Muharriri: A.R. 2- 935 Tefrika No.: 22 Derin Düşünceler.. Deli Velinin, Başından Geçenleri Anlattıkları Zaman Zülâli Zade İle İspirt Zade Şaşıb Kalmışlardı.. — İki ellerini yüzüne kapayıb da, hüngüdür, hüngür ağlamıya başlamaz mı ?.. Bre, aman.. ne oldun, be Deli Veli. Anan öldü desem, anan yok.. karın - bıraktı, anasının evine kaçlı; — desem, karın yok, Evin mi yandı desem, şu köhne dünyada, bir eski hası- rın yok.. Ne ağlarsın, böyle da- yak yemiş çocuk gibi, be yahu?.. Manav Muslu ile kahveci Ali de bu hali gördüler, onlar da merak ettiller... Ne ise, efendim.. Bre anan yakşi.. Ere baban yak- şi.. Güç hal ile Deli Veliyi söy- lettik. Meğer, o Arab kızım, bir- kaç gün evvel yakalamışlar, zin- dana atmışlar. Deli Ve'i, ne yap- miş yapmış; zindanın kapıcısını kandırmış.. Karıyı zindandan bu gece kaçıracakmış... Akşam üstü vereceği rüşvet parasımı bırakmak İçin zindancıya uğramış: — Hey gidi.. Atı olan Üskü- darı geçti.. Saraydan geldiler.. Senin Arab kızını sallasırt edib götürdüler. Var, kırmızı dibli bir mum al da.. Gayri, derdine yan. Cevabını almış... Zülâli zade ile İspirt zade, yine biribirlerinin yüzlerine bak- mışlar, tiksinerek başlarını salla- mışlardı: — Demek ki, artık.. — Zindanlardaki — fahişelera kadar tenezzül ediliyor... — Sonra, Halil?.. — Sonra Kadı Efendi.. Tütün kesesini, Deli Velinin eline ver- dim.. Bak şu kasavet çektiğin şeye, be yahu.. Gölürdülerse gö- türdüler... Bunu orada, kuzu başı gibi tandırda pişirib de yiyecek değiller ya?.. Elbet yarın Göbür gün. çıkar gelir. Yine onunla halleş, kalleş olursun.. Hele şu çubuğunu doldur da safana bak; dedim... Meret herlf, söz anla- maz... Göğsünü, yumruklıya, yum- ruklıya: — Meded, Allah.. Şuracığızım yanıyor... Ben onun sevdasından inim inin inliyeyim.. Aylardanberi onun hasretini çekeyim de, yaba- nın herifleri onun zevkini sürsün- ler.. Yakacağım.. Dünyayı ateşlere yakacağım, Diye, bar bar bağırmıya baş- lamaz mı?.. Bre etme." Bre gitme.. Sen, akıllı adamsın, Deli Veli.. sabret, bakalım bu gece.. Sabah ola, hayrola; dedikse de: — Aah. Bu gece, mutlaka saraya gideceğim.. Sarayın camını çerçevesini indireceğlim. Cevabını verdi.. Muslu, daya- namadı ; — Herifin hakkı var. Hem bu kodoşlara da bunu yapmak Tâzımdır. Belki akıllarını başlarına toplarlar da, bir daha böyle kepa- zeliklere kalkmazlar, Dedi. — Eh, dedim; bra Muslul.. Yazık değil mi bu herife.. Ya, geçerse — saraydaki — silâhşorların eline.. Vallahi, billahi zavallı Deli Veliyi döndürürler, şu dünyanın yüzüna gelmemişe.. Ben kıyamam, Deli Veliyi bu işe yalnız — gör- dermiye. Moslu dedi: — Ben beraber giderim. Kahveci Ali de söze karıştı ; — Kahveyi kapayıncaya ka- dar sabredin, ben de gelirim. — F4, dedim; bre çocuklar!.. Haçan, ben ne güne dururum. Arkamda ağlıyacaklarım mı var?. Pilâvdan dönenin kaşığı kırılsın. Nihayet, Kadı Baba; Ali kahveyi kapattı. Dördümüz, gittik oraya.. Sindik yolun Üstündeki çeşmenin dibine.. Bre babam; bre, bre, bre.. Yer yerinden oynardı vallahi, Hasan Efendi. Çalgılar mı, der- sin?.. Cümbüş'ler mi istersin?.. 