Memleket Manzarası Bıga Köylerinde Son Posta Biga, (Hususi) — Yolindi kö- yü 50 yıl önce Filibe göçmenleri tarafından büyük bir ormanın içine kurulmuş 40 evli mütevazı bir - köyceğizdir. Bu köyün diğer köylere mis- betle çok hususiyetleri — vardır. En şiddetli kışlarda bile burasını soğuk tutmaz ve civarındaki bü- tün köylere kar yağdığı halde bu köye yağmaz. Damlarının tstü — tahta ile Öörtülü olduğu ve bu tahtalar eskidikçe toprak rengi bağladığı için karşıdan bakılınca köy oldu. gü belli bile olmaz. Hele - sisli havalarda köye gelen bir misafir; orada köy olduğunu, damlarından değil, hayvanların çan seslerinden veyahud horozların ötüşünden an- hyabilir.Ar: gibi çalışkan kuzu gibi yumuşak huylu olan ahalisi gerçi biraz fakirdir, lâkin kalpleri zen- gin ve güler yüzlü insanlardır. Fakirliklerine rağmen misafirlerine ne dürlü ikram edeceklerini bile- mezler. Evleri hep temelsiz çit duvarlı binalardır. Taştan yapılmış ev pek azdır. Binanın dört başına gayet büyük dört taş koyarlar ve bunların Üs- tüne gayet kalın ağaçları yontub gelişi güzel yatırırlar, bunların üstüne de direkleri dikib çit du- | yar Örerler. Bu evlerin ömrü anca yiİrmi beş senedir. Fakat onlar adam sen de dünya evi değil mi? Yıkılırsa yine yaparız derler ve böyle'ikle mütevekkilâne yaşayıb giderler. Evlerinin üstlerine örttükleri *“pedavra,, tahtasını da kendileri yaparlar, Yıllanmış meşe kütük- lerinin özlerinden bir metre uzun- lağunda ve on stntim kalınlığında, muntazam bir şekilde — yarılmış olan bu tahtaların enleri darcadır. Lâkin biribiri üstüne bindirilmek suretile mıhlandığı İçin çok sağ- Tam-bir dam örtüsüdür. En birinci lâmarineye taşçı- karan bu yırtma pedavralarla örtülmüş olan evler asla akmaz ve odaları çok sıcak tutar, Ronçberlikle pek güzel karın- larını doyuran bu köyün ahalisi, sebzelerini dahi köyün kenarından akan Armutcuk deresinin yardımı ile çok bol olarak yetiştirirler ve kimseye muhtac olmazlar. Bu derenin suyu çok tatlı ve yazın el dayanamıyacak kadar soğuktur. Civardaki köy ve kasabaların yolları hep bu köye uğrayarak geçtiği için adına Yolindi demiş- lerdir. Havası çok güzel olduğu için bu köyde çocuk ölümü yok gibidir. Tenasll bereketi bu köyde pek bariz bir şekilde göze çarpar. Her sabah ” işlerine — dağılan her aile, arı kovanından uğrar gibi kesif bir kütle halinde ş0- otuz kağa fırlar. Her evin aile efradı | bir düzineden aşağı değildir. Yakın vakitlere kadar bu köy ©a saat uzakta olan Gönen ka- zasına bağlı idi Uğraşa - uğraşa kendilerini Biga merkez kazasına çevirtmişlerdir. Hükümet İşlerinde olduğu için Gönen'e gitmek zor çok Biga; bağlanmalarından memnundurlar. Bu köyün şen yavrularını gür- büz genclerini her görenler, bu köylü olmayı özenmeden kendini alamaz. İzmir Hafriyatı Ortaya Umulmadık Neticel İzmir batriyatında moydan çıkan bir saha İzmir ( Hususi ) — “İşte Ro- ma İmparatorlarından Titus Do- misyanos..,, ne kadar da kibir ve azametle bizim — bulunduğumuz tarafa bakıyor.. Domisyanos evvelâ ümid verici işlerile kendisini gös- teren ve Romalıların kalbinde sevgi yaratan bir adamdı. Büyük Roma yangınında yanan Ogüst mabedini yaptırması umum! alâ- | kayı uyandırmıştı. Ancak bundan sonra o derece şiddetli xulüm gösterdi ki tobeası onun gölge- sleden bile Ürküyordu. Zalim Domisyanosdan kurtu- mayı kuran halk imparatoriçe Domisya ile birlikte hareket etti. Imparatoriçe, sadık kölelerinden Etien'e bir ölüm pilânı hazırlata- rak imparatoru öldürttü.. İzmir ölü medeniyetler müzesi müdürü Bay Salâhaddin hem bu mağrur — İmparatorin — parçalan- mış