Dünya Haâdiseleri 100 Bin Liraya Ehemmiyet Vermiyen Adam! Ulus'ararası Derneğinin Af- Bir numaralı| Yo7 Komitesi ta- .| rafından çıkarılan | kara listede bir numaralı halk düş- manı olarak gösterilen Jaufman Pariste tevkif edilmiştir. Jaufman aslen Hamburglu bir Almandır. San'ati afyon, eroin, kokain gibi uyuşturucu — maddelerin — kaçak- çılığını yapmaktır. Bunun İçindir ki bir defa Almaayada tutulmuş, 50,000 liralık para teminatı yatır- dığından serbest kalmış, kalınca da Amerikanın yolunu tutmuş. Jaufman tabli Amerikada da rahat durmamış, yine kaçakçılıkla uğraşmış, yine tutulmuş, fakat bu defa da 50,000 lira para temi- natı karşılığı ile serbest kalarak Avrupaya kaçmıştır. Şimdi Fran- sa'da mahpustor. Paris gazeteleri senede bir defa tutulan ve tutu- lunca — (50000) lira para teminatı vererek serbest kalan bir adamın bütün bu para teminatlarını feda etmesi için ne kazanmakta olması — lâzımgeldiğini — düşünü- yorlar. * 'yansa'nın şimalf Afrikada kullamlmak üzere ecnebi ; y encleri arasından Le_']puıı — ğıra ile tutulmuş Kanrer Yarım| askerlerden — mü- düzüneyi | çekkeb 5 alay buldu kuüvvetl — vardır, bunların adina Lejion etranjer | denilir. Paris gazetelerinin verdikleri Fınalümata bu — alayların sayısı Ö ya 'çıkınııtlkhr. EBuna sebeb olarak ta “Sar, havzası- nin Almanyaya geçmesinden son- ra Almanya aleyhinde rey veren birçok genclerin korkarak Fran- saya iltica etmiş olmaları göste- rilmektedir. * Nı.rıdl’en bir — istatistiğe göre Paris Ticaret Mah- kemesi 1934 yılı n içinde 127.760 ti neticelerin | Cayet * davasına den biri | bakmış ve 2959 mücasesenin iflâsına karar ver- miştir. Bu mikdarlardan iflâsa aid olanı bir yıl evvel, takriben yarı Buhranın yerıya İdi. görmerenene İ esidern : Beki Zabtiye, Çetalçeşme eoht 25 İSTANBUL 4 ; Gazetemizde — çıkan yanı ve şesimlerin bütün hakları mahluz ve gezetemize aittir. ABOÖNE FiATLARI Abone bedeli peşindir. Ad değiştirmek 28 kurüçtar. * — Gelen evrak geri verilmez, Hânlardan ...k "uliyot alınmaz. Ce içil tuplara 10 kur Te .ç:ıııl ?l:vıııpıli:ndn. Ş Posta kutu: 741 Letanbul Telgrat 1Sooposta 'elefon 20203 , altın MÜY SON/ POSTA Tarihi njğaha:'*.o Hocaya Nasıl Ağız Anarşistlerin Hocaları İ — Kimlerdi? Şerkta Ismaililer, yahuci Batı- niler adile Ünlenmiş, Garb tarih- lerinde de “assası *« katiller,, diye anılagelmiş olan anarşistler, o devfe göre yaman sayılacak biçimde teşkilât yapmışlardı. En başta büyük Ustad, ondan sonra yüksek dâiler, daha sonra misyo- mner demek olan dâiler, arkaların- dan yoldaşlar, daha geride fedaller, | bunların ardında Lâsıklar ve en sonda müminler gelmek üzere bu me:heb ehli yedi dereceye taksim olunmuştu. Sözü büyük üstad söyler, İşi -edaller görürdü. Mü- minlerin varzilesi mezhebi yaşatmak için vergi vermekten ibaretti. Ortadaki derecelere çıkanlar pro- pagarndacılardı. Fedalleri seçmek ve işe gön- dermek için büşük üstadın tuttuğu | yol cikkate değerdi: Fedal clarak kabul — olunmaya lâyık — sayılan sağlam yapılı, pek gözlü, doğru özlü delikanlı, büyük Ustad tara- fından yemeğe davet — olunurdu. Yemekten evvel kendisine haşhaş- la yapılmış