'nümüzde vardı, kocw bir duvar.. Göremiyorduk ki içerde ne ke- pazelik yaparlar. Amma, İşitiyor- duk bütün o çalgı, çağanak ses- lerini... Bihayet efendim, başladı ziller vurulmıya,. Haçan Deli Ve- liyi zaptedebilirsen et... Hemen yerinden fırladı: — İşte, onun zil çarpması. Diye bağırdı. Kuşağının sına doldurduğu taşları, sarayın pencerelerine —doğru savurmıya başladı... Eh'.. Artık durulur mu. Biz de yerimizden kalktık. Top- ladığımız — taşları, pencerelere bastık. Camı, çerçeveyi aşağı al- dık. Ondan Gonra da tabanları kaldırdık. Soluğu, Galatada, hâşâ huzurdan bir meyhanede aldık. Zülâli Hasan Efendi, elllerini oğuşturarak telâşla sordu: — Eh, pek âlâ amma, evlâ- dım. Arkanızdan koşmadılar mı?.. Sizl tutamadılar mı?.. — Koşmazlar olur mu hiç, be Hasan Efendi?.. Amma, bak- sana bize.. Hiç ele geçer miyiz, more?,., Iki hoca, tekrar - biribirlerine baktılar. Dudaklarını büküb baş- larını birer tarafa çarpıtarak: — Bu rütbe cesaret göstere- bilmek için, ya mecnun.... — Veyahud da, bu derece- ler de cahil olmak gerek, Diye mırıldandılar. Halil, ellerini oğuştura oğuş- tura sordu: — Abe, more Hasan Efendi.. Deli Velinin aklına uyduk, bu işl yaptık amma.. Şimdi içime bir Pişmanlık girdi, — Niçia?.. ( Arkası var ) İzmirde Bir. Altın Kaçakçılığı Ezmir, 6 (Hususi) — Arnavud- luğa gitmek üzere Gümrük salo- nundan geçen Eşref acında birl- nin Üzerinde yapılan aranmada külliyetli miktarda Türk ve ec- nebi altını bulunmuştur. Eşref bunları memleket dışarısına ka- çırmak teşebbüsünde bulunduğu için Ihtisas mahkemesine veril- miştir. öeereeiee dN eli aeiirein ( ToEIın(ılır; Davetler ) Operatörlerin Toplantısı Türk cerrehi cemiyeti ay'ık toplan- çen Pazar yapmış, Operaför y Sadceddin, Büy Salâhaddin, Bay Tarık Temel, Bay Kemal, Bay Fahri, Bây Bürhaneddin tarafından konfe- ranslar verilmiş, münakaşalar yapıl- miş! r. Meslek Alışkanlığı ! A N Terzi bir otomobil sahibi ok duktan sonra otomobil lâstiğini nasıl tamir eder?. Dünya İktıisad Haberleri Uluslar Arası Ticaret Odasında Bir Toplantı Paristen yazılıyor: U'uslar ara- Ziraat ve | © Ticaret Odam- eg | Hin — İstihsal — ile madenellik | ievhlski- biribirine meseleleri uydurmiya çalışan komisyonu bu halta içinde birkaç toplantı yapmıştır. Bu toplantı- larda Uluslar arası sanayi İstih- sal andlaşmalarının çalışma tarz- ları göz Öönünden geçirilmiştir. Komisyonun dikkati bilhassa şu turi 1 — Zilraat m“mımı bu- günkü piyasa ve istihsal durumu. 2 — Demirden başka maden- lerin durumu. 3 — Uluslar arası sanayi and- laşmalarının kuruluşu, işleyişi ve ökonomik verimleri. 