. Türk- w demek olan “uz,, eki getirilerek yapıl- miş türkçe — eÖözdür. Aşikâr — Açık, apaçık - fr. Clalr, uvert, Evident Örnek: Bu işteki maksadımız Aşt- kârdır - bu işteki vargimiız. açıktır (spaçıktır). Aşina — Tanış, tanıdık - fr. Connal* ssance Örneki Tanıdıklarımdan biri - Âşi- aalarımdan biri Aşiret — Oymak « fr. Tribu Aşiyan — Yuva, konaç - fr. Nide höme Aaşup — Karıştırıcı Örmek: Dilüşüp - Gönül karıştırıdi Atalat — Tenbellik, —üşenç, üşet” genlik, işlemezlik - fr İnactivitâ Örnek; 1 — Derslerinde tenbellik t gösteriyor. , vücudu da — rul özen bir hastalıktır - Atalet bedi” ni de ruhu da ezen bir hastalıktıf- 3 — Atalotten — ictinab — edini Üşengenlikten — sakımınız, 4 — İşemezlik kadar insanı yıpt” tan bir gey yoklur. Atıl — Tenbel, üşengen, üşengeç « (* Ateh — Bunaklık - fr. Dömence | Ateh getirmek — Bunamak - ötre döment ğ Ateş, hararet — Ateş ( ot otaştan ) tr. Feu, Fiğvre Örnek: Hastanın ateşi arttı. (Devamı 11 inci yüzde)