Dünya Haâdiseleri Rekabetten Korkmıyan Bir Bakkal Dükkânı Meşhur Fransız tarihcisi Hano- tauks Parix üni- versitesinde kon- ferans — verirken, buhranın öaüne geçmek için her Fransızın elinden geldiği kadar fazla para barcelmesi, seyahate çıkması, gezib dolaşması lüzumun- dan bal sediyordu. Bir aralık Fransız müstame- relerinin Fransız devletine getir- lâzım gelen paranın da ra çıkabileceğini 1ö;ledi, iHerkes — dinlerken — locaların birinden bir ses yükseldi. — Hayır! olamaz! Ve Hanotaux ©o zaman konfa- ransını birakarak - itiraz edenle münakaşaya g ve bu münakaşa esnas'nda öğrenildi ki, Fransız tarihe'si de yaşının fazla- lığına rağınen çok gezib dolaş- mış, hattâ Afrikanın ortasına kadar gilmiş ve orada yalnız olduğu için rekabetten korkma:- yan bir bakkal dükkânı bulmuştur. Bu bakkal dükkânının çöl ortasında yıllık alışverişi ne olsa beyenirsiniz ? Fransz tarihcisi; — 180 milyon frank, diyordu. Dinleleyen adam bağırdı: — Serab görmüş olacaksınız. karşılaştığınız bakkal ( Benoi )nın Atlantit — ismindeki romanında olmasın? Hatip bukadar Inanmamazlık karşısında musahabesinden var- geçmiştir. mesi mil D . P.ırll'rı resmi tiyatrolarında koltuk fiatlarının nisbeten ucuz olmasına mu- kabil, hususi — ti- yıho[iırı, bilhııı._ lgili — tiyatroları başladı ş:nglnnnı yyınaqiı- mıyacak — derecede — bahalıydı, Güdan 90 franga kadar çıkıyordu. Geçenlerde — neşredilen — bir İstatistikten —anlaşıldığına — göre Fransız tiyatroları son dört sene içinde fiatlarını tedrici bir surette indirmişlerdir. Bugün çalgılı bir tiyatroda bir buçuk Türk lirasına pek iyi yerler bulunmaktadır. Fransız ti- atrolarında ucuzluk * Çek hükümetl komşularının Çekoslovak- ?:"";m'f' ııı-i;. faa- ilyet e Bla ynda' eskeri myaınıııı bakarak hizmet ulusal — emniyetini arlırmak için bazı tedbirler almıştır. Bu tedbirlerin başında askerlik müddetinin bir buçuk seneden iki seneye çıkarılması vardır. Mamalih bu kararın şimdi «silâh a'tında bulunan — askere — şümulü olup olmadığı belli değildir. I — Garetenin esar yarısila Bir sütunun ikl satırı bir (santim) sayıtır. 2ee Sayfasnına göre bir santi- min ilân fiatı şunlardır: sayfa ( sayla | sayla |sayla | Diğer| Son [' * S | yearler| sayla 400 / 2580200 | 100 | 60 30 | (Kış. | Krş. | Kra. | Kış. | Krş. | Kış. Ü 3 — Bir sentimde — vasati (8) kelime — vardır. Ü s—nce ve kalın yazılar y tulacakları yere — göre santimle ölçülür, S POSTA ——— 'l'ar Müsahae Kör Mü, Değil Mi? Musa Çelebi, Ev landırmak İs Artık hiç bir şey düşündüğü yoktu. şarab — ve aşk arıyordu Yıldırımın oğulları, babalarının ölümünden ve Aksak Timurun şarka doğru çekilmesinden sonra post kavgasına — tutuşmuşlardı. Saltanat hakkı, yaşça — büyük olmak haysiyetile Emir Süleyma- nın idi, Evrenos Bey Başta olmak üzere bütün devlet uluları bu hakkı tanımışlardı. Hatta Avru- palı devletler de onun hükümdar- lığını — tabil bularak — kendisile muahedeler İmzalamışlardı. Lâkin küçük kardeşleri, bik hassa Anadolada, ayri bir hükü- met kurmak ve mümkün olursa büyük — biraderlerini — gidermek kaygusunu güdüyorlardı. Bu su- retle kanlı ve pek karışık bir boğuşma başlamıştı. Emir Süleyman, çok yakışıklı ve çok cesur - bir delikanlı — idi. Eli açıktu Bol para sarfetmeyi severdi. Hergün bir köle azad etmeyi adet edinmişti, fakat Edirnede saltanat sürmeye baş- ladıktan sonra bütün bu iyi huy- larını bıraktı, gece ve güzdüz İşret etmeye, vurpatlasın çal oy- nasın şeklinde yaşamaya koyuldu. Artık hiç bir şey düçündüğü yoktu. Yalnız şarab, saz ve