— SON POSTA YEilâl -ve- Zambaki Büyük Tariht Roman Muhariri: A. R. No 130 Sefalet Manzarası.. Antuvan, Açlıktan Kadid Hale Gelen Atına Binince, Zavallı Hayvan Olduğu Yere Yığıldı, Kaldı.. Sizi ve güzel ülkenizi en büyük felâketten kurtarmak için, koca bir ordu iİle Macar payitahtına kadar gelen Türklere karşı niçin lâkayd — kaldığınızm — mânasını şimdi an'ıyorum. Bundan sonra, sizin — İsminizden bahsedildiğini duyacak olursam, ona, şu kelimeyi ilâve edeceğim: — Zavallı kıral.. Fransuva, — yerinden fırladı. Antovana — doğru bir adım attı... ©O onda, kapıların önündae kılıçlar parladı. Kuduran ve biribirine karışan sesler, korkunc akisler yaptı: — Öldürün.. — Gebertin.. — Alçak serserl... — Bu ne cüret... Birinci Fransuva, ellerini yu- karı kaldırdı. Boğuk bir sesle : — Efendiler, geri... Ona, par- mağının uücle kim dokunursa, derhal astırırım., Diye bağırdı. Kalkan kılıçların ucu, derhal yere çevrildi. Sesler, bir anda kesildi. Adım adım herkes geri çekildi. Bütün bu gürültü arasında vaziyetini hiç bozmıyan Antuvan, Kırala bir daha baktı. Onu se- lâmlamıya lüzum bile görmeden dimdik bir yürüyüşle kapıya doğru ilerlemiye baş!adı... Birinci Fran- suva, gözlerile onu kapıya ka- dar takib ettil. Darin derin içini çokti : — Ikbal ve şeref için etra- fıma toplanan.. Her biri parlak birer asılzade unvanı taşıyan bir sürü maiyetim olacağına; keşki, şöyle Bsadık birkaç — serseriye malik o'saydım. Ced. * Antuyan, koridoru dolduran ve ellerinde kılıçları parıldayan asıİzadelerin arasından o dimdik yürüyüşü ile geçerken herkes bi- raz daha geri çekiliyor.. Bütün gözler; - lime lime elbisesinin içinde, vücudunun derileri görü- nen - bu serseriyl takib ediyordu. Antuvan, sarayın kapısından çıkar çıkmaz alnına serin bir hava çarpdı. Biran durarak havaya bakdı, geniş bir nefes aldı. Kapı çavuşu, Antuvanın yanı- na yaklaşdı. Derin bir hörmetle selâmladı: — Muhterem asılzadem.. Her halde Kıral hazretlerine beni şi- küâyet etmed ğinizi ümid ederim. Dedi, Antuvan, teklifsizce elini çavuşun omzuna koyarak: — Aziz dostum! Sizi şikâyet etmed.ğime tamamen emin olabilir- siniz. Benim asılzadeliğime gelin- ce.. artık asılzadelikten İstifa ettim, Allaha ısmarladık, Cevabını — verdi... Çavuş bu sözlerden hiçbir şey anlamadı. Hafifce dudağını bükerek Antu- vanın arkasından baktı. Günlerden beri — açlıktan ve yorgunluktan kadid haline gelen Antuvanın atı, orada bağlı duru- yor; başıs yere doğru - eğmiş, derin derin düşünüyordu. Antı- van, —atının gemini halkadan çıkardı, Bir elile yelesinden tuta- rak özengiye bastı. Eğerin üstüne atlıyacaklı. Fakat zavallı hayvan * kadar halsiz ve mecalsizdiki, Antuvanın sikletine dayanamadı, Sağa, sola sallandı. gnı doğru kaydı. Burnu şiddetle yere çarptı. Bir anda sağına yattı. Bacaklarını gererek, öylece kaldı... Tabitdir ki Antuvan da yere yuvarlanmıştı. Oda tıbkı sadık hayvanı gibi günlerden beri yorgun ve açtı. Şim- di bunlara inzimam eden teessür de, onu büsbütün bitab berakmıştı. Dirseğine dayanarak kalkmak için davrandı. Fakat kalkamadı. Göz- | leri karardı, Başı, kaldırım taş'a- rına çarptı. Şövalyenin bu sadık At uşağı, kendi sessiz. ve