S- Ydi Ui TU Yunanlı Dostları- mız Nihayet Ha- kikati Anladılar Hoca ve papasların vazife ve ma- bedler haricinde din elbisesile geze- Miyeceklerine —dair Büyük — Millet clisinin kabul ettiği kanun, komşu “nanlatanda tesirli bazı neşriyatın Yapılmasına scbeb oldu. Dostumuz Unanlılar zannettiler ki bu — kanun, tanbulda geniş bir hürriyet havası içinde dini vazifelerile meşgul olan bul Papaslarını bedef tutayor, — hal- ki aradan geçen kısa zaman, bu tekil — telianın yanlışlığını — derhal Baş di ve anlattı ki dini kılık ka» ,.:':,"'_'" Türkiyo için yapılmış bir Bağı tbabi mucibesinden de — anlaşılar bığt üzere din ile dünya işlerini biri- ihden ayırd etmiş bir rejimin tabil Tarlarından biri dini kisveyi mabed- bart tahsin ve haşretmek ve mabed bi 'tinde umumi! ve müşterek medeni İ f kiyafet taşınmasını istemek, aykırı * tecavüzkâr bir hareket sanılma- Mak gerekti. İlk anların — sinirliliği Zeçer geçmez Yunanlı — dostlarımız taladılar vo gördüler ki ortada maksatla — yapılmış birşey Yoktur. Yapılan şey, Türk mömleke- v Mahsus, sadece Türkleri alâkadar S ve inkilâb bakımından ehem- Miyetli bir hâdisedir. Venizelosun Reşrettiği dostano bir. yazı da bü nihayet teyid etti. Şimdi komşu Ye dostlarımızın - kullandıkları lisanı İitmekle husust bir ü “ssediyoruz. Çünkü onl: Ozn dostluğunun, bu zevahirle Alikadar olmaktan daha çok yüksek Hayeler güttüğünü anlayor ve bizi vib ediyorlar. Bunu biz de muka- Delesiz bırakmıyacağız. — Süreyya M. Con Simon ) Kendisini Suçlu Göste- | tenleri Dava Edecekmiş K M bondra, 9 (A A.) — Amerika AÂyan inde silâh ticareti tahkikatı ya- Pilrken İngiltere H>riciyo Bakanı M. ü:- Simonun da bazı silâh fabrika- İNle alâkadar bulunduğu ileri sürül. Müştü, M. Con Simon bunu tekzib Hltiği gibi bu İddiada bulunanlar aley- * hakaret dava acağı da sa- “yor, Bu Iddizyı ileri sürenler, onun Asetinin Mmenfaatten — İlham aldı- #öylemişlerdi. Edebi Teirika —ğm Sevmediğine — 10 / 18 / 934 Macaristan Fransız Dış Bakanı Dedi Ki: “Hudud Taşları Yerinden Oynatılamaz,, Cenevre, 9( AA ) — Ulııd;r der- neği konseyinde #öz alan Fransız Hı.rielyı Bı’::ııl LıYnl.“:ınüyı faclasından — dolayı ugoslavyanın Macaristana kuııı yaptığı luı.ılırıwn esaslı olduğunu, Macar memurl uyanıklık ':nMııı—I. olduklarını, fakat Macaristanın yeniden (ı&'Ikıl yapmıya hakkı olduğunu söylemiştir. M. Laval, Yıçılıvyııı Öster. diği — soğuk anlılığın — çok — kiy- metli —olduğunu — söylemiş, Macar murahhasının muabedeleri değiştirmek lâzımgeldiği yolundakl sözlerine toca- sÖf etmiş ve deml, — Hududların — İşaret — taşlarını kim değiştirirse sulhu bozmuş olur. ide birde yapılan bu gibi siyast ğıııycdı ıo:oı"ııyıh hakarettir, sulh ir'n de bir teblikedir.,, Macar Muhtırası Cenevre, 9 (A.A.) — Macarlatanın Yugoslar muhtirasına — kargılığı dün A verilmiştir. Ka a O arbamil de melüneda, Yugoslav şikâyetinin sür'atle tetkikini istemekte ve Yugoslar delillerini ara- maktadır. Muhtra, bu delillerin bazıları önce bâlledilmiş meselelere ald ve diğerle- rinin de esaaıız olduğunu bildirerek li kk diyor Yankaputska kampında değil, bir çiftlikte oturan otuz kaırle kadar Yugoslav göçmeni nisan ayında bu dftliketi kar Imışlardır. K Bıun::ı an Framsada Marsilya sul- kastına iştirak suçu İle yakalaman üç kişi, Yugoslav iddiasının hi'âfına ola- rak arkadaşlarile birlikte koğulmuşlar we buna binsen Macar topraklarından cinayetlerini yapmak için Macar pasa- portile serkestçe ayrılmamışlardır. Parseviç, ilkbahardanberi gelmemiş ve binaemaleyh orada suikasti hazır- layamamıştır. Marsilya cinayetinin Macarlstanda tertib edilmediği ve katil Gorgicf'in Macaristanla biçbir vakit münasebeti olmadığı anlaşılmıştır. llııı!