bir likör içirilirdi. Delikanlı bu içki e sarhoş olub şen — kurüntülar, — tatlı duygular geçirimeğe başlayınca dört tarafı yüksek duvarla çevrili bir bahçeye götürülürdü. Bahçe pek iyi ku- rulmuş ve bezenmiş bir yerdi. Çiçekleri, gölgelikleri, kameriye- leri boldu. Hemen her taraftan sular akardı. Çiçekli sayvan'arı Iran ve Yunan halılarile, resim- lerile süslü idi. Zarif ve küçük köşkleri düzüneyi bulurdu. İşte orada ve güzel koku ha- vası ayrı bir likör tesiri yapan zarif bir köşkte uyku ile uyanık arasında tatlı bir dalgınlık geçl- ren delikanlıya siyah gözlü kızlar veya — billür bardaklarla * damarlara delilik ateşi akıtan - şarablar sunarlardı. Delikanlı kuş ve su sesi, çiçek ve kadın kokusu, likör ve şarab büyüsü altında kendinden geçmeye başladığı sı- rada büyük Ustadın bulunduğu salona uçurulurdu. Bu uçuşta ka- nad rolünü kızların kolları yapar- dı. Orada delikanlıya bu nimet- — 3S YA SalUm butedleri, Değiş 4X S z ) ÇAM mezheb yolunda can feda eden- lere mukadder olan zevklere gö- re pek sade, pek basit şeyler olduğu telkin edilirdi. Bu suretle | baştan çıkarılan geneler, o zevki bir daha tatabilmek hırsile can- larını feda etmekten çekinmez- lerdi. Fedal'er, mezheb düşmanlarını öldürmekle cenneti, şu bir kıyı- cağızını gördükleri cenneti kaza- nacaklarına sarsılmaz bir iman beslerlerdi. Analar da evlâdlarının bu delâletine iştirak ederdi, Şu fıkra, ismaitler minde ne ya- ma> bir. felâketin hâkim oldu- ğunu göslerir: Bir gün sekiz fe- dal genc, Musuül emirini öldür- mek emrini almışlardı. Derviş kılığına girerek Musola - gittiler, Mescid kapızında emiri bekledi- ler, üzerine yalın hançer hücum et- tler, Emirin üstünde zırh vardı, bir Meraklı yazılar Güzel bir muhtıra e Tanınmış kalemlerir Seçme yazıları Kültür, sıhhat, ev, ilim, / Spor, san'at bahixleri, faydalı bilgiler x aradığınız herteye 1935 MATBUAT ALMANAĞI ı Her kitabcıda — balanmur, I y Karnını deşeceğim, ciğerini parçalıyacağım genclerden — Üçünü yere serdi, lâkin muhafızlar yardıma yetişmeden kendi de — yara- landı, — öldü. Diri kalan feda- Kerden dördü de halk tarafından linç edilib parçalandı, yalmız bir tanesl kaçıb kurtuldu. Bu kurtu- lan gencin anası — ilkin Musul Emirinin — öldürüldüğünü, — sekiz fedainin de maksad / uğrunda kurban gittiğini duymuştu, sevin- cinden yüzüne düzgün sürmüştü, mezhebdaşlarının tebriklerini ka- bule koyulmuştu. Bir müddet sonra oğlunun geri döndüğünü görünce saçlarını kesti, yüzünü çamura buladı, matem tutmiya girişti! İşte bu mezhebin Jİrakta, Iranda, Suriyede dehşet uyan- dırdığı devirde meşhur - âlimler- den Fahraddin Razi, büyük bir cesaret — gösteriyordu, — hergün kürsüye çıkıb Ismailller aleyhin- de ağır sözler söylüyordu. Büyük Ostad, ünlü hocaya sert bir ders vermek İstedi, onun yurdu olan Rey şehrine bir fedat yolladı. Bu genc anarşist, bir şakird imiş gibi davrandı, yedi ay hoca- nn derslerine devam etti. Bir türlü fırsat bulub aldığı emri Kari Mektubları ğ ğ e Çanakkaleden tirttiler Gelen Gümrük Memurları Çanakkale Boğazından geçtii vapurlarda Istanbula kadar gü" rük muamelesini yapmak üzert giden ve