20 Mart Siyaset Aleml | Venizelosun İhtirasına Bir Misal Yunan isyanının karanlık kalmış vardır ki Üzerinde kâfi le durulmadı. Bu nokta, Veni- Zelosla el ele verdiği söylenen Gene- Tal Plistrasın layanda pek sönük bir Oynaması ve birdenbire de orta- dan silinivermesidir. İsyani Venizelos- İK Pstiçan taraftarlarının çıkardıkları a edilip dururken General Plâs. niç'n uzaklarda duruyordu? Sonra adan İtalyaya geleceğino, doğru- ti doğruya adalara geçip oradam asi © vasılasile Yunan sahillerine çık- Ması daha kolay olmaz mı di? S..liı vualleri — hâdisatın — cevapsız aktığına bakılacak olursa — bazı P General Pifatrasa, Yunanistana İmek için kara yolunu tercih ettir- olmak iâzimgeliyor. Maamafih bu :Npı-rı. en başında Plâstras'a Bay " Snizelos arasında mevout ©o'duğu :Nııı vurulan rekabeti kaydetmek tudır. Ötedenberi — birinel plâni — işgal Ki kaskiranda ai yenri 'la Mt A, son isyanda da her nedensa abik kalamadılar, çünkü mütema: tekir, SHlamak korkusile biribirinden b yor, hattâ isyan günümü tesbit hususunda bile söz birliği * Memiyorlardı. Bu keşmekeş Martn | beşinde patlaması Jlâzımgelen blr hareketini Venizelosun kararilo a tebdil etti ve bu deği Bülan itiberen de leyan hörekeli kendini akamete — uğratmış — Süreyya Bir îal.yan Kruvazörü Sür'at Tecrübeleri Çok Muvaffakiyetle Yapılmış 0 Roma, 19 (A, A.) — Yeni Duka | YAZÖrü son tecrübelerini mmll Belçika Parası Brüksel, 19 (A.A.) — Kambi iyo İlatre'u, — düzden — itibaren tatbik maktadır. | Milit banka —ı çıkmamıştır. ereeE SĞ ya Bu Gidişle İhtilâl- dön Kurtulamıyacak gi i Driedo, 19 (ALA) — Zabıta, bir tilâh ve bir buçak ton bomba $ ; .ğ:ıu.. Âdem Ağa, birden H& & dönmlştü; sert — sert —;_ Tut dilini Hacı İbrahim e Mehmet Beyin başına 'den yok haberin galiba? —ı:: Ibrahim Efendi, elinde tesbihi düşürmüştü: — Mehmet Beyi Aktaşda vur« N.: İ;-ıı duyduk. Emme, © Istanbullu gahbeye ne? %?"'ldı, açık mavi gözlerini * başını öne doğru diktk: Hacı efendi, dirim tut dilini %.Ab._ bu ihtiyar, kocamış M 0* sokma başını belâlara... İ y t Beyi vuran Bekir Efe *& ' Hacer kızla kardeş çocuğu —.Hl::* Ibrahim Efendi, sağ d- N / düşen tesbihini aldır Yanp ** diyon Ülen? Sahi mi di- Nüfus me d il İ Ü Gatamn nn t wd'mu lifa karış- : Ülen, dıı“' Soydanmış! Hint Mecusileri Müslümanları — Çekemiyorlar Bombay, 19 (A. A.)— Pencap'taki Sih'lerin konferansı harpcâ bir şekil almıştır. Hançerlerle müsellâh üniformalı S00 kadın ve erkâk, Amrister şehrinin «irafını fil sırtında dolaşan konferana başkanına refakat etmişlerdir. Sih'ler, İagiliz bükümetinin mu- karreratı, umum! hizmetlere daha fazla müslüman Mmemur kabulüne müsait olduğu Iddlasındadırlar. Ma'aviya hükümeti, bir nutuk irat ederek, Sih'leri, hükümetin bu taraf- girliğini protesto etmek