S GŞ G AA TOMBUL MİRASYEDİ Yazanı Sermet Muhtar İsimden Tıtremıştı aa No: 76 Tombul, İşittiği Konak ve kira ırıbılınnıı çoğu gitmiş, çayır piyasası ten- halaşmış, Bahrinin, Mumcu Ah- medin, Benli Hürmüzün, Altıpar- mak İfakatin, Kaymaktabağının kodamanları da ortadan kaybok: muştu, Kımıldamıyanlar arasında, yak nız Macuncudaki evin üç kupa- daki yosmaları kalmıştı. Yağlı kuyruğa — çattıklarını, turnayı gözünden — vuracaklarım kestirdikleri için, onlarda hare- ket eseri daha görülmüyor, istif- lerini bozmuyorlardı. Okadar çene yorduğu halde Tombula bir türlü meram anla- tamıyan, ( of, yanıyorum! ) 'deye iç çekip oflamaktan vaz geçire- miyen kâtip Raif, bir de başka bir ağız denemeğe kalkıştı. Kolunu kaldırıp — arasından fiskiyoe gibi tükürdükten sonra belini yana büktü. Karşıki kupa- ya dikkatli dikkatli — bir daha baktıktan sonra çenesini avucuna dayadı. — Bir dakika ses etme! de- yip gözlerini kapayarak düşünü- yor gibi yaptı. — Vay kafa vay, — dedi, tuz kabağı olmuş ta haberimiz yok, sağlam bunamışız... Ne düşünü- yorum biliyor musun? Bu Küçük- allı dediğim çiçek, meşhurlardan birinin dostuydu... Kimdi yarab- bim, kimdi? Tombul, helecan içinde: — Kâtip, meramını çakmı- yor değilim. Karıya abayı yakar cağım deye korkuyorsun; gözüm- den — düşürmek — içir mutlaka yine bir kıtır. atacaksın! diye Raifin Üstüne abanışer, ©, elin- deki sigarayı göstererek: " — Nah, şunun ateşine kör bakayım ki yalanım yek; bırak ta zihnimi topiayım, şu kaltağın ham- pasını bulayım! diyor, fesin! önüne yıkıp kafasını kaşıya kaşıya söy- leniyordu: — Küçük Allı'nın hampamıl.. Dilimin ucunda, bir türlü çıkara- mıyorum... Bundan evvelki Zaptiye Nazırı... Azh, — onuakisi — benli Hürmüzün Sidikli Eminesi idi.., Havlucubaşı Galip Bey desem, Galip Bey bu taraf zanparası değildir, Beyoğlucudur... Bedri Molla Bey diyeceğim amma o da değil, Molla, Şaşı Ferhundeyi tövbekâr etti idi... Tacettin Paşa zade, mirasyedi Muharrem Bey desem o hiç değil; herif Büyük Allı'nın kapatıyor... — Küçük Alinin dostul.. Allasen dur, kıpır« dama şimdi bulscağım, meşhur belâlılardan biriydi, biriydi amma lııı;i kahrolası... Derken Tombul: — Hay ağzını öpeyimi.. Küçük Allının hampası Arap Abdullahtı. Vehpi, sanki beynibâlâsına bir balyoz vurulmuş gibi, hemen ora- cığa apışıvermişti. Öyle bir tepe- den İnmeye uğramıştı ki (bu da yalan, bu da atmasyon!) Diyecek hali bile kalmamıştı. Arap Apdullahin ismini duyar duymaz dili tutulmuştu. O devirde, Arap Apdullah Istanbal içinde bir tane. Ondan Üstün kabadayı, ondan öte gözü pek, ondan baskın sayılı fırtına yok. Aksarayın Oniklleri denilen - VI - GA Tombulun etrafında sırnaşıklığa başlıyan Çingene karıları ve ayıcılar binbir sabıka geçirmiş, ipten ka- zıktan kurtulmuş, ortalığı susa durdurmuş haşeratılâ — yüflihanun elebaşısı. Vurduğu vurduk, kırdığı kir- dık, kestiği kestik. B Eı yumruğuna dayanan, bile- ğine güvenen İit güruhu, yok yere saldırmasını çeken, söğüt yaprağı bıçağını parlatan azılı takım, Arap Apdullah ismini işitince sıçan de- liği bir paraya. Arap Apdullah diyorsak zenci değil; ak arap, daha doğrusu a kürdün karışığı. ( Toplantı, Davetler ) Kadın Birliğinde İngilizce Dersleri Kadın Birliği umum! kâtipliğinden: Türk Kadın Biliğinde ingilizce ders- leri başlamıştır. Dersler meccani olup Çargamba günleri 4 ten 5e kuadar okunmaktadır. Kayt için hergün öğle- den sonra müracaat edilebilir. içki Aleyhtarları Türkiye içk! eleyhtarları gençler cemiyeti dün dördüncü yıllık kongre- sini yapmıştı. Evvelâ idare heyeti raporu okunmuş, rapora karşı bam gönçler wöz ulmışlar, sonra yeni idare heyet! seçilerek kongre