sayısı altıyı geçmiyet Gümrük memurlarına ecnebi VE* purlarında çok iyi muamele y pılmakta, hattâ kamara bile vt* rilmektedir. Fakat bu memurlâf Çanakkaleye avdet — ederlerkeli Türk vapurlarında pek fena mü* amele görmekte, soğukta, kıyâ* — mette güvertede bırakılmaktadır” — lar. Bizim vapurlarda da gümrük memurlarına hiç olmazsa S bir yer tahsisini isteriz. * Çanakkalar Tahsin Şaşmaf w Samşundan Teşekkür Ediliyor ! Akrabamdan birinin eşyasıni parası oradan — alınmak üzerd Fevzipaşaya göndermek için mik — teaddit ambarlara müracaat et tim. Fakat maalesef — muvaffak olamadım. — Neticede — Antalyü ambarı namı ile Samsunda açılar — yeni bir ambar olduğunu öğren: dim. Müracaatımda — müdürleri değil navlunun — peşin alınmasi,; icab ederse daha nakden mua- venette bile bulunabileceğini ve Fevzipaşaya değil şubeleri olan her yere bu süretle sevkıiyattâ bulunduklarını ve paranın mahale Hinde tahsil edilebileceğini söyler mesi Üzerine — müsterih olaral eşyaları teslim ettim. Akrabam dahi hiçbir mali muzayıkaya du' çar etmeden gönderdim. Bu amr | barın müessislerine ve Samşun şub — sindeki âmir ve memurlarına gö | terdikleri kolaylıktan dolayı ale nen teşekklir. ederim. Samsunda Necib Paşa oğlu Beki Bir Kömürcünün Dileği Belediye zabıtamı nizamname- sinin 19 uncu maddesi mucibince — at, merkeb veya el arabaları ile — sokaklarda kömür satmak yasak- —| tır. Halbukl! hergün benim dük-« kânımın önünde bu şekilde kö- mür satışı yapıllıyor. Ben kömür- tüyüm, bundan zarar görüyorum. Benim dükkânıma gelib odunun ve kömürün üzerinde fiat etiket) olmadığı için ceza yazan Bele- diye memurlarının : bu maddenin de tatbikına himmet etmelerini dilerim. yerine — getiremiyordu. — Nihayet Beyiktaşta Haafıriında Kömürelli bir gün hocayı odasında yalnız A, Bilâl yakaladı, kapıyı kapayarak onu | eeeseenenenereeecaenerenecenienenerın vererraean yakasından tuttu, yere yatırdı, hançeri boğazına dayadı. Razi, can korkusu İle titriyordu, soru- yordu: —Bana ne yapmak istiyorsun? — Karnını deşeceğim, cigerini parçalıyacağım. — Niçin? — Kürsüde düğün için? Razi, canına kıymaması İçin Bzun uzun — delikanlıya — yalvar- di; bir daha o biçim ağız ku- lanmıyacağına yanık yanık andlar içtik Bunun üzerine fedal, han- çerini — kınına koydu, — aya; kalktır t nn — Seni, dedil, öldürmiye emir almamıştım. Vazifem, bize dlüş- man olanları işittiğimiz gün öldü- rebileceğimizl #sana da anlat- maktı. İşte bu dersi verdim. Şimdi Ismallilere söve KA | OY Getedin hediyenini de ve reyim. Ve koynundan Üç yüz altıl — çıkarıb Raziye uzattı, şu sözleri ilâve etti: — Her yıl bu parayı alacak- — sın. Bizi metetme. Ihtiyacımız yok Lâkin zem de eltme. Başını kay* bedersin ! : O günden sonra Razi, kürsüt de İsmailileri anmak zaruretinde kalınca gayet mülâyim ke.imelef — kullanır oldu. Eskisi gibi atıb tutmuyordu, sadece İsmailile de” — yip geçiyordu. Talebesinden bi bu ağız değişikliğinin neden geldiğini sorunca şu cevabı v — Onlara İânet okumak doğr — rü değildir. Çünkü mezheblerinit — hak olduğuna dair ortaya KOY7 — dukları deliller içinde düşündü” ğ İ rücü olanları da vardır. | M. T