üzere birleş meye Cavet etmiştir. Konferanı, bu baptoki mukarrera- tın tadilini hükümetten istemek üÜzere derhal İngiltereye bir heyet göndü- rilmesine karar vermiştir. Ölenler, Yaralananlar Karaşi, 19 (A.A) — Bir Mecusiyi öldürmüş olan bir Müslümanın ida- mından doleyi nümayiş yapan Müzlü- mrnlar üzerine polls tarafından açılan ateş neticesinde - 20 kişi Öölmüş ve birçok kişi yaralanmıştır. İtalyan Manevraları ÖraY Bitti Roma, 19 ( A.A ) — Son günlerde yapdan Lüşük manevralar münasebe- tile B. Musolini, Erkânıharbiya Reisl yanında bir meçliz toplumıştır. Har« biye Bakanlığı Müsteşarı, B. Muso- lini'ye geceralleri takdim — ettiktan 201 manevralardan çıkan askerl meseleleri tetkik için direktifleri bil- dirmiştir. Ordu Erkânıharbiye İkincl Reisi, manevraların muhtelif safahatını ve elde edilen netlceleri bildirmişt'r. B. Musolini, memnuniyetini bildir. dikten sonra politika ve azkeri vazi- yeti hülâsa etmiş, sözlerine" ordunun iklarıma itimndı olduğunu tıyn ümeradan G0 kişi iştirak Mldaişile Bay Titülesko Ay Sonunda Siyasi Bir Seyahate Çıkıyor Bükreş, 18 — Hariciye Bakanı Bay Titülesko Mart sonunda Parise ve oradan da Brüksele ktir. Siyasl bâdiselerin gidişine bakarak oradan Londraya dar uzamması İhtimali B * Girmiştir. de vardır. aa H Yazan: lun gıvrağı, gılı gıpramadan nasil salına salına burlara gelebiliyo? — Ben, Mehmet Beyle bir vazgeçtileri var, sanıyordum. — Mehmet Bey, bu gıvrağı nereden biliyo? Şumnulu Adem ağa, durdü, yutkundu. Fazla söylemek istemi- yordu. Boşboğazlığının cezasını çekmek korkusu, - onu, dedikodu zevkinden bile alıkoyuyordu. Şum- nulu, Bekir efeyi, kasabada birkaç kere görmüştü; ondan, gözü fena tü Mehmet Bey de hatırlıydı. Onun için, iyl de söylese, burada konuşanlar, günün birinde, sıkış- tılar mı, kendi yordukları kötü- lükleri, hep, Şumnuluya yüklere lerdi. Şumnu'u, için için, nüfas me- muruna kızıyor, küfür ediyordu. O, kahveya, hem de Cuma günü kalabalıkken gelip te tatlı tatlı açmasa, Şumnulu, sesini — bile çıkarmıyacaktı. O, inceden inceye, elaltından siftine sürüne, berkesle, sözüm senle! ederek bu dedikoduyu, sin- Hitlrin__Kararı_nğgı Sonra Fransız Gazeteleri İngil- tereye Çatıp Duruyorlar Amerika Bile Korktu, Borsalarda Sukut Alâme'leri Fransadan Çok Acı Şikâyetler Yükseliyor Almanya Versay muahedesini yırttıktan sonra siyasal hava çok karıştı. Fransa kat'I bir vaziyet takınmak için İagiterenin karar rını bekledi. Ancak İngilterenin Berline gönderdiği nota çok zayıf bir ifade İle yazılmış olduğu içla Fransa acı acı iç çekip dert dökmektedir. İtalya ise, muahe- delerin işmesine — taraftar olduğunu, Z.'ı.