4 — Uluslar arası sanayi and- laşmaları için bazı memleketlerin kanuni! mevzuatı ve idar! durum. Bu toplantılarda görüşülen ve yazılan şeyler Uluslar arası Tica- ret Odasının önümümüzdeki Tem- muz ayında Pariste kurulacak olan sekizinci kongresinde söz gelişi edilecektir. Komisyon reisi M. Clemens Lammedrs son aylar içinde bu iş- lerde ayrı bir ökonomik düzen görüldüğünü söylemiştir. * Vaşington, 7 (A-A.) — yüzde Amerika, yirmibeşi nakten, üsttarafı —da ay- Almanyaya n:ı ödenmek şar- pamuk tile — Almanyaya satmıyor pamuk satmak ta- savvurundan vazgeçilmiştir. B. Ruzvelt, Amerikan tacir- lerinin bu alışverişte bir damping | .— vesilesi görmekte olduklarını söy- lemiştir. * 1934 yılmın on ayında Bul- gnriıtııııdın ;lııdın vi lara — gönde- SLĞÇ rıî::rmıuıı gihın geriledi | 12.931.561 kilodur. Bu miktar son onbeş sene içinde yapılan ihracattan noksandır. He- le son beş gsenelik — ihracatın yarısını pekaz geçmektedir. Bir fikir vermesi için Bulgaristanın son beş sene içinde yaptığı ih- racalı aşağıya sıralıyoruüz: Bulgar tütün. Yıllar: — Ihracat (kilo). 1929 — 20.222.568 4 1930 — 22.452.751 1931 — 24,587.020 1932 — 20.491.776 1933 — 22.511.434 Havptmanın Muhakemesi En Meraklı Safhada Flemington, 7 (A. A.) — Kt- çük Lindbergi kaçırıb öldürmek- ten suçlu Havptman'ın avukatı, Bronks mezarlığında fidyei necatı alan esrarengiz şahsın İzidor Fiş olduğunu iddin eden nazariyesini teyid edecek yeni bir şahid din- letmiştir. Stepone adındaki bu şahid, Fiş'in, kendisinin radyo alât ve edevatı sattığı mağaraya gelerek, bir kutu ayakkabı bırak- tığını ve altı saat sonra da bu kutuyu tekrar aldığını söylemiştir. Bu şahid, ikinci bir sorguya cevaben beş defa timarhaneye girib çıktığını itiraf etmiştir. Te- nekeci Müller, Ağustos 1934 de Havptman'ın evindeki tavan ara- sının taban tahtalarının hiçbir tanesinin eksik olmadığını ifade etmiştir. Flemington, 7 (A. A.) — Bir şahid, dün, heyecanı mucib olan beyanatta bulunmuştur. Şahidin ifadesine göre, Lindberg'in çocu- gunu kaçırmak İçin kullanıldığı Bir Şahid Herkesi Heyecana Düşürdü Suçlu Havptman iddia edilen merdiven, bu kaçırış- tan birkaç gün sonra sırf adaleti şaşırtmak maksadile İmal edil- miştir. Denizde Korkunc Ğrı'p Ve Bir Macera ! ( Baştarafı 1 inci yüzde ) bire bozdu. Fırtına, şimşek ça- kıntıları arasında bora halini aldı. Iri dalgalar baş ve kıç havuzları doldurmağa başladı. Deniz, tam Selinti mevkiine geldiğimiz zaman şiddetini büsbütün artırdı. Tayfa- lar, korkudan * Allah! Allah,, diye bağırıyorlar, boranın dehşet salan heybeti karşısında itidalle- rin! kaybedecek oluyorlardı. Ge- miyi, Se'inti sahillerine oturtmağı düşündük, amma bu tedbir çok tehlikeli neticeler doğurabilirdi. Fakat tayfalar bu noktada ısrar ediyorlar, karaya oturmak- tan başka kurtuluş yolu olma- dığını iddia ediyorlardı. Vaziyet hakikaten tehlikeli idi. Panik, gemide