Not Tarihin * Sözleri .... 141 O——aemsa KwakDordu, “Arbik Sesi “Titreyordu. Çiddi “Bir Istırab Çektiği Fransuva, masanın Üslüne bir yumruk attı. Ve sonra, dişlerini sıkarak homurdandı. — Bunları bilmiyor muyum, zannediyorsun, Polen ?... — Hattâ, istersen bu f.kirlerin, bu sözlerin hangi kaynaktan taştığını da sa- na izalh edeblirim... Bugün Luvr sarayında, ben sadece bir kukla- dan başka birşey değilim. Sa- rayımda ve hattâ bütün Fransa- da hâkim olan bir tek kuvvet var ki, o da.. taassub... Ne ya- payım ?.. Talibsiz bir hükümda- rım, Kralların bile esaret acısını çektikleri bir zamanda yaşıyo- rüm.... Onun İçindir ki birçok mecburiyetlere katlanıyorum, hattâ... Kral durdu. Artık, sesi titri- yordu. Pek belli idi ki gu daki- kada büyük bir ıstırab çekiyor- du. Kimbidr nasıl bir mecburi- yetle, sözünün mecrasını değiş- tirmeye mecbur oldu : Korku.. korku.. — korku.. Bir taraftan, aleyhimdeki cere- yanların, beni ve Fransayı bir uçuruma — yuvarlamasından — kor- kuyorum. Diğer taraftan da tarih kar- şısında titriyorum.. Hele tarih... Hiçbir hükümdarın, hiçbir. dev- let adamının yakasını bırakmıya- cak olan o merhametsiz kuvvet.. Kimbilir, benim için ne diyecek?. Polen, efendisisini teskin et- mek mecburiyetini hissetmişti: — Ne diyecek, haşmetmaab?. Kullandığınız yüksek — siyasetle Fransayı en büyük tehiikeden kurtardığınızı.. — Polenli.. Barl sen — olsun, yüzüme karşı daikavukluk etme.. Dur, bak.. ben söyliyeyim.. ta- rih benim için ne diyecek... B- rinci Fransuva, iyli adamdı.. hoş idamdı. Eir az çapkın ve taşkın ruhu vardı. Şabsi bayatında, her şeye ve herkese karşı merd dav- randı. Otur, kırk, elli, yüz.. Belki bin kişiye karşı, elinde yalın bir kılıçla hükmetmekten korkmazdı, | Cidden ve hakikaten, birinci Şövalyesi idi. Nitekim, (Pavi)de de bu cür'et ve cesare- tine kurban giderek mağlübiyet ve esâaretin acısını çekti.. O esir izen bir fikir, bir mucize, bir ilham onun imdadına yetişti. Ge- rek kendisinin w» gerek Fransa- nın kurtulması için Türklere mü- racaat etti. Bir tek sözle, Türk- leri ele geçirdi. Onlardan, akil ve hayale gelmeyen iyilikler gördü. | Esaretten kurtuldu. Fransayı kurtarmaya da muüvaffak — oldu... Fakanat.. Onda : sonra da korktu. Artık iki yüzlü bir siyaset peşin- den koştu... Işte Polen, tarihin benim bakkımda vereceği hüküm. — Haşmetmeâb!... — Bu, böyledir: Polen... dakikada, riyakârlıktan samimiyete iht'yacım olduğu herşeyi açık söylemek ve açık dinlemek — istiyorum.. Sözlerim, yalan mı?.. — Haşmetmeâbi.. Belki zati- haşmetinizi takdir. edenlerin ya- nında tenkid edecekler de bulu- nabilecektir. Fakat — bu — âciz Fransanın | Vaziyetinden Belli İdi. kulunuza —müsaade buyurursanız şunu arzedeyim ki; baristiyanlığın — hissi ananele- ilk defa olarak kıran,. Fransamn - beka selâmetini temin etmek için ilk defa olarak katolik dininin haricindekl kuv- vetlerle haşmetlü Kıral Birinci Fransuva hazretle- rini hürmetle yadedecektir. — Bu, doğru