*;. bunun, alâkadar bütün devletlerin iştirakile toplar nacak bir konferansta yapılması icap ettiğini, bu sebeple Alman- yanın son hareketinde haksız ok duğunu söylüyor. Son haberlere gelince, bunları aşağıya sıralıyo- yoruz; Paris, 19 (A. A.) — Matbua- tın acı acı tesbit ettiği ikl haki- kat şundan ibaret kalıyori Ver- say muahedesine vuku bulan te- cavüz karşısında müşterek ve ehemmiyetli hiçbir itiraz serde- dilmemiş ve İngiütere de taham- mül göstermiştir. *“Jurnal,, diyor ki: “Fransanın miyeti, müşterek bir protestoda bulunduktan sonra Londra, Paris ve Roma arasında O görüşmek ve Icabında uluslar — kurumuna baş vurmaktı. « Sir Con Simonun seyahati, önceden Fransa — ve İngiltere arasında kararlaştırılan çartlara tamamile — zıt bir tarzda vaku- buluyor. , Pöti Pariryen: “İngiliz dostları- mız Ber'inde şiddetli bir protes- toda bulunulacağını söyledikleri dire sindire, daha çeşnlli yapa- caktı. Ğ Şimdi, tavı geçmişti. Şumnulu, bukadarcık söylendiğine pişman olmuştu. Nüfus memuru Cafer Beye baktı. O, kalkmış, kahve- cile hesap görüyordu. Tapu kâti- bi de, şapkasını almış, davran- mıştı. Şumnulu, sordu: — Hüsnü Bey, uğur ola? Hüsnü Bey, nazik vazik gü- lümsüyordu: — Cafer Beyle biraz işimiz yar da... Şumnulu, dişlerini sıktı: — Başımı bulaştırdımnız ya be- lâya, şimdi savuşun artık! Der gibi dik dik baktı. Tapu kâtibi ile nüfus memuru kahvedekileri selâmlamıya çık- mışlardı. Hüsnü Bey, şaşkınlıktan kur- tulamamıştı: — Mirim, sen, bu işlere ne dersin? Cafer Bey, taaceüple düşlin- mekte idi: R — Vallahi azizim, bir türlü aklım ermiyor... Bu kadarı, yâlan, yanlış olamaz.. Ismile, cismile nilesini, kavim ve kabilesini bi- liyorlar. — Anlayamadığım - nokta gu: Yirmi beş senedir, Istanbulda imiş! Peki, buradan kaç yaşında iken Istanbula gitmiş?.. Belirdi Dvu vaziyetler karşısında susan Ame- rika dış bakanı Bay Kordel Hull hiçbir netice çıkmıyacağını, önce- den kesiirip o zaman, Almanya- nın gıyabında serlan ve muvak- katen bir Şark, bir de Tuna andlaşması aktederek, sulha ta- raftar milletlerin emniyetini tak- viye etmekten başka çare kal- maz... ,, diyor. ( Devumi 11 insi yüzde ) Hüsat Bey, arkadaşının zuna vurdu: ai — Sen, Şumnulunun e Bözüne NM;;. "ııı;mnuı. sinirliydi ; — Nasıil bakmam, be bi Febmbaremiz © birader... - Söıl;r;ıdı mübalâğa vardır. — Ne kadar mı'llııuğ. ı!.u. yine bir as'ı var, Haydi ylrıı; beş sene olmasın da, yirmi sene olsun, yine hesap uymuyor. Tapu kâtibi, sordu; —— — Neden? Cafer Bey, kollarını — Birader, Hacer Hım rünce, sen de Şaşacaksın... An, yirmi beş, yirmi sekiz, in... Şimdi, ı,ı,'î.'dîî" ee mndi, e Gelel Hi noktaya... Si ikdaki Durmuştu, cebinden bir çıkarıp acele yaktı : — İkinci nokta, daha mühim ve daha karışık.... Hacer Hanım, yirmi beş, yahut yirmi senedir, Istanbulda da, Mehmet — Beyle Bekir Efe arasında neden ötürü münazaa çıkıyor? Kızın, köyle bir