Muharriri: A. R. No.: 108 Kapalı Pencereler.. 10- 12 - 934 Şövalye, Köşkî'in Merdivenlerini Çıkâı;en Bir Köpek Havladı, Kalın Bir Çıngırak Çaldı.. Bir — tarafı, Fondinin fev- kalâde Iâtif manzaralı gölüne dayanan bu küçük şato, derin bir sükünet İçinde idi. Şövalye, bah« genin yarı açık duran demir par- maklıklı kapısından gererek iki tarafı çınarlı yoldan ilerledi. Sım- sıkı kapalı olan şatonun pencere- lerinden hiçbir hayat eseri görülk- memekte idi. Bu hal, Şövalyenin bayretini celbetti. Şu anda Şövak yenin dımağında birçok hatıralar canlanıyor; vaktile burada, aşk ve hayal içinde geçirdiği günleri hatırlıyordu. Köşkün — kapısının merdivenlerini çıkarken, küçük bir köpek halayarak kaçtı. Şövak yevin eli, çıngırağın pirinç halka- sına uzandı. İçeride, kalın bir çan Besi, uzun akisler yaptı. Kapıya Coğru sürüklene sürüklene gelen bir ayak sesi işitildi. Ağır ağır kapının arkasındaki sürgü çekildi. Kapı, aralık edildi. j boylu, kambur, buruşuk üzlü bir ihtiyar, çipil gözlerile Eövıly:nhı gözlerine bakarakı — Kimi aradınız, Mösyö, D>di... Şövalyenin yüzünden Bgearib bir tebessüm geçti: — Beni — tanıyamadınız baba Karlo?. Cevabını verdi. Baba Karlo, dikkatle Şövalye- hin yüzüne baktı. Ve sonra, elle- in! havaya kaldırarakı — Ah, beni affediniz, —aziz Şövelyam... İhtiyarlık artık bende afza bırakmadı. Eğer - o tatlı ı'Pıdııîxl duymasaydım, emin olu- Huz ki tanıyamıyacaktım... Hey mı, ).ldl günler hey... Matmazelle şu | salkım ağaçları arasında başbaşa 'vererek oturduğunuz.. Tatlı tatlı konuştuğunuz daha hâlâ gözleri- min Önünde... E, niçin burada konuşuyoruz, bilmem ki... Buyur- sanıza İçeri... Vakın şatoda ben- den başka hiç kimseyl bulamı« “yacaksınız amma... | — Şövalye, birdenbire titremişti. “Şatoda, niçin kimse bulunmuyer» 'du?. Ölüm döşöğinde olduğuna 'dair kendisine mektup — yazan Cuvanna, ne olmuştu?.. Şimdi, bu derin sessizlik, şatoya bir matem evi hissi veriyordu. Baba Karlo, mütemadiyen sözüne devam ediyordu: ' —— Zannederim ki, sizl bekle- yen bir mektubu okur okumaz, memnun olacaksınız. Şövalye, iradesine güç hâkim olmaya çalışarak sordu: — Bir mektub mu?.. — Evet, Şövalyem.. Sizin için birakılmış bir mektub. Tam bir aydanberi sizi bekleyen bir mek- tup... Kaybolmasın diye onu bü- yük bir dikkatle saklıyoram. — Bu mektub kimin tarafın- dan, Baba Karlo?.. — Bizzat, Matmazel Cuvanna tarafından... Şövülye, geniş bir nefes aldı. Demek ki Cuvanna sağdı. — Pek iyi, Baba karlo.. Mat- mazel Cuvanna benim geleceğimi me biliyordu. Baba Karlonun dudaklarında şeytanca bir tebesslim yayıldı. Başını iki tarafa salladı: — Ah gençlik, ah.. Şimdi de beni İmtihana mi çekiyorsunuz; aziz. Şövalye.. Aranızda geçen şeylerin hepsini — ben bilebilir miyim. İhtimal ki verilmiş bir sözünüz vardı... Yalnız ben şu kadarını hissettim ki, matmazel sizin geleceğinizi muhakkak ad- detmiyordu. Bunu, bir ihtimal