olabilir, Polen.. fakat, Fransanın beka ve selâme- tini temin için tam beş defa(Peş- te )lere, ( Viyana ) lara kadar gelen Türk ordusu ( Şariken )I tiril Hril —Gitretirken, bizim de harekete gelmemiz.. asıl bizim rini ve ittifak yapan, ininde bastırarak bizzat tepeleme- miz icab etmez mi İdi?. Polen, cevab vermemiş, başını göğsünün Üstüne eğerek süküt etmişti... Birinci Fransuva, derin derin içini çekerek devam etti: — Buglün de, Türk donanma- si bizim hesabımıza harb etmek için bu kadar büyük fedakârlığı ihtiyar ederek limanlarımıza doğ- ru gelirken, bizim de harekete geçmemiz lâzmgelmez mi?.. Türk- ler, bizim için ordularını kullan- sınlar.. Mallarımıza karşı Şark t- caretini açsınlar.. Bizi Şark hıristi- yanlarına tanıtsınlar.. Sonra da bülün — donanma- larını bizim maksadımızın teml- ni uğruna yollasınlar da... Biz hâlâ burada, Luvr sarayında bir süs.. — Şık ve zarif bir şövalye heykeli gibi duralım... Böm yorum, bilmiyorum, Polen.. Bunları tarih affeder mi?. ( Arkası var) INKILÂB KITAP EVi Aokıra omddesi 157 | |HER EV KADINI İÇİN Lüzumla bir şabeser çıkardı. | Alaturka ve Alafranga mewiîüîü"u] KİTABI | Cildsizi 100; Cildlisi 1 Kş. gee oldukları, pılacağı, idaresine seresi Eylül ayı nihayetine olursa olsun bitirmiyenlerin b düşeceği ve kayitlerinin bir ilân olunur tarih, | düşmanımız olan bu ihtiyar tilkiyi | — JAYIN yirmisindeLâheyde toplanacaktır | Yüksek İktisat Ve Ticaret Mektebi .. v . Müdürlüğünden: 1 — 1933-34 ve daha evvelki ders seneleri nihayetinde mek- tebin evvelce kısmı sani ve âl! isimlerinin taşımış ve şimdi Yüksek Iktısat ve Ticaret ismini almış bulunan kısmının altı devrelik tedris müddetini doldurmuş olup mezuniyet İmtihanlarını vermemiş olan eski talebenin 1 Birincikânun 1934 tarihinden itibaren altı ay zar- fında bir istida i!e mektep idaresine müracaat ederek mektep vazi- yetlerini ve adreslerini ve İmtihana girmek istediklerini bildirmeleri ve istidalarına dört tane fotoğraf iliştirmeleri, 2 — Bu suretle müracaat edenlerin 1936 senesinin Eylül ayı niheyetine kadar imtihanların behemehal vermek mecburiyetinde bilâhara & daha yesilenmemek Üzere silineceği SON POSTA İlim Gözlüğile çok rica ederim, bir defacık ok sun aynaya bakınız!.. — Yüzüm biraz solukça ola- cak değil mi ı Dünya İktısad Haberleri _l_ | Dünya Pazarları Paylaşıldı Stokholmden — yazılıyor: Bir müddettenberi ls- veç kibrit tröstlü salâhiyetli azasile Japonya ile S. Rusya ve İsveç arasında | Sovyet ve Japom- ya kibrit sanayii mümessilleri ara- sında burada konuşmalar yapık- makta idi. Bu konuşmaların ga- yesi üç memleketin dış pazarlar- da - biribirlerile Aanlaşarak satış yapması ve lüzümduz bir rekabe- te meydan verilmemesinin teminli idi. Haber aldığımıza göre bu konuşmalar bir anlaşmanın İmzası ile sona ermiştir. Bundan böyle bu Üç memleket dış pazarlarda kibrit salışını kararlaştırdıkları şartlara göre yapacaklar, biribir- lerinin fiatını kırmıyacaklar ve hattâ pazarları