ı mukabil, suikad Yugoslavya» da gizli bir zorba kurumu tarafındun AÂAşık ? Bu şüphe, bu tereddüd, "l'mı::uı bütün cesaretini kırı- 4 Beyhan, cuma sabahı erken İ:::.,_ artık kalbindeki yara, ©N Uyanmıştı. Her cuma böyle N'- erken kalkmak mecburiyeti ayladığı halde, gün doğarken ğ'"“"'- tekrar uyumak İstiyor, Bözlerini zorla kapayor, fakat bir Uyüyamıyor. ve sağa sola - ı"*.dânüyor.nihıylt yataktan K 'l'l' kalkıyordu. Bat! balkı, —daha uykuda idi. o Han, —sırtında kombinezonla ada dolaştı. gerindi, esnedi. "Pî.d:?uş.:.' nereye g.d:lh ne M zlonga uzan lerinl Srrin nn Di abajöre göz! ğ kikalar geçti, ona bakmaktan Mk"“m mındaki paytak b Mmasanız ’ı':oriıdo kitaplar: Ok birini aldı. Bu, yarısına kadar kaydape. Fi EER hıgı.â ş yeri — açtı, mıya n kını daha fazla Ük"m“:ı:u'ıım"uıu" tmişti. Kab “—'d'u ateş, bütün mevcudiye- Bi yakıyordu. Fakat nasıl iliraf "'*-'tg! Bu itiraftaki zilleti, ğü takdi or Genç, bu ılllclı,l' .l:ıı-ııy!— Tazıydı; yalnız, sevdiği adamdan :ı'“.fi mukabele onu düşün- Ürüyordu. * Ya reddedilirse, soğuk kar- l L'ı:ı ulmıyacak ve ömrü oldukça ka- payacak, hattâ belki de onu öldü- ktil,» FoOİyhan, birden kulaklarında Türkânın kahkahasını duydu: — Sen ıııiı kıîhı romautik lnı-ıııı aN ıı.,Ğı.B;yıuau vehim içinde i da hakikaten Türkân Iv:hıışdâıyı bakındı ve Türkânın kahkahası kulaklarında bir daha Yalad u, eskiden bu - kadar attı. Bir :':,L_';ğ':f."’ uçradı. Gardrobun önünde durdu, ayaklarının ucuna basarak kalktı ve birden topuk- larını yere vurda, elile aynadaki aksine tokat işaretleri yapıyordu: — Nasılsınız, Beyhan Hanım... Romandaki — genç kız, sevdiği adama aşkımı itiraf etmeye kor- kuyor, değil mi?.. peki, daha sonra, ne yapacak? Romanı elin- den atarsın ha! Sonunu merak etmiyor!musun?.. ile yüzüne hafilçe vurdu: Macaristanın Milletler konseyinde murahhası N, Ekhard ear » Yugoslav anlaşamam bak- kında Cenevrenin az -ındı?vııld olan dünkü çalışmasına rağmen me- selenin ehommiyeti sebebile bir u7 Taşma yolu bulunacağını ummaktadır- lar, Amerikaya Göre Voşington, 9 (ALA.) — Siyamıl mahafil, Macar - Yugoslav hâdiseleri- ni Öözenle gütmektedir. Macaristanın Yugoslavya'dan ma- carların çıkarılmasını protesto - ettiği dvgu değildir. evyork, 9 (ALA.) — Kral Alek- sandır'ın katlinin. Amerikada karar- Taştırılmış — olduğuna — dalr — Macar murabhası tarafından Cenevrede ya- İ'M beyanatı Yugoslavya — elçiliği atiyetle tekzib etmektedir. Elçilik bu ifadenin: “*“katil hâdise- tinde Macaristanın suç ortaklığı bak- Budapeşte, 9 (A.A.) — Salâhi- yöttar mahafil, Mocaristanın Yugos- lavları, karşılık olmak Üzere Macas ristandan — sürdüğüne — dair — çıkan haberlerin doğru o'madığını bildirmiş bazı Yugoslav gazeteleri tarafından ortaya atılan bu haberlerin aaılsız olduğunu söylemiştir. — Al sana bir tokat, roman- H :İîvllk di ; lde '© oynadığı rolden memnun, güldü, aynaya yaklaştı, dudaklarını uzattı ve aynadı aksinin du: daklarından öptü: — Barıştık mı, küçük hanım? Gülüyordu. — Gardrobu - açtı, koları ve göğsü açık bir bülüz çıkardı, acele giyinmeye başladı: — Şifada —kimseler yoktur. Kalamışta'da, bir — tamdığa tesadüf edeceğim, şüpheli | Bir otobüse atlar, Göztepeye giderim, Behiceyi ulrım, ya Bostancıya, yahutta Suadiyeye gideriz. Sofayı süpüren bizmetçi kız, Beyhanın odasındaki ayak tıkır- tılarını, dolap, çekmece - açılıp kapanmalarını duymuştu, kapıya yavaşça vurdu : — Kalktınız mı, küçük havım? Beyban, seslendi : — Kalktım, Ayşe, gel! Ayşe, kopiyı üusülca — açarak içeriye şti. Beyhan sordu: - — Sıcak su var mı? Bana, hemen bir çay yapabilir misin ? Hizmetçi kız, Beyhanın yarı hazırlanmış — olduğunu — görünce Şaşırdı : — Sokağa w — çıkıyorsunuz, küçük hanım? — — Banyoya gideceğim. — Şimdi çayınızı hazırlarım. Ayşe, odadan çıktı; Beyhan, tuvaletini - tamamladı, çantesını bir. koltuğuna, şemsiyesini bir koltuğuna sıkıştırdı, aşağıya indi, Ayşe, daha mutbakta idi. Beyhan, bağırdı : — Ayşe, gidiyorum. Daha bekliyecek miyim ? — Şimdi, küçük hanım, şimdi! Yugoslavya İ Amerikada 400 Kişi Ce dlla eli ü çe r ae üeü zi ÜND S ürürr üDi ea çe ileeer l aa seşmaasmmn) ŞEkkeğeemamn H — ee eeeraiğlRl e ğindüeeaş Bit rrü eai eei l Hsl ni dlümü ee e t vit di n di a eai ei Ç v C eeei Yakalandı Nevyork, 9 (A.A.) — Federal hü- kümet memurlarının, uyuşturucu m>d- deler alım satımına nihıyet vermeğe matuf mesalsinin neticesi olarak, 400 kişi ve bu arada Şikagoda &, ve Bittaburgta da gene 8 çinli tevkif edilmiştir. Kleveland da aylarca süren araş- satıcıların, ileri !e müşteri olurlar. umudu ile, mekteb çocuklarına varıncaya kadar uyuştu- rucu maddeler satmak şenaatini İrti. kâb ettikleri meydana çıkmıştır. Fransız - Sovyet Anlaşması Moskova, 9 (A A.) — Fransız - Sov- yet uzlaşması kakkında mutaleada bulunan İsvestia diyor klı * Franuz ve sovyet hükümetlerinin Şark misakı için yapmakta oldukları mücadele Şarki Avrupada şulhun be- kasını teyit edecek gerantiler ihdasına matuftor. Bu itilâf, ikl hükümetin bu mıntakavi misakın tabakkuk - ettiril. mesi için Bütün kuvvetleri ile çalışa. caklarını natık bulunmaktadır. E İtk lâfname, Şark misakınının akdine muhalif olan bir takım memleketlerin entrikalarına ve Frensa ile Sovyet Rusyanın sulb için beraberce çalışma- larına engel olmak için yapılan teşebe büslere nihayet vermektedir. , Alman Casusluğu Mu? Varşova, 9 (ALA. ) — Kavnasdan öğrenildiğine göre, Tilsit yakınında Alman toprağı Üzerinde kurulan gizli bir radyo İletasyonu Litvanya devlet radyo postasını bormakta ve bilhassa Memel ahalisine propsganda yapmak- tadır. Soğuk Faclası Nevyork, 9 (ALA.) — Şiddetli se- guklar yüzünden 29 kişi ölmüştür. Ayşe, elinde küçük bir tepel ile aşağı sofaya girmişti. Küçük hanımın, bu kadar acele edişine, hizmetçi kız, taaccüb ediyordu. Beyhan, Ayşenin gözlerinde ve tavırlarında beliren bu taaccübü gürmemezliğe î”uy"d“' Ağı ya- na yana, çayı İçti ve Ayşeye: — Anneme söyle, belki öğle yemeğine gelmem. Dedi. Beyhan, sokağa çıkmca, Ayşe, kendi kendine gülüyordu: — Acaba, yine Sinan beylere mi uğrayacak? ğlvnellıl günde, böyle telâşeli