sadık Aabıcın yanına upuzun uzancı. Kapıdaki muhafızlarden biri, bu bazin levhayı elile arkadaşla- rına gösterdi. Diğer biri, kaba bir kahkaha sa'ıwerdi. Üçüncü bir muhafız, birdenbire meseleyi | anlamıyarak : — No oluyor?.. Dedi. Kapı çavuşu, uzun br- yıklarını bükerek hepsine birden cevab verdi; — Ne olacak... Dünyadan bir deli eksildi. * Yine, Yer Yerinden Oynıyor Evet.. yine, yer yerinden oy- nıyor.. İki yüz bin kişilik aze- metli bir Türk ordusu, (Viyana) surları önüne doğru İlerliyordu. Fakat bu sefer bu ordu,-Türk- lerin sadece (Viyana valisi) deyib dudak büktükleri - Avusturya ve Almanya Kıralı Ferdinandın üze- rine yürümüyor; doğrudan doğ- ruya (Şarlken)e meydan okuya- rak onu, Viyana surları önünde bir meydan muharebesine davet ediyordu. Çünkü, Bu orduya isti- nad eden birinci Süleyman, Fer- dinandı kendisine bir düşman bile görmeye tenezzül etmiyor; yegâ- ne rakib addettiği (İspanya Kıralı ve Almanya - Avusturya - Maca- ristan Kıralı Şarlken) ile boy ölçmek İs'iyordu. (Şarlken)e, çok acı haberler gönderilmişti. Onun — kendisine (Pavi galibi), (Roma fatihi), (Bi- zans imparatorluğu — namzedi), (Kudüsü Şerifin sahibi müstakbeli) gibl unvanlar vermesile acı acı istihza edilmiş.. (Bu kadar tafra- furuşluk edenlerin, bir kere de Türklerin karşısında talini tecrübe etmesi lâzım gelir) denilmişti, Kıral Ferd.nand, - telâş içinde idi. Kardeşi Şarlkene haber gön- dermiş; gelip buradaki orduların başına geçmesini rica etmişti. Fakat Şarlken, bu ricaya cevab bile vermemişti. O sadece, Mad- riddeki sarayının ibadet odasına kapanmış.. Kendisini Türkün kılı- cından masun ve muhafaza etmesi için salibin önünde saatlerce diz çökerek Hazreti Mesihe - karşı mutadı olan dualara devam İle iktifa eylemişti. Bu vaziyetten bunalan Kıral Ferdinand, artık eski azamet'n- den vazgeçmiş.. (Kant Dölamberg) ile (Kont dö Nogarola) dan mü- rekkeb bir sefaret heyetini Türk ordusuna göndermiş.. Bazı müza- kerate girişmek istemişti. ( Arkası var ) Çocuk Esirgeme Kurumu- nun Çalışmaları Önümüzdeki cuma günü — saat onda Bakırköyünde Çocuk Esirgeme Kurumunun Doğum evine ald yeni p vyonun açı'ma resmil yapılacaktır. Dünya İktısat Haberleri 712.000,000 İşsize Iİş Bulmak İçin! Cümhur - reisi M. Ruzveltin Amerikada | devletcilik ökono- bin ni misini bırakacağı ir pldn | Solundaki beyana- hazırlandı | tına rağmen salâ- h.yettar — mahafilin — söylediğine göre riyaseticümhur müşavirleri on iki mi'yon işsize, İş çıkaracak yeni bir plân hazırlamışlardır. Bütün dünyanın istihsal fazla- lığından buhran — geçirciği şu sıralarda Amerikanın bu vaziyeti arttıracak olan böyle bir plâna taraftar — olamayacağı — düşünül- mektedir. Funula beraber, henlz tafslâtı ve sarfolunacak paranın kaynağı belli olmıyan bu plânla daha ziyade nafia işlerinin başa- rılacağı ve belki ynl zaman: da, mensucat, kâğıt, ayakkabı ve kiremid fabrikalarının tekrar çalıştırılacağı söylenmektedir. 