bile paylaşacak- lardır. Uluslararası bir inhisar biçimi olan bu anlaşma uzak Şark piyasalarında tatbik edi- miye bile başlanmıştır. * Uluslar arası çınko - karteli resmen dağılmış- tır. Yeniden tesi- Bi için de hiç bir teşebbüs yapılmamıştır. Uluslar arası kalay antantı ise gelecek * İngiliz ve Polonya kömürcü- leri arasında ge- rek fiatça ve ge- rek Ihraç mikta- ri — itibarile bir anlaşma yapılınıştır. Bu anlaşma yüzünden, Avrupadaki kömür al- c memleketler diğer - satıcılarla anlaşmak vaziyetinde kalmışlardır. Garb memleketlerirde birkaç firma, Türk kömürü almak için alâkadarlara müracaatta bulun- muşlar, nümune ve fiat istiyerek kesaslı iş yapacaklarını bildirmişlerdir. ngiliz ve Leh kömürcüleri | deniz kıyısına İnmiştik. |e — Dinle dedi, ben de olmuş bir masal anlalayım. Koltuğumu — arkadaşımınkine yaklaştırdım. Dışarıda yağmur ya- ğıyordu. İslanan camın arkasında, çıtırdayan sobaya bakıyorduk. Arkadaşım, ateşe dalan gözleri-i bana çevirdi. Anlatmıya başladı: Bundan on yıl önce, çok sıcak bir yaz günüydü. Beş arkadaş Suyun yüzüne yavaşça değerek esen ye', yüzümüzü serinletiyordu, İçlerinde benden daha şeni yoktu. Öyle tuhaflıklar yapıyordum ki gülme- ler kesilmeden uzayıb gidiyordu. Nasıl şen olmazdım; beş yıl ar- dında koştuğum bin liralık bir alacağımı o gün ele geçirmişlim. Eve dönüb, söyunacak, denize karşi dinlenecektim. Yolda zıpır arkadaşlarım yakama sarıldılar, Eve gitmiyeceksin, bizimle denize gideceksin, diye Üzerime düştüler. Mayom yok filân dedimse de dinletemedim. Kıyıya vardık. İleride bir kum kayığı dur- yordu. Üç adam yarı çıplak gülü- şüyor ve geniş bir kayığa kum taşıyorlardı. Eğlenceyi yarıda bı- rakıb çıktım, Giyinmeden önce ceketimi aldım. Tuhaf bir duygu İle cebini elledim. Ceb boştu. Yıldırım gibi Btekine de iliştim o da boştu. Çocuklar param — düşmüş diye bağırdım ve oraya yığıldım. Arkadaşlarım başıma toplam- dılar. Yapma, üzülme şimdi paranı buluruz, diye araştırmalara baş- ladılar. Meşin bir akçelik içinde yüzlerce lira uçmazdı yal.. Nasıl oldu da cebimden kaymış.. nere- ye düşmüş.. Denizde ben boş ceketi gözlemiş durmuşum. Bu parayı kum kayığında çalışanlar alıb saklamasınlar diye arkadaşlara söyledim. Aranırken onların bu- lunduğu yere gelmiştik. Sorduk. Onlarda başlarını çevirmişler bize bakıyorlardı. Üçü de soğukkan- hlıkla, hayır böyle meşin bir ak- çelik elmize geçmedi. Geçseydi &ze seslenirdik dediler. Gözümü onlardan ayıramıyordum. Elimden gelse ıslak donlarım - bile ara- yacaktım.. O akşam acı düşüncelerle uyuyamadım. Ortalık karanlıkken dışarıya çıktım. Belki iyi arama- mışımdır diye, çalıların dibinde, kumların ve çukurların arasında 3 — Bu İmtibanların alâkadarların tedris devrelerini doldur- dukları tarihte mer'i olan talimatname bükümleri dairesinde ya- 4 — | numaralı fıkrada yazılı altı aylık müddet içinde mektep müracaat — etmoyenlerin edip te 1936 her ne süretle ve müracaat imtihanlarını anlara girmek heklarının - ar (8047) eşindim durdum. Belim iğilib kalk- maktan ağrımağa başlamıştı.. Ak- şamdanberi bir iz bulunmuştur düsüncesile karakola uğradım... Oradan da beş döndüm.. O günlerde bonolar da biribiri üstüne geliyordu. İkisini ödemiş- tim, Üçüncüsü, beni boğacak bir dalga gibi homurdana, homurdana yaklaşıyordu. Veremiyeceğim de- semr e ıınl İkinci kânun 15 A KAYE Ba Sütunda Bergün —— Vahid Yusuf oğlu Öz Türkçe KARŞILIĞI VERİLEMİYEN SORG dimmi mağazayı kapanmış saye | Arpacı kumrusu gibi oturmuş di şünüyordum. Kulağıma derindet | bir ses geliyordu. Başımı kaldif”” dim camlı kapım vüruluyor, baf şında eski bir kasket, esmer y kömür tozu ile kirlenmiş bir adati içeriye giriyor. Tanıyamadım. ÖL bana doğruldu. — Seninle görüşeceğim bayım — dedi. — Buyurun dedim oturun. Bayım sevineceksin, parani bulanı biliyorum deyince şaşırıb kalmıştım. O boyuna bana kendini tanıtmağa uğraşıyordu. Paramıü düştüğü gün onlar kum kayığında | çalışıyorlarmış, şöyle olmuş, böyle gitmiş. Duymuyordum bile... j Yalnız çabuk - söyle bulamı | be adamcağız, ne istersen sana | da ona da vereyim diyordum. O ağır, ağır elini kaldırdı eğer dedi bana para vermeğe kalkarsan sana bir lâf söylemem. Sana yalaız bir sorgum var.. Bu ağır kanlı adam beni öf« keden boğacaktı. Peki dedim sor bakalım, — Bayım, o gün arkadaşlar rınla akçeni ararken sen, bu adamlar ne de olsa bir ırgaddır. Paramı aşıran bu — adamlardır, * diyordun bu kulağıma - çalındı. Biraz ileride sizin gibi giyinmiş baylar oturuyordu. Niye onlar- dan işkillenmedin de bizden iş- killendin? Tanrını seversen sak- lama. Keleledim, demeliydim? O: — Bizim gibi okuma, yazma bilmeyen ırgadlar ille kötü "mü oluyorlar ki.. Diyordua, Sustum ve öfkesinin geçmesini bekledim. O yatışacağına büsbütün coş- muştu ; — Savaş çağlarında bu yurdu, bizim gibi urgad, rençber, okuyub yazma bilmeyen' sayısız Anadolu çocuğuna bırakıyorsunuz. Sonra kaygusuz kazancınıza bakıyorsu- nuz, bize beklettiğiniz akça, can, ev, yurdun onuru senin düşürdü- ğgün akçadan daha mı değer sizdir ?.. Durdu. Gözleri benden karşı- hk bekliyordu. Çok sıkılmıştım. O elini uzattı. Masamın üstüne tiksine tiksine içi dolu akçalığımı koydu. Başımı kaldırdım o uzak- laşmıştı. Arkasından koşmak, bu temiz Türk çocuğunn bağrımın üstünde sıkmak, onu kırdığım için yüzünü, gözünü öpmek isti- yordum Ne zazık ki onu, bir daha hiç, hiç bulamadım. yutkundum. Ne HOLANTSE BANK - UNİ N. V. 415 Kânunusani 935 tarihinden itibaren gişelerile kasa irelerini Pazardan maada hergün aşağıdaki saatlerde açık bulunduracağını muhterem müşterilerine ilân ile kesbi şeref eyler. Galatadaki gişelerimiz : Saat 9 dan 16 ya kadar, Istanbul şubesindeki gişelerimiz: Saat 9 1/2 tan 16 ya kadar, Galatadaki kasa dairemiz Pazar günleri aşağıdaki : Saat 9 dan 17,55 e kadar. saatlerde açık bulunacaktır 1 Galatadaki gişelerimiz ve kasa dairemiz : Saat 9 dan 12 ve kadar, Istanbul şubesindeki gişelerimiz : Saat 9 1/2 tan 12 ye kadar.