___'0 _Bîrncı kânun öreeesa eT A y AAA AAA SA LA AAA < İki Palabiyık hamal — ob Muştu. Bir gün bir yük kaldırmak icap etti. $.rada,.. Hokkabaz — Efendiler, bakı- Diz, şapkanın İçine atlığım para- Y, şu küçük çocuğun cebinden sıkaracağım. z Çocuk — Şoy, baba, biraz evvel yerdiğin para cebimden düşmü, areren çerenesense e raL eAALaLEDESEALArmeKAsaSEErunE Fıkra Ders Afacanla babası oturmuş derse çalışıyorlardı. Babası sardu; — Şimdi hesab dersimize ba- kalım. Söyle bana, dört üç daha ae eder! — Yedi baba.. — Aferin oğlum. Ya beş iki daha., Afacan susuyordu. — Söylesene canım. Beş iki daha kaç eder. — Allah tetmez mi? Afacan gözlerini faltaşı gibi tçarak hayretle babasına baktı. 'Onra annesine döndü: — Anne ben artık babamdan ders öğrenemem, Baksana, bir dalda durmuyor. Biraz evvel dört ç daha yedi eder dedi. Biraz sonra beş ile ikinin de yedi etti- ğini söyledi. Hangisine inanayıml. Allah — yine yedi Oradan geçen - Sırığı çağırdı. Sırık çuvalı kak dırdı ve birdenbire... Çocuk Aklı — Baba, artık sen büyümiyecek misin?. — Hayır evlâdım, neden sordun?. Ahbap Çavuşlar Palabıyığın üsiüade br rakınca, zavallı — çuvalın altında kayboldu. MereAsA SAĞ AAASSS A aa Çopbıcak dir gu- ; hüyvanat bah- çesinden koskoca bir y. lan kurtulup kaçtı. everen seem Ve halkın korkulu leri önünde gidip aa sessa AAA AA AAA ASA ada Hayvanlar Konuşuyor!.. Tufan zamanınua — Ah, bu dağ olmasavdı, Nuhun gemisi batar, biz de in- sanlardan kurtulurduk !.. Oburlar Cingözle babası dehşetli obur- dular. Birgün bir yere yemeğe davet edildiler. Ortaya nefis bir hindi dolması geldi. Baba sğul atıştırmıya başladılar. Fakat Cin- göz bir lokma hindiden alıyor, sonra bir yudum su içiyordu. Ba- bası kızdı yemekten sonra Cin- göze bir tokat attı: — Aptal, dedi. Böyle yemeği sen bir daha nereden bulacaksın? Neden bir yudum su alıp, bir lokma yemek yiyordunl. — Babacığım, böyle yapınca yediğim yemekleri, iştiğim sular bastırıyor, senden çok yiyordum. Babası yine kızdı: — Öyle ise bunu bana niye haber vermedin!.. Diye Cingöze bir tokat daha attı. Cingözün Annesi Afacanla Cin- öz konuşuyor- lardı Cingöz de- di ki: « bonun bir filmine gittikl.. Afacan güldü: —Eyvah,desene ki baban yine bor- ca girecek? — Nâı:ıı? — Öyle ya, Greta Garbo na- sıl elbise giydise, annen de o çe- şidini yaptırmaya — Demek saçların artık hiç şıkııyuılş öylemi ?. hı,_ı—-.ı.ı._ —Ah kardeş ah, bizim sütleri mize su karışıtırıyorlar da, be- timizi bereketimizi tüketiyorlar. Düşüne düşüne sütüm kaçtı .. Afacan — Baba, bu adam niçin alttan geçmiyor da, üstten atlıyor ?. Düşün — Evime birkaç kişiyi davet deceğim — acaba — mektupla mı çağırsam telgrafla mı? — Onu düşünme, geldikten sonra gitmek İstemerlerse, tokatla —Köpeğiniz fena değil amma, biraz kulal küçük. Hırsız filân 'geldiği zaman eyi duymiyacak |.. — Ben sana söylemiştim. Bu çiçekler sahte çiçekler!.. Artık insanların içinde durmamalı, çi- kleri bi Bombardıman Afacan bahçede büyük bir ağaca çıktı. Yanında bir sepet vardı ve içini patatesle doldur- muştu. Bekledi. Bu aralık Cingöz bahçe kapısından girip ağaca yaklaşırken — patatesleri - biribiri ardısıra atmağa beşladı. Patates- ler boyuna Cingözün — başına, sırtına, omuzlarına geliyor, zavallı avaz avaz bağırıyordu. Bu sırada feryadı işiten Afacanın annesi pencereye koştu: — Hişt, ne yapıyorsun orada, deli misin sen?.. Afaca hızla bir patates ata- rak cevap verdi: — Tayyare bumbardımanı o- yunu oynuyorum anneciğiml. mı kovacağım tekmeyle mi diye düşün! Birl.. Kil.. Afacan — bir eve misafir git- mişti. Bu ev yüz- başılardan biri- nin evi idi. Yüz- başının — küçük bir çocuğu vardı. Babası gibi sert sert, askor — gibi yürüyor, asker gibi selâm veriyordu, Afacan bir ara- hık çocuğa sordu: Eh, sen sa- yı saymasını b- liyor mısın? Çocuk hazırol vaziyeti aldı: — Elbette bi- İlrim. Mım sayayım; —" Kil..,, “Birl, Kil., -??12 bacağın kundura mağa- vereELELELAARAAARAARAAAAAAAAAA LA RAAAE Bnlunmaz Fırsat Gird.. Fakat bıraz son- ra Çöpbacak bir ilân ya- pıştirdi. — Çünkü — yılanı içeride öldürmüştü. Ö- | P- Bir Yaramazlık Afacan — (Düdüğü hızla öt- Kurban Afacanın büyük annesi biır mosal anlatıyordu: — Hazreti Ibrahimin çocuğu olmuyordu. Tanrıya dua etti: “Ba- na bir erkek çocuk verirsen, sa- na kurban edeceğimi,, Dedi, Tan- rı bir sene sonra İsmail isminde bir çocuk verdi. Nihayet kurban zamanı geldi, İsmaili bir taşa ya- tırdı ve bıçağı boğazına — sürttü. Bıçak kesmedi ve gökten bir koç Indi, eğer o koç inmeseydi, şimdi kurban olarak biz sizi kesecektikl. Afacan sordu: — Her kurban bayramı mı büyük anne? — Evet oğlum. — Ne güzel.. gelecek kurban bayramında kardeşimi keserdik te, et parası vermekten kurtulurduk. Hem onun her tarafı etlil.. Döndü!.. Afacanla Cingöz konuşuyor- lardı: — Senin annenin annesi var değil mi Afacan? — Var. — Baban ona ne diyor? — Kaynanam, diyor. Cingöı biraz düşündü: — u&un babam gördüm, çok müteessirdi: Bastığı yeri görmü« yordu. Acaba anneannen — Bur« saya gitti diye mi üzülüyor?.. — Hayır, gid'p döndü diyel.; Çocuk Aklı — Ah, benim babam da böyle olsa Idi.. - — Ne tokat, ne de tekme yerdim!.. SÜa