alâkası, alışverişi yok ki... Hüsnü Bey, elile almına vur- muşlu ; — Mehmet Bey, her sene Sigara D Şı'ı S ç ; Gönül İşleri 'Eskiden Kalanlar , Yeniden Yetişenler.. Yaşlı bir kadımın endişesi kar- şısındayım. Bana yazdığı mektapta diyor ki: Bir kız çocuğum var, liseyi bitirdi iki yıldır Üniversiteye de- vam ediyor. Evvelce öğle yemek- leri İçin muntazaman eve gelirdi, sonraları bir taraftan uzakça bir semte taşınmış olmaklığımız, öte taraftan da, Üniversitede öğleden sonra da çalışma mecburiyetinin çıkması çocuğu Ööğle yemeklerini dışarıda yemeğe icbar etti, Çare- siz razı oldum. Fakat çok geçme- den merak etmiye başladım ve bir gün yemek yediği yere gittim, görünmeden baktım, bir masada dört erkek iki kız arkadaşı ile konuşarak, — eğlenerek — yiyordu. Vaziyetleri hoşuma gittk Sükün buldum, fakak eve dönünce tek- rar merakim uyandı. ,, Söylemiye hacet yok. Biz şimdi bir istihale devresindeyiz, eski hayatı bıraktık, yenlsini yaşıyoruz. Içimizde gençler yeni vaziyete çabuk İntibak ettiler. İhtiyarlar veya orta yaştakiler İse muhak- kak itiyadın zebunudurlar. Ve an- Taşılıyor ki bana bu mektubu yazan okuyucum da bu iki sinıfın tam ortasındadır, kısmen intibaka ça- lışmaktadır, kısmen de eski göre- neğinin batıraları ile merakı uyan- maktadır. Kendi hesabıma ben genç er- keklar ile genç kızların arkadaş- hk etmelerinde, evde iyi ve sağ- lam bir terbiye almış, cinsi ma- lümat edinmiş olmak şartile zarar değil fayda görüyorum, Ortada menedilen şeyin cazibesi kalma- mıştır. Mantık, mubakeme galebe etmiştir. Şüphe yok ki bu arada sürçen Aayaklar, düşen vücutlar olacaktır, fakat bu da bir zaman içladir. TEYZE Istanbula gider gelir ya... Ha- cer Hanımı, orada — görmüş, tamımış olamaz mı.. İstanbuldan, her gelişinde bize hovardalık Alemlerini anlatmaz mı? Nüfus Memuru, dudak büktü: — Casım, son, Mehmet Beyin o atıp tutmalarına mi — kulak veriyorsun? Hiç Istanbula gitme- miş, İstanbulu görmemiş, bilmi- yormuş —gibi —söylüyorsun, be biraderi. Mehmet Bey, burada Mehmet Bey! Küçük köylün büyük ağasıl Onun orasına İstanbul de- mişler, azizim. Ne Mehmet Beylerin Mehmet Beyleri var.. Bilmem ne kasabasının eşrafına, bilmem ne zaman Mutasarrıflık etmiş Miri- miran Paşasının torununa, İstan- bulda, kim dönüp bakar? Kim aldırış eder? Mehmet Beyin, Ahmet Beyin esamlisi mi okunur? Yerlilerlei bırak; onlar, kurdu oölmüşler her işin.. Öyle iken, paraları olmadı mı, ağızlarını bıçaklar — açınıyor.. — İstanbulda, paran var mı? Bey de, sensin; Paşa da, sensin!. Paran olunca Yüzüne gülüyorlar. Paraların ee vnu çektiğini anladılar mı, ar Llınnş dlgılhırlyul- a'f: dostluk ta para ile, düşmanlı Mehmet Bey, buradan kalkacak, Istanbula gidecek.. Onun cebin- deki para, kaç gün, kaç gece dayanır? ( Arkası var )