idi. Hal'me kadından öğ- renirim. Banyoya gitseydi, hamam takımlarını da ılırî. Beyhan, arkasından söylenen- leri duymadığı için şendi, müste- rihdi. Babariye caddesini geçti, Altıyol ağııma — doğru — yürüdü. Vücudunda, bir kuş hafifliği du- yuyor, 'fcnu serçeler gibi ötüp sıçramak istiyordu. Sabah, ara sokaklar, caddeler tenha idi. Yalmız kara y:lğu. kayış suratlı çingene kundura boyacısının yayık nmarası, taze sabah güneşi altında henüz uyu- yan evlerin, bahçelerin sükünu, mıhııurlığıııh ır;mıııdı. zebirli bir Sıtma eği vızıldıyarak dolaş'yordu. : Beyhan, sokağa biraz erken çıkdığını anlamıştı. Fakat eve da dönemezdi; Altıyol ağzında otobüs beklemekten başka çare yoktu. Beyban, tahmininde aldanmıştı, Cuma olı için gelen otobüsler dolu idi. Genç kız, yavaş yavaş kızışmağa başlayan güneşe, nyak- ta durup tahammll edemezdi, bir puraşol çevirdi. Yolda, düşünüyordu : '| Gönül İşleri Okuyucularıma Cevaplarım.. Beyazıttan Bay Turgut soruyorr “Beni bıraktı, Üniversitelinin koluna takıldı. İntikam almak istiyorum, ne yapayım?,, Ne — yapacaksın — yavrum, karşılaştığını zaman başını dön- dürür, geçersin. Kadının en çok hoşlanacağı şey arkasından ta- bassür uyandırdığımı görmek, en kızacağı şey de lâkaydi ile kar- gılanmaktır. * Bay B. T. B. de dertli: *“Bir genç kızla sevişmiş, ni- şanlanmış, — evlenecekmiş, fakat bu arada “zalim felek,, bu gönül hikâyesini çekememiş, aralarını Aaçmış, soruyor: — Ne yapayım? — “Yapacağı şey barışmak- tır. Tabit fakat “zalim felek,, kimdir, ne şekle girmiş nasıl muvaffak olmuştur, anlatamıyor ki, söyliyeyim? * * Kars ,,tan NML K. imzasile bir mektub: — "On dört senenedenberi dul kalmış bir kadınım, bu müd- det zarfında birisini sevmek, ev- lenmek, yeni — bir hayat kurmak istedim, elimden — gelmedi, ne yapayım?,, — Bu okuyucumun derdine deva bulmak güçtür. Yanında olmak, muhitini tanımak, kendi- sini başgöz etmek lâmm, uzak- tan tavsiye ile halledilecek mesele değildir, * miyor, gösterdiği bir sebep ol mak gerek, söylemiyorsunuz - ki size fiklr. vereyim? TEYZE Nobel Mükâfatı Oslo, 9 (AA) — Bir gazeteya göre, Nobel sulh mükâfatı, Silâhsız. Janma Konferansı Reisi M. Hender-« sona vorilecektir. — Nereye - gittiğimi Ayşeye söylemediğime fena mı ettim acabal Beni bugün, arayanlar olur. Fakat kim arayacak? Celile, ağabeysile Adaya gideceklerini söyledi. Nu riye, nişanlısı ile, bermutat karşı- ya geçer... Gelse gelse Türkân gelir. Onun hazırlanıp ta Taksim- den Kadıköyüne gelmesi, öğleye, hattâ akşamadır. Hem gelecek olsaydı, hafta içinde söylerdi... Bidenbire, — ellerini biribirine vurarak bir çığlık kopardı: — Eyvah! Ne oldu? Diye arabacı telâşa düştü, baktı. Genç kız, arabacı- nin pos biyikli ağzımı açmış kor- kak korkak bakışına kahkaha ile gülüyor, gülüyordu. Arabacı, büsbütün şaşırmıştı: — No var, küçük hanım? Ne oldu? Beyhan, kesik kesik gülerek anlattı: — Banyoya gideceğim, ma- yomla borausumu almayı unüt- muşum! Bu sefer, arabacı da yılışık yılışık güldü: — İnsanlık hali, bu, olağan Aşlerden... Eh dönelim mi, küçük hanım? Beyhan, etrafına bakındı. Şo- seden asfalt caddeye çıkmışlardı: — Hayır! Dedi, Zaten bir ar- kadaşımı uğrayacağım, — ondan alırım. Arabacı, tevekkülle boynunu çarpıttı: ( Arkcası var ) Ö S R AA 5 eC