aşk arıyordu. Kendisile dost geçiszen Bizans İmparatoru elçiler gönde- rerek “biraz kendine gelmesini, vazife ve haysiyet bislerine kıy- met vermesini,, rica etti, din'ete- medi. Gecelerini derin ve kara bir sarhoşluk içinde geçiriyordu, gündüzlerini uykuya tahsis edi- yordu. Bir gün açık bir crdugühta sızgın olarak uyuüyordu, çacdırlar arasında bir geyik pe,ca oldu ve onu kovalamıya, yakalamak istemeye kalkışanların — patırtısı bir. gürültü hal'ni aldı, Emir Süleyman da yatağında gözlerini açtı, sordu : — Bu gürültü ne? Adamları bir geyik yüzünden bu patırdının çıktığını an attılar. O vakit şöyle bir gerindi: — Gidin, bakın, dedi, onun boynuzlarıırda bir şarab şişesi asılı ise bana haber verin. Ken- ni hemen tutayım va şişeyi alayım. İşte işret ve sefahat yüzünden her iyi duyguya kapısını kapamış olan bu genc emirin şu gafetin- den kardeşi Musa çelebi istifade etti ve birgün Edirnenin önünde Yalnız ordusile boy gösteri verdi,Mihal oğlu, tehlikenin eşiğe b geldiğini görünce koştu, Emir — Süleymana haber verdi, ordunun başına geç- mesini rica etti. Ö yine sarhoştu. Mihal oğlu Mehmed beyi sert sözlerle yanından kovdu ve yerin- den kıpırdamadı, Aynı ihtarı bu sefer, Evrenos Bey yaptı. Emir Süleyman, yine aldırmadı, iri bir kadeh şarap yuvarlıyarak ihtiyar kumandanla istihzaya girişti. — Bunacin galiba, dedi, ne söylediğini bilmiyorsun. Musa, kim oluyor ki benden taht alabilsin? Yeniçeri Ağası Hasanın onu harekete geçirmek için yaptığı teşebbüs, daha çirkin bir netice verdi. Emir Süleyman, biraz sertçe konuşan ocak reisinin ustura - ile sakalını traş ettirdi, sokağa at- tırdı. Şimdi bütün kumandanlar, kendilerine uyan askerleri alarak Musa çelebinin cephesine geçiyor- lardı ve Emir Süleymanı sâkile- rile, sazendelerile, dalkavuklarile yalnız bırakıyorlardı. Sarhoş hükümdar, kardeşinin kendini yakalamak Üzere bulun- duğunu pek geç anladı, muka- göTvETEAMSAM A SAEREsENLEN! eeescan LA KDDT Son Pta Laki Zabtiye, Çatalçeşme tokağı, 25 İSTANBUL orcnümn Gazetemizde — çıkan Ve resimlerin bütün hakları Mmahfuz ve gazetemize aittir. ABOÖNE FiATLARI Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 25 kurüştur. Golen evrak geri verilmez. : Hünlardan mos'uliyet alınmaz, Ce için mektuplara 10 kuru; v pul ih"ıvuıph“nmdır. ei Posta kutusu: T4l Ltanbul Yelgraf 1Soopostâ 'Telefon :20203 -Areno/s Beyi Ceza- a. tiyordu vemet imkânı kalmadığını da çö- rerek aklını başına aldı, Lâkin yapılacak tek birşey vard. Kaç- mak!.. O da kendine candan bel bağlayan üç beş kişi ile hemen atlandı, Edirneden uzaklaştı, İs- tanbula çıkmak emelile at koş- koşturmaya koyuldu. Toğuncu (yahut Döküncü) kö- yü türkmenleri Emir Süleymandan çok zulüm görmüşlerdi. O, çala ka- mçı bu köy önünden geçerkea beş kardeşten terekküb eden bir kü- me, kendisinin önüne çıktı. Belki şu kaçışla eğlenmek istiyorlardı. Fakat Emtir Süleyman bir taarruza uğrayacağını — sanarak — Ürktü, hemen yayına el attı ve okla beş kardeşten ikisini öldürdü.