4 Fransada yapılan İstat atiklere göre İşsizlik art- maktadır. ( 1932) ıili başında (248.154) — tam İşsiz adam varken (1934 ) başında bu miktar (332.926 ) ya çıkmıştır. Son Üç sene - yılın - teşrinsani aylarının son haftalarında yapı'an sayımlar bu noktadan açık bir fikir vermektedir : Tep Sani — Tam 1932 1933 1934 Resmi İstatistiklerin sayama- dığı ve kenarda kalmış - yarım işsiz'erle bu miktar daha büyük bir yekoıkı varmaktadır. Fransada işsizlik artıyor Romanya Ekim Bakanlığı ls- —— | tatik — Müdürlüğü (1934) yılı başın- Romanyanın MArra dan Kânunuevve- ihracatı lin ilk gününe ka- dar dışarıya yapılan meyva sa- tışını gösteren istatistikler hazır- lamıştır. Buna göre on bir ayda Romanya dışarıdan (17.803) ton meyva — göndermiştir. — Bunun (8.302) tonu elma ve armud; (7.109) tonu ceviz; (54) tonu taze ve (268) tonu kuru olmak Üzere erik; (2070) tonu da üzümdür. -— TAKVİM — Gün Çarşamba Kasım 31 2 2nci KÂNUN 935 56 Rum! 20 Lel Künum 1380 Bu Sütunda Hergün Yazan: Firdevs — İsmail HUKUK ARKADAŞI Kâtibi, avukat Bay | kendini görmek istiyen bir bay geldiğini haber verlace elindeki resmi çekmenin birine koydu, o sabah evden neş'esiz çıkmıştı. Yürüyerek yazıhanesine gelirken sokağın — kalabalığı onu biraz avundurdu. Yazıhanesinde bir sürü kâğıtlar arasından eline geçen beş sene evvel hukukun son 8- | mıfında İken çıkarılan bu resimde | genç güler yüz'ü bir kız da bulun- duğu için meydanda bırakmayı münasib görmedi. O neş'eli genç- ler grüpuna — kendi de dahildi. Hukukta beraber — okudukları o güzel kız ne samimi bir şekilde sokularak resmini çıkarmıştı! Ne şirin, ne samimi arkadaştı ol Sınıfın gençleri ateşli münakaşa- lara daldıkları zaman Bay İhsan onart — Sen sus -derdi- sen ruhu- muzu altüst eden — böyle ağır meseleleri anlıyamazsın. Siz kadın- ların bütün yaptıkları modaya uymak İçindir. Spor yaparsınız. Moda olduğu İçin. Okursunuz, bir erkek gibi çalışmıya kalkışır- sınız, moda olduğu için. Fakat bili- rim ki sizleri neden bu kadar çok okuturlar. Kucağınıza çocuğunuzu verdikleri dakikada her şey bit- miştir. Her birimiz avukat, belki meşhur muharrir, profesör olaca- ğgız. Sen, sen ne olacaksın? Her hangi — bir zevce! İşte, okadar. Halbuki o, bir çocuk saf'ye- tile dişlerini göstererek gülerken: — İmkânı yok beni kızdıra- mazsaınız ne isterseniz söyleyiniz! derdi. — Hayır, kızdırmak için söy- lemiyorum bu bir hakikat. Evet sen bu sakin tabiatinle bizlere olduğun gibi müstakbel zevcine de iyi bir arkadaş olabilirsin. Şahadetname — aldıkları gün Asude bütün sınıf arkadaşlarını çaya davet etti. Bay Ihsançok iyi hatırlıyordu: Ah, o gün — Asude salonu dolduran çiçekler arasında ertesi gün düğünü — olacak bir nişanlıya ne kadar benziyordu! O gün herkes gittikten — sonra onlar birar meyus ayrıldılar. Ikisi de söylemek iştediği bir şeye cesaret edemiyor gibi idi. Genç kızın halinde mahzun bir asabiyet, dudağının ucunda muztar.b bir çizgi vardı: Eiribirlerinit unutma- malarını, yine eski arkadaşlıkları- nin devamını arzu ettiğini söyler- ken sesi — derin bir hüzün ile titreyordu. Ihsanda — genç kıza karşı lâkayd değildi. Hatta onunla evlenmeyi memnuniyetle — kabul ederdi. Fakat fakir — bir ailenin oğlu olması her ümidini kırıyordu. Onlar uzun seneler biribirlerini görmediler. Avukat uzak mazisi- nin en küçük vak'alarını zihninde çanlandırmağa çalışırken, — içeri hiç tanmımadığı