heykelinin kırık başını gös- teriyor, hem de izahatına devam ediyor. Imparator Dosmiyanos çok mağrur bir adamdı. Heykellerini ibadet evlerinde halkın Gönüne bırakır ve önlüünde iğilmiyenleri binbir işkence içinde öldürtürdü. Imparator öldükten sonra halk heykellerini paramparça etmiştı.. Bu heykelin parçala: bir va- ziyette olması, halkın bundan 1750 yıl Önce bu heykeli Efex mabedinden parçalamasından ile- ri gelmiştir. ,, Izmir ve havalisinde yeni bazı araştırmalar - yapılmaktadır. Bay Salâhaddin bu hususta da şu ma- lümatı vermektedir : —" Kültür Bakanlığının gön- derdiği buyruk üzerine — bizzat yeni Foça'nın Kozbeyli köyüne giderek — Kahveciali — tepeslir de hafriyat yapdık ve 22 mezar meydana — çıkarıldı. Hafriyat yaptığımız yer civardaki Eolyen Kimen şehrine aid Grod kalesidir, Ve şehrin Balyösüne ald moxar- lardır. Altın kolye ve sairenin çıktığı mezar dört tarafı kapan ateşli çevrili bir kadın mezarıdır. Altınları bulan köylü Ahmeddir. Ahmed bunları tesadüfen buk mamıştır. ,, — Yıllardanberi bütün eski mezarlıklarda soygunculuk hâdi- seleri süregelmektedir. Bu civar- daki soygun hâdiseleri araştırılır ise önce ortaya bir Rum çıkar, Yeni Foça ahalisinden ( on kuruş Kosti ) adındaki bu adamın bir- denbire zeng'nleştiği ve memle- keti bırakıb gittiği görülür. Se- bebi: bu tepede bir gömü bulmuş. Sonra İraz oğullkm gelir. Iraz oğlunun da bir gün Kosti gibi köyden göçettiği, İzmirin Karşı- yakasıdda bağ, bahçe satın alarak oraya yerleştiği görülür. Sebebi : o da gömü bulmuştur. Vak'anın sonuncu kahramanı erÇıkardı rin çalındığı anlaşılmıştır. Asarı- atika hırsızlığına mani olmak için tedbir almak lâzım geliyor. Mimari Müze — İzmirde muazzam bir m- mari müze tesisi edilmiştir. Mi- mari müzenin tesis, Türk kültür âleminde başlı başına bir hâdise sayılabilir. İlk mimarli müze Ber- linde Almanlar tarafından tesis edilmişti. İzmirin mimari müzesi dünyada ikinciliği almakla bera- bar çok kıymetli eserlerle doludur. Bu sene yalnız Efeş harabe- lerile Belevi mozolesinden mimari geçme eserleri müzeye nakledildi. Henüz pek yeni olan bu müzede milâddan evvel Üçüncü ve dör- düncü asırlara ait eserler, acaibi seb'al âlemden olan Diyana ma- bedinden — parçalar, İmperator Teodosyos tarafından İstanbulun Ayasofyasına nazire olarak İnşa edilen Senjan kilisesine ald Ved- yus jimnazından, Agora meyda- mnından, kızlar jimnazından Selsus İzmir ölü medeniyetler müzesinin bir salonu köylü Ahmed geliyor. Muallimlik yapan, bilâhara bir otomobil alarak şoförlüğünü de kendisi gören- köylü Ahmed zeki bir gencdir. Yukarıdaki hâdiselerden iham alarak Kosti ve İraz oğlu gibi tepede gömü bulmayı aklına koymuştur. Bir çukurluğun - kılavuzluğile Yeni yapılan mimari müzesinin bir yüzi işe başlayarak önce bir lâhid bulmuş, bu lâhid işe yaramadığı için üzerini toprakla — örtmüş, Sonra tepenin |başka noktalarında araştırmalar yaparak bütün altın- ları ve mücevheratı ele geçirmiş ve bunları satarken — yakalan: mıştır. ,, — Son senelerde memleketin dört tarafında başlıyan ölü me- deniyet eserleri araştırmalarında ayni —asarıatikâ — soygunculuğile karşılaşılmaktadır. Nitekim bundan yirmi gün evvel Ödemiş civarın- da Halkevi gencleri tarafından yapılan tetkiklerde bir höyüğün açılarak içindeki kıymetli eserle- kütüphanesinden birçok eserler mevcuddur. Gelecek — senelerde — Priyen, Milet, Didim ve Traul harabele- rindeki mimar! değerli parçalar mimari müzemize taşınacaktır. İzmir hafriyatı İzmir hafriyatı bir müddetten: beri durmuş gibidir. İzmir hafri- yatı, İzmir şehrinin ( Asyanın