herkesin —asabını boz- muştu. Fakat bütün bu haller cesa- retimizi — kırmadı. Yola devam etmiye çabaladık. Saat 19 da Alan- ya fenerini görebilmiştik. Fırtına- nn şiddeti gemiyi müdhiş hırpa- hyor, vola devamı güçlaştiriyordu. Bu vaziyet gün aydınlanıncaya kadar sürdü. Tamam dokuz saat Alanya önünde dalgalarla dep- reştik, durduk. Şafak attığı zaman, deli rüz- gâr sinmiş görünüyordu. Derhal limana demirledik, — biriken 100 tondan fazla deniz suyunu boşalt- maya başladık. Tayfalar, hayata yeniden doğmuş gibi, karaya çı- kat Fikirler — İzmirde çıkan bu mu- allim kültür. mecmuasının 121 inci sa- yısı çıkmıştır. Farmakoloğ — Farmakoloğlar bir- liği tarafından ayda bir çıkarılır, 4 üncü cild İlk sayısı çıkmışlır. “ Parmak izi , Mecmuası — Ülk sayısı canlı olduğu kadar heyecanlı bir. münderecatla çıkan bu zabıta vak'aları ve macera mecmuasının yazıları arasında “ Hrisanlos — dört polislmizi nanl öldürdü? Ben onu nesıl vurdüm ? , ; “Abone dolandırı. cıları Bay “Venizelos,, u nasıl dolan- dırdılar ? ,, unvanlı bol resimli meka- leler ve hatıralarla heyecanlı kısımları ihtiva etmektedir. 16 sayfa ve beş kuruştur. Hukuk Gazetesi Cevad Hakkı Özbey tarafından çıkarılan bu mecmuanın Taci sayısı çıkmıştır. Nezle Salgını (Baştarafı 1 incl yüzde ) lara yol açmaktadır. Bu hastalık, hastanın üzerinde bir iki gün fiyevri yaptıktan sonra geçiyor ; üç günlük Fasıladan sonra daha büyük bir şiddetle, bir humma ateşi halinde hastayı sarıyor. Bu şekil, doktorlar arasında muna- kaşayı muçib olmuştur. Maamafih tehlike yoktur. Istanbulda Vaziyot - Grip Istanbulda da — fazladır. Fakat hastalık gelib geçici mahi- yette kalmıştır. Ancak vaktile tedbir alamayıb ihtilâta sebeb olan bazı grip hastaları yatakta âdi bir gripliden daha çok yatmak mec- buriyetinde kalmaktadırlar. Diğer — taraftan, — bildiğimiz burun nezleside — son günlerde âdeta bir salgın halini almıştır. Mütemadiyen aksırtan ve öksürten bu nezle yüzünden, bir tanıdığı mız dün akşam bize telefon ede- rek bir günde tamam seksen beş kere aksırdığını, bu suretle yep- yeni bir rekor tesis etmiş oldu- ğunu bildirdi. Denizyolları İŞLETMESİ Acenteleri : Karaköy — Köprübaşı Tel. 42362 - Sirkeci Mühürdarrade Han Tel, 22740 Trabzon Yolu KARADENİZ vapuru 10 Şubat CUMARTESİ 20 de Gar lata Rıhtımından kalkacak gi- dişte — Zonguldak, — Inebolu, Ayancık, Samsun, Ünye, Ordu, Gireson, Vakfıkebir, Trabzon, Rize'ye. Dönüşte bunlara ilâve* ten Of'a uğrayacaktır. —*6474 Mersin Yolu İNEBOLU vapuru 10 Şur v eet bat PAZAR günü saat 10 da B Mersine kadar. “645 Ayvalık Yolu MERSİN — vapuru 9 Şul CUMARTESİ günü saat .ı:.:: Izmir'e kadar, TiFOBiL 'Tifo ve paratifo hastalıkları mamak için ağızdan alınan dir. Hiç rabatmalık vermez mmmma> olabilir. Kutusu 85 Kr. tiflo hAP” Herk * A : SON POST Şobat 8 ' Büyük tariht roman — 8 Dr. ihsan lılll.. çatak B |