dahilinde görüyordu. Bunu neden anlacım, biliyor musunuz? — Söylersen çok —memnun olurum, Baba Karlo, — Matmezel tam gideceği gün bana talimat verirken, bir iki defa, (şayet) kelimesini kul- landı.. Şayet Şövalye gelirse, bu mektubu verirsin.. Şayet Şövalye gelirse onu buraya misafir eder- sin. Onu, gene eski odasında yatırırsın. Yemeklerine ve şarap- larına dikkatle bakarsın; gibi bir- takım emirler verdi : — Fakat, Matmezel nereye gitti?.. — Ah öonu sormayınlı, ariz Şövalyem... Bilmem ki, hastalığın- dan haberiniz var mı?.. — Birar. — Bu hastalığı arttıkça arttı. Artık hiç birimizde ümit kalmadı, Bereket versin, Romadan gelen hekimler onu güçlükle tedavi ede- bildiler. Fakat buranın havası biraz fazlaca sert olduğu Için bir müddet Sicilyada yaşamasına lü- zum gösterdiler. Bilirsiniz ki eniş- tesi, madmazeli çok sever. Onun için derhal Mesinaya adam gön- derdi. Orada bir köşk tedarik etti. Bir aydanberi hep beraber oradalar. — Pekâlâ Baba Karlo.. Mek- tubu bana verir misin?, — Hay hay, muhterem Şöva- yem.. Siz, şatonun yabancısı de- ğgilsiniz.. Salona buyurunuz. Mek- tubu oraya getiririm. Baba Karlo, ayaklarını sürüye sürüye Uzaklaşırken; Şövalye de yavaş yavaş İçeri girdi. Şatonun içinde, hiç birşey değişmemişti. Ona — mazidekl — çılgın — aşkını fısıldıyan harşey, yerli yerinde idi. Üstü — gemerli — duvarlarla biribirine merbut salonlardan ge- çerken, büyük Orgun yanındaki ceviz koltuğu görür görmer, de- rin derin içini çekti. Cuvanna, bu Orgun önünde oturarak ağır ağır parçalar çalarken; o bu koltuğa gömülerek aşkının en mes'ut da- dakikalarını geçirmişti. Ah o mel- un papaz araya girmeseydi, hiç şüphesiz ki bu saedet ebediyen devam edecekti. Gözleri, birdenbire — duvara ilişti. Büyük ve gümüş bir çerçe- ve içinden kendine bakan (Mer- yem)in resmi, adeta kendisine acı- yor gibiydi. Hattâ, derin bir rah- mi şafkatle parlıyan sanki birer damla yaş titremekte idi. Şövalyanın vücadu, hafifce ürperdi. Derin derin içini çekerek: — Ne kadar talihsiz bir ada- Dedi. gözlerinde | Büyükler Gibi : — Bebeğin "yüzüne pudra mı sürüyorsun? Evet ğım da!. sokağa — çıkaraca- İtalyanlar Kambiyo İnhisarı Yaptılar Roma, 9 (A.A.) — Dün Itak bir kambiyo inhisarı ihdas edilmiştir. Bütün bankalar, ceml- etler ve mÜcsseseler- İtalyan olsun î!ılyıdı yerleşmiş bulunsun - ec- nebi memleketteki kredilerini ec- nebi memleketlerle yapılan mü- badelede milli enstitüsüne ferağ etmeye mecbur olacaklardır. Ital- yan tebası sene nihayetinden evvol ellerindekl bütün ecnebi eshaminın miktarını — bildirmek mecburiyetindedirler. Aksi takdirde para cezası verecekler ve adalara tehcir olunacaklardır. / Birinci kânun 10 | Habeş Hududunda Bir ( Baştarafı 1 inci yüzde ) Faşizm idaresi İktidar mevkine geldiği taman böyle iyl bir un- | surdan azami istifade edilebile- | ceğini düşünmüştü. Faşizm ida- resinin ilk Somaliye vali olarak