bi- rinci şehri) olduğu deyre ald eserleri meydana çıkarmış, Ağur ra - ahali meydanı milâttan sonra- ki Ikinci yüz seneye ald medeni- tini canlandırmıştır. İzmir hafriya- tı yapılırken — milâttan evvelki elenistik devre ald bazı duvarlar bulunmuştur, Ağura Izmire mah- sus mimar! tarzında inşa edilmiş- tir. Üç katlı olan Ağuranın alt katı kemerler, dehlizler ve tonoz- lardan mürekkeptir. Ikincl katı bir çok binalar ve abidelerle do- ludur. Üçüncü katında 166 metre tulünde beşik kemerli bir tonoz vardır ki misli yoktur. Hele ikinel kubbenin inşa tarzı hayret verlci bir şekildedir. Asarıatika kadar — şehircilik noktasından ba büyük bir kıyme- tı haiz olan bu bafriyattan büyük istifadeler temin etmek mümkün olacaktır. Dünyanın en tanınmış Arkeoluğ ve alimlerinin eski Iz- mirden ve İzmirin — ağorasından hiç bir eser kalmadığı söylemele- rine rağmen bulunan bu muaz- zam eserler İzmir şehrine yeni bir hususiyet verecek ve seyvah ka- |Dühâti Erbaa !! Klişeleri hayrete değer bir kertede çok olan tarihlerin bar | şında islâm tarihi vardır. Arab dilinin kelime oyununa pek elve- rişli olmasından dolayı o tarihe birçok kllşe girmiştir. Vakınlaf gibi şabıslar da çok yerde birer klişe ile ifade olunur. Harbi aba* dile Zinnureyn gibil.. Bunlardan birincisi birkaç Abdullah adlı kumandanın — iştirak — ettiği bir harbi gösterir. Ikincisi de Pey- gamber Muhammedin biribiri ars dınca iki kızını alan, yani ona iki kere damad olan Halife Osmanı bildirir. Bu klişelerdenbiri de Duhâtl erbaadır. Islâm tarihinde bu ta- biri görünce Muaviye, Ziyad ibnl ebih Mugayre ve Amir ibnil'âsdan terekküb ettirilen — dört dâhilik grub hatıra gelir. Dün türkçe bir kitab elime geçti. Orada dühatı erbaa tabirini görünce gülümsemekten kendimi alamadım. O klişenin türkce kar- şılığını kullanmak veyahud. arab- larca bir az cömerd davranılıb dâhi iİlân olunan o adamların ad- larını sıralamak mümkün iken bir bilmeceye benzeyen tabiri yazı« vermek bana gülünc geldi. Aynızamanda şu fıkrayı da ha« tırladım: Namık Komal, birgün heyecana kapılmışdı, köpüre kö- püre bir fikir müdafaa ediyordu. Ateşli edibin o dakikada ağzın- dan çıkan her söz, kıvılcım küd- retinde birer inciye benziyordu, dinliyenlerin ağzını sulandırıyordu. Meclisde hazır bulunanlardan biri angızın atıldı, Kemalin heyecanını baltalıyarak sordu: — Ahlatı erbaa ne demektir? Basından aşağı bir kova soğuk su dökülmüşe dönen Kemal, ça- bucak kendini topladı, şu cevabi verdi: — Dört kerre haltetmek de- mektir: Senin yaptığın gibi !.. Dühati erban da aşağı yukarı bunu andırıyor!.. ( Not: Ahlatı erbaa, eski hes kimlerin hayat! unsurlar olarak kabul ettikleri kan, balgam, safra ve suda adlı dört sudur. Bunların azalıb çoğalmasından, yahud birbi rine karışmasından hastalık çıktı- » ğina İnanılırdı. Bu itikad, eskl Garb hekimlerinde de vardı, abe latı erbaaya Les guatre humeurs derlerdi. — M. T. Tan Gazlantebde Muallimlerin Toplantıları Gazianteb (Hususl) — Maarlf müdürü Bay Cemil Gökdenii Muallimlerin her pazar akşamli Muallimler Eirliği salonunda top* lanmalarını temin etmiştir. Top” lantılarda mesleki ve ilmi münü” kaşalar, — hasbühaller yapılmak” tadır. Wüsdadükeneeieeiimeem eai filelerinl celbe vesile nlııcak(l!ı, 166 metre uzunluğunda, yeri” 90 metre altında bir muzikbol muazzam bir bar veya gar! yapmak suretile belediye Igmire seyyah celbine teşebbüs .-d'.dlr Iyi neticeler elde edecek gibil Öyle zannedilir ki Radosta "İ2 bir tamirle her yıl binlerce seyYü | celbeden küçük Roma hamami; | Izmirin Ağorası yanında ço nük bir eserdir. — A Bilget