Öbürleri, ölüm nöbetinin kendi'erine gelmek üzere olduğunu sezerek ve kar- deşlerinin öldürülmesinden de he- yecanlanarak mukabele ettiler, Emir Süleymanı okla vurub attan düşürdüler ve Üzerine saldırıb başını kestiler, Bu suretle Edirne tahtı ve Rumeli hükümeti Musa çelebiye geçmiş oluyordu. O llk iş olmak üzere Emir Süleymana yıllarca sadakat gösteren, hizmet eden beyleri huzuruna çağırmış ve on- lardan sadakat yemini almıya ça- lışmıştı. Edirneye davet olunan ünlü ve kudretli beylerin hemen hepsi yeni hükümdarın bu dave- tine icabet etmişlerdi, saraya ge- mişlerdi. Fakat ihtiyar Evrenos Bey, Osmanlı tahtı etrafında dö- nen kanlı kavgalardan artık uzak kalmayı kararlaştırmış bulunuyor- du. Daha doğrusu, pek kolaylıkla Edirneyi ele geçiren Mesa çelebi- nin de Emir Süleyman gibi ahlâk- sız çıkacağını tahmin ile inzivaya çekilmeyi münasib görüyordu. Bu sebeble itizar etti, hastalığını ve ihtiyarlığını ileri sürdü, oturmak- ta olduğu Vardar yenicesinden ayrılmadı. Musâ Çelebi, bir daha ve bir daha haber gönderdi. Evrenos Bey « Gözüm görmüyor, nasıl geleyim » cevabını verdi. Bunun üzerine Musâ, kızdı. « Ya gelirsin, ya getiririm » dedi. Ihtiyar ku- mandan, taht yüzünden Türkün Türkü boğazlamasmı yetmiyormuş gibi birde kendi yüzünden çarpış- malar, boğuşmalar başlamasını istemedi, kalktı, Edirneye geldi. Musâ Çelebi, Rumelinin hakiki fatihlerinden — biri olan ihtiyar Evrenosu, cezalandırmak İstiyordu. Birinci könun 11 Kari Mektupları ı Bir Samsunlu Okuyucunun Yazdıkları Geçen seneki fırtınada harab olan Gazi parkı iskelesi tamlf edilmiştir. Bu iskele tüccarın İşin€ yaramaz, çünkü yalnız tenezzül için kullanılıyor. Ayni - fırtınadt harab olan merkez tütün iskelesi tamir edilmiştir. Tüccarın en - İşine yarayan iskele budur. Bankalar arasındaki belediye* nin ikl arsası vardır bu arsalarıfi posta — ve telgraf müdüriyetine satılmış olduğunu işittik. Fakat burada henüz inşaata başlanma” mıştır. Bağdat caddesinden spof sahasına parke taşı ile yol yapılmış değildir. Yazıntoz toprak, kışın d& çamur ve su birikintilerinden ge çılmez bir hale gelmiştir. Yeni belediye reisimizin bütüt bu eksikleri tamamlıyacağı vadı herkesle beraber beni de sevin: dirdi. Samsunda Kadir Alemdar zade Tabir Konan Kurtuluş döşemeci #sokağında H. Kanun bir şehirde, bir köy veya bir kasabada iki ayrı ailenin oyni soyadını. glmasını menet- mektedir. Alınan ad, ilk alan ve ilk tesçil edilen aile veya adamâ aittir. Bu işi İleride mahkemeler halledeceklerdir. Böyle başkaları nin alıp ilân ettirdikleri İsimleri almak doğru değildir. Soyadları« mın muhakkak bir manası olma” sına da lüzum yoktur, * azmirden İsmet imzalı mektup #a« hibine: İstanbulda Posta Başmüdür- lüğüne hâdiseyi eyico anlatarak bir istida ile müracaat ediniz, müvezzlin İsmini size bildirirler efendim. gaçeraraereEEeeREEEReeaRReE EeeEReEnEa Bunun İçin bir tedbir düşündü, onun yalanını meydana çıkarmayi ve bahane ile başına bir çorap örmeyi tasarladı. Evrenos, gözünün kör olduğunu söylemişti, Vardar yenicesinden gelmeyişini o Özre istinad ettirmişti. Şimdi Musa çelebi, onun kör olmadığını İsbat edecekti. Işte bu fikirle ihtiyar kuman: dana sarayda bir ziyafet çekti, mükemmel suretta kör taklidi yapan misafirin önüne kebab halinde beş on kurbağa koydurdu. Evrenos, yine görmüyor gibi dav- ranıyordu. Musa çelebi, gülerek emir verdi: — Önünüzde tabakla kebab var, Yesenizel.. Evrenosun kurbağalardan iğ« renerek geri çekileceğini, bu suretle sahte körlüğün meydana çıka- cağını umuyordu. Fakat - ihtiyar kumandan, hiç aldirış etmedi, el yordamile buluyormuş gibi dav- ranarak tabaktaki kurbağaları birer birer a'dı ve küçük bir tiksinti göstermeden yedi. j Musa Çelebinin canı sıkılmışti. Ihtiyara bulantı vermekle olsun hınç almak isteci : j — Afiyet olsun, dedi yediğir niz kurbağa idi. Ihtiyar, sükünetle cevab verdi. — Hükümdar sofrasında kur* bağa, balık tadı verir. Musanın kör olduğuna — inan* dığı bu ihtiyar gözler, ikl senö sonra onun kesilmiş başını sey“ rediyordul.. ' M. T