gönderdiği adam, Kont dö Vecehidir. Bu zat 1924de vazifeye başlamıştır. O zaman İtalyan işgali sahil mıntakasına inhisar ediyar- du. Bu İtalyan kuvvetlerine yar- dımcı olarak ta Somalililerden top- lanmış bir takım başıbozuk kuv- vetler vardı. Bu zat bu başıbozuk kuvvetleri dağıttı. Yerlerine 400 kişilik muntazam silâhlı bir kuv- vet vücuda getirdi. Başlarınada binbaşı Camillo Becbis isminde Alp kıtaatına mensup bir zabit getirildi. Bu adam derhal işe ko- yuldu, Ve Hebeşistanı sıkı bir çenber İçine alacak şekilde ve Habeş hudud muhafızları ismi a- tında başları beyaz sarıklı mun- tazam taburlar vücuda getirdi. 1925 sonlarına doğru mitralyoz,ce- beltopu gibi mükemmel silâhlarla müce üç tabur vücude geti- rilmişti. Her tabura ayrıca deve sırtında taşınan top kuvvetleri ilâve edildi. 1926 da bu piyade taburlarının adedi altıya çıkarı- hyordu. Ayrıca iki tane zırhlı otomobil mitralyoz kıt'ası ilâve olunuyor, deve topçusu da yedi kıt'aya yükseltiliyordu. ğır topçu on alayı bulmuştu İtalya hükümeti ile bu kısımda Habeşistanın esaslı bir hudud çızgisi bulunmadığı esasına istinad ederek Habeşistan ile mütemadi- yen ihtilâf hâlinde idi. Hatta bir ara Somali arazisine komşu Miciyürten kabilesinin ita- l ı İtalyan Ordusu Var ;t;iıliğiııl ileri sürerek bu kabi- leye karşı bir tedip hareketi tertib etti ve bu suretle Somali kıtaatının — talim ve — terbiyesi ve silâhları da tecrübe edilmiş o'du. Somaliler Miciyürten ka- bilesini ibreti müessire olacak surette tedip ettiler. Somali as- kerlerinden Mehmed Bin Abdul- lahı Habeşi o kadar büyük ya- rarlık gösterdi ki, bu siyah müs- lümana yüzbaşı rütbesini verdiler Demek oluyor ki, Somali hw dudunda — İtalyanlarla Habeşiler arasında vukuagelen son hâdise Italyanın Habeşistan üzerinde öte- denberi iddia edegeldiği bir eme- lin tahakkukuna doğru atılmış bir adımın ifadesidir. Italya Habeşls- tanı almak istiyor, bunun için de nüfus — fazlalığını ileri sürüyor. Müstemleke ihtiyacından bahse- diyor ve başkaca Umum! Harbten diğerleri büyük lokmalar yuttuğu halde kendisine bir şey verilme- diğini söylüyor. Nitekim Fransa He İtalya arasında son ya makta olan —müzakerelerde de Rtalya Habeşistanı istemek sure- retile oraya hususi bir alâka gösteriy Hatta — Italyanın Fransa ile anlaşmak için Habe- şistanı istilâ hususunda Fransanın kendisine yardım etmesi lâzım geldiğini, ayrıca sahildeki Cibutl limanile Fransız Somalisini kon- disine vermesi lâzım — geldiğini ileri sürdüğü —Avrupa gazetele- rinde hergün görünmüş havdls- lerdendir. Binaenaleyh; Italya « Habeşle- tan silâhlı ihtilâfını işte bu ze- viyeden görmek lâzımdır. / Baba Karlo gecikmedi. Ayak- İarını sürüye sürüye geldi. Elin» deki mektubu, Şövalyeye ' verdi. Cem iç içe sarılmış ve mor renkli ipek bir kurdelâ ile sımsıkı bağ- lanmış olan parşumeni açtı. Oku- mıya başladı: Â ““BiRiİKTiREN , RAHAT-EDER ( Arkası var )