bir bay girdi: Kendini tanıttıktan sonra ziyaret sebebini anlanttı. Mühendis Bay Mehmed ismindeki bu adam, © beş senelik evlilik — hayatından sonra karısından ayrı'mak için Bay İhsanın yardımını istiyordu. — Beş sene evvel gayet na- zik, tahsil — ve terbiyesi yerinde güzel bir genç kızla tanıştım, Pek kısa bir zamanda bu kadın da hiç birşeyden memnun olma- mak tablati ârız oldk. Benim için değil, hayalinde yaşattığı bir erkek için İyi bir zevce ola- bileceğini anladığım — zaman ne yazık ki iki ay el evlenmiştik. Söylemek istediğinden pek fazla söylediğinin farkına vararak biraz durdu, — Söyleyiniz, söyleyiniz Bay Mehmed. — Evet onun bana gösterdiği muamele nezaket icabından başka bir şey değildi. Tam beş sene, bir gün gelib beni seveceğinl bek- ledim. Bana lâkayd olan zevcem hukukun son senesinden bahse- derken dalgın bir vecd ile söz söyleyişinden o günlerde doğan bir aşkın esiri olduğuna şüphe etmiye başladım. Bu şüphe günden güne fazlalaştı bütün benliğimi sardı, Daha fazla bu hayata tahammül edemiyeceğim artık ayrılmamız- dan — başka — yapacak — birşey kalmadı. * Ertesi gün avukatın yazihane- sine gık bir kadın geldi, Avukat elini uzatırken titrek bir sesle: — Avukat olduğun için değil eski bir mekteb arkadaşım oldu- ğun için geliyorum. Diye söze baş'adı, Bay Mehmedin size gel« diğini — haber aldım. Kimbilir benim aleybimde neler — anlattı. şimdi de beni dinlemek İstermisin? Kim ne isterse — söylesin fakat sen hakikati bilmelisin. Ve... Evlenmelerinin bikâye. sini anlattı. Hukuktan çıktığından hemen bir ay sonra Asudenin babası fabrikasını kapatmış, yanına mü- him bir miktar para k ecnebi bir kadınla — Avrupaya kaçmış. Asude — ve annesi pek müşkül v te düşmüşler borçlular — et- raflarını sarmış, babası okadar borç bırakmış ki bütün emlâkleri satıldığı halde borçları ödeyeme- miş. İşte tam o esnada mühendis Bay Mehmed Asudeye — talib olmuş. — Bü teklifi annem, vaziye- timizin düzelmesi için bir mucize telâkki etti. Eğer —ben yalnız olsaydım Bay Mehmedin teklifini derhal reddederdim. — Annemin arzusu Üzerine evlendik mes'ud olmadım. Bazı kaba hareketlerile günden güne — ondan büsbütün soğudum. Genç kadın yaşla örtülmüş iri yeşil gözlerini avukata kaldırdı, yalvaran bir seslej: — Niçin bir defa bile evimize gelmedin? Her söylediğini yapa- cak kadar sana emniyetim vardı. — Affet benl Asude, geleme- dim, çünkü fakirdim. Vaziyetimi düzeltmek için kaybedecek vak- tim yoktu., Ancak zengin oldu- ğum zaman sana lâyik bir hayat arkadaşı olabileceğimi düşünüyor- dum. Sonra evlendiğini İşittim. Genç kadının gözleri eski bir aşkın ışığile parladı. İşte çimdi ıstırab çektikçe, rahat ve teselliye muhtaç olduğumu öğrendin.. der gibi avukatın yüzüne baktı. Zeki avukat karşısndaki kadının dü- şüncelerini anlamıştı. * Şimdi de., diyecekti, fakat eski hatıraların agırlığıla gömülk- dükleri sessizlik içinde duvarda ası'ı saat yedi defa vurdu: Genç kadının beyninde öten yedi ağır darbe, —avukata ise çiçeklerle süslü masa başında' onu bekliyen karısını ve çocuklarını hatırlatan yedi yavaş darbe.. Avukatın dü- şüncesini anladığı İçin mi? Yoksa (Dev.mt 11 inel yüzde )