dağılmıştır. -— TAKVİM :— Gt — CUMARTESİ Kasım 30 10 2 inci TEŞRİN 934 3 Herif, ya Diyarıbekirli, ya da Silrtli imiş. Evvelce pehlivanlığı da varmış. Sultan Aziz zamanında güreşirmiş. Bir vakitler, Zaptiyenin tulum- basında — tulumbacılık — yapmış, sonra relis olmuş... Günden güne işi azıtmış; kabadayılığı arttırmış; âdeta derebeyi kesilmiş. Aymnı zamanda da az binoğlu hin değil. Sırtı dayayacak, ken- dinl koruyacak nufuzlu kimselere karşı dalkavak mu dalkavuk, iş- güzar mı işgüzar.. ( Arkası var ) Yeni Neşriyat: Hatta — Her sayısında bir yenilik gösteren bu mebmmuanın bugünkü sayısı Peyami Safa Beyin çok güzel bir ya- zısile başlamaktadır. “Kitap öksüzleri,, başlığı taşıyan bu yazıda Peyami Safa Bey, irfan hayatımızın boşluğuna tejinih etmekte ve bu boşlağa bir çare ara- maktadır. » BANKA KOMERÇİYALE — iİTALYANA yesi Liret 700,000,000  w 580,000,000 Merkezi idare: MILANO İtalyanın UBELER Şehir dahitindeki acenteler: İstanbulda: Alslemciyan hanımda Tv:üf ,Tslz: 13;’60 dunda : İstiklâl eaddesi Telel »Kampiyo dairesi Borsada Telef. 1718. Mizm İZMİRDE Ş$UBE L ada Taksitle Satılık Emlâk Esas No, « Meksube 2 Nişantaşında Meşrutiyet mahallesinde Caddesinde 115 - 117 No.lu Selçuk Mevkiü ve Nev'i Teminat 4 Lira Harbiye 2000 apartımanı 137 metro murabbat bina yerini 90 metro bahçeyi havi ve biri zemin kat olmak üzere dört daireyi müştemildir. Büyükadada Yalı Mahallesinde Gülistan ve Çelebl Sokağında 28, 30, 32, 34, 36 ve 2 No-lı altında iki dükkânı Üstünde ikd kısına müfrez odaları müştemil kârgir bina. Bina 130 metro murabbaı tizerine mebnidir. Sarıyerde Reşit Bey ve Hüseyin Ef, Sokaklarında 1,3,5 5/t No.lı maabahçe iki kısımdan mürekkep ğ Hane, Sahası 175 metro murabbaıdır. Alt katta üç oda bir sofa, mutfak, kiler, halâ, banyoyu, Üst katta dört oda, bir sofa, bir mutfak, halâ ve banyoyu havidir. Yukarda yazılı emlâk bedelleri ilki peşin olmak üzere yedi senede ve sekiz taksitte ödenmek üzere açık artırma ile satılacaktır. Tafsilât için her gün, müzayedeye girmek için de 21 Teşrinisani 1934 Çarşamba günü saat onda Şubemize müracaat olunması. (567) Göz w Bugünün Meselelerinden | ündeki Bu Hileye Göz Yumulacak Mı ? ( Baştarafı 1 inel yüzde ) suyunun, Belediye — teşkilâtı çok geniş olan bir şehirde halka süt şeklinde yutturulması artık yetiş- mez mi? Kendisile süt derdi etrafında görüştüğümlüz bir süt müstahsili, süt işindeki hile ve sahtekârlığın bütün kabahatini — süt satıcılarma Yükleterek diyor ki: “— Biz süt — müstahsilleri, sokak satıcılarının elinden çekme- diğimiz kalımyor. — Bizden temiz ve hilesiz olarak aldıklar —sütün içine su katarak satıyorlar. “Halk ise kabahati bize bulu- yor, ben öyle sütçüler biliyorum ki mandıradan günde on kilo süt ıldığı halde buna 25 ve hattâ Bir Mebusun Tetkikleri 30 kiloya kadar çoğaltıyor. Yani bu gibi sütçüler halka süt değil, Terkos suyu satıyorlar. On kilo sütün sütçüye bırakacağı kâr ni« hayet elli kuruştan fazla değildir. Fakat içlerinde mandıralardan güünde on, on beş kilo süt aldık- ları hâlde zengin olanlar vardır. İşte bu sütçüler, su karış'ırmak suretile kazançlarımı hırsızlık yo- lunda çoğaltıyorlar.., Görülüyor ki süt işi artık bir meayiş meselesi olmuştur. Birta- kım sütü bozuklar halkın parasını uluorta çalıyorlar. Bunun önüne biran evvel geçmek için ne lü- zımsa yapılmalıdır. Hiç olmazsa bile yapımıyan — sütçüler bile ya- panları &le vermek suüretile bu yolda hizmet etmelidirler. İktisadi Ülkuyo Varmak : İçin Köylünün Borçtan Kurtarılması Lâzımdır ( Baştarafı 1 inel yüzda ) sinden yeni gelen meb'us intibalarını şöyle hulâsa etti: * — İstihsal maddeleri fiatlar larının sukutu halkın ve bilhassa köylünün hayat tarzı Üzerinde büyük bir tahavvül yapmıştır. Büyük sanayil olmayan ve nevli- leri mahdut ham madde yetiştiren ziraat memleketlerinde hayatın fit temevvüçlerine bağlı olması bu tahavvülü doğurmuştur. Köy- İünün değişen şartlara intibak tedbirler elmesi ve ona göre alması işi, her şeyden evvel bir kültür ve seviye işi olduğundan devletin kudretli elinin müdaha- lesinin daha şumullü va geniş manada olmasını bir zarüret ola- rak görmek lâzımdır. Bugün köylüyü sıkan sebep ve hâdiseleri tasnif edersek bu görlüşün doğ- ruluğu kendiliğinden tezahür ederi A— Köylü devlete borçludur. B — Köylü mahallt esnafa borçludur. C — Köylü Ziraat bankasına borçludur. D — Bütün bunları karşıla» mak için buğdayma, — arpasına, yününe, —yapağısına, — afyonuna, tiftiğine, Üzümüne, fındığına kâr değil; fakat hiç olmazsa İstihsal masrafım karşılayacak bir fiatla müştdri bulması lâzımdır. E — Ietihsal şartlari kötüdür. Dünkü basit ve cemiyetten uzak hayatının İcaplarını — karşılayan mesaisinin — semeresi, bugünkü yaşayış İihtiyaçlarını — karşılaya- miyor, F — Tabit afetlerden kork- muş, bıkmış, yılmıştır. Kuraklık bir afet; fazla yağmur bir folâ- kettir. Susuzluktan çatlamış top- rak, fazla sudan — sel altında ka- lan tarla, ot bulamamaktan ölen; cılız kalan koyun, onu münkesir sediyor, İşte bu vaziyetler karşı- sında köylünün — biricik — ümldi devlettedir. Altı yüz senelik bir ihmalin kefaretini ödeyen cümburiyetin; bu on milyon evlâdının acısını dindirmek için ne büyük feragat ve — fedakârlıklarla — uğraştığını yine ayni muztarip köylüden din- liyebilirsiniz. Onun akhselimi, vicdam bütün bu çektiklerinin dünün kötü ve kahpe mirası ob duğunu müdriktir. Yalnız hayat düdün ihmalinin fenalıklarını bu- bey Dr. KEMAL NURİ günkü nesle yüklemeyi gayritabii telâkki edecek kadar — munsıf değildir. Onun içindir ki siyast istiklâli gibi iktısadi istiklâlini ve müreffeh bir vatan yaratmıya azmetmiş olan bir memleket için bu ana davanın halli bir zaruret; hattâ yalnız bir zaruret değil bir yaşama şartidır. Köylünün ıstıra- binı doğuran âmiller. malüm ok duktan sonra onun dertlerine bulunacak — çareleri de — tasnif edebiliriz: “Koylü borçtan kortü'man Ve tekrar — borçlanmasına meydan verilmemelidir. Köylünün istihsal madtdolerine, ona bagünkü hayat telâkkilerine uygun bir yaşama temin edecek kadar dolgun fiatlarla müşteri bulmalıdır. İstihsal şartları ıslah edilmeli, bir senelik emeğin tabil bir afetle mahvolmasına, hayatınım tesadüfe bağlı kalmasına mümkün olduğu kadar engel olunmalıdır. Türk köylüsünün ırkına hâs, taşkın bir kaynağa benzeyen ener- Hsi israf ettirilmemeli, onu şen, neşeli, mücadeleden zevk alır bir watandaş haline getirmelidir.,, Fakat bu işlerin nasıl başarı» Tabileceğini de yine bu meb'us beyin ağrından başka bir mektu- bumda anlatacağım. Arnavutluk - Yunanistan | ( Baştarahı 1 inci yüsde ) | lerino bakılırsa, o havalideki Rumlar rın vaziyetleri son günlerde çok fenalaşmıştır. Yine bunların ifadele- erine göre, o havaliye ve Yunan hu« duduna yakın yerlere Arnavut hü- kümeti birçok asker ve jandarma göndermiş, oralardaki Rumlardan kendilerine mezalim yapılmadığı şeklinde beyannameler imza etti- rilmiştir. Bu beyannameleri imza- lamıyanlara türlü işkenceler - tat- bik edildiği de haber veriliyor. Buna mukabil Arnavut hükü- meti, bütün bu haberleri tekzip €«etmekte ve Rum ehaliye zulüm yapılmadığımı bildirmektedir. Fa- kat muhakkak olan cihet; Arna- vutluk- Yunanistan siyasi münase- betlerinin hayli gerginleşmiş ol- duğudur. — A, V. e esant Cikt ve Zührevi hastalıklar mütehassısı Beyoğlu: Rumoli han 16 Telı 40153